01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu ye (santigrat) kadar ısıtarak gazın serbest kalmasını sağlayacak. Bir ton ay toprağında yalnızca 36 gr helyum bulunduğu için, 20 kilometre kare alanda ancak 10 ton helyum 3 çıkabilir. Bu işlemin ihtiyacı olan enerjiyi sağlamak için Rusya bir masaüstü boyutlarında nükleer reaktörler inşa edecek. Toplam maliyet, 40 milyar dolar ile 200 milyar dolar arasında olacak. Ancak bu konuya kimin yatırım yapacağı henüz bilinmiyor. TanolTurkoğ[email protected] Dijital kültürün işte böyle liberal bir özelliği var kimsenin gem vuramadığı. Her an her saniye birisi parlak bir fikrini hayata geçirebilir. Myspace – Youtube – Sıradaki? 90’lı yılların sonu, 2000’li yılların başında yaşanan internet çılgınlığından sonra ortalık süt liman olmuştu; artık daha elle tutulur, ayakları yere basan projelerin ürünleştiğini ve ticari başarı kazandığını izlemeye başlamıştık. Ancak son bir yıl içinde iki önemli satış gözleri yeniden bu çılgın dünyaya çevirdi. Bunlardan ilki medya devi R. Murdock’un sahibi olduğu News Corp.’un Myspace.com isimli web sitesini 2005 yazında 580 milyon dolara almasıyla gerçekleşmişti. Myspace.com sitesi isminin de biraz çağrıştırdığı gibi içi pek de dolu olmayan, kişilerin birbiri ile tanışıp, sosyalleşmesi için kurulmuş bir web sitesiydi. Myspace.com türü örnekler, internetten önceki dijital kültürde de bölgesel olarak yer alıyordu, ancak Myspace.com bu imkanı global boyuta taşımıştı. Myspace.com’dan sonra şimdi de ikinci bomba patladı. Üyelerin kendi çektikleri ya da bir yerlerden kayıt ettikleri video klipleri sörfçülerle paylaştıkları Youtube.com sitesi, Ekim ayı içinde Google tarafından 1 milyar 600 milyon dolara satın alındı. Youtube’un içi biraz daha dolu. Ancak temelde bu sitede de bireylerin sosyalleşmesine, birbiri ile etkileşim kurmasına imkân sağlayan bir öz var. Myspace.com’da bunu kişisel özellikler vb sağlıyorken, Youtube.com’da doğrudan video klipleri bu aracı rolünü oynuyor. Youtube.com’un "başarısı" uzmanlar tarafından da incelenmekte, tartışılmakta. Sonuçta bu firma da artık duymaya alıştığımız bir hikâyeye sahip. Yine iki kafadar; yine bir şey yapmak isteyip de internette bunu bulamamaları; yine garaja kapanıp ortaya parlak bir fikirle çıkmaları. Youtube.com’u kuranlar aslında üç kişiymiş ama birisi daha sonra, "ileride bu firmayı milyonlarca dolara satarsak, teknoloji dergilerine üç kişi çıkmamız yakışık almaz" diye düşünmüş olacak ki, sonradan ortaklıktan ayrılmış; firmaya danışman olmuş. Kalan iki kafadarın bu satıştan ceplerine (en azından kâğıt üzerinde) giren para ise yarımşar milyar dolar. 19 ay önce bu arkadaşların internette arayıp da bulamadıkları ve garaja kapanmalarına neden olan şey neymiş dersiniz? Dijital kameralarıyla çekip de arkadaşlarıyla paylaşmak istedikleri video klibi paylaşacak bir ortam bulamamış olmaları. Doğal olarak tartışılmakta olan şey, 19 ay önce dünyaya gelmiş bir teknobebeğe 1.6 milyar dolar vermenin ne kadar mantıklı olduğu. Bir yandan da Google’un rakibi olan kimi firmaların tepe yöneticileri, Google’ı akılsızlıkla, gereğinden fazla para vermekle suçluyorlar. Kimin haklı olduğunu zaman içinde göreceğiz. *** Bu iki örnekten yola çıkarak, yakın gelecekle ilgili tahminde bulunmak gerekirse, acaba bizi neler bekliyor? Internet çılgınlığı geri mi dönüyor? Bu iki satış, garaja kapanma potansiyeli olan ikilileri yeniden motive edecek mi? Karşımıza yepyeni, kimsenin düşünmediği, ya da pek çoğumuza "tüh bunu nasıl akıl edemedim" dedirtecek şeyler çıkacak mı? Dijital kültürün işte böyle liberal bir özelliği var kimsenin gem vuramadığı. Her an her saniye birisi parlak bir fikrini hayata geçirebilir. Darbenin nereden geleceği, hangi hızda geleceği hiç belli olmaz. Peki neden bütün bu devrimsel çıkışlar Amerika’da ya da Avrupa ülkelerinde oluyor? Neden örneğin Türkiye gibi ülkelerden de böyle "birkaç tahtası eksik" ikililer çıkamıyor? Yoksa bunun nedeni evlerimizde müstakil garajların olmaması mı? Diğer ticari alanları bilemem, ancak iş teknolojiye, internet dünyasına geldiğinde burada herkes hizaya girmiş eşit durmakta. 1,6 milyar dolara birbuçuk yıl önce açtıkları siteyi satan iki kişinin o zaman önlerindeki imkân ve engeller ne idiyse, başka ülkelerdeki kişilerin önlerindeki imkân ya da imkânsızlıklar da aynıydı. O halde geriye "altyapı yetersizliği" bahanesi dışındaki diğer (gerçek) sebepler kalıyor. Örneğin vizyon sahibi olmamak gibi, yaşama bir tutkuyla bağlı olmamak gibi, bireylerin hayatta ne istediğini bilebilmelerini sağlayacak şekilde yetiştirilememiş olmaları gibi. Ama bunların teknolojiyle, internetle ne ilgisi var? Doğrusu ben de bir anlam veremiyorum! DENİZALTINDA HABERLEŞME İlkokul öğrencilerinin bile bildiği gibi radyo dalgaları tuzlu suda yol almaz. İşte bu nedenle dalgıçlar birbirleriyle haberleşmekte zorluk çekerler. Bugün haberleşmek için kaba saba telli cihazlardan yararlanıyorlar. Bu soruna çözüm olarak Wireless Fibre System adındaki İngiliz şirketi, sualtında çalışabildiğini iddia ettiği bir modem geliştirdi. Üretilen sinyaller ayrıca suyun dışına da çıkartılabiliyor. Bu da dalgıçların tekneleriyle haberleşebilmelerine veya kendi kendini yöneten su araçlarının demir atmış bir tekneye veri göndermesine yol açabilecek. Tuzlu su elektriği o kadar iyi iletir ki, elektromanyetik radyo dalgalarının elektriksel alanlarında kısa devrelere yol açar. Bunun yerine sualtında bilgi göndermek için ses dalgalarından yararlanılır. Ses dalgaları verileri kilometrelerce uzağa taşıyabilirler. Ne var ki yüksek ses deniz yaşamına zarar verir. Kaldı ki buz, türbülans, deniz yatağından yansıma ve yüzey, akustik transmisyonu engeller veya kalitesini bozar. Oysa modern sinyal işleme ve veri daraltma teknikleri, artık radyo dalgalarının veri göndermek için sınırlı mesafeler dahilinde kullanılabilmesine olanak tanıyor. Sualtı radyo modemi manyetik halka antenlerinden yararlanıyor. Bu anten 4 kilohertz’lik elektromanyetik alan yaratıyor. Veriler manyetik parçalara kodlanır ve işitme engellilerinin kullandığı işitme aygıtlarında olduğu gibi ikinci bir hassas alıcı halka tarafından tespit edilir. Dijital sinyal işleme, sinyali güçlendirmek için kullanılır. İskoçya’da yapılan bir deneyde halka antenlerin, sualtında 200300 metre mesafede saniyede 1 kilobit sinyal gönderebildiğini gösterdi. Modemin veri sıkıştırma teknikleri konuşmayı bu sinyalin içine sığdırabiliyor. Eğer mesafe bir metre ile sınırlanırsa veri hızı saniyede 10 megabit’e çıkabiliyor. YATIRIMLARIN DEĞERİNİ KORUMAK Software AG, çekirdek kurumsal sistemlere yapılan yatırımların değerini korumak ve artırmak isteyen işletmelere yönelik kapsamlı ürün ve metodoloji portföyü Crossvision Legacy Modernization’ı pazara sundu. Crossvision Legacy Modernization, kurumlara mevcut sistemlerini modern ve esnek iş uygulama ve süreçlerine dönüştürme imkânı veriyor. Bu yaklaşımdan faydalanan şirketler, kendileri için değer taşıyan kurumsal sistemlerini BT (Bilgi Teknolojileri) stratejileri ve iş ihtiyaçları ile daha uyumlu hale getirebiliyor. Software AG Türkiye Genel Müdürü Yüce Erim, bu yeni portföyün, pazar payı açısından önem taşıyan mevcut varlıkları bir SOA’ya (Servis Odaklı Mimari) taşıma imkânı verdiğini söylüyor. Software AG’nin Crossvision Legacy Modernization portföyü, şirketin Crossvision Legacy Integrator, Crossvision Service Orchestrator, Crossvision Application Composer ve CentraSite SOA havuzu çözümlerine dayanıyor. Ücretlendirme de ihtiyaç duyulan ürün ve metodolojilere göre yapılıyor. Portföy, çok sayıda platform ve standardı destekliyor. Bilgi için: www.softwareag.com.tr Hazırlayan: Reyhan Oksay CBT 1022/19 20 Ekim 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle