01 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TÜRK BİLİM TARİHİ POLİTİK BİLİM Aykut Göker gün her taraftan gelen telefonla fevkalade işgal edildiklerini, bu sene bu villada gayet sakin ve asude yaşayabilmeleri için katiyyen telefon almadıklarını ve hatta izlerini bile gizlemeye çalıştıklarını söyledi... Nihayet Profesör (Einstein) Aynştayn geldi. Evvela hangi lisanla konuşabileceğimizi sordu, Almanca olmasına memnun oldu. Kemalettin Sami Paşa profesörün davetine çok teşekkür etti. http://www.ınovasyon.org Cumhuriyet'in 100'üncü yıldönümünün kutlandığı 29 Ekim 2023 günü Sağlık Bakanlığı'nca yayımlanan bir haber bülteninde şunların yazılmış olmasını ister miydiniz? ARTİST VE SANATKÂR ETKİSİ Profesör Aynştayn resimlerinde görülen şekilde ve belki de daha yumuşak bir tesir yapıyor. Kendisi daha fazla bir artist, bir sanatkâr tesirini veriyor. Keten bir pantolon ve üzerine bir yün fanila giymişti. Ayağında çorapsız bir sandal vardı. Böylece villasında büyük bir samimiyet ve sadelik ile bizi kabul ediyordu. Mühendis Mektebi’nde verilen dersin seviyesini anlatmak için, kendi esas eserinden başka, Weyl, Eddington, V. Laue, J. Becquerel...ve sairenin eserlerinin mehaz (kaynak) kabul edildiğini söyledim. Bunlar meyanında Eddington’un "Gravitation and Time, Space" namındaki kitabının sırf izahtan ibaret olduğunu ve fakat "The Mathematical Theory of Relativity" namında olan kitabının çok iyi olduğunu söyledi. Filhakika bunun Almanca tercümesinin sonunda Hamilton prensibinin tatbikatına dair Einstein’in bir yazısı vardır.. Fransızca kitaplardan J. Becquerel’in kitabının iyi ve basit bulunduğunu söyledim. "Evet" dedi, "Fakat bu kitabın mühim bir kısmı gayet ince bir zekâya malik olan meşhur fizikçi Langevin’e aittir. Konuşmamız, bundan sonra, fizik âleminin en mühim meselesi olan illiyetcausalite prensibi üzerine avdet etti. Buna dair fikrini sordum. "Malum olduğu üzere yeni atom nazariyesinde şimdiye kadar ilmin temel taşı olan illiyet (causalite) prensibi sarsılmış bulunuyor. Bilhassa yeni dalga mekaniğinin kurucularından E. Schrödinger fizik kanunlarının istatistiki mahiyette bulunduğunu ve kanun dahilinde cereyanını tasavvur ettiğimiz hadiselerin sırf tesadüfi mahiyette olduğunu iddia ediyor. İlliyet prensibinden, her hadisenin hiç olmazsa fiziki hadiselerin bir sebebi bulunduğunu ve aynı koşullarda aynı sebeplerin, daima aynı neticeyi doğurmasını anlıyoruz." ...Mülakatımız bu esnada iken Madam Aynştayn bizi çaya davet etti... Her zaman neşeli ve dudağından tebessümü zail olmayan bu büyük âlim hayata, cemiyete ait her mesele ile canlı şekilde alakadar bulunuyordu. Daima nükteli tarzda fakat açık bir ifade ile tartışmalara iştirak ediyordu. Sağlıkta Nasıl Bir Gelecek? (4) "Kars Devlet Hastanesi'nin Nanotıp Uygulama Merkezi bugün açılıyor. Merkez, gelişkin nanoaygıtlarla donatılmış durumda. İnsanın biyolojik sistemlerinin moleküler düzeyde izlenmesi, kontrolü ve onarılmasını sağlayan bu nanoaygıtlardan önemli bir kısmı, Ankara Nanoteknoloji Bölgesi'nde faaliyet gösteren firmaların oluşturduğu NanoTek Konsorsiyumu tarafından geliştirildi. Geliştirdiği bu tür aygıtlarla bütün dünyada haklı bir üne kavuşan Konsorsiyum, Ankara ABC Üniversitesi Tıbbî Nanoteknoloji Araştırmaları Enstitüsü ile yakın işbirliği içinde çalışıyor. Konsorsiyum, aygıtların kullanımında Ulusal Teletıp Ağı'yla Kars'taki Merkez'e gerekli desteği uzaktan, ama ânında sağlayabilecek. Merkez'in uzmanları, tanı ve tedavide, yine aynı ağ yardımıyla, Ankara DEF Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin uzmanlarıyla her an görüş alış verişinde bulunabilecekler. "Sinop'taki Rejeneratif Tıp Araştırmaları Enstitüsü'nün yeni uygulama hastanesi de dün açılmıştı. Hastane, nörolojik hastalıklar ve kâlp hastalıklarında hücre tedavisi yöntemlerinin uygulandığı dünyanın önde gelen merkezlerinden biri olacak. Bilindiği gibi, Türkiye, son 10 yıl içinde rejeneratif tıp araştırmaları alanında önemli başarılara imza attı. Örneğin, KonyaSille'deki Nöroimplant ve Yapay Uzuvlar Geliştirme Merkezi münferit kas gruplarının düşünceyle kontrolünü mümkün kılacak teknik sistemlerle insan beyni arasında arayüzlerin geliştirilmesi konusunda dünyanın sayılı merkezlerinden biri hâline geldi. "Öğrenildiğine göre, KonyaSille'deki bu merkez İzmir GHI Üniversitesi'ne bağlı Yapay ve Biyoyapay Organ Geliştirme Merkezi ile olan yakın işbirliğini önümüzdeki aylarda daha da artıracak. Yine bilindiği gibi, İzmir'deki Merkez, karmaşık biyolojik sistemlerin yapay olarak yaratılması yolundaki araştırmalarıyla, son yıllarda dünya tıp çevrelerinin ilgi odağı durumunda. Tabiî, İzmir ve yakın çevresindeki diğer üniversitelerin doku mühendisliği araştırmalarında ve bu araştırmalar sonucu geliştirdikleri rejeneratif tıp ürünlerinde kazandıkları başarıları da unutmamak gerekir. "Sinop'taki Uygulama Hastanesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, son 10 yılda tıp alanında kaydettiği ilerlemelerle bütün dünya insanları için bir umut kaynağı olduğunu söyleyen Sağlık Bakanı, bu konumun kazanılmasında, özellikle gen tedavisi, genetik tanı ve minimal invaziv cerrahî alanlarındaki araştırma ve uygulama hastaneleri ile Avrupa'nın başlıca sağlık merkezlerinden biri hâline gelen İstanbul'un; ileri tıp uygulamalarıyla Ortadoğu ülkeleri için teşhis ve tedavi alanında bir câzibe merkezi hâline gelen Gaziantep'in ve Afyon, Isparta, Denizli üçgenindeki kaplıca potansiyelini sağlık açısından değerlendiren bu üç ilin üniversitelerinin desteğindeki, yüksek kapasiteli fizyoterapi ve rehabilitasyon merkezlerinin de önemli paylarının bulunduğuna işaret etti. "Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi'nin önceki başkanlarından olan Sağlık Bakanı, Türkiye'nin, son yıllarda, tanı ve tedavi alanındaki bilimsel ve teknolojik yetkinliğiyle öne çıkmasına rağmen, ulusal sağlık politikamızın temel ilkesinin koruyucu hekimlik hizmetlerinin mükemmelleştirilmesi ve asıl başarımızın da bu olduğuna dikkatleri çekti. Halk sağlığı açısından kat ettiğimiz mesafeyi anlatan Bakan..." *** Bu gelecek senaryosunu çok mu uçuk buldunuz? O zaman lütfen siz gerçekçi bir senaryo kurgulayın. Eğer çok gerçekçi olmak istiyorsanız, daha önce yapılmış, sağlıkla ilgili bilim ve teknoloji öngörü çalışmalarının çoktan rafa kalkmış olduğunu; Dokuzuncu Kalkınma Plânı'nda da "Sağlık Sisteminin Etkinleştirilmesi" başlığı altında bilim ve teknolojiyle ilgili hiçbir öngörünün yer almadığını söyleyerek size yardımcı olayım. Yine de çok umutsuz olmayın; Plân'ın hiç olmazsa, "ArGe ve Yenilikçiliğin Geliştirilmesi" başlıklı bölümünde, "aşı ve antiserum başta olmak üzere yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik sağlık araştırmaları", desteklenecek öncelikli alanlar arasında sayılıyor... İSTANBUL’A BUYURUN! Dünyanın birçok yerlerini gezdiğini anlatırken en ziyade kendisine tesir edenin çölün güzelliği ve çöldeki gurubun azameti olduğunu söyledi. Maalesef gerek İstanbul’u ve gerekse Avrupa medeniyetinin beşiği olan Yunanistan’ı görmediğini ilave etti. Sefir Paşa hazretleri, profesörün İstanbul’a seyahatini tertip ve hazırlamaya delalet edeceğini büyük bir samimiyetle teklif etti. Her şeyi müsbet şekilde görmeye alışmış olan Paşa ileri giderek zamanın tayini meselesine geçti. Einstein atılarak teşekkür ettikten sonra "Biz şarklıyız, acele etmeyelim" dedi... Şuna dikkat ettim ki, Einstein bütün meselelerle canlı şekilde alakadar olmasına rağmen, daima yarı bir rüya halinde yaşayan, sanki yüksek ilahi bir muhitten inmiş bir mahluk hissini insanda uyandırıyordu. Böyle olmasına rağmen, sözü, hareketi, giyinişi hülasa bütün hayatı sade ve yakın olduğu gibi muamelesinde de çok mültefit, suni tevazudan, azametten, yapmacıklıktan ari olduğu bariz şekilde gözüküyordu. Bu da dehanın samimiyet, yakınlık ve sıcaklığını gösteren canlı, güzel ve teselli veren bir misaldi... "YAPTIKLARIM KAĞIT SEPETİNE!" Elektriğin mahiyetini araştırdığını söyledi. Mesela bir gün sonuçlara varır gibi olduğunu, fakat ertesi sabah diferansiyel denklemlerin çözümlerinin istenilene yeterli gelmediğini gördüğünü söyledi... Böylece muhaveremiz devam ediyor ve saat yediye doğru ilerliyordu. Misafirperverliklerini kötüye kullanmamak üzere Kemalettin Sami Paşa müsaade talep etti... Gardroptan şapkayı almakta biraz gecikmiştim. Sefir Paşa, Profesör Einstein, Madam Einstein, refikam tarasada konuşuyorlardı... Profesör Einstein şu sözleri söylerken sohbete yetiştim: "Yaptıklarım kağıda geçiyor ve oradan da kâğıt sepetine gitmekten başka bir şeye yaramıyor." Madam Einstein, herkesin buna inanmadığını derhal ilave etti. Ben de herhalde beşeriyetin kendisine hizmeti dolayısıyla medyun (borçlu) olduğunu ve kendisinden daha çok şeyler beklediğini söyledim. Böylece bu büyük adamdan ve onun sakit (sessiz) yuvasından ayrıldık. Üzerimizde, bu büyük adam pek mütevazı ve samimi olmasına rağmen fevkalbeşer (insanüstü) bir tesir bırakmıştı. Kendimizi, onun yanında sanki arzdan ayrılmış başka seyyareye gitmiş ve oradan soyut olarak kainatı tetkik ediyor sanıyorduk. CBT 1022/14 20 Ekim 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle