Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu Amerikan ordusu tarafından geliştirilen Spandex yeleğinin sırt kısmında 16 titreşen motor bulunuyor. Bunlar "sola dön", "hızlan" veya "yavaşla" gibi komutları gönderecek. Yapılan deneylerde gönüllüler engelli bir parkur içinde yollarını bulmaya çalışırken 15 farklı sinyali ayırt edebildiler. Bu komutlar yeleğe Bluetooth yardımı ile iletiliyor. TanolTurkoğlu@Gmail.com Wii aslında gerçeklik ile sanal gerçeklik arasındaki bir geçiş dönemi gibi geliyor bana. Çünkü bir yanda gerçek dünyada TV’nin karşısındasınız. Wii Yorar (ya da “Işınla Beni Scotty”) Ninetendo’nun yeni oyun konsolu (ya da çubuğu mu desem) Wii’yi sonbaharda ABD’deyken duymuştum. Henüz orada da piyasaya çıkmamıştı. Bana cazip gelen yanı, yapmaya fırsat bulamadığım sportif faaliyetleri evden dışarı çıkmadan yapabilme imkânı veriyor olmasıydı. Yoksa oyun konsolu delisi değilim. Hatta ABD’deyken arkadaşımın oğlu ile Star Wars oyunu oynadım (oynamaya çalıştım). Güya onunla aynı ekipteydik (iyi Jedilerin takımında). Ama onun uyarısıyla anladım ki sürekli kendi Jedilerimi öldürüyormuşum. Farkında değilim. Wii’nin Türkiye’de çıkacağını duyduğumda heyecanlandım. Dünya ile aynı anda çıkıyordu. Çıktıktan sonra internet üzerinden fiyat araştırması yapıp da Türkiye’deki fiyatının ABD fiyatından daha ucuz olduğunu öğrendiğimde daha da şaşırdım. Birikmiş kredi kartı puanlarımla kendimi şımartmaya karar verdim ve yılbaşı arifesinde Metrocity’deki Teknosa’dan ilk paketi satın aldım. Öncelikle söylemek isterim ki kurulumu beklediğimden daha kolay çıktı. Neredeyse takoyna düzeyinde. En son bir müzik seti dolabı monte ettiğimi anımsıyorum da... Kutunun içinden çıkan sportif oyun CD’si içinde beş tane oyun var : Tenis, Bowling, Boks, Beyzbol, Golf. Tahmin edeceğiniz üzere en yorucu olan boks. Rakibi yere devirmek için çok ciddi mücadeleler verdim ve üç raundluk maçı, hakem kararına fırsat vermeden nakavt ile kazandım. Benim ilgimi daha çok bowling ve golf çekiyor. Kızım ise boks yapmaktan (?) ve kendisine yeni oyuncu karakteri yaratmaktan (Mii deniyor) hoşlanıyor. Wii aslında gerçeklik ile sanal gerçeklik arasındaki bir geçiş dönemi gibi geliyor bana. Çünkü bir yanda gerçek dünyada TV’nin karşısındasınız. Ama diğer yanda sizin fiziksel hareketleriniz TV ekranındaki oyun sahasına aktarılıyor ve sanal dünyadaki oyununuzu oynuyorsunuz. Bir sonraki aşama, Michael Douglas – Demi Moore ikilisinin başrolde oynadığı müthiş Taciz/Disclosure filminde gösterilen türde bir sanal gerçeklik olacak sanırım. Yani duyu organlarınız fiziksel dünyadan bütünüyle soyutlanacak. Kendinizi sanal dünyanın bir parçası olarak göreceksiniz. Filmden de anımsayacağınız gibi düz bir platformda ayakta dururken, sanal dünyada bir uçurumun kenarından aşağı düşmek üzere olabilirsiniz (aklıma Roald Dahl öyküleri geliyor). Bu ulaşılacak son evre mi? Sanmıyorum. Bundan sonra Matrix evresi gelecek. Yani bilincinizin de sanal dünyaya aktarılması. Bunun için ense kökünüze bir delik açılması gerekiyor mu? Bence teknoloji, bilinci sanal dünyaya aktarma aşamasına geldiğinde bunu yapmak için fiziki bedende bir delik açma zorunluluğunu da aşmış olacaktır. Ancak elbette filmde bu tür çıkıntılıkların olması, hatırda kalmasını sağlamak açısından faydalı. Yoksa pek çok teknoloji gurusu o ense kökü deliğini (teknik tabiriyle arabirimi) gördüklerinde "Bu ne yaa?" demiştir içlerinden. Bilincin de başka bir gerçekliğe ya da ortama transferinden sonra geriye ne kalıyor? Cevap devasa bir şekilde gözümüzün önünde : Fiziksel cismin (vücudun) transferi. Bir başka deyişle 70li yıllardaki Uzay Yolu dizisinden anımsayacağımız "Işınla beni Scotty". Işınlama konusunda laboratuvar çalışmaları mikroskobik düzeyde yer değiştirme işlemini yapabilir durumda şu an. Demek ki büyük bir olasılıkla bu yüzyıl içinde büyük ve geniş hacimli nesneler de bir yerden başka bir yere transfer edilebilecek. Bu tümce akla iki temel konuyu getiriyor: Birincisi eski adıyla kargo yeni adıyla lojistik şirketlerinin (yani her türlü taşımacılık) geleceği. Bu şirketler sonuçta her lokasyonda birer Scotty’den oluşan cep herkülü şirketlere mi dönüşecek? İkincisi daha ulvi bir soru : Bir insan bir yerden bir başka yere ışınlandığında içindeki ruh ne olacak? Yoksa böylece ruhun da fizyolojinin bir parçası olduğunu mu keşfedeceğiz?... Evet Wii hem fiziksel açıdan insanı yoruyor, hem de oturup bunları düşündürttüğü için mental açıdan... GİZLİ BİLGİLERİN YANLIŞ ELLERE DÜŞMESİNE ENGEL Xerox, kâğıt üzerindeki bilgileri okumak isteyen, ancak hassas ve gizli bilgilerin yanlış ellere düşmesini engellemek isteyen kişiler için yeni bir sistem geliştirdi. Şirketin geliştirdiği sistemde, metnin büyük bir kısmı normal olarak basılırken, seçilmiş sözcükler ve şekiller bar kod ile tanımlanıyor. Tüm metni okumak isteyenler kâğıdı tarıyor; bir şifre veya parmak izi ile birlikte özel bir yazılım şifreli içeriği açıyor (ABD patenti 2006/0259983). YENİ NESİL 3.5G CEP TELEFONLARI Yeni nesil cep telefonlarının hayal bile edilemeyecek düzeyde yenilikler içereceği ileri sürülüyor. Bu konuda en ileri ülkelerin başında Güney Kore geliyor.En son çıkan telefon teknolojisine 3.5G adı veriliyor, çünkü bunlar halihazırdaki 3. nesil telefonlarla birkaç yıl içinde geliştirilmesi planlanan 4. nesil telefonların arasında yer alıyor. 3.5G telefonları, kullanıcılara, yeni bant genişliği –saniyede 3 milyon bit olanağı sağlayacak. Oysa 3G teknolojisi saniyede 1 milyon bit veri sağlıyor. Bu da epostaları randımanlı almaya ve göndermeye yetmiyor. KT ve SK Telecom adındaki iki Güney Kore telekom şirketi, kullanıcıların eposta göndermelerine/almalarına ve Web’de kolayca sörf yapmalarına olanak tanıyacak bir hizmet sunacak. Hazırlayan Reyhan Oksay CBT 1036/19 26 Ocak 2007