01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GENOM ARAŞTIRMALARI GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam lendirmiş olması durumunda, kendinin de ünlü bir piyanist olabileceğini fark etmiş olabilir mi? Ancak bunlar yanıtlanmayan sorulardır" diyor. Pek çok vakada, spesifik bir yetenek veya zayıflıkla ilgili bir gen varyantına sahip olduğunuzu öğrenmeniz, kendiniz ile ilgili edinmiş olduğunuz bilgilere çok fazla katkıda bulunmaz. Kendisi ile bilgi sahibi olmak isteyenler için genlerin en ideal analiz şekli olduğunu düşünmeyen Venter şöyle konuşuyor: "Genom içindeki bilginin en büyük tehlikesi toplum tarafından abartılı bir şekilde yorumlanmasıdır. Genler en iyi koşullarda, kesinlik değil olasılıklar sunar. Bir grup gen zeka veya risk alma yeteneği ile ilgili olabilir fakat bu özellikler için garanti söz konusu değildir. Bu genler hakkında konuşmamız, bunlara çok fazla önem verdiğimiz anlamına gelmemeli. Müzik yeteneği ile ilgili genetik yapıya sahip olmadığınızı bilirseniz müzikaliteden yoksun olarak doğduğunuza kendinizi inandırabilirsiniz. Eğer insanlar bir konuda iyi olmayacakları beklentisi içine girerlerse o konuda iyi olmazlar." Genomuzu analiz etmek, ayrıca sorunları da hafifletebilir. Sözgelimi genom taramasının kanunlara saygılı bir adama yüzde 50 oranında suça eğilimli olma olasılığını verdiğini düşünün. Harris, "Bu sonuçlar o insanda suç işlemediği için bir rahatlama hissi mi uyandırır? Yoksa işini gücünü bırakıp, suç işlemeye mi teşvik eder? Aynı genoma sahip başka bir insanın halihazırda çok ciddi bir suç işlemiş olduğunu farz edin. Bu kişiyi suçlayıp, işlediği suç için cezalandırır mıyız? Yoksa bunları genleri yaptırdığı için hoşgörü ile mi karşılarız?" diye soruyor. "Benim akıllılığım bu, tek şey olabilmek, tek şeye varabilmek için, çok yerde çok şey olmak" Yine Nietzsche’nin Gözüyle Akademisyen Darlığı Akademisyenin bakış ve ruh darlığının içine düşmesinin nedenlerinden biri de, insanın içindeki güçleri bilememesi, onları düzenleyememesidir, Nietzsche’ye göre. Örneğin düşünme gücüne kaslarını katamamasıdır; bedeniyle zihnini bir uyum hâline getirememesidir. "[…] açık havada gezinirken doğmayan, kasların da birlikte şenlik yapmadığı hiçbir düşünceye inanmamalı ." (Ecce Homo, "Neden Böyle Akıllıyım", § 1) Düşünce, bedenle, bedenin içinde yer aldığı doğayla iletişim kurarak, birliktelikler oluşturarak güç kazanır. Ecce Homo, "Neden Böyle Akıllıyım",§ 9’da şöyle diyor: "Değerlerin yeniden değerlendirilmesi için belki de bir tek kimsede birarada bulunandan çok yetiler gerekliydi; herşeyden önce yetilerin birbirlerini yıkmadan, ortadan kaldırmadan karşıtlığı olmalıydı. Yetilerin sıradüzeni, uzaklık, düşman etmeden ayırma sanatı, hiçbirşeyi karıştırmamak, uzlaştırmamak, kaosun bir eşi olsa da görülmedik ölçüde bir çokluk işte buydu önkoşulu dürtülerimizin uzun gizli çalışmasının, sanatçılığının…" Akademisyenin sıkışmışlığı, kokuşmuşluğu, sahip olduğu değerlerden gelir. Değerler zaman içinde, yaşamın sürekli tâzelenen akışında tâzelenmek, yenilenmek, yeniden değerlendirilmek zorunda. Değerlerin yeninden değerlendirilmesi, insanın içindeki güçlerin, dürtülerin (Instinkten) sanatçılığı (Künstlerschaft) ile sağlanır. İçimizdeki güçler, yetilerimizin çeşitliliğini, zenginliğini, onların biraradalığını yozlaştırmadan, karşıtlıklarından yaratıcı devingenlikler sağlayarak ortaya koyabildiğinde, yaşamın canlılığına, içimizin canlılığı ile katılıp, onun bereketini, bolluğunu yaşayabilir, değerlere can verebiliriz: "Benim akıllılığım bu, tek şey olabilmek, tek şeye varabilmek için, çok yerde çok şey olmak" (Ecce Homo, "Çağa Aykırı Düşünceler", § 3) Akademisyenin sıkışmışlıktan çıkabilmesinde önündeki engellerden biri "artık ispatlandı, üstesinden geldim böylece, artık hazırım" duygusudur. Bu onu sınıflamalara, kategorileştirmelere götürür. (Şen Bilim § 348) İnandırma, iknâ etme, mantığı kullanma, akademik hayatın önemli süreçleri olur. Bu durum onda darlaşma oluşturur. Kendini koruma dürtüsünü (Selbsterhaltungs Trieb) başarılı biçimde geliştiremez duruma gelir. Gücün yayılmasını hedef alan bu dürtü, sıkıntılı durum (Nothlage) içinde, kendi darlığına tutsak olmuş bu insan tarafından kısıtlanır. Oysa doğada, darlaşmayı, sıkışmayı aşan bir bereket (Ueberfluss), bolluk vardır. İspatlayıp, kapayan, kapanan akademisyen, doğada neredeyse saçmalık derecesindeki (bis in’s Unsinnige) zenginliği, çeşitliliği, çokluğu farkedememektedir. (Şen Bilim, § 349) kamburları olan, mâneviyattan (tinden) anlamayan, salt dar uzmanlık alanı içinde sıkışmış akademisyen, okumakta olduğu kitapların değeri için Nietzsche’nin sorduğu şu soruyu soramaz: "Yürüyebilirler mi? Hattâ daha fazlası, dans edebilirler mi?" "Niçin bilim?" (Warum Wissenschaft?) sorusu, "Neden ahlâk var ki?" (Wozu überhaupt Moral?) sorusuna geri gider, "yaşam, doğa, tarih, ahlâktan yoksun (unmoralisch) iken"? Bilime imân, "bir öteki" dünyayı (eine andre Welt) öne sürmekle, olumlamakla (bejahen) gerçekleşebilir. Hiçbir bilim "öndayanaksız" (voraussetzungslose), önceden kabullere dayanmaksızın var olamaz. Bilimde ardından koşulan amaç hakîkate ulaşmaktır, aldanmaktan kaçınmaktır. Hakîkati isteme (Wille zur Wahrheit), aldanmamayı istemedir. Neden aldanmayı istemiyoruz ki? Aldanmanın zararlı, tehlikeli, yıkıcı olduğunu düşündüğümüzden. Bilimse bize aldanmamanın güvencesini versin istiyoruz. Nasıl sağlıyor bilim bunu? Bir metafizik inançla! (ein metaphysischer Glaube) Hakîkati isteme böylece, bir inanca dayandığı için, ahlâksal bir temel üzerinde duruyoruz. Yaşamdan bu korku neden? Aldanma korkusu, yaşama yakışır mı? Yaşam, aldanmalara açık olmakla yaşanmıyor mu? Hakîkati isteme, gizli, üstü örtük bir ölümü isteme olmasın? Yaşamın aldanmalarla gelişen inişli çıkışlı gidişini yaşam dışı, öte dünyayla, "idealarla", soyut düşüncelerle tepeden inme "hakîkati isteme" ile kesmeye, bozmaya, zedelemeye, öldürmeye çalışma doğru mudur? Biz bugünün bilenleri (wir Erkennenden von Heute), sıkışmamış, daralmamış akademisyenleri, hâlâ ateşimizi geleneğin ülküleştirici eğiliminden, Platon’dan almamıza karşın, bu yanılsamayı aşmak zorundayız. (Şen Bilim § 344) (Nietzsche, aldanmama kaygısını küçümseyip, yaşama aykırı bulurken, kendisi ülküleştirici dogmaların yarattığı aldanmadan kurtulmamızı öneriyor! İlginç bir durum: Eski aldanmalar yerine yeni aldanmalar koyuyoruz!) ÇOCUKLARINIZIN GENOMUNU TARATIN! Bu tür tartışmaları bir yana bırakan bazı bilim adamları, genom taramalarının yararlı tıbbi tahminlerin ve benzeri pratik yararların yolunu açtığını savunuyor. "Bir yetişkin olarak genetik yapımı öğrenmek bana çok fazla yarar sağlamayabilir. Genomun bana sağladıkları şimdiye kadar çevresel koşullar tarafından şekillenmiştir. Dolayısıyla o kişiyi doğrudan muayene ettiğiniz zaman genomunun sunacağından daha fazla bilgi edinirsiniz" diye konuşan Marcus, "Ancak yeni ebeveynler çocuklarının yetenekleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için bu testlerden satın alabilirler. Kaldı ki genom hakkında konuşmaya başlamadan önce de genomumuz vardı" diyor. Fizikçi Niels Bohr’un şu sözleri ünlüdür: "Öngörü çok zordur; özellikle gelecek ile ilgiliyse." Yalnızca bir şeyden emin olabiliyoruz: İnsanların genetik çeşitliliğini araştırdıkça, insanların öngörüleri, potansiyeli, eğilimleri ve tercihlerinin genetik temeli hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Bu bilgilerin bir kısmını kompozit insan genomunun karşılaştırmalı incelemelerinden ve şempanzelerin ve diğer primatların genomlarından öğreniriz. Daha fazla bilgiyi, spesifik hastalıkları ve durumları hedef alan çalışmalardan elde edebiliriz. Eğer çok sayıda insan genomlarının taranması için başvuruda bulunursa genlerin ve çevrenin birbirini nasıl etkilediği konusunda çok değerli bilgiler de elde edilebilir. Ancak genom size her şeyi söylemez. Hangi genin neye etkili olduğu, niçin etkili olduğu bilinse dahi genler kaderimizi belirlemez. Venter bunun yaşayan bir kanıtıdır. Hangi açıdan bakarsanız bakın Venter risk almaya eğilimli bir kişiliğe sahiptir. Ancak genomunun analizinde risk alma eğilimiyle ilgili herhangi bir varyant bulunamadı. Bu da, Venter’ın risk alma eğiliminde herhangi bir düşüşe yol açmadı. Genleri tam tersini söylemesine karşın, Venter’ın kişiliği öyle gelişmişti. Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 19 Ağustos 2006 CBT 1015/14 1 Eylül 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle