24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilim Tarihi GönüldenBilime Ahmetlnam Akademi meselesi T anzimattan beri memleketimizin bütün mütefekkirleri daima Fransız irfanının tesiri altında kalmışlardtr diyebiliriz. Bugüne kadar bütün yeni müesseselerimizi kurarken daima Fransız ömeklerine bağlı kalan çalışmamız şüphesiz bundan ileri geliyor. Öyle sanıyorum ki, şu son günlerde kıymetli bir edibimizin yeniden ortaya attığı "Türkiye'de bir akademi tesisi meselesi" de aynı tesirin bir neticesidir. zikomatematik", "Rus Lisan ve Edebiyaü", "Tarih ve Filoloji" şubelerine aynlır. Muhtelif mahiyette 50 ilmi müessesenin idaresi de akademiye verilmiştir. Bu müesseselerde 462 âlim mütemadi surette tetkikat ve tetebbuatta bulunmakla vazifelidir. Bu enstitülerin, müzelerin, komisyonlann faaliyeti ve neşriyatı cidden çok kuvvetlidir. Biliminizi Söyler Misiniz? Azizim Inam, Yetmişten fazla yılının, ellisini Paris'te geçirmiş, birağabeyin olarak sana bu hitabımı hoş gör. Ben Fransa'da sanat ve felsefe okudum. Okullarda öğretmenlik yaphm, ticaretle uğraşlım. Ama hiçbir yazımı neşretmedim. Büyük yazar ve sanatçılarla muhtelif dillerde yazışmalar yaptım. Söz verdikleri için yayımlamadılar. Sizi serbest bırakıyorum, uygun görürseniz yayımlayın. Şimdiyurduma döndüm. Birkaç yıldır, eskiden beri izlediğim Türkiye'deki sanat ve düşünce hareketleri konusunda araştırmalarımı derinleştiriyorum. Nereye el atsam, karşıma çıkıyorsunuz. Bu kadar yazıyı ne zaman yazıyorsunuz? Çok tuhafbir insansınız. Diyanet işleri dergisindeyazınızı gördüm. Solcu dostlarınızla yoğun ilişkileriniz var. Ataturkçulere yakın, milliyetçilerle tanışsınız. Kimsiniz siz kuzum? a) Ebleh, ne yaptığını bilmez, şaşkın şabalak biri mi? b) Kişiliksiz, çıkarlarına düşkün, herkesle iyi geçinip dünyalığını yapmaya çalışan uyanık biri mi? c) Polis tarafından görevlendirilmiş bir ajan mı? d) Ünlü olup, ödül almaya çalışan bir açıkgözmu? Sizin cevabınızı biliyorum. Konuşmanızı dinledim. Siz anarşistmişsiniz! Böyle yapmayın azizim! Herkes size duşman olur. Bakar adam, siz ne onun ne de düşmanlannın tarafındasınız. Ne yapar? Sizi duşmanları arasına katar. Kesin tavrınızı alın. Yanar dönerliğin adı anarşizm olamaz. Her neyse, sonunuzu iyi görmüyorum. Size anlatacağım konu farklı: bir konuşmanızdaşöyledediniz: "Ben gönlüme göre bilim istiyorum. Gungelecek, insanlar, şiir seçer gibi bilimlerini de seçecekler. Hakikati birçok 'bilim'açıklayabilecek. Dileyen, dilediği bilimi seçecek." Ürperdim, duyunca. Kulaklarıma inanamadım. Siz Salvador Dali'liğe mi soyunuyorsunuz? Şaklabanlığın bu kadarına da pes doğrusu. Neden bir hekime görünmuyorsunuz? Sizi üniversitede nasıl tutuyorlar? Neden erken emekliyapıp, bir kliniğe göndermiyorlar. Gerçek, ortaktır. Hepimizindir. Tektir. Onun da bir tek bilimi vardır. Çok bilim ne demek Allah aşkına? Böyle saçmalıkları nereden çıkarıyorsunuz? Ustanız Feyerabendmi öğretti size bu saçmalıkları? Onu doğru okumayı da bilmiyorsunuz. Zaten yaptığınızçeviri bir felaket, yanlışlarla dolu. Ülkemiz, Batılı olmaya çalışıyor. Batılının gelişmişliği bilim sayesinde olmamış mı? Şimdi gerici güçlere ışıkyakacak bu "görecelik" ukalalığını bırakın. Bilimin, bilimler haline geleceğini nereden çıkarıyorsunuz. Bilimde değişik kuramlar olabilir. Bunlar zaman içinde değişirler. Ama hepsi bir bilimin içindedir. Bilim "keyfi" bir faaliyet değil ki! önüme gelen "ben bilim yaptım" diyemez. Bu araştırma çabasının bir geçmişi vardır. Geleneği. Teknolojiyle, ekonomiyle, sıkı bağı. Ne demekmiş o, "ben gönlüme göre bilim istiyorum?" Hakikat sizin gönlünüze göre mi işleyecek? Siz kendinizi ne sanıyorsunuz, kuzum? Gönlünüz, bilime göre olabilir. Sarkcehaleti, mistikyavanlıksizinki. Ağırkonuştum. Gerekiyordu. Saygılar.SaadettinNuzhetökun Azizim Ökün, Sağolun. İlgilenmişsiniz. Benimleilgiliyargılarınızayanıtım yoktur. Bilim konusunda bir iki sözüm var. Şöyle bir dünyada yaşamak isterdim: Karşılaşıyorsunuz, havaalanında bir yabancıyla. Size ülkenizi, soruyor. Biliminizi de. "Hangi bilimdensiniz?" diyor. "Hakikati araştıran yollardan hangisinde yürüyorsunuz?" demek. Hakikatin neden tek yolu olsun ki? Daha açık bir biçimde dersek: 'hakikati nasıl araştıracağımı 'baştan'neden kısıtlıyorum?" "Farklı yollara olanak verip, arayalım bakalım'demenin sakıncası nedir? Farklı yollarda yürüyenler, arada sırada, ya da sonunda birleşip bir tek yolu seçebilirler de. Ben düşünme, deneme, özgürlüğünden yanayım. lıpırlık diyebilir misiniz buna? önemlı olan farklı yollar arasında iletişimin, karşılıklı denetimin kurulmasıdır. Bilimin baskıcı, insanı aşağılayan yönetimlerce kullanılmasına izin verilmemesidir. Bütün bu farklı yolları, bilimlerin ortaklığını sorgulayan, "toparlayıcı"çabalar da olabilir. Bunların sayısıartabilir. Tuhafama, bilimler i birleştirici bilim de farklı yollarla gerçekleştirilebilir. Ben çoğulluğun ofanağından söz ediyorum. Gerçekfeşip, gerçekleşmeyeceğini bilemiyorum. Bugün bilimde alan araştırmalarının yanında, sanatla, "mistik'ya da herhangi farklı bir biçimde gerçekleştirilen arama yolları önemsenmiyor. Bilimin zamanla kendi içindenya da dışından gelecek etkilerle değişime uğrayıp, bu araştırma çabalarını içine alıp almayacağı belli değil. Bilim değişecektir. insan değişiyor. Yaşam değişiyor. Geleceğin insanları "Bu eskiler de ne garip şeylere bilim adını vermişier" diyecekler. Demeyecekler mi? 0 günleri görecek denli uzun yaşamanızı dilerim. Saygılarımla. Ahmet Inam (Not: Yazılanmda bana gönderilen bütün mektuplan kendim yazmaktayım Halırlalmak gerekti) HANGİSÎ BtZE FAYDALI Bizim memleketimiz için, Fransız Akademisi tarzında yani sadece yetişmiş sanatkârlan sinesinde toplayacak bir müesseseden ziyade, en genç memleketlerin bile tatbike uğraştıklan İlimler Akademisi tarzında bir teşekkülün daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Küçük, mütevazı bir akademik merkezle onun etrafında müstakbel alimleri yetiştirmekle mükellef ensu'tüler, müzeler ve encümenlerden terekküb edecek bir müessese, bugün için parlak görülmese bile, isükbal için pek faydalı olabilir. Böy(Fut le bir ilmf merkez, eldeki kuvvetlerden de azami nisbette istifade edebilmek çarelerini kolaylıkla bulur. Yeniden ortaya attığı kaydını yazarken, bu Akademi veya eski tabirle Encümeni Daniş tesisi meselesinin, oldukça eski bir zamandan beri vakit vakit nükseden, tazelenen bir mesele olduğunu hatırlatmak istedim. Daha 1267'de Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın açtığı Encümeni Daniş'Ie başlayan bu teşebbüs, Meşrutiyet'in ilanından sonra da ara stra ihya edilmek istendi. Hatta buna bir başlangıç olmak üzere merhum Ziya Cökalp'in tesiriyle ibtida bir ıstılahat encümeni ve daha sonra lügat, imlâ RUVIR ve edebiyat encümenleri teşkil olundu. Lâkin muhtelif amiller bu teşebbüslerin iflas ile neticelenmesine sebebiyet verdi. Bu encümenleri kuranlar, gözlerinin önüne Fransız Akademisi'ni getiriyorlar ve ona benzer bir heyet yapmakla lisan ^mmmm^^ı ve edebiyatımızın ıslah ve ihya olunacağını, hiç olmazsa lügatımızın, imlâmızın, kurallanmızın tesbit edileceğini tahayyül ediyorlardı. Matbuatımızı muntazaman takip edemediğim için aziz arkadaşım Yakup Kadri Bey'in bu mesele hakkındaki makalelerinden yalnız ilkini görmek müyesser oldu. Necmeddin Sadak'ın da buna ait bir makale yazdığını duymakla beraber onu da göremedim. Eğer Yakup'un diğer makalelerini de okuyabilseydim, arkadaşımın nasıl bir noktai nazar takip ettiğini daha iyi anlamak kâbil olurdu. Binaenaleyh, burada hiçbir tenkid ve münakaşaya girişmeksizin, sadece kendi düşündüklerimi söylemekle iktifa edeceğim. YOKSAANARŞİSTMİSİNİZ? Köprili) Alatemî 19271e Hiyat Bizde ilim hayatının inkişaf etmemesinin belki en büyük sebebi, ilmin bir nevi heveskârlıktan m^^mm ibaret kalması, hayatını ilme hasredecek insanlar yetişmemesidir. Bin türlü meşgale arasında bir iki saatini tesadüfen falan veya filan mevzuya dair üçbeş kitap okumaya hasreden insanlar elinde kaldıkça, memlekette ilim hayatının inkişafına maddeten imkân yoktur. İlim adamları yetiştirebilmek için, her şeyden evvel hayaünı ilme hasretmek isteyenlerin yaşamasına ve çalışmasına imkân bahşetmek lazımdır. Bu da ilmi merkezler, enstitüler, hülasa ilmi teşekküller yaratmakla olur. Memlekette ilim hayatı için hazırlanmış ne kadar gençler var ki, hal ve istikballerini temin edecek böyle teşekküllerin mevcut olmamasından dolayı büsbütün başka vadilerde istidadlannı çürütmek mecburiyetinde kalıyorlar. FRANSATA MAHSUS Lisan ve Edebiyat Akademisi, hemen hemen yalnız Fransa'ya mahsus ve eski ananelerin mahsulü bir müessesedir. Başka memleketlerin hiçbirinde 0 mahiyette bir teşekküle tesadüf edilemez. Academie Française, bugün eski bir ananenin muhafızı olmaktan ve Fransa'nın en büyük edebi şöhretlerini sinesine toplamaktan başka müsbet bir iş görmemektedir. Başka memleketlerdeki akademiler daha ziyade ilimler akademisi şeklindedir. Prusya'da, İngiltere'de, Rusya'da, Macaristan'da, hatta Romanya'da ve Bulgaristan'da hep bu cins müesseselere tesadüf olunur. Fransa'da da Fransız Enstitüsü namı umumiyesi altında, Fransız Akademisi'nden başka, İlimler Akademisi, Dil ve Edebiyat ve Edebi İlimler Akademisi, Siyasi ve İçtimai İlimler Akademisi, Sanayi1 Nefıse Akademisi mevcuttur. 250'ye yakın asli azadan terekküb eden bu müesseselerin, Fransa'nın manevi şevketinde ne büyük amil olduğunu söylemek gereksizdir. Mevcut akademiler arasında iki asırlık bir hayata ve milyonlardan mürekkeb bir bütçeye malik olan eski Rus, şimdiki Şura Cumhuriyetleri İttihadı İlim Akademisi, teşkilatının nitelikleri ve faaliyet tarzı itibariyle bilhassa nazarı dikkati çekmeye değerdir. 42 asli azadan mürekkep olan akademi, "fi KÜRSÜLER BOŞALABİLÎR İlim yoluna girmek isteyen ne kadar zekâlara tesadüf ediliyor ki, önlerinde gördükleri numunelerin fecaatinden korkarak, daha baştan başka yollara sapıyorlar. Bunun neticesi olarak, zaten çok zayıf olan fikri cephemiz her gün biraz daha zayıflıyor. Ve mesela Darülfünun kürsülerinden herhangi sebeple çekilen arkadaşlann yeri çok defa boş kalıyor. Şimdiden seri ve müessir bir çare bulunmadığı takdirde, 810 sene sonra bu kürsülerin tamamen boşalacağını söylemek, hiç de kerametfuruşluk sayılamaz! Cumhuriyet Türkiye'sinin, fikir ve sanat alanındaki bu durgunluğunu çok acı bir şekilde hissederek bu sahada büyük hamleler atmak isteyeceği pek tabii idi. Yakup Kadri'nin makalelerini umumiyetle ve şiddetle duyulan bir ihtiyacın bir ifadesi olarak telakki ettiğiniz için çok memnunuz. Biz de fırsattan istifade ederek, ileride bu mevzuya tekrar dönmek üzere fikri vaziyetimiz hakkında düşündüklerimizi çok acı ve çok açık olarak söylemekten çekinmedik. Çünkü bilhassa içtimai sahalarda, teşhis edilen her derdin devası aşağı yukarı bulunmuş demektir. Hayat dergisi, sayı 45, cilt 2, 6 Teşrinievvel(Ekim) 1927, Ankara. Çevrimyazı; Osman Bahadır. 938/7 12 Mart 2005 İKİSÖZÛMVAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle