20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu [email protected] LAZER İLE İLAÇLARI SAHTESİNDEN AYIRT ETMEK Bu yılın sonlarına doğru piyasaya çıkartılacak portatif bir dedektör, sahte ilaçları gerçeğinden ayırt edecek. Sahte ilaçlar bugün daha çok Güneydoğu Asya ve Afrika’da pazarlanıyor. Bu arada yüzlerce insan sahte ilaçların içindeki zararlı kimyasallar nedeniyle yaşamını yitirirken, bazıları da aktif hammadde içermediği için tedavi olma şanslarını yitirmiş oluyor. Sahte ilaçların pek çoğu gerçek ilaç paketlerine benzer paketlerin içinde satılıyor. Ancak bu paketler artık yeni dedektörü kandıramayacak. İngiltere, Didcot’taki Rutherford Appletor Laboratory’den Pavel Matousek ve Charlotte Eliasson tarafından geliştirilen dedektör, aslında Raman spektroskopisinin bir çeşidi. Rutin analitik bir teknik olan Raman spektroskopisi, lazer ışını göndererek molekülün kızılötesi radyasyonu yaymasını sağlıyor. Kızılötesi radyasyon lazerin odaklandığı noktanın üzerinde toplanıyor. Kimyasal maddelerin yaydığı Raman frekanslarının aralıkları farklıdır. Bu da o maddenin parmak izini oluşturur. Bu şekilde, sahte ilaçlar gerçeklerinden ayırt edilebilir. Bugüne dek dedektörler, kutuların üzerinden kimyasal maddeleri analiz edemiyordu. Matousek ve Eliasson bu engeli aşmak için spektrometreyi biraz değiştirerek, geri gelen sinyalin lazerin odaklandığı noktanın birkaç milimetre ötesine düşmesini sağladı. Bu şekilde paketin yüzeyinden gelen sinyal daha bulanık iken, paketin içindeki ilaçtan gelen sinyal güçlendi. Sonuçta paketin içindeki maddenin kimliği belirlenebilecek. Artık şunu kabul edelim: Herkesin herkesle ve herşeyle ilgili dilediğini söyleme hakkı var. Buna karşı yapılacak şey, kulağımıza hoş gelmeyen şeyleri söyleyen ağızları susturmak yerine, bizim de aynı hakkı kullanmak ve ağzımızı açıp gereken cevabı vermektir. Orantısız Güç Kullanımı: Youtube Kapatılmamalıydı! Youtube.com sitesinden daha önce söz etmiştim. İki kafadarın geliştirdiği ve temelde arzu edenin dilediği video klibi öteki herkesle paylaşması için geliştirilmiş olan bu web sitesi hayata geçtikten 19 ay sonra bir milyar 650 milyon dolara Google tarafından satın alınmıştı. Daha birkaç ay önce. Sinema ile başlayıp, TV ile devam eden görsel algılama odaklı modelin belki de üçüncü kritik evresini oluştuyor youtube.com. Yani bu kadar önemli. Şimdi ülkemizin artık yeni bir sıfatı var: Youtube.com’u toptan sansürleyen ülke! Öncelikle bu karara neden olan içerikten bağımsız olarak, şekli bir noktaya değinmek istiyorum: Internet özgür ruh demektir. Interneti idrak etmiş olmak, doğrudan katılımcı demokrasiyi özümsemiş olmak, bireylerin özgürlüğünün herşeyin üstünde olduğunu kabul etmiş olmak demektir. (Bunu savunurken dayanağım internetin içeriğinin zenginliğinden öte onun teknik mimarisinin ve mimarlarının yapısıdır!) En iyi AB’ciler bile bu tabloya bakıldığında, "çok iyi rol kesen" olmaktan öteye ne yazık ki geçemeyecek ülkemizde. Youtube.com’u karartan mentalite hüküm sürdükçe. Şimdi işin içerik kısmına gelelim. Yani youtube.com’a Türkiye’den erişimin mahkeme kararıyla durdurulma nedenine. Belki de şahsen benim için olduğu gibi Türkiye’de milyonlarca insan için de çok hassas bir konu Atatürkümüzle ilgili Yunanlı bir densizin youtube’a yüklediği bir video klip bütün bu tartışmanın odağındaki neden. Bu kim olduğu, ne idüğü belirsiz elemanın kuyuya attığı taş, bütün bir ülkenin hoop kuyudan kendini içeri atmasına neden oluyor. Sebep? Çünkü bununla nasıl mücadele edeceğimizi teknik olmayan mercilere öğretememiş olmamız. Evet suçlu, bu kararı alan mahkemeler ya da bu durumu mahkemeye götürüp karar aldıran şahıslar değil. Bunun suçlusu internet ve teknolojiye Türkiye’de yön veren kişilerdir, kurumlardır. Konuyla ilgili köşe yazılarını takip ediyorum birkaç gündür. Köşe olmanın getirdiği standard olsa gerek, kimse ne yapmalı(ydık) diye sormuyor; onun yerine talihsizlikten, saçmalıktan ve bunun sonuçlarından bahsediyor. Ben ise "Peki ne yapmalı kardeşim? Adam Atamıza küfür ediyor, oturup seyir mi edeceğiz bunu?" diye içi hınçlananlara seslenmek istiyorum. Yapılacak şey bu değildi. Koskoca okyanustaki herhangi bir damlayı öteki sonsuz damlalardan ayırt edilir hale getirmek istiyorsanız, yapacağınız şey o bir damlayı okyanustan ayırıp, dikkatleri üzerine çekmektir. O nedenle bilgi çağında karşılaştığınız problem ne olursa olsun, kafanızda bir çözüm yolu geliştirirken, dikkat etmeniz gereken en kritik olgu budur. Çözüm yolunuz, o damlayı ötekiler gibi sıradan bir damla olmaktan çıkarır mı, çıkarmaz mı? Cevap evet ise o çözüm yolu tercih edeceğiniz en son çözüm olmalıdır. Biz bir video klibi için youtube.com’a erişimi engelleyerek, kendi kendimizin değil ayağına kurşun sıkmak, bir hançer alıp kalbimize saplamış olduk. Şimdi de bizim karşımıza geçmiş, bu durumdan dolayı bizi eleştirenleri eleştiriyor, sonra da "Türkün Türkten başka dostu yoktur" diyoruz. Oysa bu sözün doğrusu şu olmalı : "Türke Türkten başka düşmana gerek yoktur". Artık şunu kabul edelim: Herkesin herkesle ve herşeyle ilgili dilediğini söyleme hakkı var. Buna karşı yapılacak şey, kulağımıza hoş gelmeyen şeyleri söyleyen ağızları susturmak yerine, bizim de aynı hakkı kullanmak ve ağzımızı açıp gereken cevabı vermektir. Mahkemeler müsaade edip de işe karışmasaydı, ben inanıyorum ki internet konusunda engin teknik bilgiye sahip bazı Türkler, youtube.com’a da, o videoyu oraya yükleyen arkadaşa da anlayacağı dilden, centilmence bir cevap vereceklerdi. Yine de geç kalmış sayılmazlar. VERİ DEPOLAYABİLEN CANLI SİSTEMLER Japonya’da Yamagata kentindeki Keio Üniversitesi’nden Ohashi Yoshiaki kendi kendini sürekli olarak yenileyebilen "canlı" bir veri depolama sisteminin mümkün olabileceğini gösterdi. Bu sistem verileri uzun yıllar saklayabilecek. Bunun için canlı bakterilere verileri kodlayan yapay DNA dizilimleri yüklenecek. Veriler, bakterilerin kendi DNA’sı ile nesilden nesile geçeceği için koloni canlı kaldığı sürece sonsuza dek hayatta kalacak. Ohashi Yoshiaki, "DNA’ları kullanarak depolanan bilgiler bir milyon yıldan fazla koruyacak" diyor. Yoshiaki ve ekibi "E=MC21905!" mesajını DNA baz çifti üzerinde biner koduna çevirdiler ve bunu, Bacillus subtilis adı verilen ve toprakta yaşayan binlerce bakterinin içine yerleştirdiler. Ekip, ilave güvenlik için mesajı dört farklı DNA dizilimi içine kodladı (Biotechnology Progress, DOI:10.1021/bpo6o26ıy) Reyhan Oksay CBT 1043/19 16 Mart 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle