22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner yani çöp kavramını gerçek anlamda değerlendirmeBüyük bir çöp yığıyen kişidir. Çöp kavramı kafasında kentsel bağlamda nı hiçbir idarenin oluşmamıştır. Ve şekillenemediği için bu adamlar haberi olmadan kafalarındaki ve etrafı kirlettikleri çöplerle birlikte yaşamaktadırlar. Dünyanın en iyi belediyesi bile aylarca, hatta yılböyle adamların yaşadığı bir kenti temizleyemez. larca en güzel doBundan çeyrek yüzyıl önce Amerika'nın bir çok kenğal sitleri tinde çöp atanlara 50 dolara kadar ceza veriyorlardı. kirletir. Buraya beAvrupalı Amerikalı kadar çöp atmaz. Ama İslam ülkelerinden gelenler Paris'i, Marsilya'yı, Londra'yı lediyelerin kolları çöple doldurabilirler. Bu Müslümanların daha kirli uzanmaz. Bu fizikolduklarından değil, kentli olmamalarından kaynaksel yetersizlikten lanır. İstanbul'da çöp kafalılar boy boydur. İçtiği koka değildir. Kentlilik kola ya da gazoz şişesini, sigara kutusunu, naylon torbilinci noksanınbayı işi bitince olduğu yere bırakanlar; evin çöpünü dandır. sabah giderken bir çöp kutusuna varmadan sokağın köşesine bırakanlar. Fakat üçüncü bir grup gerçekte hayduttur. Bunlar inşaat artıklarını kamyonlara yükleyip, belirli dökme yerine götürmeden, yolları üzerindeki herhangi bir boş arsaya dökenlerdir. Bunların içinde koca bir arsayı kazı ve yıkıntı tepesi ile dolduranları vardır. Bunlar kentli olamamak bir yana, aynı zamanda hakka tecavüz eden ahlaksızlardır. Belediyelerin çöp ekiplerinin bu bağlamdaki davranışları da sorunun bir kentlileşememe sorunu olduğunu kanıtlar. Çünkü bu büyük çöp birikintilerinin ya da yığınlarının önünde asfalttaki çöpleri temizleyen, hatta gösterişli süpürgeli kamyonlarla kaldırım kenarlarını temizleyen belediye çöpçüsü büyük çöp sorununda kendini sorumlu hissetmez. Çöp idaresi de kendilerine böyle bir görev vermiş değildir. Asfalt üzerindeki kağıt parçalarını bile temizleyen, çöp bidonlarını mekanik olarak boşaltan çöpçüler, büyük çöplüklere tümüyle duyarsızdır. Büyük bir çöp yığını hiçbir idarenin haberi olmadan aylarca, hatta yıllarca en güzel doğal sitleri kirletir. Buraya belediyelerin kolları uzanmaz. Bu fiziksel yetersizlikten değildir. Kentlilik bilinci noksanındandır. Çöpçü rutin bir iş yapar, fakat çöp kavramına sahip değildir. Kentsel çöp hem gerçek bir pislik ve hastalık yuvasıdır, hem de açık bir estetik duyarsızlıktır. Çöpçüler ve çöp kafalılar çevrenin estetik boyutuna karşı duyarlı değillerdir. Bu bağlamda kentin ikinci çöp kafalı tavrı bitmemiş inşaatlardır. Burada pek çok kişinin yasadışı inşaata başlayıp bitiremeden kalması, toplumsal bir hastalıktır. Bu ikinci çöp belediyelerin sorunudur. Bunu Halkın İstanbulu'nun ikinci bölümünde inceleyeceğim. çetiner.m@superonline.com “Çernobil, 2065 yılına kadar kanser sıklığını ne kadar arttıracak” isimli yazımla ilgili olarak çok sayıda elektronik posta aldım. Bunların arasında en dikkat çekici olanı Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu’nun kurucularından ve halen bu platformun koordinatörlüğü görevini yürüten Fizik Yüksek Mühendisi Sayın Adil Buyan'ın gönderdiği iletiydi. Çernobil ve Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu Buyan iletisinde şunları söylüyordu. “Bu konuda maalesef bilim sürekli katledildi. Medyatik olmaya gayret eden az sayıdaki kötü niyetli Prof, Dr. ya da Müh. takılı kişiler tarafından bu konu sürekli tabulaştırıldı… Konuya ideolojik bakanların yarattığı davranış biçimi sayesinde nükleer karşıtlığını bir DİN ve bizleri de bu dine inanmayan ATEİSTLER haline getirenlerle bilimsel verilerle mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz. Ancak bilimin izlenme oranlarının ülkemizde ne denli düştüğünü de bilmekteyiz.” Aslına bakarsanız bu nükleer enerji ve Çernobil konusunda benim aklım hep karışıktır. Televizyonlarda daha fazla izlenme dışında hiçbir kaygı ve sorumluluk taşımayan programlarda hemen neredeyse tüm kanserleri Çernobil'e bağlayan, acılı anne babalar üzerinden rayting kapmaya çalışan programlar, nükleer enerji lehine söylenen her şeyi vatan hainliği ve çevre düşmanlığı ile özdeşleştiren halk yardakçısı söylemler beni hep rahatsız etmiştir. Bu konuda çok anlaşılabilir bir örnek vermek istiyorum. Hiroşima ve Nagazaki deneyimi, radyasyona bağlı akut lösemi (kan kanseri) sıklığının patlamayı takiben ilk 210 yıl içinde arttığını ve sıklığın 10. yılsonunda normale geldiğini bize öğretti. Ancak halen ve Çernobil'den 20 yıl sonra akut lösemi sıklığındaki artışı Çernobil'e bağlayan bilim insanlarımız var. Sayın Buyan, bana yolladığı yazıda koordinatörlüğünü yaptığı platformun web sayfası olan www.nukte.org adresinde konuşmaya alıştığımızın dışında önemli bilgilerin sunulduğundan söz ediyor. Örneğin, nükleer santrallerin dünyada hızla azaldığı ancak ülkemizde dünyadaki bu eğilimin tersi davranıldığı hep söylenen bir iddiadır. Ancak Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu bu görüşte değil. Onlar bize şu bilgiyi sunuyor. Yıllara göre Nükleer Santral adetleri 1979'da 81, 1980'de 244, 1985'te 365, 1990'da 419, 2000'de 436, 2006'da 443'tür. 2005 yılına kadar dünyada ekonomik ömrü dolan ve dolayısı ile kapatılan santral sayısı ise 95 adettir. Yani hep söylenegelen bu iddia gerçeği yansıtmıyor. Aslında tüm dünya ülkeleri nükleer santrallarını sadece ömrü dolduğundan kapatıyor ve yerine derhal yenilerini kuruyor. Geçtiğimiz hafta fosil yakıtlara bağlı kanser sıklığı hakkında Dr. Gale'in öngördüğü rakamları vermiştim. Dr Gale, sadece kömür ve petrolün neden olduğu çevre sorunları nedeniyle 2.000.000 kişinin 2065 yılına dek kansere yakalanacağını öne sürüyordu. Bu sayı Çernobil'e bağlı kanser sıklığı artışı ile karşılaştırılamayacak kadar büyüktür. Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu, iki temel nedenle nükleer enerjiye evet diyor. Bunlardan ilkini şöyle açıklıyorlar: “Nükleer teknoloji gibi çok geniş kapsamlı ileri teknolojilerin ülkeye kazandıracağı pek çok yarar vardır. Bir nükleer santralda yüksek teknoloji gerektiren yaklaşık 22 bin değişik parçanın bulunduğu göz önüne alınırsa, böyle bir teknolojiye sahip olmaya yönelmekle sanayimiz, bilim ve teknoloji kuruluşlarımız pek çok değişik alanda kullanılabilecek bilgi birikimi ve tecrübe kazanacaktır.” İkinci önemli noktayı ise şöyle dile getiriyorlar: “Son dönemde dünyada yaşanan gelişmeler, en geniş anlamıyla uluslararası güvenlik ve milli güvenlik kavramını hızla değiştirmektedir… Nükleer enerji gibi güvenilir bir temin seçeneğine sahip olmak, ülkemizin hem uluslararası arenada, hem de iç politikada daha güçlü etkinlik ve siyaset üretmesini sağlayacaktır.” Konu ile ilgili ezberlerini gözden geçirmek isteyenlere www.nukte.org adresini salık veririm. Artık başta Çernobil'in ülkemizde neden oldukları olmak üzere nükleer enerji ve sakıncaları hakkında daha anlaşılır ve bilimsel bir bakış açısıyla konuşmaya başlamalıyız diye düşünüyorum. Bu köşe benimle aynı kaygıyı taşıyanların bilimsel ve objektif olmak kaydıyla her türlü farklı görüşüne açıktır. Otto Bock'tan Biyonik El E CBT 1073/15 12 Ekim 2007 ngelliler için yaşam kalitesini artıran ürünler tasarlayan Otto Bock firması, son olarak Sensör Speed isimli yeni bir el protezi geliştirdi. Bu üründe, protezin içerisine yerleştirilen sensörler sayesinde elin yalnızca hareket etmesi değil, kısmen hissetmesi de mümkün olacak. Şimdiye dek uzvunu kaybeden insanlara sunulan protezlerin özelliği, sağlam kalan kasların hareketlerinin mekanik veya elektronik yolla proteze transfer edilmesiyle, kaybedilen hareketleri yerine getirebilmeleriydi. Kas aktivitesiyle cilt üzerinde meydana gelen potansiyel farklarından faydalanılan protezlerde, bu potansiyel farkı güdük ucuna yerleştirilen yüzey elektrotlarıyla alınır ve protezin kontrol mekanizmasına iletilirdi. Otto Bock'un Sensör Speed Eli ilk üç parmak ucuna yerleştirdiği basınç alıcıları ile bir yenilik getirdi ve bu sayede daha hassas tutuşlar mümkün oldu. Bilim adamları uzun zamandır protezin kontrolü için insan sinir sisteminin ilgili beyin bölgelerinden veya uç sinirlerden yararlanmanın yollarını araştırmakta. Kaslara komutları ileten uç sinirlerin kullanılmasının avantajı; sinirin içinde hem kasları hareket ettiren sinir liflerin hem de cilt, eklem ve kaslardan duyuları ileten sinir liflerinin bir arada bulunması. Bu avantaj kullanılabilirse, protezde her iki fonksiyon, yani hem hareket hem his sağlanmış olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle