17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BiyolojiHormonlar gusal baskı uyguladığında çoğu zaman yeniden bir araya geliyorlar. Mesela bir kadın eski kocasına kendisini öldüreceğini söylemesi ciddi bir çabadır. • Bu tür bir ilişkinin ne kadar daha devam edebileceği sorusu geliyor insanın aklına. • Evet doğru. Fakat kızgınlık ve nefret, kişinin ilişkiden kopmasına ve yeni bir eş aramaya başlamasına da yardımcı olmakta. Ama bundan önce derın bir üzüntü evresi var. Tüm dünya kararmıştır, hiç kimse aramaz. Terk edilen aşıkların birçoğu depresyona girmekte. • Doğa aynlmamızı niçin bu kadar zorlaşürmış? Yeni bir cesaretle yaşama sanlmak daha iyi olmaz mıydı? • Depresyonun da evrim açısından mantıklı olduğunu düşünüyorum. Terk edilen insan, eşinin desteğini aniden yitirdiği için yardıma ihtiyacı vardır. Ve yüzünde bir gülücükle arkadaşlarına gidıp onlardan yiyecek ve kalacak yer isteyecek durumda değildir. Fakat depresyon dış dünya için bir şeylerin doğru gitmediğini gösteren bir işarettir. Ayrıca hafif depresyon geçiren kişiler kendileri ve diğer insanlara ilgili daha gerçekçi tahminler yürütebiliyorlar. • Peki terk eden sevgiliyi daha çabuk unutmanın puf noktalan var mı? • Anonim alkoliklerin on iki nokta programını terk edilenler için de öneririm. Eski aşkınızı hatırlatan her şeyi hayatınızdan çıkarın. Mesela mektupları ve kartları. Ve kesinlikle telefon etmeyin. • Aşk bir tür uyuşturucu öyleyse ? • Evet, yokluğunda meydana gelenler kokain alınmadığında ortaya çıkanlarla aynı. Daha şiddetli bir şekilde arzulatnak, melankoli, bitkinlik ve çökkünlük. Elbette ki diğer uyuşturuculardan farklı yönleri de var. Kokain alamayan insanlar kendilerini öldürmez. Fakat aşık insanda durum değişebilir. Öte yandan aşk bağımlılığı zamanla azalmakta. Oysa kokain bağımlılığı her gün aynı etkiyle devam eder. Kendisini sevdiği kişiye kabul ettiren bir kişi bir müddet sonra onu her gün görmek istemez. • Aşk acısını hapla gidermeyi öneriyorsunuz. Avrupalılann buna pek sıcak bakmayacaklanna inanıyorum. • Evet ama Amerikalılar, Avrupalılara göre daha çabuk sarılıyorlar ilaca. Yedi milyonu aşkın Amerikalı, beyindeki seratonin seviyesini yükselterek depresyonu gideren ilaç alıyorlar. Bu tür ilaçlar aşk acısı için de alınabilir. İlaç elbette ki ilişkiyi kurtarmaz ama en azından bunalıma giren insanın intihar etmesini önleyebilir. Fakat bununla birlikte bu tür ilaçları çok uzun süre alınmamasını öneririm. Bu ilaçların alışkanlığı aşkı engelleyebilir. mini düşürüyorlar. Ve bu da iyi bir şey. Bebeği olan kişiler geceleri eşini baştan çıkarmaya çalışmamalı. • Fakat çiftler tam da bu tür cinsel isteksizler yüzünden büyük sorunlar yaşıyorlar. • Ben de bu yüzden uzun vadeli ilişkilerde düzenli seksten vazgeçilmemesini öneriyorum. Bizler düzenli olarak sevişmek için yaratılmış hayvanlarız. Avcı toplayıcı toplumlarındaki çiftler genelde her giin sevişiyorlar. Birleşmeyle ilgili testosteron salgısı beyindeki dopamin seviyesini yükseltiyor. Ve bu da bağlanmayı teşvik ediyor. Fakat bununla birlikte cinsel yaşamları olmamasına rağmen evlilikleri mükemmel işleyen çiftler de gördiim. Ayrıca Batı diinyasındaki uzun vadeli birlikteliklerin kalitesi kiiçümsenmekte. Bizler romantik aşkı seviyoruz. Ve bu çok basit bir dürtü, bir tür çılgınlık gibi. Oysa bağlılık çok asil bir duygudur. Yansımalar, espriler ve ortak anlarla tıpkı değerli bir halının motifleri kadar zengindir. rı için daha bağımsızdılar. Oysa günümüzde bir banka yöneticisinin eğitimsiz ve işsiz eşi kocasını asla terk etmez Çünkü ekonomik gücü buna yetmez. Fakat bu durum dünyanın birçok yerinde değişmekte. Git gide daha fazla kadın ekonomik açıdan güçlenmekte dolayısıyla da mutsuz ilişkisini bitirme şansını elde ediyor. • Ya da daha sık aldatma şansını • Hayır, bunun mutlaka olması gerekmiyor. İlginç bir şekilde günümüz insanı eskisine göre daha az aldatıyor. Bu belki de gençliğinde istediği kadar çılgınlık yapma imkânına sahip olması ve ikincisi de ilişkilerin daha çabuk bitmesiyle ilgilidir. • Bu süreç ne şekilde devam edecek. Boşanmalar günden güne artacak mı? • Bu konuda eminim. Ve yeni yaşam biçimleri ortaya çıkacak. Mesela süresi otomatik olarak biten bir evlilik lisansı düşünülebilir. Bu durumda çiftler ilişkile• Ve bu sistem de buna rağmen çö ri üzerinde daha fazla caba gösterebilirler. Fakat insanlar her zaman evlenmeye kebiliyor. • Tabii ki bunun nedeni de apaçık devam edeceklerdir, hatta ikinci ve üçüncü kez bile. Bu, umudun deneyime karşı ortadadır. Galiba insan doğal olarak, bir kazandığı zaferdir. Hep yeniden denemeçocuğun doğmasına kadar birlikte olabiliye çalışıyoruz ve bundan beyindeki horyor. Mesela Afrika'daki Buşmenlerin veya mon sistemlerinin bağlantıları sorumlu. Amazonlar'daki Yanomami kadınları genelde dört yılda bir çocuk sahibi oluyorlar • Aşk konusunda gerçekten bu kave bunlar çoğunlukla farklı erkeklerden, dar zayıf mıyız? İrademiz eş seçiminde ne dir. Modern toplumlarda boşanma oranla* kadar özgür? rı evliliğin dördüncü yılında artmakta. İn*• Öyle anlaşılıyor ki irademizle aşık san bir eşten bir çocuk sahibi olduktan, olmaya karşı koymayı biliyoruz. Diyelim sonra kendi yoluna devam etmek için yabir çocuğunuz oldu ve karınızı seviyorsuratılmış gibi sanki. Ve bu açıdan bakıldı* nuz fakat buna rağmen yine de iş yerinde ğında hayatımızın yeniden atalarımızınkibaşka birini çekici buluyorsunuz. Bu dune benzeyeceğine inanıyorum. rumda siz :"Hayır ben evli ve mutluyum, • Peki neden? '. üstelik bu kişi evli bu ilişki yürümez" di• Avcı ve toplayıcı toplumiarında yebilirsiniz. Bu biraz zor ama mümkün. Üstelik sekten vazgeçmek daha kolaydır. kadmlar günlük yiyeceklerin %80'i getiriBana öyle geliyor ki sürekli yatmak isteyeyordu eve. Ekonomik güce sahjp oldukla ceğimiz insanlarla karşılaşıyoruz ve sadece tokalaşmakla kalıyoruz. • Aşk ve sevgi bir arada olabiliyor mu? • İlke de evet. Arzu, aşk ve uzun vadeli bağlılıkla ilgili üç beyin devresi ayna anda işleyebiliyor. Bir kişiyle birlikte yaşarken, diğer bir insana çılgınca aşık olabiliyoruz. Bu yeti evrimsel olarak da mantıklı çünkü bu şekilde çift üreme stratejisi doğuyor. Bir tarafta toplumda kabul gören uzun vadeli ilişki vardır. Ancak ikinci bir eş demek daha iyi genli bebekler demek. Oysa gerçek en iyi ilişkilerde bile geceleri uyanık kalıp daha iyi birini bulabilir miyim diye düşünmemizden ibaret. Bu beynin bozucu kuvvetidir. • Peki bu bozucu kuvvet herhangi bir zaman sonra aynlığa götürdüğünde yaşanan acı, aşık olduğumuz zamanki yaşam sevincimiz kadar yoğun mu? Kısa bir süre önce terk edilen insanlan da incelediniz. Neler gördünüz onlarda? • Bu kişilerde özellikle de iki duygunun çok yoğun olduğunu sanıyorum: Kızgınlık ve çaresizlik. Terk edilenler gerçekten de birbirinden çok farklı iki evreyi yaşamakta. İlk önce başkaldırı evresi geliyor. Bu evrede eş yeniden kazanılmaya çalışılır. İlişkinin sonunda artık ödüllendirme olmadığı için, dopamin sistemi en yüksek ayarda çalışmakta. İstenmeyen enerjiler çıkar açığa. Eski eş yeniden her şeyden önce gelir, sevgi daha da yoğunlaşır. Aşk tanrısı her zaman zayıflıklarda ortaya çıkar der Platon. Ben buna haya! k\rıkhğı girişimi diyorum ve en kötü durumda nefrete dönüşebilir. • Nefret bir insanı geri kazanmanın tuhaf bir yöntemi değil mi? • Bu son çabadır. İnsan ne de olsa kendi genetik geleceği için bocalıyor. Ve bu araç gerçekten de çok sık işletnekte. Çiftler, eşlerden birinin yoğun olarak duy • Niçin? • Serotonin seviyesinin yükselişi dopamin seviyesinin düşmesine yol açmakta. Kısa bir süre önce iyi bir ilişki yaşan bir kadından mektup aldım. Fakat antidepresan almaya başladıktan sonra cinsellikten soğumuş. Daha da önemlisi artık • Savfayı çeviriniz • 965/17 17 Eylül 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle