Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
mümkün olabildiğince uzun menzillere uçabilme arzusu yatıyor. Ancak bu uçağın hayata geçirilebilmesi için ağırlık sorununun halledilmesi gerekiyor. Atomik reaktörün mürettebatı etkilememesi için gerekli olan kalkanlar uçağın havalanmasında çok büyük bir engel oluşturabilir. Ayrıca reaktör tasarımında ağırlığın olabildiğince azaltılması gerekli görülüyor. Lockheed’in atomik tasarımından sorumlu Mr.Cleveland, radyasyon sızıntısının ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini ileri sürüyor. Diğer uzmanlar da bu uçağın yere düşmesi durumunda ortaya çıkacak sorunlara da dikkat çekiyor. (11 Temmuz 1957) sı, navigasyon için çok gelişmiş elektronik bilgisayarlara ihtiyaç duyulması bu yolcukların önündeki en büyük engeldir. Benim fikrime göre Ay’a insanların ayak basması için daha çok uzun yılların geçmesi gerekir. İnsanoğlu bunu başarsa bile aracın Dünya’ya sağ salim geri dönmesi ve astronotların deneyimlerini bizimle paylaşması bana pek olası gelmiyor. Kaldı ki Ay’ın ilerisindeki gezegenlere gideceğine hiç ihtimal vermiyorum. Makalenin yazarı: İngiliz Bilimler Akademisi’nden Sir Harold Spencer Jones (10 Ekim 1957) DNA: Genetik Kimya yeni bir bilim dalı mı? Iowa’da biyofizik profesörü Robert L.Sinsheimer, canlı hücrenin çekirdeğinin içinde bulunan asidin –DNA kalıtsal faktörlerin deposu olduğunun kabul edilmesi durumunda genetik kimyanın yolunun açılacağını ileri sürüyor. Sinsheimer’ın bu bağlamda çözmeye çalıştığı sorular şunlar: A) Çeşitli kalıtsal özellikleri belirleyen DNA’larda farklılığı ne yaratır? B) DNA, canlı hücreyi hangi kimyasal maddelerle etkiler? C) Bu etkileşim hücre bölünmesinden nasıl etkilenir? D) DNA üzerine kayıtlı bilgiler organizmanın büyümesini nasıl yönlendirir? Profesör Sinsheimer genin doğal yapısının DNA ile proteinler arasındaki etkileşimde çok önemli bir rol oynadığına inanıyor; genetik kimyasının gelişmesiyle gen ve genin tanımlanması sorunlarının yanıt bulacağını düşünüyor. (11 Temmuz 1957) KURAMSAL FİZİK: Parçacıklar ve parite Birkaç ay önce iki Amerikalı fizikçi Profesör TsungDao Lee ve Chen Ning Yang, temel parçacık etkileşiminde paritenin ( Maddenin soldan sağa yada sağdan sola dönme miktarının ölçüsü) korunmadığını ileri sürünce fizik dünyası ayağa kalktı. Bu olgu deneylerle de kanıtlanınca bu sonuçları kuramsal bir temele oturtmak için araştırmalara hız verildi. Başarılı sonuçlar alınan çalışmaları Lee ve Yang, Moskova’dan L. Landan ve İngiltere’den A. Salam gerçekleştirdi. Parite, çok net algılanamayan matematiksel bir kavramdır. Protonlar, nötronlar, mezonlar gibi temel parçacık gruplarının hareketleri ve konumlarıyla ilgilidir. Son yıllarda keşfedilen "an Sputnik 2’nin modeli 1958’de Brüksel Expo’da. MALZEME BİLİMİ: Kauçuktan yapılan camlar LibbeyOwensFord, Pittsburgh Plate Glass ve Dow Corning isimli Amerikan şirketleri tamamen saydam, sentetik bir lastik geliştirdiler. Silikon tabanlı olan bu lastik 153 dereceden +176 derece (santigrat) arasında özelliklerini ve gücünü koruyor. Amerikan Hava kuvvetleri bu lastiği hızlı jet uçaklarının ön camlarında orta tabaka malzemesi olarak kullandı. Uçak camları her türlü kazaya açıktır. Bu malzemenin ön cama katman olarak ilave edilmesiyle, kaza sırasındaki şokların büyük ölçüde emildiği görüldü. (31 Ocak 1957) Rusların ilk denemede Dünya uydusunu başarılı bir şekilde fırlatmaları çok önemli bir teknik başarıdır. Dünya’nın çevresinde yuvarlak bir yö CBT 1029 / 9 8 Aralık 2006 SPUTNİK’İN FIRLATILMASI: Ay’a ne zaman gidilecek? rünge çizmesi için bir uydunun saatte 290 kilometreye veya saniyede 8 kilometre hıza ulaşması gerekir. Bu hızda her bir yörüngesel devir 90 dakikada tamamlanır. Eğer uydu yatay olarak daha yüksek bir hızda fırlatılırsa yörünge eliptik bir şekil alır. Hız arttıkça yörüngenin ovalliği artar. Fırlatma hızı saniyede 10 kilometreyi aştığı zaman yörünge parabol şekline dönüşür ve uydu yörüngeden çıkarak uzaya doğru yol alır. Bu fırlatma dolayısıyla gezegenlerarası yolculukların ilk adımı olarak değerlendirilebilir. Bunun için de fırlatma hızının saniyede 10 kilometrenin üzerine çıkartılması gerekir. Bu şekilde ifade edildiği zaman temel sorunların üstesinden gelindiği izlenimi uyanıyor. Bundan sonraki etaplarda dairesel bir yörüngeden hiperbolik bir yörüngeye geçişin daha kolay olabileceği fikri doğuyor. Fakat profesör Polyakovsky Rusların Dünya uydusunun fırlatılmasında kullanılan roketin "dünyada şu anda varolan elektrik santralarının herhangi birinden daha fazla enerji harcadığını" söylüyor. Bu bilginin ışığı altında parabolik bir yörüngeye oturtulacak bir uzay aracı için daha gelişmiş bir teknolojiye ihtiyaç duyulduğu görülüyor. Ay’a uzay aracı göndermek için önce Ay’ın yörüngesine oturtulacak bir uzay aracı gerekir. Ay’ın görülmeyen yüzünün fotoğraflarını çekecek olan bu uydu, Dünya’nın yakınlarına geri döndüğü zaman bir şekilde bu fotoğrafları bize ulaştırabilmelidir. Rusların fırlattığı uydu 85 kilo ağırlındadır. Bundan sonraki aşamada içinde bir veya daha fazla sayıda insan taşıyacak olan uzay araçlarının çok daha ağır olması kaçınılmaz. Ancak bu, böyle bir aracın üretiminin mümkün olamayacağı anlamına gelmez. Yeterli miktarda para ve insan gücü ile bu hedefe ulaşmak mümkündür. Ay’a yolculukta en önemli sorun uzay aracının Ay’ın yüzeyine hasarsız bir şekilde konması ve yeniden havalanmasıdır. Ayrıca Dünya’dan havalanan bir uzay aracının Mars veya Venüs’e gitmesi birkaç ayı bulur. Su, yiyecekler, oksijen ve yakıt gibi ağırlık yapan nesnelerin de taşınma Nobel Fizik Ödülü’nü aldıktan sonra Lee (solda) ve Yang, fikri önce kimin ortaya attığı konusunda anlaşamayıp, birbirine düştüler. ti" parçacıklar da bu gruba dahildir. Bu parçacıkların her biri dönme özelliğine sahiptir. Parite, bu parçacık grubunun konumlarının ve hareketlerinin bir aynadan yansıtılması ve dönme yönlerinin değişmemesi durumunda görüntülerinin ölçümüdür. Yansıyan grup görünüş olarak orijinalinden ayırt edilemiyorsa parite çifttir; Bu ikisi arasında fark varsa parite tektir. İşte paritenin korunumu yasası bu kavramlara dayanır. Lee ve Yang’ın öne sürdüğü yeni fikre göre paretinen korunumu yasasını nötrinolar bozuyor bu yasayı geçersiz kılıyor. Bu yeni fikre göre elektron ve diğer temel parçacıklardan farklı olarak nötrinolar tek bir yöne doğru döner. Böylece nötrinolar tek bir hareket sergilerler. ( 9 Mayıs 1957) Sonradan değerlendirme: Chen Ning Yang ve TsungDao Lee 1957 yılında Nobel Fizik ödülüne layık görüldüler. Yazının devamı arka sayfada BİLİMSEL BULUŞLAR TARİHİ