25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz kitap Taş Baltadan Makineye Çağlar Boyu Teknoloji Yazan: M. Suat Çakmak Güncel Yayıncılık Dergimizde de ilginç teknoloji tarihi yazıları yayımlanan Prof. Dr. Suat Çakmak, çizimlerini ve illüstrasyonlarını da tamamen kendisinin yaptığı, “Taş Baltadan Makineye Çağlar Boyu Teknoloji” adlı kitabı Güncel Yayınları'nda çıktı. Kendisi makine mekanik profesörü olan Çakmak, kitabını Varoluş ve Göçler; MezopotamyaYakındoğu Uygarlıkları; Klasik ÇağDemir Çağı Yunan ve Roma Uygarlıkları; Ortaçağ; Yeniden DoğuşRönesans başlıkları altında topladı. Çakmak, bu başlıklar altında, insanlığın teknoloji geliştirme süreç ve becerilerinden en önemlilerini konu konu işliyor. Aynı zamanda, teknoloji keşif ve geliştirmelerini tarihi gelişim kesitleri altında izlediği ve incelediği için de, uygarlığın gelişim çizgisi hakkında okura bir bakış sunuyor. Özellikle de, teknoloji ve uygarlığn doğuşunu bütünlüklü görmesi, okurun izlemesini kolaylaştırıyor. Çakmak, çeşitli aşamalarda, mühendis kişiliklerin sanatçı kişiliklere sahip olmasıyla, fikirlerin ürüne dönüşmesi sürecini kolaylaştırdığını belirtiyor ve tekniğin doğmasıyla sanatın doğmasının paralel gittiğini, sanatçıların kendilerini ifade ederken, teknolojiye de gönderme yaptığını anımsatıyor. Kitaptan: “Taş baltayı bir üstünlük aracı haline getiren koşullar, tabii ki atom bombasını icat eden ulusu imparator kıldı... Devamında uzaya ilk roketi fırlatanı, ilk bilgisayarı icat edeni de... Taş baltayla başlayan kendini savunma tekniği binlerce yıl değişip dönüşerek gelişti ve bugünkü halini aldı. Kendini yağmurdan, soğuktan koruyup, emniyete alma ihtiyacı duyan atalarımızın barınakları bugün plazalara dönüştü. Taş balta, lazer silahlarına kalkanlara dönüştü. Mesafeleri kısaltmayı amaçlayan tekerlek, küçüldüğü kadar büyüyerek inanılmaz hızlara ulaştı. Mesafeler sorun olmaktan çıktı. Bir insan yaşamanının yarısı süresince inşaa edilen yapılar teknik sayesinde birkaç yılı alıyor artık.” Yayınları'ndan yayımlandı. Ülkemizde bile, bize özgü kültürel ve düşünce hayatında hâlâ tartışma konusu olan Modernizmin ne olduğu ve olmadığı konusu kitabın başlangıcında ele alınıyor. Şüphesiz Modernizm bilimsel keşif, gelişim ve değişimin, toplumda yol açtığı dönüşümde birinci derecede önemli role sahip. 19. yüzyılın sonlarında dünya büyük bir kabuk değişimi geçirerek bugün içinde bulunduğumuz “modern” yaşama doğru yol almaya başladı. Yeni bir çağın eşiğinde, sanatçılar, bilim insanları ve düşünürler, kalıpları yıkan sorular ortaya koydu, bu sorulara getirdikleri yanıtlarla bu büyük değişimi n gerçekleşmesinde öncü rolü oynadılar. William R. Everdell'ın titizlikle hazırladığı çalışması, tüm figürleriyle bu öyküyü kapsamlı bir biçimde okura sunuyor. Modernizmin kahramanları dâhilerin biçimlendirdiği yeni dönem ve kültürel dönüşümün tüm kırılma noktalarını içinde barındıran İlk Modernler kitabı, modernizm konusunda rehberi olavbilecek özelliklere sahip. İlk Modernler'in bu başarılı altyapısına mercek tuttuğumuzda, bir katmanda dönemin başlıca merkezleri Viyana, Paris, St. Petersburg ve St. Louis'nin atmosferinin ayrıntılı bir biçimde aktarılmış olması, bir diğerinde Boltzmann'dan Frege'ye, Einstein'dan Bohr'a, Rimbaud'dan Joyce'a, Freud'dan Schoenberg'e uzanan dâhiler geçidi, bir başkasındaysa günümüz dünyasının kültürel, sanatsal ve bilimsel gerçekliğinin temelleri üzerine olağanüstü bir değerlendirme göze çarpıyor. Yaşlı dünyamızın ufuktaki değişim evresini ve bir parçası olduğumuz “modern yaşam”ı daha derinlemesine ve somut olarak kavramak isteyenler için önemli bir çalışma. Kitabın içeriğine baktığımızda: “Yirminci Yüzyıl Viyana'da Sona Eriyor. Georg Cantor, Richard Dedekind Ve Gottlob Frege: Sayı Nedir? Ludviz Boltzmann: İstatistiksel Gazlar, Entropi Ve Zamanın Sonu. Georges Seurat: Puantilizm, Klozoeizm Ve Kronofotoğraf. Whitman, Rimbaud Ve Jules Laforgue: Vezinsiz Şiirler. Santiago Ramon Y Cajal: Beynin Atomları. Valeriano Weyler Y Nicolau: Toplama Ktampının İcadı. Sigmund Freud: Bilinç Altına İtilen Ve Hiç Kaybolmayan Zaman, 1899. Paris Yeni Yüzyıla Giriyor: Eşikteki Modernizm... Gen Ve Kuantum. Görüngübilim, Sayı, Mantığın İflası. Saniyede 16 Krare. Orta Amerika Modernizmle Tanışıyor. Uzay Zaman Aralığı Ve Işığın Kuantumu. Tüm Bakış Açılarından Görmek. Yıkılmış Bir Hayali Sahneye Koymak. Atonal Müzik. Roman Lime Lime Ediliyor. Nesnesiz Bir Sanat. Mucizeler Yılı: Viyana, Paris Ve St. Petersburg. Kesikli Son Sözler: Heisenberg Ve Bohr, Gödel Ve Turing, Marce Cunningham Ve Michel Foucault. Ulusun ve halkın egemenliğini kuran, insanın temel hak ve özgürlüklerini kollayıp koruyan bir kavram olarak “Demokrasi” sözcüğünü Türkçemizle söyleyebilseydik bugünün yalanlarını söyleyemezdik. Laik Özgürlükçü Hukuk Devleti Laik özgürlükçü söylem ile dinci özgürlükçü söylemi birbirleriyle karıştırmamalıdır. Son yıllarda özgürlükçülük adı altında tezgahlanmak istenen dinciliği afişe etmenin yolu, onun kullandığı özgürlükçülük bağlamının dinsel bir görüngeyle derinlik kazandığını anlamaktan geçer. Özgürlüğün ve bu kavrama sıkı sıkıya bağlı, aynı derecede önemli (örneğin: İnsan onuru, otonomi, demokrasi gibi) diğer kavramların kendi başlarına birer değer olarak değil, aksine gerektiğinde din uğruna başkalarıyla ikame edilebilen araçlar olarak görüldüğünü bu ikinci yaklaşımda görgül yöntemlerle saptayabiliriz. Özgürlüğün nihai bir değer olduğunu ancak laiközgürlükçü toplum ve devlet felsefelerinde okuyabiliriz. Düşünce, inanç ve vicdan özgürlüklerinin gerçek anlamına kavuşması ve en kapsamlı korunması ancak laiközgürlükçü bakış açısıyla olanaklıdır. Bu çizgide laiklik özgürlüğü korurken, özgürlüğün bir yanlış anlamayla din örgütlenmesinin ve idaresinin hizmetine sunulabilmesi, dincileri laiklik yanlısı da kılmaktadır. Laiközgürlükçü duruşun aşil topuğu işte burasıdır. Bu zafiyetini giderebilmek için girişebileceği her önlem onu kendisi olmaktan çok uzaklara fırlatabilecektir. Her durumda olduğu gibi, bu durumda dahi, Hukuk Devleti düşüncesinin ana ilkesi olan in dubio pro libertate'yi (kuşkudan özgürlükler yararlanır) gözardı etmemek laiközgürlükçü düşünüşün temelidir. Yapılacak tek şey, kuşkuları gidermeye yarayacak bilimsel, analitik çözümlemelere ve çözümlere ulaşarak, özgürlüğü korumanın zeminini kurabilmektir. Örneğin, düşüncenin özgürlüğünü koruyabilmek için, düşüncenin ne olduğunu ve her ifadenin düşünce olmadığını bilebilmek, ifade edilen düşünceye bir duygunun ifadesi karşısında, daha geniş bir özgürlüğü tanıyabilmeyi sağlayacaktır. Dilek kipinde söylenen “Tanımayan gitsin” gibi bir sözün, bildirim kipinde dile gelen düşüncenin özgürlüğünden yararlanamayacağını, ancak ifade özgürlüğünün daha dar sınırları içerisinde kalmak durumunda bulunduğunu işte yukarıdaki bu ilkenin yönlendirmesiyle bilebiliriz. Yine bir başka örnek olarak, din özgürlüğünün, doğrudan bir dini örgütlemek ve idare etmek özgürlüğü olmadığını, bu kavramla düşünülen şeyin bir dine inanmak özgürlüğü olacağını; onun sevmek, umut etmek, inanmak, düşünmek gibi insanı kendisi kılan asıl özelliklerinin korunması amacından başka herhangi bir dogmayı veya şeyi korumak amacının bulunmadığını yine bu ilkenin gösterdiği yöntemle ortaya koyabiliriz. Görünenin veya gösterilenin arkasına geçebildiğimizde bugün siyasal arenada sergilenen çirkinliğin, yüreksizliğin, küstahlığın, saygısızlığın, uyanıklığın ne denli acınası bir dar görüşlülüğe işaret ettiğini görmemek olanaksızdır. Atatürkçü, laiközgürlükçü, demokratik, sosyal bir hukuk devleti düşüncesinin ve düzeninin bir ülkeye gelebilecek her türlü tehlikeye karşı tek ve en güçlü kalkan olduğunu artık bilmemiz gerekiyor. Böyle bir devlet ve toplum düzenini bugün layıkıyle başarabilmiş olsaydık, dinciözgürlükçü söylemin yarattığı bu kaygı, hatta manevi terör ortamını yaşamak zorunda kalmazdık. “Yeni Anayasa” yapmak girişimiyle başlatılan bir siyasal parti darbesi sürecinin derhal pozitif hukukun sınırlarına çarpması gerektiğini her yurttaş bilebilirdi. “Anayasa yazmak” ile “anayasa yapma”nın birbirinden çok farklı ve ikincisinin ilki gibi gösterilmesinin aptal kurnazlığı olduğunu sokaktaki herkes açıkça söyleyebilirdi. Bin yılda oluşan bir parmak toprak tabakasının erozyonla birkaç onyılda savrulup gittiği gibi, ikibin yılda oluşan hukuk kültürünün ülkemizde bir uğursuz siyaset altkültürüyle birkaç onyılda geçersiz kılındığını içimiz yanarak seyretmek zorunda bırakılıyoruz. Tüyler ürpertmesi gereken her skandal vakayi adiyeden sayılıyor, siyasette “galatı meşhur” olmaya başlıyor. Oysa “Anadolu İhtilali”nin getirdiği bir “Hukuk Devrimi”nin gösterdiği ufukta insanın onurluca yükselişi vardı. Bugünkü bu “Sürünmek”, başlatılan bu devrimin bir dogma, bir çıkar, bir hesap uğruna, bilerek, isteyerek güçsüz, etkisiz bırakılmasıyla içimize sinmiştir. Laiközgürlükçü bir hukuk devletini pozitif hukukta, devlet ve toplum yaşamında her ayrıntıda tüm olgunluğuyla yansıtmakla yeryüzüne ve insanlığa karşı üzerimize düşeni yerine getirmiş olacağız. İlk Modernler CBT 1073 / 16 12 Ekim 2007 Yirminci Yüzyıl Düşüncesinin Temelleri Üzerine William R. Everdell Yapı Kredi Bankası Amerikalı tarihçi William R. Everdell'in İlk Modernler adlı kitabı Yapı Kredi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle