12 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Hoşgörüyü kim üstlenecek? Üniversite "küçük düşürme bahanesiyle, bir öğretim üyesini işinden atmaya girişiyorsa, ekonomik ve kültürel sorunlarla çalkalanan 70 milyonluk bir ülkede, eğitimsiz kitlelerin kolayca tahrik olup saldırgan davranışlarda bulunmalarını nasıl önleyecek, onlara nasıl örnek olacağız? Levent Mete, [email protected] A şağıda, geçtiğimiz haftanın gazetelerinden iki haber aktarıyorum. lecek bir kınama cezası vermek, bir süreliğine uzaklaştırma, maaşından kesme vb. yollarla uyarıda bulunmak düşünülmemiş. 1) Bursa’nın Karacabey İlçesi’nde, 15 yaşındaki lise 1'inci sınıf öğrencisi K.G. kendisine el şakası yaptığı için tartıştığı aynı yaştaki arkadaşı İslam Denizhan'ı göğsünden bıçaklayarak öldürdü. K.G. "Bana el şakası yaptı ve sözlü tacizde bulundu. Arkadaşlarımın yanında beni küçük düşürdüğü için öldürdüm'' dedi. 2) İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'nde, bazı sorunları iletmek için randevu isteyip bir türlü alamadığı Rektör Prof. Dr. Emin Alıcı ile görüşebilmek için hasta gibi 90 YTL para ödeyip muayene randevusu alan Tıp Fakültesi Ortopedi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İzge Günal'la ilgili soruşturma tamamlandı. Üniversite Yönetim Kurulu, Prof. Dr. Günal'ı suçlu buldu. LİNÇ ATMOSFERİ Söz konusu olay, toplum olarak hoşgörü konusunda bulunduğumuz yeri göstermek açısından başlı başına önemli bir gösterge. Ancak, son zamanlarda tırmanan hoşgörüsüzlük salgını göz önüne alındığında önemi daha da artıyor. Savaşa karşı pankart açan öğrencilerin linç edilmeye kalkılması, hemen ardından bir yetkilinin linç girişimini öven konuşması, çok geçmeden camide gerçekleşen linç, egemen görüşe ters düşen aydınların duruşmalarındaki şiddet gösterileri, yine geçtiğimiz hafta dört liseli gencin bir kişiyi ramazanda içki içtiği gerekçesiyle döverek öldürmesi, giderek artan bireysel silahlanma, töre cinayetleri, kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve sayılsa böylece uzayıp gidecek bir hoşgörüsüz davranışlar listesi, ‘nereye gidiyoruz?’ diye sorduruyor insana. BENİ KÜÇÜK DÜŞÜRENİ YAKARIM Görüldüğü gibi, iki olayda da küçük düşürülen birer kişi var. Liseli genç, el şakası ve Umarım zararın bir sözlü taciz nedeniyle küçük yerinden dönülür. düşmüş. Rektörü küçük düşüBu ülkenin aydınla ren olaysa, hasta gibi para rı olarak hoşgörüyü ödenerek randevu alınması. Liseli genç, bıçağı çekip artelkin etme yönünkadaşının göğsüne saplamış. deki misyonumuRektör de, bir analoji yapazun, canımızı sıkanı rak söylersek, yönetmeliği en ağır biçimde ce çekip, kafasını bozan öğretim zalandırmanın veüyesinin meslek hayatının ortasına saplamış. Her ikisi receği doyumdan de, kendilerini küçük düşürdaha önemli oldudüğüne inandıkları muhatapğunu hatırlarız. larına durumun hak ettiği oranda karşılık vermeyi düşünmemiş, onlara ellerinden gelen en ağır cezayı vermişler. Bu noktada, liseli genç için bazı bahaneler bulunabilir. Ne de olsa genç, 15 yaşında. Adı üstünde delikanlı. İnsanın kendine güveninin bıçak sırtında olduğu, ‘acaba beni bir küçük düşüren mi var?’ diye her şeyden nem kaptığı, alınganlık, kırılganlık yılları bunlar. Ama, bilim insanı, hekim, yönetici gibi önemli sıfatlarla donanmış bir kişinin, küçük düşürülme konusunda bu denli hassas olmasını nasıl açıklayabiliriz? Yönetim Kurulu’nda olayın hızını keselim, ateşini düşürelim dememiş. Küçük düşüren kişiye ‘bir daha yaparsan kötü olur’ anlamına ge Böyle bir ortamda, örnek olması beklenen kişilerin bu tür aşırı tepkileri, toplumu iyice pusulasız bırakıyor. Üniversite "küçük düşürme bahanesiyle, bir öğretim üyesini işinden atmaya girişiyorsa, ekonomik ve kültürel sorunlarla çalkalanan 70 milyonluk bir ülkede, eğitimsiz kitlelerin kolayca tahrik olup saldırgan davranışlarda bulunmalarını nasıl önleyecek, onlara nasıl örnek olacağız? Aydınların sorumluluğu bu noktada ortaya çıkıyor bence. Şu ya da bu yetersizliği nedeniyle eleştirip doğru yola davet ettiğiniz kesimler ilgilenmez gibi görünseler de yan gözle izliyorlar sizi. İşin ucu kendinize dokunduğunda onlardan hiç farklı davranmadığınızı gördüklerinde inandırıcılığınızı kaybediyorsunuz. “Hocalar da bizden” diyorlar, “bak ayaklarına basan adamı nasıl kapının önüne koyuverdiler, helal olsun.” Böylece, farkında olmadan, şiddete ihtiyaç duyduğu moral desteği veriyor, onu durdurabilecek önemli güçlerden birini heba etmiş oluyoruz. "Bursalı’nın yazısı hatalı ve eksiktir" C CBT1022/20 20 Ekim 2006 umhuriyet Bilim ve Teknoloji dergi ekinin 6 Ekim 2006 tarihli 1020 sayılı yazısında Yayın Yönetmeni Sayın Orhan Bursalı’nın Gündem köşesinde yer alan yazısı; Cumhuriyetimizin gelişiminde ve onun eğitim. fen, sosyal ve sağlık bilimleri ile sanat ve teknoloji alanında ilerlemesinde katkılarından dolayı onur duyduğumuz üniversitemizi ve biz üniversite yönetim kurulu üyelerini, iki kuruluş açısından da, son derece üzmüştür. Sayın Bursalı’nın hatalı ve eksik bilgilerin üzerine araştırmadan kurgulamış olduğu yazısını yayınlamadan önce, üniversitemizin toplumumuzun her bireyine açık olarak sunmuş olduğu ve istem üzerine daha kapsamlı olarak aktarabileceği bilgilerden yararlanma yoluna gitmesini beklemenin, salt üniversitemiz üyelerinin değil tüm Cumhuriyet okurlarının ve toplumun doğru haber alma hakkının bir gereği olduğunu belirtmek isteriz. Sayın Bursalı’nın yazısında yer alan "Rektör sorunu Fakülte Kurulu’na getirdi. Kuruldaki 17 dekan, kademe ilerleme cezası verdi" ifadesinde belirtilen kurul "Fakülte Kurulu" değil "Üniversite Yönetim Kurulu"dur. Dokuz Eylül Üniversitesi Yönetim Kurulunda 10 Dekan bulunmaktadır. Üniversite Yönetim Kurulu, Üniversitenin Disiplin Kurulu işlevini de yerine getirir. Disiplin Kurulunun, cezayı gerektiren eylemlerde idari ve akademik personelinin siyasi görüşlerini, unvanını veya akademik başarı düzeyini olumlu ya da olumsuz yönde bir ölçüt olarak değerlendirmeye alması eşitlik ilkesi ile çelişir, yasalar ve insan hakları açısından kabul edilmesi de olanaksızdır. Maddi açıdan zengin veya yoksun olmanın hukuk karşısında bireylere dokunulmazlık getiremeyeceği gerçeğinde olduğu gibi, profesör olmanın veya başka bir unvanı ya da başarı düzeyini edinmiş olmanın diğer insanlara hakaret etme, aşağılama ve işyeri ortamının gerektirdiği saygınlıktan uzak bir biçimde konuşma ve davranış içerisinde bulunma hakkını vermeyeceği açıktır. Sayın Bursalı’nın yazısında yer alan yayın ve atıf sayılarıyla ilişkili bilgilerin ve karşılaştırmaların, söz konusu eylemlerin nedenlerini ve
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle