20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner icadına kadar makinenin verimi düşük kaldı. Buhar makinesi düzenli bir enerji sağladı ve böylece su değirmenlerinden farklı olarak enerji kaynağının herhangi bir yere kurulabilmesi imkanını sağladı. Bu imkan sanayi devrimine büyük bir ivme kazandırdı. [email protected] Hastalar, hekimlerine güven duymak ve onlarla kolay iletişime girmek istiyorlar. GAZOMETRE Aydınlanma düşüncesinin önemli bir örneği, Antoine Laurent de Lavoisier, modern kimyanın kurucusudur. O hassas ölçme aletleri geliştirdi ve bu aletleri kullanarak düzenli bilimsel deneyler yaptı. Diğer keşifleriyle kimyasal elementlerin yeni katalogunu hazırladı. Laplace ile birlikte ilk ısı ölçme deneylerini yaptı. 1787’de JeanBaptiste Meusnier ile birlikte tasarlamış olduğu gazometreyi kullanıp oksijen ve hidrojeni birleştirerek suyun sentezini ilk defa olarak gerçekleştirdi. Kimyasal tepkimelerde kütlenin korunumu kanununu ortaya koyan Lavoisier ayrıca flojiston teorisini reddederek kimyada bilim öncesinden kalan izleri nihai olarak yok etti. Hekimin Beyaz Önlüğü Babam, mesleğinde yarım yüzyılı geçirmiş bir iç hastalıkları uzmanıdır. Onu tıp eğitimi almaya özendiren olayı anımsadıkça gülümserim. Kayseri’de yaz geldiğinde bağ evlerine göçmek bir gelenektir. Babamın anlattığına göre çocukluk yıllarında bağ komşularının oğlu tıbbiyede okuyormuş. Sıcak yaz günlerinde beyaz doktor önlüğünü giyer, o eski bağ evinin bahçesinde ağaçların altına uzanır ders çalışırmış. Babam, yıllar önce bana, o çocuğu çalışırken gizlice seyrettiğini, beyaz önlüğün duruşuna hayran olduğunu anlatmış, bu yüzden hekim olmaya karar verdiğini söylemişti. Gerçekten de beyaz önlük birçokları için hekimliğin simgesidir. Ama günümüzde gerçekten de bu simgenin anlamı ve gücü sürüyor mu? Geçen yıl ünlü İngiliz dergisi British Medical Journal’da bir makale yayımlandı. (Lill MM, Wilkinson TJ; 24;331(7531):15247,2005). Bu yazı, doktorların görünümlerinin, hitap biçimlerinin hastalar üzerindeki etkisini konu etmekteydi. Çalışma sonucu elde edilen bulgular, beklenenin aksine özellikle genç hastaların beyaz önlüğe pek itibar etmediklerini ortaya koyuyordu. Oysa 1993 ve 2001 yıllarında yapılan iki çalışmaya göre hastaların %3659’u hekimlerin beyaz önlük giymeleri gerektiğine inanıyordu. Dahası, beyaz önlüklü, takım elbiseli, kısa saçlı, kravat takan, gömlek giyen hekimler tercih ediliyor, onlara güven duyuluyordu. Bu yıllarda beyaz önlük hekim için tıpkı polis memurlarında, askerlerde olduğu gibi profesyonelliğin, tanınmanın bir aracı olarak algılanıyordu. British Medical Journal’da yayımlanan makale bu yerleşik inanışların birçoğunun en azından tartışılır olduğunu ortaya koymakta. Makaleye göre hastalar en çok yarı resmi giyinen, önlüksüz hekimleri tercih ediyorlar. Kadın hekimler için "yarı resmi görünüm", uzun kollu giysileri, arkada toplanmış saçları, kapalı ayakkabıları tanımlıyor. Erkekler için ise, ceketsiz kravat, gömlek ve kanvas benzeri pantolonlar demek. Yarı resmi giyim tarzını yeğleyenler daha çok altmış yaş altı hastalar. Daha yaşlı hastaların önemli bir bölümü hâlâ klasik giyimden yana görünüyor. Çalışmada deneklerin sadece %36’sı erkek hekimlerin beyaz önlük giymelerinden yana. Bu oran bayan hekimler için % 31,7. Takım elbiselerin durumu beyaz önlükten de daha kötü. Takım elbiseyi yeğleyenlerin oranı erkek hekimler için %10,9, bayan hekimler için ise %12,4 olarak bulunmuş. Hastaların bayan hekimlerde görmeyi istemedikleri giysi ve aksesuarlar "piercing", kısa kollu tişörtler, ağır makyaj, parlak boyalı saç, şort, spor ayakkabı, sandalet, serbest bırakılan saç, dizüstü etek, uzun küpe, kot pantolon ve yakasız giysiler. Erkek hekimlerde ise "piercing", parlak boyalı saçlar, küpeler, tişört, spor ayakkabılar, uzun saçlar, birden çok ve abartılı yüzükler, kot pantolonlar ile çizgi film karakterlerini taşıyan kravatlar istenmeyen giysi ve aksesuarlar. Hastaların %79’u hekimlerin kendilerini ilk isimleri ile çağırmalarını tercih ediyor. Buna karşılık %20 hasta unvanları veya soyadları ile çağrılmak istiyor. Hastaların %46’sı hekimlerin kendilerini isim, soy isim ve unvanları ile tanıtmalarından yana. Ülkemiz dışında gerçekleştirilen bu çalışma elbette ki ülkemizin eğilimlerini yansıtmaktan uzaktır. Hele böylesine tek bir çalışma 19. yüzyılın başından beri hekimliğin simgesi sayılan beyaz önlüğü tahtından etmeye yetmeyecektir. Yine de yukarıda andığım çalışmadan çıkartılacak sonuçlar yok değil. Hastalar, hekimlerine güven duymak ve onlarla kolay iletişime girmek istiyorlar. Kanımca hastaların kendilerine ilk isimleri ile hitap edilmesini istemelerine karşılık, hekimini unvanı ile birlikte bilmeyi tercih etmesi, kolay iletişim kurma isteğinin ve güven gereksiniminin ifadesidir. Belki de beyaz önlük bu noktada hastanın kolay iletişimine bir engel yaratıyor ve hekimlerin ayrıcalıklı, ulaşılmaz niteliklerini pekiştiriyor. Makalenin özetinde yer alan son cümleyi de birçok hekim için iyi bir öğüt saymak gerekir. Hasta için "bir gülümseme büyük fark yaratır". Lavoisier ve Meusnier’nin gazometresi TEKSTİL ENDÜSTRİSİNE DOĞRU 1737’de Jacques de Vaucanson, ne yazık ki günümüzde artık kaybolmuş olan ilk otomatlarını oluşturdu. 1741’de ipek üretimi müfettişi oldu ve kumaş üretimi işlemlerini teknik olarak iyileştirdi ve geliştirdi. 1746’da o, tamamen otomatik olan ilk dokuma tezgahını yaptı. Bu tarihten 50 yıl sonra Joseph Jacquard, delikli kartonlardan bir tertibat ekleyerek bu tezgahı mükemmelleştirdi. Vaucanson’dan itibaren iplikçilik ve dokumacılık hızla gelişti ve sanayi çağına girdi. Vaucanson’un dokuma tezgahı MONTGOLFİER KARDEŞLERİN UÇUŞU 1783’te Montgolfier kardeşler, ilk balon uçuşunu gerçekleştirdiler. Aydınlanma’nın en neşeli deneylerinden biri hiç kuşkusuz budur. İki yıl sonra Fransız JeanPierre Blanchard ve Amerikalı John Jeffries, ilk uluslararası seyahati Douvre ile Calais arasında yaptılar. Seyahat sırasında balonun sepetini hafifletmek için geziyi neredeyse çıplak olarak bitirmek zorunda kalmışlardı. Aynı yıl Blanchard hayvanları paraşütle sepetten atma deneyleri yaptı. Deniz üzerinde buhar makinesi ile çalışan bir geminin patentini ilk kez İngiliz Jonathan Hulls 1736’da aldı. Bu teknik 1775’te Seine nehri üzerinde ilk kez uygulandı. Karada ise İngiliz Abraham Darby 1738’de dökme demirden ray yaptı. 16. yüzyıldan beri kömür madenlerinde atlar tarafından çekilen vagonlar ağaçtan raylar üzerinde hareket ediyordu. İlk balon uçurulurken (1783) CBT 1036/15 26 Ocak 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle