Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP larla belirlenmiş yetki ve yaptırımları olmalıdır. 3. Uygula: Bu aşama aşağıdaki süreçlerde gerçekleştirilmelidir. a)Tanımlama / sertifikasyon: Tüm sektörlerde sorunların boyutları ve nedenleri ilk bölümde anlatılan örnekteki gibi ortaya konulmalı; bu işlerin ve işi yapacak kişilerin özellikleri belirlenmelidir (örneğin radyoloji sektöründe radyolog, teknisyen tanımlamaları gibi). b)Kural koyma: Belirlenen iş sınırlarının çizilmesinin ardından işin nasıl yapılacağına dair kurallar uzman kişilerce konulmalıdır (örneğin bir beyin tomografisinin nasıl çekileceği ve dökümante edileceği; bacanın nasıl inşa edileceği gibi). c) Kalifiye eleman eğitimi: Eğitim sınırları çizilen ve kuralları konulan işlere göre yapılandırılmalıdır. Ülkemizdeki teorik ve pratik eğitim süreçleri arasında derin yarıklar mevcuttur. Disiplinsiz, kuralsız, denetimsiz ve pozitif bilimin ışığından uzak zanaat ve beceri gelişememekte amacına ulaşamamaktadır. Diğer bir deyişle teori ve becerinin buluşamaması beyin el koordinasyonundan yoksun bir vücut gibi iş üretememektedir. Okullarda verilen teorik eğitim pratik ile buluşmalı, bilim basitleştirilmeli, deneylerle öğretilmeli konuyu uygulamalı olarak özümsemiş kişilerce verilmelidir (6). Teknik liseler, parasız insanların kaliteli hizmet bulabildiği daha çok üreten ve üretmede yarışan eğitim atölyelerine dönüştürülmelidir. Bu eğitim sürecinden geçenlere işi yapabileceğine dair sertifika verilmelidir. Eğitimde süreklilik esasına dayanarak kurumlar toplam kalite yönetimi açısından güdülenmeli, eğitilmeli ve puanlanmalıdır. (Örneğin hasta veya baca müşterisinin memnuniyeti anketlerle ölçülebilir ve kişikurum karnelerine işlenebilir). d) Denetleme: Kurumların, kişilerin işleri kuralına uygun olarak yapıp yapmadıkları düzenli olarak denetlenip raporlandırılmalı, sundukları hizmet ve ürünler kalite açısından kontrol edilmeli ve puanlanmalıdır. Bu aşamada meslek odalarına ve tüketici birliklerine yetki verilebilir. İşi sadece sertifikası olanlar yapabilmelidir. e) Yaptırım: Kurallara uygun iş üretmeyenlere işlenen suç oranlarına göre maddi ceza veya sertifikalarının elinden alınmasına uzanan yaptırımlar uygulanmalı, bu kişi veya kurumlar halka duyurulmalıdır. f) Özendirme: Denetlemeler sonucunda kaliteli hizmet veya ürün üreten kişi ve kurumlar puanlanarak vergi muafiyeti veya halka duyurmak gibi yöntemlerle ödüllendirilmelidir. Avrupa Birliği sürecinde yukarıda önerilen öğelerin bir kısmı yer yer ve zaman zaman uygulanmaya çalışılsa da içten gelen bir istençle yapılmadığından, gerekliliği halka yeterince anlatılmadığından ve koordine olmadığından yeterince hızlı ilerlememektedir. Bu yazının en azından konuya insanların dikkatini çekeceği inancı ve daha güzel yaşamak dileğiyle... Kaynaklar: 1. Ozsunar Y, Cetin M, Taskin F, Yucel A, et al. The level of quality of radiology ser vices in Turkey: a sampling analysis.Diagn Interv Radiol. 2006 Dec;12(4):16670. 2. Erich From, Sahip Olmak mı, Olmak mı? , 1976. 3. W. E. Deming, Krizden çıkış, 1998.' 4. J.J Bongstingl, Kalite Okulları, Eğitimde Toplam Kalite Yönetimine Giriş, 2000. 5. Ishikawa, Kauro (1985). What is total quality control? The Japanese way, Prentice Hall. 6. http://www.egitimsenghk.org/tky.htm, Yeni adli yıl, yeni adalet bakanı ve umutlar Sayın Çetin Aşçıoğlu'nun yukarıdaki başlıkla geçen haftaki dergimizde yer alan makalesinin bir bölümü, yazar tarafından bize yanlışlıkla eksik gönderildiği için, yayımlanamamıştır. Okurlardan özür dileyerek, yazının son bölümünü yayımlıyoruz: kötülemek değil; gerçekleri dile getirdim. Tersini savunanlarla tartışmaya hazırım; kanıtlanırsa yanılmaktan da mutluluk ve sevinç duyarım. Ancak, işte deve işte hendek; deveyi gütmek hendeği düzeltmek de elinde. Sayın bakan, başarılı olmayı istiyorsa: 1 Devletin üç organından biri olan yargıyı yürütmeye (bakanlığa) bağlı bir kurum; yargıçları da memur olarak görmemeli. 2 Yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencelerinin “yansızlığın koruyucusu yargıç kimliğinin olmazsa olmazı olduğunun” bilincinde olmalı. 3 Araştıran, tartışan, sorgulayan hukukçu gibi düşünen hukukçu yetiştirmek için hukuk öğretiminde, yargıç ve avukat eğitiminde yeniden yapılanmaya gitmeli. 4 Hukukçu ve özellikle yargıç etiği konusuna ilgi duymalı ve eğitimine ağırlık vermeli. 5 Ya benden değilse ya ucu bana dokunursa korkusuyla sorunlara politik çıkar açısından yaklaşmamalı. 6 Çağdaş yargı düzeni kurmuş ülkelerdeki, yargıç özlük kuralları ve uygulamalarının yargıç kimliği açısından değerini bilmeli ve yürürlüğe sokmalı. 7Yargının bir unsuru olan avukatlığı sıradan bir meslek olarak görmemeli. 8 Yalnız şurasından burasından yapılacak yasa değişikliklerle sorunun çözülmeyeceğine inanmalı. 9Yargı sorunlarının çözümünün, en az on yıl sürecek uzun soluklu bir çalışmayı gerektirdiğinin de bilincinde olmalı. Ne dersiniz; çiçeği burnunda adalet bakanımız, güvercinliği şahin olmaya yeğleyebilir mi? Yeğleme O'nun. Adaletin son kapısında hak arayanların ve yargıya gönül vermiş hukukçuların umudu tükenmez. Gün ola harman ola… A dalet Bakanlığı'na, seneler sonra, bir hukukçu bilim insanının gelmesi, umutları yeşertir gibi oldu. Öncekiler gibi yetkilerini politik amaçlarla kullandığı söylemleri güncelleşmese de: Yargı bağımsızlığı ve yargıç kimliğini geliştirme konusunda somut adamlar atmaması ve tersine kurulu düzeni benimsemesi de göz ardı edilemez. Yargı'nın işleyişinden sızlanmasına karşın, çözüm üretememesi de başarısızlığının güçlü bir kanıtı. Bir dostunun “eleştiriye katlanamaz” söyleminin ben de tanığıyım; bilim insanı bilmediğini bilmeliydi. Yargıyı tanımadan, sorunları bilmeden bakan oldu; ayrılırken öğrendi mi bilemem! AKP'nin güçlü adamı, geçtiğimiz dönemin son Adalet bakanı: Araç, gereç, donanım ve yerleşim açısından azımsanmayacak olanaklar sağladı; hepsi o kadar. Politik gücü, sorun çözmeye yetmedi: “Yargının kanayan bir yarası olan bilirkişi kurumunun işleyişi bol bol eleştirmesine karşın çözüm üretemedi”; “avukatlık sınavını, daha çağdaş ve bilimsel duruma getirmek varken kaldırılmasını destekledi” vd. Yargı ve yargıçlarla ilgili işlemlerde yetkilerini kullanırken, diğer bakanlar gibi politik inanç ve yeğlemelerine öncelik vermede ise başarılı idi. Çözüm üreten değil sorun yaratan boşa giden beş yıl. Şimdi şu soruyu sorabiliriz: “Adalet Bakana Sayın Şahin “hak aramanın son kapısında hak arayanlar” ya da “yargıya gönül vermiş yargıç, savcı ve avukatlar için” bir umut olabilir mi? Geçmişteki çoğu hukukçu olan adalet bakanlarının, bakan olarak ortaya koydukları özgeçmişleri gözetildiğinde, bu soruya olumlu yanıt verilemeyeceğini sanırım sizler de paylaşırsınız. Ön yargılı değilim, amacım politikacıyı Bir yanlışı düzeltme CBT1073/22 12 Ekim 2007 Orhan Bursalı, değerli Cumhuriyet okurları. 28 Eylül 2007 tarihli ve 1071 sayılı Cumhuriyet Bilim Teknoloji'nin 2. sayfasında Zeki düşüş Intelligent Falling! başlıklı bir yazı yayımlandı. Bu yazıyı ben internette gördüm ve Türkçe'ye çevirdim. Arkadaşlarıma ilettim. Daha sonra basılabileceği düşüncesiyle sayın Orhan Bursalı'ya gönderdik. Dinsel bağnazlığın bu düzeyde bir çabaya girişebileceğini, geçmişteki deneyimlerime bakarak, düşündüm. Özellikle de yazıdaki resim beni çok yanılttı! Yeterli araştırmayı yapmadan ve daha önemlisi kaynak göstermeyi ihmal ederek yayımlanmasına neden oldum. Yayımlandıktan sonra, Washington Üniversitesi'nden Çağlar Akçay ve Can Kozcaz, Stanford Üniversitesi'nden Erol Akçay, yapılan yanlışlığa dikkat çektiler. Elektronik postayla bana, sayın Bursalı'ya gönderdikleri haklı eleştirilerinin ilgili bölümünü sizlerle paylaşmak gereksinimi duydum: “Cumhuriyet Bilim Teknik dergisi'nde geçen hafta ikinci sayfada çıkan Zeki düşüş hakkındaki yazıyı şaşkınlıkla okuduk. Şaşkınlığımızın sebebi öne sürülen teorinin saçmalığı değil, böyle bir yazının CBT'de yer bulmuş olmasıydı. İlkin, bu yazı tamamen kaynak gösterilmeden İngilizce'den Türkçe'ye çevrilmiş bir yazıdır. Özgün yazı internette yayın yapan 'The Onion' dergisinin 17 Ağustos 2005 tarihli sayısında çıkan bir yazıdır. The Onion dergisi temelde ciddi bir haber dergisi görünümünde bir mizah dergisidir. Burada çı kan haberler tamamen uydurmadır, ve parodi amaçlı yazılmıştır. Bir örnek olarak, derginin 19 Ekim 2005 tarihli sayısında Pensilvanya eyaletindeki Pittsburgh şehrinin büyük çaplı bir zombi saldırısına karşı hazırlıksız olduğu belirtilmiştir. Kaynak göstermeden çeviri yapılan söz konusu yazıya şu linkten ulaşabilirsiniz: www.theonion.com/content/node/39512” (Çağlar Akçay, Erol Akçay) Yaptığım hatanın savunulacak bir yanı yok! Yine de bu konuda geçmiş deneyimlerime ilişkin bir dosyayı (IntellFall.doc) ilgili kişilere gönderdim. Konuyla ilgilenen okurlar adı geçen dosyayı aşağıdaki adreste bulabilirler. Renan Pekünlü http://astronomy.sci.ege.edu.tr/~rpekunlu