20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SINAVLAR ÖSS kaldırılabilir mi? Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından üniversiteye girişte yapılan Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS), son yıllarda eğitimin günah keçisi olarak gösteriliyor. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde bazı siyasi partiler, seçmenlere bu sınavın kaldırılacağı sözünü bile verebildi. Belli ki ÖSS'ye karşı olmak neredeyse kamuoyundan puan kazanmanın aracı haline geldi. Önümüzdeki günlerde “ÖSS'yi referanduma götürelim” önerisi de gündeme gelirse şaşırmamak gerekir. Peki ÖSS nedir? Neyi ölçmektedir? Yan etkileri nelerdir? ÖSS kaldırılabilir mi? Kaldırılacaksa bunun yerine ne konulmalıdır? İsa Eşme, Prof.Dr.YÖK Üyesi ğu gibi, çözümün ilk adımı, arz ile talep arasındaki uçurumu kaldırmaktır. Türkiye'de, yükseköğretimde okullaşma oranı, AB ülkeleri ortalamasının yarısı düzeyinde olduğuna göre, “bu kadar öğrenci üniversiteye girmesin, nasıl olsa üniversiteyi bitirenler de iş bulamıyor” diyemeyiz. Ayrıca, “diplomasız işsizin, diplomalı işsizden” daha iyi olduğunu savunamayız. O halde yapılacak ilk iş, yükseköğretimde yeni kapasite yaratmak, yani kontenjanları artırtmak. Bu, altyapı ve akademik kadro olmadan, popülist yaklaşımlarla yeni üniversite açmakla değil, üniversitelere verilen kaynak ve kadrolarda radikal bir artışa gitmekle mümkündür. Acaba, işbaşına gelen hükümetler bu anlamda nasıl bir tercihte bulundu? Bu konuda bir fikir edinebilmek için, üniversitelere ayrılan kadro ve kaynakla ilgili bazı sayısal bilgilere göz atak gerekir. Tablo 1'de, 2002 ve 2007 yıllarındaki, üniversite sayısı, kontenjan ve kadro sayıları toplu olarak verildi. Görüldüğü gibi, son 5 yılda üniversite sayısı 84'den 115'e çıkmasına karşılık, öğretim üyesi yetiştirmede büyük önemi olan, yurtdışı burslu öğrenci kontenjanı ve araştırma görevlisi için verilen kadrolar arttırılacağına azaltıldı! Öteyandan, öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısının 24'den 28'e çıkması, kadro artışının üzerinde kontenjan artışı sağlandığını göstermektedir. Bu durum elbette üniversitelerin özverileriyle sağlanabilmektedir. Üniversitelere bütçeden ayrılan kaynağın değerlendirilmesinde en güvenilir ölçüt, öğrenci başına yapılan harcamadır. Üniversitelerimizin, öğrenci başına yapılan harcama bakımından dünyanın belli başlı ülkelerle karşılaştırılması Tablo 2'de gösterilmiştir. Görüldüğü gibi, OECD ülkelerinde ortalama olarak yükseköğretimde öğrenci başına 10.052 $ harcanırken bu rakam bizim ülkemizde sadece 1.460 $'dır Bir başka veri, YÖK Bütçesinin MEB bütçesi içindeki payını gösteren orandır. Ülkemizde son 1.5 yılda 32 devlet üniversitesi açılmıştır. Buna karşılık YÖK bütçesinin MEB bütçesi içindeki payı yükseltilmemiş, son dört yılda %25'den %21'e düşürülmüştür ! Yukarıdaki veriler, hükümetlerin, yeni kapasite yaratılması için yükseköğretime gerekli olan kaynak ve kadroyu vermediğini, dolayısıyla yeni üniversite açılmasının, kapasite yaratılmasına değil, tamamen siyasi yatırıma yönelik bir tercih olduğunu göstermektedir. T ürkiye'de, genç nüfus oranının büyük oluşuna ve giderek artan yükseköğretim talebine karşın, yıllardır yükseköğretime ayrılan kaynağın yetersizliği nedeniyle kontenjanlarda gerçekçi bir artışın yapılamaması, üniversite önünde önemli oranda bir yığılmaya yol açtı. Bu yığılma yıldan yıla artarak, 200 bin civarındaki lisans kontenjanına karşılık, aday sayısı 1.6 milyonun üzerine çıktı. Talep ile arz arasın Tablo 1. Son 5 yılda, üniversite, öğretim elemanı, kontenjan ve okuyan öğrenci sayıları 20022003 20062007 Üniversite sayısı 84 115 Öğretim elemanı sayısı 70.012 86.522 1 Yılda verilen Araş. Gör. kadrosu 4.250 2.000 YÖK'e verilen yurtdışı burslu lisansüstü kontenjanı 100 80 Lisans ve önlisans kontenjanı 452.101 623.106 Öğrenci sayısı (örgün ve açık öğretim toplamı) 1.664.364 2.419.214 Öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı 24 28 Kaynak: Yükseköğretim Kurulu ve ÖSYM'nin ilgili birimlerinden alınmıştır. me, fen ve sosyal bilimlerdeki temel kavramlarla düşünebilme, bilgiyi ve verileri yorumlama ve ilişkisel düşünme” gibi temel becerileri de ölçmektedir. ÖSS, yükseköğretime öğrenci seçmenin yanında, ortaöğretimde verilen eğitim kalitesini de test eden ve ortaöğretimi bitirenler için çıktı kontrolünü yerine getiren bir ölçü aracı niteliğindedir. ÖSS'nin bu kapsamdaki verilerinin, PISA ve TIMSS gibi uluslararası değerlendirmelerle örtüşen sonuçlar vermesi, sistemin güvenilirliğini kanıtlayan bir başka göstergedir. ÖSS, yukarıda sıralananların dışında, ortaöğretimde öğrenme motivasyonuna da pozitif etki yapmakta. Bugün üniversite giriş sınavı olmasa, ortaöğretime devam eden öğrencilerin motivasyonlarının ne duruma geleceğini tahmin etmek için, sınavsız geçiş uygulamasından sonra meslek liselerinin içine düştüğü durumu incelemek yeterlidir . ÖSS'NİN YAN ETKİLERİ ÖSS, bazı olumsuz yan etkilere de sahip. Bunlar üç grupta toplanabilir: 1. Sınavın ülkem genelinde sadece çoktan seçmeli test şeklinde uygulanması ve ortaöğretimi bitirenlerin tek hedefinin üniversiteye girmeye dönüşmesi nedeniyle, ÖSS ortaöğretim sisteminin “sınava odaklı” hale gelmesine, “sınavın amaç, eğitimin araç” durumuna indirgenmesine yol açıyor. Sınava odaklı eğitim nedeniyle öğrenciler, proje temelli, deney ve gözleme dayalı öğrenme yerine ezberci bir eğitime yöneltilmekte, her türlü spor ve sosyal aktivitelerden uzak kalmakta, müfredat dışı okumaya zaman ayıramamaları nedeniyle, düşündüklerini yazmada ve kendilerini ifade etmede zorlanmaktadır. 2. Türkiye'de prestijli bir lisans programına girmenin, toplumda öğrencilere ve ailelerine sağladığı kabul edilen sosyal statü, sınavın önemini iyice arttırmakta, bu durum, “Ya kazanamazsam” korkusu nedeniyle öğrencilerde derin bir sınav kaygısına yol açmaktadır. Aileleri de kapsayan ve uzun süreli olan bu etki, çocukların yaşamında iz bırakabilen psikolojik rahatsızlıklara bile neden olabilmektedir. 3. Öğrenciler, sınava hazırlık nedeniyle, bulundukları çağın sosyal gereksinimlerini ertelemekte, büyük ekonomik bedeller de ödeyerek dershanelere devam etmektedirler. Bu durum, bilginin yanında sosyal aktivite ve eğitimin öteki bileşenlerinin verildiği asıl eğitim ortamı olan okulun, ikinci planda kalmasına yol açmaktadır. Tablo 2. Bazı ülkelerde öğrenci başına düşen yıllık harcama CBT 1075/10 26 Ekim 2007 daki bu uçurum ister istemez, üniversiteye girişte bir seçme sınavını zorunÜlke Öğrenci Başına Yıllık lu kıldığı gibi bu sınavın Harcama ($) önemini de arttırdı. ABD 22.234 Danimarka 14.280 Bizde olduğu gibi, Belçika 11.589 dünyanın bir çok ülkeJaponya 11.164 sinde de bugün yükseFinlandiya 10.981 köğretime girişte bir seçİngiltere 10.753 Almanya 10.504 me sınavı yapılır. Bu sıOECD Ort. 10.052 navların ÖSS'den farkı, Fransa 8.837 çoktan seçmeli soruların İtalya 8.347 yanında açık uçlu sorulaİspanya 7.455 Meksika 4.341 rın da yer almasıdır. ÜlYunanistan 4.280 kemizde öğrenci sayısıTürkiye 1.460 nın fazla oluşu nedeniyle, Kaynak: OECD, Education at a çoktan seçmeli merkezi sınavın en gerçekçi yöntem olduğu görüldü ve 1974'de başlayan bir çok aşamalardan ve yaşanan deneyimlerden sonra sınavın bugünkü uygulama biçimine ulaşıldı. ÖSS'nin, üniversiteye girecek adayları seçmede oldukça başarılı olduğu, bir fakültede, taban puanları arasında 35 puanlık fark olan bölümlerdeki öğrencilerin bile, farklı öğrenme düzeylerine sahip olduğunun açıkça gözlenebildiği, meslektaşlarımız tarafından her ortamda dile getirilmektedir. ÖSS'nin bir başka olumlu yanı da güvenirliliği ve objektifliğidir. ÖSS bugünkü yapısıyla, 11.sınıfa kadarki müfredatı kapsayan bilginin yanında, “okuduğunu anlama ve yorumlama, matematik ile ilgili işlemleri yapabil ÖSS KALDIRILABİLİR Mİ? Geçmiş yıllara ait veriler göstermektedir ki, ÖSS'nin yarattığı baskıyı azaltmada en önemli etken olan kapasite artırımı, siyasi iradenin yaklaşımı nedeniyle bir türlü sağlanamamıştır. Ancak önümüzdeki yıllarda gerekli imkanlar sağlanarak “arz, talebe” eşitlense bile üniversiteye giriş sınavını büsbütün kaldırmak mümkün değil. Çünkü öğrenciler, yükseköğretimin herhangi bir bölümüne yerleşmenin dışında, toplumda “gözde ve prestijli” olarak kabul edilen programlara yerleşmenin yarışına da giriyorlar. Bu durum, ÖSS'nin adının ve kapsamının değiştirilebileceğini ancak kaldırılamayacağını gösteriyor. O halde ÖSS yerine tasarlanan sistemde, herşeyden önce yukarıda sıralanan yan etkiler en aza indirilmiş olmalıdır. Bu anlamda dikkate değer bir çalışma Yükseköğretim Kurulu tarafından gerçekleştirilerek Şubat 2007'de kamuoyuna duyurulan “Türkiye'nin Yükseköğretim Stratejisi” raporunda yer almıştır. Mo NE YAPILMALI? Bunlar elbette önemsenmesi gereken olumsuzluklardır. Sınavın bu yan etkilerini, azaltıcı önlemler alınabilir. Peki bu nasıl başarılabilir? Bunun için sihirli bir çözüm yok. Dünyanın belli başlı ülkelerinde oldu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle