01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP ABD ile Türkiye üniversiteleri arasındaki temel farklar Dünyada ilk beş yüze giren üniversiteler spekülasyonu, ülkemizdeki üniversitelerin dünyadaki diğer üniversiteler ile karşılaştırılması tartışmasını gündeme taşıdı. Neden ilk beş yüze giren üniversiteler sıralamasında ABD başı çekiyor? Neden ABD üniversiteleri daha üretken? Dr. Yelda Özsunar Dayanır, Adnan Menderes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Radyoloji AD, Aydın, [email protected] u sorulardan hareketle, Türk üniversitelerinde öğrenci, asistan ve öğretim üyeliği ile geçen yaklaşık 20 yıllık üniversite deneyimlerimi, yurt dışındaki (Harvard, Yale ve Kopenhag Üniversiteleri) gözlemlerimle harmanlayıp aşağıdaki sonuçlara ulaştım. Bu yorumların büyük kısmı 1999 –2001 yılları arasında, araştırmacı olarak çalıştığım, ABD’nin Boston şehrindeki Harvard Tıp Fakültesi MGH Hastanesine bağlı NMR merkezine ait gözlemlerime (www.nmr.mgh.harvard.edu), Türk ve Avrupalı bilim adamları ile yaptığım tartışmalara dayanıyor. B bütçelerinin hangi birime ve ne oranda dağıtılacağı konusuna, döner sermayelerden kimin ne oranda pay alacağına üst yönetimler karar verir. Az çalışan ile çok çalışan arasında herhangi bir kazanç farkı yoktur. Akademisyenler paranın harcanmasında veya büyütülmesinde aktif bir rol oynamazlar. Tüm yetkiler yönetenlere verilmiştir. Bu anlamda monarşik bir sistemi çağrıştırır. Her ortamda rakip olarak gördükleri bu kişileri takip eder, rakiplerinin savunduğu fikirlere, sırf onların ağızlarından çıktı diye karşı çıkar. Yönetim erkinin sağladığı kaynakları sadece kendi yandaşlarının lehlerine kullanır. Bu anlamda tarafsızlar grubuna da aba altından sopa gösterir. Bazı Avrupa ülkelerinde ve giderek azalmakla birlikte ülkemizde zaman zaman gördüğümüz bu tarz yönetimlerle yönetilen birimler sonuç olarak hep beraber geri kalır. 3ÖZGÜRLÜK ORTAMI Yaratıcılık ancak bireysel özgürlük ortamında gelişir. Baskı ve dayatma, kişinin yaşam, üretme ve yaratma enerjisini emer. Böyle ortamlarda kişiler tüm enerjilerini savunmaya harcarlar. Bireysel özgürlüğe önem verilmeyen, sorgulamayan, tartışmayan, eleştiriyi saldırı olarak algılayan bireylerin bulunduğu ortamlarda insanlar tekdüze ve basmakalıp düşünür. Alternatifler üretemez. Bu tür birimler farklı kişilik ve fikirlere kapalıdır. Ülkemizdeki araştırmacıların sıklıkla kurumsal ve kişisel baskılarla karşı karşıya kaldıkları, üretmek yerine basınçlardan korunmak üzere enerjilerini tüketmek zorunda oldukları sıklıkla dile getirilir. 2LİDERLİK ÖZELLİKLERİ ABD’de çalıştığım sıralarda, merkezin başkanlığını son derece üretken bir bilim adamı (Bruce Rosen) yürütmekteydi. Alçak gönüllü, güler yüzlü, sıcak ve sevecen tarzı etrafındaki insanlara örnek olur, huzurlu ve keyifli çalışma ortamları yaratılırdı. Sık sık farklı konulardan bilim adamlarını buluşturan toplantılar düzenlenirdi. Başkan bu toplantılara yönetici sorumluluklarına rağmen katılır, düşündürücü sorular sorar, sentezlere ulaşır ve yeni çalışma grupları kurulmasına öncülük eder, gerçek anlamada koçluk yapardı. Herhangi bir grup veya kişinin kayırıldığına dair bir işaret görmezdim. Kendimce bu tarz yönetime modern akılcı yönetim adını vermiştim. Modern akılcı yönetimin karşı kutbunda, yine kendimce geleneksel duygusal adını verdiğim yönetim tarzını oturtmuştum. Geleneksel – duygusal yöneticiler genellikle liderlik dürtülerinin güdümünde hasbelkader bir yönetici koltuğu bulmuş ve zamanlarını bu koltuğun nimetlerinin tadına varmakla geçiren kişilerdir. Bu tür yöneticiler, koltuk – kişi birlikteliğini ne pahasına olursa olsun korumak üzere bir hareket planı belirler. Bu plan doğrultusunda, kendilerine sadık olduğuna emin oldukları; yumuşak huylu, itaatkâr, fazla soru sorup eleştirmeden çalışabilecekleri kişileri seçerler. Bu kişiler liderlerin tartışmasız, üstünlüklerini her fırsatta dile getirip ne kadar itaatkâr oldukları konusunda güven tazelerler. Böylece arzu ettikleri terfilerin onlara verileceğini ve günün birinde yönetme sırasının kendilerine geleceğini sessizce umut ederler. Gelenekselduygusal liderler birlikte çalışmak zorunda oldukları fikirleri ve kurumları sorgulayan, kendiliğinden üreten, itaatkârlık konusunda kuşkulu hal ve davranış örnekleri sergileyen diğer kişileri düşman grup sayar ve tüm enerjilerini onların çalışmalarını baltalamak, zayıf noktalarını aleyhlerine kullanmak ve yargılamak üzere harcarlar. 1PARANIN AKILCI KULLANIMI Ulusal bütçeden üniversitelere ayrılan kaynakların ülkemizdeki kısıtOysa ülkemizde her lılığı, sık tartışılan bir sorun. Üniversitelerin ulusal üniversite bütçeden aldıkları para kohastanesi, tüm nusunda iradesi kısıtlı olup, hükümetlerce belirlenir. birimlerini kurmak, Ancak alınan paranın akılher konuda hizmet cı kullanımı, daha az tartıvermek gibi bir şılmıştır. Konu ile ilgili olarak ABD’deki üniversiteler sorumluluk ile ülkemizdeki üniversiteyüklenir. Küçük bir ler arasında görebildiğim temel farklar şunlar: il içinde bile ABD üniversitelerinde hastaneler arası bireyden yöneticiye uzanan kaynak yönetimi vardır. işbirliği ve Kaynaklar, akılcı olmak işbölümü söz şartıyla, belli ölçülerde bikonusu değildir. rey veya birimlerce harcanabilir. Örneğin araştırmacı tasarladığı projelerle NIH (National Institute of Health) gibi kuruluşlardan sağladığı para veya cihaz desteğini, bir kurumdan başka kuruma taşıma ve yönetme erkine sahiptir. Üniversitenin araştırma birimi, kendi para kaynağını üreten kişileri bünyesine alarak havuzunu büyütür. Havuzda biriken kaynak, yine bölümce kullanılır. Hangi cihazın alınacağına, kimin ne kadar ücretle çalıştırılacağına bölümdekiler karar verir. A biriminin üreterek kazandığı parasını B birimi harcayamaz. Kişi, birim, fakülte ve üniversite ürettiği ölçüde harcar. Oysa para ülkemizde piramidin tepesinden aşağı doğru dağıtılır. Bu dağıtımlarda objektif ölçütler genellikle gözetilmez. Örneğin üniversite 4 ÜNİVERSİTELERARASI DEĞİŞİM VE YAKIN AKRABA EVLİLİĞİ ABD’deki merkezlerde yetişmiş bilim adamlarının çoğu yetiştikleri üniversitelerin dışında iş bulur. İngilizce’de ‘inbreeding’ adı verilen, bu kısırlıktan kaçınma refleksi, ABD’ de yaygın ve yerleşmiş bir kuraldır. Üniversiteler arası kişi değişimine dayalı bu kuralın, akademik ortamların renklenmesi, çeşitlenmesi, yeni etkileşimler, özeleştiri gibi geliştirici ortamlara zemin hazırladığını düşünmekteyim. Ülkemizde, özellikle yerleşik ve kadrosu oturmuş üniversitelerde genellikle kendi yetiştirdiği elemanları istihdam etmek gibi bir gelenek vardır. Bu elemanlar, kendilerini yetiştiren hocalarını eleştirmekten kaçınırlar. Tıpkı sulu bir ortamın bir balığa doğal gelmesi gibi, ortamın dışına çıkmamış kişiler sistemi sorgulamaz; sistem değişim ve gelişim şansından yoksun kalır. 5 BÖLGESEL KAYNAK YÖNETİMİ Harvard Tıp Fakültesi ile Boston şehrindeki diğer hastaneler arasında işbirliği anlaşması vardır. Böylece Tıp öğrencisi ve asistanlar bu anlaşmalı (afiliye) hastanelerde eğitim şansına sahip olurlar. Hastane çalışanları da kütüphane, teorik eğitimler ve araştırma faaliyetleri gibi akademik ihtiyaçlarını üniversite olanakları ile karşılarlar. Her hastanenin daha iyi olduğu alan diğerinden farklıdır. Her hastanede her alan temsil edilmez, her konuda iyi olma iddiası güdülmez. CBT1015/20 1 Eylül 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle