Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TartışmaEditöre Mektup Eğitimde radikal nasıl düşünebiliriz? Öğrencilerin, PISA'dan aldıkları kötiisonuçlar nedeniyle MEB 'lürk Eğitim Sistemi ne yazık ki dünyadaki bilimsel ve ekonomik gerçeklere duyarlı bir yapı taşıyor" demekte, ama aynı MEB, bir avuç bürokrat ve bilim adamıyla, ulusal düzeyde eğitim politikasını belirleme yetkisini kendisinde görmekte. Hâiâ anlaşılamayan şey şudur: Sistemleri işletenlerin niyetleri sistemi iyi ya da kötii yapar. Bir sistemin başansı da herkese o sistem içinde bir rol verebilmekten geçer. Üniversiteler (özellikle eğitim fakülteieri) kutsai metiniere (her tiirlü yazılı materyal) tapınma merkezleridir. Öğrenci tek ders kitabı ile eğitimöğretim yapmaya zorlanıyor.. göstermediğiniz zaman, öğrenci koşullanmış gibi, hiçbir gerekçeye başvurmaya ihtiyaç duymadan savı reddetmekte. Bugün üniversiteler (özellikle eğitim fakültelerinin yeniden yapılanma adı altında geldığı nokta bunun doruk noktasıdır) kutsai metiniere (her türlü yazılı materyal) tapınma merkezleridir. Öğrenci tek ders kitabı ile eğitimoğretim yapmaya zorlanmaktadır. Oğrenciler buna o kadar alışmışlardır ki, birden fazla kitap dersin kaynakçası haline getirildiğinde şiddetli itirazlar yükselebilmektedir. Ders kitabı anlayışı; öğrencisinden öğretmen ve yöneticisine kadar, düşünmenin önündeki en büyük engellerden birisidir. Ayrıca, tek tip ders kitabı anlayışı, kendimize ve başkalarına duyduğumuz güvensizliğın de bir yansıması olabilir. daha çok hizmet edilmiş olabilirdi. MEB'NIN ANLAMADIĞI PISA (Program for International Student Assessment) yani Uluslararası Öğrenci Başarısını Belirleme Programı, OECD ülkelerindeki 15 yaş grubu öğrencilerin zorunlu eğitim sonunda, katılacakları günümüz bilgi toplumunda karşılaşabilecekleri durumlar karşısında ne ölçüde hazırlıklı yetiştirildiklerini belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. Ölçülmeye çalışılan nitelik, öğrencilerin okulda müfredat kapsamında ele alınan konuları ne dereceye kadar öğrendikleri değil• gerçek hayatta karşılaşabilecekleri durumlarda sahip oldukları bilgi ve becerileri kullanabilme yeteneği, • öğrencilerin düşüncelerini analiz edebilme, akıl yürütme ve okulda öğrendikleri fen ve matematik kavramlarını kullanarak etkin bir iletişim kurma becerisıne sahip olup olmadıklarıdır. Eğitim sistemimizden yetişen bireylerin, PISA'dan aldıkları kötü sonuçlar nedeniyle MEB şöyle demiştir: "Türk Eğitim Sistemi ne yazık ki dünyadaki bilimsel ve ekonomik gerçeklere duyarlı bir yapı taşımamaktadır" (http://www.meb.gov.tr/indexlO24.htm). Ama alışkanlıklar devanı ediyor. MEB, bir avuç bürokrat ve bilirr adamıyla, ulusal düzeyde eğitim politikasın belirleme yetkisini kendisinde görüyor. V( inanılmaz bir acelecilikle kararlar alıp uy gulamaya devam ediyor. Hâlâ anlaşılamayan şey şudur; sistem ler iyi ya da kötü değildir. Sistemleri işle tenlerin niyetleri sistemi iyi ya da kötü ya par. Bir sistemin başarısı da herkese o siî tem içinde bir rol verebilmekten geçer. E ğitim kurumlarımız, yaratıcı ve eleştirel düşünmeden uzak bir anlayış ve kurguya sahip olduğu için, bu eğitim düzeneğinden geçen herkes kendi zihinsel kapasitesinin olanakları içinde kalıp, yüzeysel ve statik bir düşünme kurgusuna ulaşmaktadır. Yenilikçi, kendini aşan, genel kabul görmüş değer ve kuramların ötesine gidemeyen bu eğitimli insan tipi, yenilik de bile gelenekçi, yaratıcı düşünmede bile demode, eleştirel düşünmede bile kendine öğretilenin dışına çıkamayan bir algıya sahiptir. Genel olarak bakıldığında, bu ozellık toplumsal kültürün okula yansımasıdır. Birey, doğduğu andan itibaren, aileden şu temel anlayışı öğrenmeye (kültürlenerek) başlar: "Beğenmediğini dışla, beğendiğini taklit et". Okul da böyledir. Beğenmediğini dışlar. Beğendiğini sorgulamadan taklit eder. Acaba neden bizde özgün, yaratıcı ve farklı sesler ve düşünceler çıkmaz. Son yılların moda deyimiyle; genetik yapımızda bunu engelleyen bir gen mi var acaba? Eğitim kurumlarından genel anlamda radikal düşünceler üretilememesinin en önemli sebepleri arasında şunların sayılabileceğini düşünüyorum: mek zorundadır. Ders kitabının yaratüğı düşünme ve dil olanaklarının dışında bir kurgu olası değildir. Ders kitabı dışına çıkmak, sürüden ayrılmaktır. Sürüden ayrılanı kurt kapar. Oysa, ders kitabını bir insan yazmıştır. O mükemmel olmak zorunda değildir. Olmamalıdır da. Ama okul kurumu, bir ders kitabını alır ve insanların biat edecekleri bir kutsai ikona dönüştürür. Bu kutsai ikonun dışında bir şey söylemek, ileri sürmek, tartışmak olanaklı değildir. Bugün her eğitimli yetişkin birey (az veya çok) bu kurgunun yarattığı bir statükocu düşünme taşıyıcısıdır. Oysa, söz üzerinden herkesin söyleyecekleri vardır. Kutsai bir metne (yazılı bir 2. EĞİTİM KURUMU ÇALIŞANLARI Eğitim kurumlarında çalışanlar (öğretmenden hizmetliye kadar), nerede çalıştıklarının farkında değillerdir. Bu farkındalık tutum düzeyinde oluşmamıştır. Eğitim kurumlarının, bireyden ulusa kadar insan yaşamında yarattığı olumlu ya da olumsuz etkinin farkında değiller. Eğitim kurumu çalışanları, geleceğin cumhurbaşkanını, bilim insanını, politikacısını, banka hortumcusunu, tarikat şeyhini, işsizıni yetiştirdiğinın farkında değildir. Bil 3. KAMUSAL SEVGİ EKSİKLİĞI Bizde kamu, insanı sevmez. Vergiylı yasayla, okulla, makamla, üniformayla ko kutur. Bu düzenekten geçen insanın kamı sal duyarlılığa ve sorumluluğa sahip olmaj nı beklemek saflık olur. Kamu sevilme bekler. Bunu da korku dağları üreterek y par. Okullu her insan, kamusal sevgisiz ği yaşar. Okulda ne yapacağı önceden bc kaları tarafından tartışmaya açık olmayac; şekilde belirlenmiştir. Koridorda koşmarr mız gerektiğinden, bahçede nasıl davrar cağımıza kadar, ne giyeceğimizden, öğrı meni gördüğümüzde nasıl bir bedensel z tivite sergileyeceğimize kadar her şey kuı ve normlarla belirlenmiştir. Oysa okulda birey, kendisine, oku aileye, topluma, ulusa, dünyaya ve evre ilişkin bilişsel, duyuşsal ve fıziksel olan; ları ölçüsünde bir aitlik kazanmalıd 0nun bu aitlikleri kazanabilmesi için ı okulun kılavuzluk etmesi gerekir. Aı okul sanki bütün bunların tersini yap kararlılığı içindedir. Bireyi bir robot g 1.KUTSAL METİNLER (DERS KİTAPLARI) Ders kitaplan, okul öncesi eğitim kurumundan lisans üstü eğitime kadar kutsai bir metin gibi ele alınmaktadır. Ders kitabında yazılan tartışmasız doğru kabul edilir. Ders kitabı dışında bir materyal aramak okula ihanet etmek gibi algılanır. Bu kurgunun mimarı olan okul, öğrenci kütüphaneye gitmediği için, araştırmadığı için, ezberlediği için çocuğu kınar. Oysa, tek başına, bu "tek tip ders kitabı anlayışı" ve kurgusu bile, düşünmemek, araştırmamak ve analiz etmemek için yeterlidir. Çocuk önüne konulan üzerinde bile düşünemiyorsa; insanlık üzerine düşünen yetişkine nasıl dönüşsün? Birey, eğitim kurumlarında, önüne konulan ders kitapları üzerinden düşünmetin) dayanmadığınız sürece, eğitimli bireyler söylenen her şeye karşı çıkarlar. Şüphe duyarlar. Ama yazılı olarak ifade ettiğinizde susarlar. miyor bunu, hiç düşünmemiş, kendisine böyle bir sorumluluk yüklenmemiş. Kendisine böyle bir sorumluluğu yükleyecek kamusal sevgiye de sahip değil. Eğitim kurumları çalışanlan, bireyin üzerindeki tartışmasız otorite gibi algılar kendini, birey adına düşünür, planlar ve yürürlüğe koyar. Başarısızlık oluştuğunda suçlu bireydir. O görevini yapamamışür. Eğitim sistemimiz ilk defa, bir başarısızlıktan (PISA sonuçları nedeniyle) dolayı kendisini suçlayabilmiştir. Bu önemli bir gelişmedir. Uluslararası ölçütler ve zorlamalar olmadan da bu yapılabilseydi; bugün dünyanın gelişmiş demokratik ülkesi olarak, dünya barışına, sosyal adalete, refaha KUTSAL METİNLER SORUNU "Siyaset Meydanı" adlı tartışma programında yıllarca bunu gözlemledim. Konuşmacı sözel ifadelerle düşüncesini tartışmaya açtığında şiddetle karşı çıkılırken, elinde bir metinle düşüncesini açığa vurduğunda, çoğunluk tartışma ve şüphe bulutları dağıhrdı. Üniversite öğretmenliğimdeki gözlemlerim de buna yakındır. İleri sürdüğünüz bir savı destekleyecek bir yazılı metin 938/20 12 Mart 2005