25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Oysa ülkemizde her üniversite hastanesi, tüm birimlerini kurmak, her konuda hizmet vermek gibi bir sorumluluk yüklenir. Küçük bir il içinde bile hastaneler arası işbirliği ve işbölümü söz konusu değildir. Bu anlamda ayrı birer galaksi gibi davranırlar. Çoğu zaman işbölümü yerine, kurumlar arasında rekabet izlenir. İl içinde planlama ve koordinasyonu sağlayacak hastaneler arası üst bir kurum bulunmaz. İnsanın evrimi konusunda bilim suskun mu? İnsanın evrim sürecinde, genetik ve memetik evrim, kalıtım ve kültürel evrim karşılıklı olarak etkileşmiş ve günümüz insanı ortaya çıkmıştır... Aykut Kence, ODTÜ, Biyoloji Bölümü ehbi Hacıkadiroğlu, 28 Temmuz 2006 tarihli CBT yazısında, Dr. Futuyma’nın 9.06.2006 ve 16.06.2006 tarihlerininde yayımlanan CBT söyleşisinde insan düşüncesinin nasıl ortaya çıktığı konusunda bilimin suskunluğu noktasını gözden kaçırdığını ve insan düşüncesinin genlerle aktarılamayacağını kabul ettiğini ileri sürdü. Buradan devamla hayvanlarda dilin başka yollarla ortaya çıkamayacağını savunarak, gereksinimlerini daha kolay karşılamak ve tehlikelerden daha kolay korunmak için işbirliği durumunda yaşamaya başlamalarını dilin ortaya çıkışının gerekli ve zorunlu koşulu olduğunu dile getirdi. Darwin herhangi bir özelliğin evriminde kalıtsal çeşitliliği vazgeçilmez bir önkoşul olarak öne sürmüştür. İnsanların zekâ düzeylerinde, düşünme ve konuşma yetilerinde gözlenen çeşitliliğin büyük ölçüde genetik faktörlere bağlı olduğu tekrar tekrar gösterilmiştir. İnsanlaşma sürecinde beyin hacmi 45 milyon yıl öncesindeki Australapithecus’tan günümüz insanı, Homo sapiens’e ortalama 450 cm3‘den 1350 cm3’e kadar sürekli bir artış gösterdi. Öyleyse insanların beyin hacmi ile birlikte zekâ düzeylerinde bir evrimin gerçekleşmiş ve gerçekleşmekte olduğu kaçınılmaz bir olgudur. Buna karşın Hacıkadiroğlu, bu kanıtları elinin tersiyle iterek konuşma ve düşünme yetisinin oluşumundan genlerdeki rastlantısal değişimlerin sorumlu olamayacağını, tersine insanların uzun süren konuşmalarını geliştirme çabalarının ürünü olduğunu savunmaktadır. Buna benzer, canlıların belirli bir organı kullanmaları sonucunda organda meydana gelen değişimlerin gelecek kuşaklara aktarıldığı hipotezi Lamarck tarafından yaklaşık 200 yıl önce geliştirildi ve deney ve gözlemler sonucu bu hipotez defalarca çürütüldü. Burada şunu hemen belirtmeliyim, bilgi genlerle aktarılmaz, genlerle aktarılan insanın zekâ düzeyi, öğrenme kapasitesi gibi özelliklerdir. 6 MOTİVASYON SÜREKLİLİĞİ ABD’deki üniversitelerde akademik unvanlar, üretken olunduğu sürece korunur. Diğer bir deyimle akademisyen, sürekli üretken olmak zorundadır. Ülkemizde sadece doçentlik düzeyinde objektif kıstasların gözetildiği bir sınav vardır. Bundan sonraki dönemlerde çıta ya yoktur veya herkesin geçeceği kadar düşüktür. Elde edilen unvanlar yaşam boyu kullanılır. Çalışan ile çalışmayan kişiler arasında fark gözetilmez. Piramidin tepesindekiler konumlarını risksiz bir şekilde korurlar. Bu durum üniversitelerin üretkenliğini baltalamakta ve akademisyenleri en verimli döneminde tembelliğe itmektedir. V 7 KOLAYCI EĞİTİM YÖNTEMLERİ ABD’ de eğitime yönelik en çarpıcı gözlemlerim şunlardı: aProbleme dayalı eğitim bSoru soran ve tartışan öğrenci modelinin oluşturulması cEğiticilerin de zaman zaman öğrenciler karşısında sınanması dÖğrencilerin bilimsel çalışmalara teşvik edilmesi ( Örneğin asistan seçiminde bilimsel araştırma yapanlara öncelik tanınması). Ülkemizde ortaöğretimin geleneksel ezberci yaklaşımıyla üniversitelere giren öğrencilerin çoğu " bilgiyi sınav geçmek üzere depolayan beyinler’’den oluşmaktadır. Bu öğrencileri alışkanlıkları gereği eleştirmeyen, tartışmayan, yorum yapmayan bireyler olarak karşımızda görmekteyiz. Ülkemizde son yıllarda giderek artan "Probleme dayalı eğitim’’ çalışmaları bu sorunu aşmak üzere atılmış çok önemli bir adımdır. Bu adım öğrencilerin bilimsel araştırmalarının teşvik edilmesi ve ödüllendirilmesi ile hız kazanabilir. Böylece bu bireyler evrensel mantık, bilimsel gözlem, neden sonuç ilişkisi kurma ve yorum yeteneklerini geliştirmek üzere parasız dünya bilim okulundan (bilimsel dergi eleştirileri gibi ) yararlanır ve gelişirler. hale gelene kadar uzun bir süre anne ve babasına bağımlı olması, anne ve babanın deneyimlerini çocuğa aktarmaları için iyi bir şans oluşturmuştur. İnsanların toplu halde yaşamaları da, yaşlı bireylerin deneyimlerini genç bireylere aktarabilmelerine olanak sağlamıştır. Büyük bir olasılıkla doğal seçilimin, zeka ve dil yetisi ile ilgili toplumda bulunan (rastlantısal mutasyonların sonucu) genetik çeşitlilik üzerinde çalışmasına fırsat veren bu ortam, "insanlaşma" sürecinde rol oynamıştır (Nature dergisinin 17 Ağustos 2006 tarihli sayısında insanı diğer memelilerden farklı kılan genetik değişimlerle ilgili bir araşEvrimsel biyolotırmaya dikkat çekiliyor). İKİ ETKEN 8 KALİTELİ VE YARARLI ÜRETKENLİK NMR merkezi, birçok araştırmacının projeler üzerinde buluşarak işbirliği yaptığı üretken bir bilim toprağıdır. Büyük medikal şirketler, geliştirmek istedikleri donanımları buradaki araştırıcılara sunarlar. Araştırmacıların aynı zamanda bir şirket adına çalışması, şeffaf ve dürüst olmak şartıyla doğal karşılanır. Araştırma hedefleri ülke ve dünya pazarlarına sunmak üzere belirlenir. Araştırmacının yayınlarının değerlendirilmesinde, sayıdan çok yayınlandığı derginin etki (impakt) faktörü ve aldığı atıf sayısı kıstas alınır. Ülkemizde doçentlik sınavları gibi akademik yükseltmelerde çıta, akademisyenlerin yayın sayısına göre belirlenmektedir. Yayının kalitesi, ülke ve dünya ekonomisine sunduğu yararlar gözetilmemektedir. Akademisyenlerin özel şirketlerle işbirliği, özellikle küçük kentlerde geleneklere aykırı bulunmaktadır. Okuyucuları sıkmamak adına sözü burada bağlamak istiyorum. Elbette ki ABD üniversitelerinde de birçok eksiklik ve önyargı bulunmaktadır. Elbette ki bu kurumlar da kayıtsız şartsız örnek alınacak ideal kurumlar değildir. Ancak bu kurumlardan geri olduğumuz gerçeğini görmemezlikten gelemeyiz. Kendimize eleştirel gözlerle bakmak, değiştirmek üzere payımıza düşen adımları atmak, ülkemize hepimizin ödememiz gereken bir borçtur. BAZI TEMEL İLKELER Vehbi Hacıkadiroğlu uzun bir süredir insan düşüncesinin ortaya çıkışı ile ilgilendiği halde evrimsel biyolojinin temel bazı ilkeleri konusunda en ufak bilgisi yokmuş gibi yazıyor. Genlerdeki rastlantısal değişimler, toplumun gen havuzundaki genetik çeşitliliği, canlıların çeşitli özelliklerini ortaya çıkarmak üzere doğal seçilim tarafından işlenmek üzere hazır kılar. Evrimde gözlenen değişimler genellikle genlerdeki rastlantısal değişimler sonucu değil, doğal seçilimin rastlantısal kalıtsal çeşitliliği işlemesi sonucu ortaya çıkar. İnsanın, evrimi sırasında giderek artan beyin hacminin sonucu olarak gelişmesini tamamlayamadan erken doğmak zorunda kalması, dolayısıyla ergin CBT1015/21 1 Eylül 2006 Buna göre insanın evrim sürecinde, genetik ve memetik evrim, kalıtım ve kültürel evrim karşılıklı olarak etkileşmiş ve günümüz insanı ortaya çıkmıştır. O halde hem genler hemde insanın sosyal çevresi bu süreçte etkili olmuştur. Bu iki faktörden sadece birini öne çıkararak diğerinin dilin ya da insanın problem çözme yetisinin evriminde önemsiz olduğunu ileri sürmek, kısır bir tartışmaya ortam hazırlamaktan başka bir şey değildir.. Bilimin, insan konusunda deneyler yapmasının gerek konunun özelliği gerekse etik açıdan olanaksız olduğu için, insanlaşmayı konusu dışında tutmuş olduğu savı doğru değildir. Bilim, insan düşüncesinin ortaya çıkışı konusunda suskun da değildir. Bilim bazı durumlarda zaten yapılmış olan deneylerden ve/veya bazı durumlarda hipotezden çıkan belirli öngörülerin gözlemlenerek doğrulanması yoluyla da sonuçlara varabilir. Evrimsel biyoloji, moleküler biyoloji, antropoloji, paleoantropoloji, arkeoloji, nöroloji, vb. farklı bilim dallarınının insanda beynin, dilin ve problem çözme yetisinin evrimi konusundaki araştırmaları birbirini destekler niteliktedir. Bu konuyla ilgili olarak bir çok farklı bilim dalından elde edilen verilerle bilgimiz arttıkça da, gelişigüzel hipotezler ortaya atma özgürlüğümüz kısıtlanmaktadır. Vehbi Hacıkadiroğlu’na herşeyden önce bu konuda yayımlanmış çok sayıda eserden bazılarını, hiç değilse Roger Lewin’in TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları arasında Türkçe’ye kazandırılmış olan "Modern İnsanın Kökeni" adlı kitabı incelemesini öneririm. ji, moleküler biyoloji, antropoloji, paleoantropoloji, arkeoloji, nöroloji, vb. farklı bilim dallarınının insanda beynin, dilin ve problem çözme yetisinin evrimi konusundaki araştırmaları birbirini destekler niteliktedir. TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle