20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP ‘Laiklik ilkesi Cumhuriyet’in temel taşıdır’ YÖK tarafından din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği programlarının ilahiyat fakültelerinden alınarak eğitim fakültelerine bağlanmasının bilime ve Öğretim Birliği Yasası’na uygunluğunun yeniden değerlendirilmesi gerekir. Prof. Dr. Rıfat Miser, [email protected] olarak yaptığı diğer tüm açıklamalar ise iyi niyet ifadeleridir. Örneğin; "genel eğitimde yer alan 29 öğretmenlik dalının 28’i eğitim fakültelerinde yer alırken bunlardan sadece birinin, ilahiyat fakültelerinde yer alması savunulamaz" denilerek yasaya aykırılık savunulamaz. Eğer yasaya uygun değilse, o öğretmenlik programı yasanın gösterdiği yerde liği Yasası’nın ne ölçüde dikkate alındığı konubulunmalıdır. Kaldı ki, eğitim fakültelerinin öğsunda insanı kuşkuya düşürmektedir. retmen yetiştirmekte tek kaynak olmadığına ve Belki burada asıl tartışılması gereken konu, tek kaynak yapma girişimlerinin yol açtığı sorunAnayasanın 24. maddesi uyarınca zorunlu tutulan lara daha önce değinilmişti. "din kültürü ve ahlak öğretiminin" din hizmeti "Sayıları çok az da olsa, bazı meslektaşlarımız, olup olmadığıdır. Bunun bir din hizmeti olduğu, bu uygulamanın eğitim fakültelerini ilahiyat hem dersin içeriğinden hem de öğretmenlik progfakültelerine dönüştürme olasılığının bulunramının kapsamından örneklerle ileri sürülmüşduğunu söylemektedirler. Din kültürü öğretmentür. Yani ölçüt de ölçüm de verilmiştir. Ders kreliği kontenjanı 550, eğitim fakültelerinin kontendilerinin yaklaşık %40’ı dinsel derslerden oluşan janı 36 bin olduğuna göre acaba bu kaygı ne kadar imam hatip programlarının yerindedir?" sorusunun yanıtı ise "dinsel hizmete" insangücü ye27.07. 2006 günlü Milli tiştirdiği kabul edilirken, ders Yasa, din hizmetlisi Gazete’de bulunabilir. Anılan kredilerinin yaklaşık %51’ini her türlü memurun, gazetede, 38 bin din kültürü ve dinsel derslerin oluşturduğu din ahlak bilgisi öğretmeni açığı olmilli eğitim sistemi kültürü ve ahlak bilgisi öğretduğu ileri sürülmekte ve bu progçinde fakat ayrı menlik programlarının "dinsel ramın tüm eğitim fakültelerinde okullarda yerleştihizmet" için insangücü yetiştiraçılması istenilmektedir. mediği söylenemez. rileceğini söyler.. Zaten tartışılan ve tartışılması Her alan öğretmeni, öğretgereken konu bu bölümlerin me yeterliği de bulunan bir alan kontenjanının büyüklüğü değil, bu uygulamanın uzmanıdır; alanının uzmanı olmayan, öğretemez. bilime ve öğretim birliği yasasına uygunluğudur. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri de "diniYasaya aykırılığa kapı açıldığında yarın elbette aryat mütehassıslığı" bulunan öğretmenlerdir; örnekası gelecektir. Öte yandan, kendilerinin ima etğin Diyanetin ilahiyat kadrolarına atama için aratikleri gibi, ilahiyat fakültelerinin eğitim ortamındığı temel koşul olan, "dört yıllık dini yükseköğreda eğitim fakültelerine kıyasla ciddi eksikler göznim mezunu olmak" koşulunu karşılamadıkları leniyor ise, anayasanın 131 ve 2547 sayılı yasanın söylenemez. 7. maddesi uyarınca bunları gidermek yükseköğSayın YÖK üyesinin yazısında konuyla ilgili retim kurulunun sorumluluğundadır. A nayasanın 2. maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir; 42. maddesine göre de eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve devrimleri doğrultusunda yapılır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 12. maddesi uyarınca, Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Anayasanın 174. maddesiyle anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyecek yasalardan biri olarak korunan 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) ile de, laik Türkiye Cumhuriyetinin eğitim sistemi içinde din öğretiminin nasıl yapılacağı düzenlenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in 5171 sayılı Yasanın veto gerekçesinde, Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararlarına dayanan değerlendirmesine göre, "eğitimin siyasal ve toplumsal bilinçlenme ile bu bilinçlenmeye öncülük yapabilmesi için öğretim birliği ilkesine bağlı kalınması zorunludur." Anayasanın 8. maddesine göre, "yürütme yetkisi ve görevi .. Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir." Bir başka deyişle, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik niteliğini korumak öncelikle ve özellikle kurumların görevidir. Bu kurumlardan birisi de laiklik ilkesine duyarlılığı tartışma konusu bile yapılmaması gereken Yüksek Öğretim Kurulu’dur. Ancak, YÖK’ün "din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği programlarını" ilahiyat fakültelerinden ayırarak eğitim fakültelerine bağlayan kararının, hem bilime hem de Öğretim Birliği Yasası’nın 4. maddesine aykırı olduğu görüşü, olgusal dayanakları gösterilerek bu sayfalarda daha önce yer alan iki yazıyla öne sürüldü (CBT, Sayı:1022, 1038). YASA ÇOK AÇIK Yine bu sayfalarda yer alan ve öğretmen yetiştirme programlarındaki yenilenmeleri konu edinen Yükseköğretim Kurulu üyelerinden birinin yazısında, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği programlarının eğitim fakültelerine bağlanmasının öğretim birliği yasasına aykırılığı savına da değinilmekte ve bir aykırılığın bulunmadığı belirtilmektedir (Eşme,CBT, Sayı: 1040). Buna göre, Öğretim Birliği Yasası’nın 4.maddesi ile ‘ayrı okullarda’ yetiştirilmesi istenenler, yalnızca imamlardır; dolayısıyla din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin eğitim fakültelerinde yetiştirilmesi kararında yasaya bir aykırılık yoktur. Oysa yasanın ilgili maddesi açıktır. Ne bir açıklamaya, ne de tartışmaya gereksinim vardır: İmam ve hatip gibi din hizmeti yerine getiren her türlü memurun milli eğitim sistemi içinde ama ayrı okullarda yetiştirileceğini vurgulamaktadır. Bu maddenin ‘imam’ yetiştirilmesi ile sınırlı görülmesi, söz konusu YÖK kararı alınırken Öğretim Bir Bilirkişilik uygulamaları ve Adli Tıp anabilim dalları Ceza Muhakemeleri Kanunun’da "Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına…." diyerek hangi durumlarda bilirkişiden görüş alınacağı belirtilmiştir. İnsan sağlığı ve bunun bozulması ile ilgili bir durum söz konusu olduğunda şüphesiz ki hekimlerden ve/veya onların içinde bulunduğu kurumlardan görüş alınacaktır. Dr. Ahmet Hilal, [email protected]; Çukurova Üniv. Tıp Fak. dosya üzerinden bilirkişilik ve binlerce otopsi yapıldığı bildirilmektedir". Peki, Adli Tıp uzmanlarının yarıdan fazlasının çalıştığı üniversitelerin Adli Tıp anabilim dallarında çalışan ve çoğunluğu akademisyen olan Adli Tıp uzmanları; bilimsel çalışma, asistan ve öğrenci eğitimi dışında ne yapmaktadır? Ya da başka bir deyişle hizmetin (adli raporlar ve otopsilerin) ne kadarını yapmaktadır? B CBT1043/20 16 Mart 2007 u kurumların üniversitelerin ilgili anabilim dalları (Adli Tıp), Adli Tıp Kurumu ve özellikle ceza davasına konu olan hekim hataları söz konusu olunca Yüksek Sağlık Şürası’dır. Bunların içerisinde tartışacağımız Üniversitelerin Adli Tıp anabilim dalı ve Adli Tıp Kurumudur. Adli Tıp Kurumu (ATK) merkezi İstanbul’da olan ve ülkemizdeki yapılanmasını belirli bölgelerde grup başkanlıkları ve illerde şube müdürlükleri ile yapmış olan Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kurumdur. Ülkemizdeki adli tıp uzmanlarının %40 nın çalıştığı bu yapılanma ATK yöneticilerinin tanımlamasına göre "Dünyada eşi benzeri olamayan bir kurum olduğu, her yıl yüz binlerce ÜNİVERSİTELER DEVRE DIŞI Adli Tıp Uzmanları Derneği’nin 2003 yılında yayınladığı raporda; üniversitelerin, adli raporların %15’ini otopsilerin ise ancak %5’ini yaptıkları belirtiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle