Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN K I S A SERBEST RADİKALLER ASLINDA ÖMRÜ UZATIYORMUŞ Yaşlılık sürecinden sorumlu tutulan serbest radikaller, kanser, Alzheimer veya arteryoskleroz (damar sertliği) gibi çok sayıda hastalığa neden olabiliyor. Hücrelerin enerji santrallarında yani Mitokondrilerde üretilen serbest radikaller hücre solunumu sırasında veya iltihap hücrelerinde oluştukları gibi, UV ışını, besin veya sigara içimiyle dışarıdan da alınıp etkinleştirilebiliyor. Bu durumda organizmada oksidatif stres gelişmekte ki stres bilindiği gibi insan bedenine zarar vermekte. Ancak Jena Üniversitesi Beslenme Bilimi araştırmacısı Michael Ristow şimdi oksidatif stresin ömrü uzatabileceğini söylüyor. Ristow, Alman Beslenme Araştırmaları Enstitüsü'ndeki meslektaşlarıyla birlikte iplik kurduyla (Caenorhabditis elegans) bir deney gerçekleştirerek, oksidatif stres ve buna bağlı olarak ortaya çıkan reaktif oksijen türlerinin yaşamı uzattığını saptamış. Serbest radikalleri engelleyen belli başlı vitaminler ve antioksidanlar ise hayvanların yaşamanı kısaltıyor, diyor bilim insanları Journals Cell Metabolism dergisinde. Araştırmacılar daha önceki deneylerde glikozdan uzak duran ipliksi kurdun daha uzun yaşadığını fark etmişler. Normal beslenmeyle otuz gün yaşayan kurt, şeker metabolizması engellendiğinde kırk gün kadar yaşamış. Aslında düşük kalorili beslenmenin yaşamı uzatması bilim için yeni bir bulgu değil. Bu konuda Mitokondriler önemli bir rol oynuyorlar. Bunların içindeki glikoz, hücreye enerji veren minik parçacıklara bölünmekte. Glikoz bulunmadığı zaman Mitokondriler, oksijen yardımıyla yağları “yakıyorlar”. Bu sürecin yan ürünü olarak da reaktif oksijen türleri oluşmakta. Glikozsuz metabolizma ne kadar güçlü işlerse, reaktif oksijen türleri de o denli çoğalıyor. Bilim insanları işte bu süreç sayesinde ipliksi kurdun daha uzun yaşadığını söylüyorlar. Halihazırdaki bilgiler ışığında aynı etkinin insanlarda da görülüp görülmeyeceği bilinmemekte henüz. Ama sonuçlar en azından şekeri daha ölçülü kullanmamız gerektiğini kanıtlıyor diyen araştırmacılar, özellikle de C ve E vitamini gibi antioksidan maddelerden şüpheleniyor H A B E R L E R lar. Bu vitaminler reaktif oksijen türlerinin oluşumunu, dolayısıyla da bunların yaşam uzatıcı etkisini engelliyorlar. Anlaşıldığı üzere serbest radikallerin bedenimizde önemli işlevleri var, fakat önemli olan bunları dengede tutabilmek. Sigara içimi veya UV ışınıyla çok fazla alındığında sağlık için tehlikeli olabiliyorlar. salgına neden olacak kadar büyük değil ayrıca olası bir salgın için virüsün ne kadar değişmesi gerektiği de henüz bilinmemekte. Kuş gribi hayvandan hayvana veya hayvandan insana bulaşmakta. Bilim insanları virüsün değişim geçirerek büyük bir salgına yol açmasından endişeleniyorlar. Virüs 2003 yılından bu yana 330 kişiye bulaştı ve bunlardan 201'i yaşamını yitirdi. ACI BİBERLE AĞRI TEDAVİSİ KUŞ GRİBİ VİRÜSÜ DEĞİŞİM GEÇİRDİ Kuş gribine neden olan H5N1 virüsü son bir araştırmaya göre mutasyon geçirerek insanlara daha kolay bulaşacak hale gelmiş. WisconsinMadison Üniversitesi'nden Yoshihiro Kawaoka'nın Pathogens dergisindeki yazısında virüsün sıcaklık toleransının değiştiği vurgulanmakta. Kuşların beden sıcaklığı 41, insanlarınki 37 derecedir. Ancak virüsün giriş yeri olan burnumuz ve boğazımızdaki sıcaklık sadece 33 derecedir. Bu nedenle kuş gribi insanın ağzı ve boğazında çok iyi çoğalamıyor. Fakat son olarak saptanan mutasyon şimdi virüsün daha düşük sıcaklıklarda da hayatta kalabildiğini gösteriyor diye açıklıyor Kawaoka. Bununla birlikte değişim, dünya genelinde bir NORVEÇ DÜNYANIN İLK TUZ SANTRALINI KURUYOR Norveç'teki Statkraft şirketi dünyada ilk kez tatlı ve tuzlu arasındaki basınç farklılıklarıyla enerji elde edilmesine izin veren tuz santralını kuruyor. Tuzdan enerji elde etme yöntemi doğal osmoz sürecine dayanıyor. Tatlı su bir diyafram üzerinden tuzlu suya geçerek bir basınç yaratıyor. İşte bu basınçtan elektrik üretimi için yararlanılacak. Kuruluşun yaptığı açıklamaya göre on yıllık bir araştırmanın ardından nihayet bir prototip kurulacak. Tuzdan enerji elde etme yöntemiyle Norveç'in elektrik ihtiyacının yüzde onu karşılanabilecek. Ülke şu anda enerjisinin neredeyse tümünü barajlardan elde ediyor. CBT1075/4 26 Ekim 2007 Halihazırdaki lokal anestezi yöntemleri, yalnızca ağrı sinyallerini değil diğer algılayıcı ve hareketsel sinirleri de engelledikleri için örneğin omurilikte uygulanan peridural veya spinal anestezide geçici felç durumu ortaya çıkabiliyor. Bu, özellikle de kronik ağrıları olan hastalarda sorun yaratmakta; çünkü terapiyle birlikte hareket özgürlüğü de kısıtlanmakta. Harvard Üniversitesi bilim insanları şimdi hareket ve dokunma duyusunu etkilemeden sadece ağrıyı dindiren bir tedavi yöntemi keşfettiler. Bu şekilde mesela ağrısız doğum gerçekleştirilebilecek. Nature dergisindeki habere göre araştırmacılar, tıpkı lokal anestezide olduğu gibi sinir sinyallerini engelleyen ama sinir hücrelerinin içine sızamayacak kadar büyük olan QX314 molekülden yararlanırken, ağrı reseptörlerine ulaşmak için kapsaisinin bir özelliğinden faydalanıyorlar. Bildiğimiz acı biberin bir içeriği olan kapsaisin tıbbi sıcaklık plasterlerinde kullanılmakta. Nitekim kapsaisinin ısıtıcı etkisi ciltteki kan dolaşımını tetiklemekte. Aynı etki maddesi savunma için kullanılan biber gazında da bulunur. Amerikalı bilim insanları şimdi kapsaisinin, ağrı reseptörlerinin cidarlarında bir kanal açarak, QX314 molekülünün içeri girmesine yardımcı olduğunu keşfettiler. Ve bu süreçten sinir hücreleri hiç etkilenmemekte. Farelerle gerçekleştirilen deneylerde kapsaisinin ağrı giderici etkisini gösterirken geçici felce neden olmadığı görülmüş. Yöntemin insanlarda uygulanabilmesi için daha kapsamlı araştırmaların gerçekleştirilmesi gerekiyor. Hayvanlar dünyası KARGALAR KENDİ KENDİLERİNİ FİLME ALDILAR Yeni Kaledonya kargalarının kuyruklarına takılan minik kamera sayesinde ilginç görüntüler elde edildi. Oxford Üniversitesi'nden Christian Rutz örneğin kargaların kurtçuklara ve böceklere ulaşabilmek için minik ağaç dallarından yararlandıklarını görmüş. Science dergisindeki yazıya göre kargalar toprağı araştırmak için saz kamışı, yaprak sapı veya yapraktan da faydalanıyorlar. Hatta en çok işlerine yarayan “aletleri” yanlarında götürüyorlar. Yeni Kaledonya kargası (Corvus moneduloides) adından da anlaşıldığı gibi Pasifik okyanusundaki Yeni Kaledonya adasında yaşıyor. Kargaların neşter biçimine benzer bir alet ürettiklerini biyologlar birkaç yıl önce Nature dergisinde anlatmışlardı. Ayrıca laboratuvarda gerçekleştirilen deneylerle de kargaların alet yapımında/kullanımında gayet becerikli oldukları ortaya çıktı. Mesela Betty olarak adlandırılan bir karga, bir tel parçasını kanca biçiminde bükerek, derin bir kap içindeki yemi çıkarmıştı. Yeni kamera önemli bir gelişme olarak kabul edilmekte. Bu şekilde çok ürkek ve ulaşılması zor olan bölgelerde yaşayan kuşlar da takip edilebilecek. Kargaların kuyruk tüylerine takılan kamera, 70 saniyelik sesli görüntü alabiliyor.