24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TartışmaEditöre Mektup bölgelere taşınması için prensip anlaşmaları yapılmıştır. Yabancı şirketler bu konuda vakit kaybetmediler ve yerli şirketlerden daha hızlı davranarak Teknoloji Serbest Bölgesi'ni ArGe üssü olarak kullanmaya başladılar. Amerikan General Electric Şirketi'nin, 25 Türk mühendisten oluşan "General Electric Marmara Technology Center A.Ş. adlı birimi Gebze'deki Teknoloji Serbest Bölgesi'nde faaliyettedir. Otomotiv konulu bilimsel etkinliklerde artık yerli sanayicilerin bildirileri de yer almaktadır. Bunlar otomotivcilerimizin kendi problemlerine bilimsel yöntemlerle yaklaşabildiklerini göstermektedir: Uludağ Üniversitesi'nin Otomotiv Teknolojileri konulu son iki Kongresi'ne Otomotiv firmaları özgün bildirilerle katılmışlardır: Taşıt Tasarımında Doğal Frekans Ayırım Yöntemi ile Titreşim ve Akustik Kontrolü, Ağır Ticari Vasıtalar için ECE29 Yönetmeliğinin Bilgisayar Ortamında Simulasyonu, Ulaştırma Sektöründe Geleceğe Bakış ve Yeni Teknolojiler, Maksimum Fren Sıcaklıklarının Farklı Jant Tasarımları için Sayısal Yöntemler ile Hesaplanması, Dizel Motorlarında NO Emisyonu Azaltma ve Hesap Yöntemleri, Taşıt Dış Panellerinin Dayanım Testlerinin Sonlu Elemanlar Yöntemi ile Simulasyonu, Araç Ömür Benzetim Yöntemleri... gibi bildiri başlıkları, teknoloji hakimiyeti yolunda gelişmeyi göstermektedir. Yukarıdaki tüm tespitler ışığında şu ifade pekala makul gözükmektedir: Otoyollar için yatırılan o büyük kaynaklardan biraz tasarruf edilerek bunlar otomotiv ArGe'si için sarfedilseydi, karayolu ulaşımının ana maksat ve felsefesine daha çok hizmet sağlanmış olurdu. kanserojen mi var? Temelsiz açıklamalar tarıma zarar veriyor.. Sebzelerde esas kanserojen olan, bitkinin aldığı azot değil, azotun bir formu olan nitrat ve esas olarak nitratın bir indirgenme ürünü olan nitrittir. Nitrit de, sebzelere uygulanan azotun formu, sebzelerdeki nitrat miktarı, sebzenin hasattan sonraki bekletme süresi, bekletme sıcaklığı ve pişirmeden sonraki tüketim süresine bağlı olarak değişir. Mustafa Gök (*) ile açıklanabilir. Küresel ekonominin dev şirketleri G. Kore otomotivcilerini de yutuyor. Amerikan otomotiv devlerinden General Motors'un (GM), zor durumdayken üçte ikisini devraldığı Daevvoo'nun ürünleri bugün Romanya, Polonya, Bulgaristan, Ukrayna ve Türkiye'de "Chevrolet" markasıyla pazarlanmakta. Yerel emekle geliştirilmiş bu sanayinin birikimleri artık bundan böyle G. Kore'den çok General Motors'a güç kazandıracak. Benzeri durumlar bazen de yetişmiş insan kaynaklannın başına gelmektedir. Türk bilim adamının (**) ABD'de geliştirdiği triboloji ürününün üretim hakkı bugün yalnızca Amerikan otomotivcisinindir. T OTOMOTİV ENDÜSTRİSİ VE ARGE Türkiye'nin ekonomik kıskaçtan sıyrılma çarelerinden biri "kendi pazarımıza" bugünden, hem de agresif biçimde hazırlık yapmak olmalı. Zira iç pazarımız, bugün rakip otomotivcilerin de pazarıdır. Sözünü ettiğimiz 80 milyar dolarlık kümülatif iş hacminin en az yarısını ulusal katma değer olarak hedeflemeliyiz. 'Fikri mülkiyetimiz" olmadığı sürece karlılığın esas payına ulaşmamız mümkün görünmemektedir. Çaresi, kendi yarattığmız özgün tasarımın ve bunun üretiminin gerçekleştirilmesidir. Bu, yerli tasarımların geliştirilmesi, yansanayi ile ana sanayinin "codesign" faaliyetlerinde yoğunlaşması, malzeme üreticileri ile de yakın mühendislik işbirliği yapılması, endüstriyel tasarımın özgünleştirilmesi ve kendi markamızın yaratılması demektir. Yani "ArGe" demektir. Karşı karşıya olduğumuz tehditler biliniyor: Sanayimiz elindeki teknolojileri yenilemekte yavaş kalmaktadır. Küresel kuruluşlar pazarımızdadır ve sanayimiz küreselleşmede varlık gösterememiştir. Yeni düzende rolümüz "üretim üssü" olmaya dönüşmektedir. Fakat bugün bizde olan "üretim üssü" rolü, koşullar değişiverdiğinde başka bir yere de kaçabilecektir. Rekabet açısından belirleyici teknolojilerin, yani ArGe ürünlerinin "parayı bastırırım, alırım" denebilecek bir varlık olmadığı, böylesi süreçlerin meyvelerini yıllar sonra veren ciddi çabalardan ve insan yatırımlarından oluştuğu artık anlaşılmaya başlanmıştır. Çıkışın başka yolu yoktur. Çünkü, hiçbir ana sanayi (otomotiv sektörümüze yerleşmiş çokuluslu devler), rekabetçi güç sağlayacak teknolojisini yerli ortağına (ya da potansiyel rakibe) vermez. Ülkemizde ArGe ürünü verebilecek kurumların varlığından artık söz edebiliyoruz. Türkiye'de ArGe faaliyetleri, evriminin bir bölümünü tamamlamışür. Tam istenen düzeyde olmasa da üniversitelerimizin sayısı artmıştır. 10 binden fazla profesörün görev yaptığı 76 jniversitemiz bulunmaktadır. Yayın verimliliği açısınJan geçtiğimiz yıl uluslararası standartta 8400 makale le dünya sıralamasında 22. durumdayız. Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV), 1991 /ılından bu yana 240 milyon dolarlık bir ArGe hacmi »arattı; TÜBİTAK TİDEB'in ArGe destekleme oranı 6 58 oranına kadar çıkabilmektedir. AB'nin çerçeve )rogramlarına Türkiye de kaülmaktadır. Türkiye'de Teknoloji Serbest Bölgeleri kurulunu gerçekleşmiştir. Bazı özel sektör ArGe'lerinin bu opraktaki inorganikorganik materyallerin ayrışması sonucu meydana gelen besin elementlerinin (azot, fosfor, potasyum vd.) bitkilerin gereksinimini karşılayamaması durumda, eksik kalan kısım mineral gübre formunda toprağa verilir. Topraklardaki ölü, bitkisel ve hayvansal artıklardan oluşan toprak organik maddesinin düzeyine bağlı olarak toprağa verilmesi gereken besin elementi, dolayısıyla gübre miktarı az ya da çok olur. Verimli tarım topraklarında olması gereken ideal organik madde % 5 dolayındadır. Oysa, yağışın az ve düzensiz, sıcaklığın yüksek olduğu ülkemiz topraklarında bu düzey % 12 civarındadır. Bu neden' e de, ülkemiz topraklabitkilerin gereksini TÜRKİYE NE YAPMALI? a) Dünya otomotiv sanayii içindeki iş bölümünde Türkiye'ye düşen görev, yabancı otomotivcilere "üretim üssü" olarak onlara güç kazandırmakla sınırlı kalmamalıdır. b) Türk otomotiv endüstrisinin sürdürülebilir rekabet gücü için ArGe şarttır. Teknoloji yaratmak için ürün ve üretim yöntemlerini geliştirmeden temel araştırmaya kadar tüm ArGe sürecini uygulamamız gerekmektedir. c) Otomotiv sanayicimiz, eskiyen teknolojisini yenileme kararlılığını göstermelidir. Yeni teknolojilerin geliştirilmesinde etkin rol almamız gerekmektedir. d) Otomotiv sanayiinde başarılı olmak için metal, lastik, plastik, cam, tekstil gibi malzeme sanayilerinde başarılı olma zorunluluğu vardır. Bu sanayilerde de ArGe faaliyetleri öne çıkarılmalıdır. e) Yerli sanayicilerimize, yerli yatırımcılara, "ArGe" üreten birey ve kuruluşlara eylemli sorumluluk düşmektedir; ülkemizin lokomotif unsurları olarak onlar teknolojiyi planlayacak, fınanse edecek, geliştirecek ve pazara sunacaklardır. (*) Tübitak Başkanı Prof. Dr. Namık Kemal Pak ile danışmanı Prof. Dr. Ergun Türkcan 'm ortak çalışmasmdan ahnmıştır. (**) Prof. Dr. Ali Erdemir bu buluşu ile 2002 Bilim Nobel Ödülü'nü almışbr. KAYNAKLAR |1] "ArCe Kulturumüz", Ağustos 2000, Tübitak • MAM, Cebze, (21 Başarı Oyküleri, 2003, Tubıtak, Ankara; | 3 | ITU Vakıf Dergisi, Sayı 25, Mart 1998, İstanbul; |4J Karayoiları Genel Müdürlüğü, 2005 (http://www.kgm.gov.tr/bolgel.asp); |5] Otomotiv Sanayicileri Derneğı, 2O05 (www.osd.org.tr/istatis.htm); [6] İstanbul Sanayi Odası, 2005 (http://www.iso.org.tr) ağırlıklı olarak mineral gübre şeklinde toprağa verilmektedir. Mineral gübre olarak toprağa uygulanan besin elementlerinin başında azot gelir. Azotun, uygulanması gereken miktarı da, kültür bitkisinin çeşidine, toprak özelliklerine, iklim özelliklerine göre değişir. "KANSEROJEN" İFADESİ ABARTILI Son günlerde yazılı ve görsel basında konu olan patates üretimi için, sorunsuz topraklarda dekara 1520 kg saf azot hesabı ile gübre uygulanması yeterli görülmektedir. Ancak, ülkemizdeki patates üretimimizin ağırlıklı olarak yapıldığı Niğde yöresinde toprakların önemli bölümünün volkanik tüf üzerinde oluşmuş olması ve bu topraklarda, kil ve organik madde gibi, verilen besin elementleri ve sulama suyunu tutan materyallerin son derece düşük olması nedeniyle bu alanlarda, normal tarım alanlarında uygulanan azotlu gübrenin 510 katına varan miktarda gübre uygulamalarına rastlanabilmektedir. Ancak, burada üzerinde durulması gereken husus, patatesin meyvesinde (yumru) biriken azotun, toprağa uygulanan azot miktarı ile orantılı olmadığıdır. Yoğun azot gübrelemesi sonucu, patatesteki azot miktarı arzu edilenin üzerinde olabilir. Bu da zaten patateste lezzet özelliğine ve dayanıklılığa yansımaktadır. Azot içeriğinin yüksek olması erken çürümeye ve birçok mantar hastahğına neden oluyor. Ancak, bu durumun, patatesin "kanserojen" olduğu şeklinde yorumlanması yanıltıcı olur. Bunun sonucu olarak da ülkemiz için açık kapı arayan bazılarının eline Türk tarımı açısından mesnetsiz koz verilmiş olur ve hem ülkemiz ekonomisi, hem ülkemiz tarımı, hem de ana yemeği patates olan birçok Türk insanı bundan zarar görür. Sebzelerde esas kanserojen olan, bitkinin aldığı azot değil, azotun bir formu olan nitrat ve esas olarak nitratın bir inYazının devamı arka sayfada 941/21 2 Nisan 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle