Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AylakBilgi Matematik öğrenimi TahirM. Ceylan Doğum ve Ölüm Fotoğraf durgun bir ışık, yaşama geliş ise sulannın çılgın hareketiyle bir çağlayandır. Bebek doğduğunda tamamı sudur, sonra giderek kurur. Yaşlı bir insanın suyu koca gövdenin yarısı bile değildir. Yaşam katılaştırır, esnekliğimizi alır. Geçenyıllar, git gide daralan bir kanala sokar bizi. Fotoğrafa başladın mı mesela, felsefeci olamazsın bir daha ya da eltieltiyeküstü otunu ektin mi, şevketibostanı dikecek yer kalmaz bahçende; birini seçmek, öbüründen vazgeçmektir her zaman. Neticede azaiarak gideriz, organik başlar, adım adım inorganiğe varınz. Böbrek taş atmaya, mafsal kireç tutmaya, yürek üzerine taş basılmış sızılar duymaya başlar. Bunlar organikten inorganiğe göveren gövdeden çıkan gıcırtılardır! Ölüm suyun çekilmesiyse, doğum kanın yüriimesidir. Kan ikiyüzseksen gün boyunca anne kamında henüz açılmamış kanallardan bir et tarlasını iz sürüp sular. Sonrada yeterli büyükliiğe ulaşınca cenin, rahmin elli altmış saniye süreıı lopu topu yirmi kasılmasıyla bulunduğu yuvadan fırlar. Doğum ilk kez doğum annelerde on saat, daha önce doğurmuştularsa beş saat sürecek kadar uzundur. Yaşama gelmek zordur. Bebek doğum kanalına girdiğinde anne siirekli işer, bebek te sidikle yıkanmış alanlardan geçer ve yaşam kan, sidik ve " nla bir bulamaç olur gider. Matematiği öğrenm( Einstein soruyordu: "Matematiğin, fiziksel gerçekliğin objeleriyle bu kadar uyumlu olması mü'mkün mii?" Geçen haftaki "Matematik Diinyada Bir Problem" yazısının ikinci bölu'mü. ilim adamlarına göre parmak, yazı, mekân konumlaması ve sayılar arasında bir ilişki söz konusu. Tüm toplumlardaki çocuklar ilk başta parmaklarıyla sayarlar; sayılar akılda soldan sağa doğru dizilmekte; insanoğlu sayılan yazı sayesinde sembollerle birleştirmekte ve bu şekilde matematiksel düşünceyle ilgili bir tür sinirsel temel envanteri mi çıkarmış oluyor? Sinirbilimciler bu konuda hâlâ tartışıyorlar. "Ancak nörolojik bulgulardan en azından sayıların, beyinde çok farklı bir şekilde temsil edildiklerini biliyoruz" diyor Alman nöropsikolog Klaus Wilmes. Yan loplardaki sayı odacığının çoklu görüntüsü ilk olarak yuvada, daha sonra ise çocuklarda okulun ilk iki yılında zar atmayı veya parayla alışveriş yapmayı öğrendiklerinde gelişmekte. İşe bu zaman zarfı içinde özellikle de sayılann konum özellikleri kavranmalı. Bir öğrencinin beş sayısının 501'de 105 sayısından neden yüz misli fazla bulunduğunu anlaması genelde çok uzun sürer. Diskalkuli bozukluğuna (matematik öğrenme bozukluğu) sahip çocuklar bunu zamanında öğrenmedikleri taktirde hiçbir zaman kavrayamıyorlar. Bu çocuklar sayıları genelde ters yazar veyahut da çok haneli sayıları yazıyla belirtmeye çalışırlar. Örneğin 510082 yerine beşyüzsıfırsıfırsekizyirmi gibi. Bu nedenle çocuklar örneğin çok erken yaştan itibaren beş oyun küpünün, kâğıdın üzerindeki beş simidin ve bir robotun beş adımı arasındaki ortak noktayı bulmayı öğrenmeliler. Böylece tekli küpler, onlu çubuk ve yüzlü plakalarla çok haneli sayıları da öğrenebiliyorlar. B HEYKELTRAŞGİBİ Ceninler, heykeltıraşlar gibi sessiz olurlar. Hamileliğin ilk haltalarında yarım litre suyun içinde göbekten bağlı bir sarkaç gibi salınırlar ve başlangıçta bir buzlu cam görü'nümünde iki yapraktırlar (germ yaprakları). Döllenmiş tek hücre bölünerek üçüncü günde oniki hücreye ulaşır ve nar gibi bir görünüm kazanır (morula). Sonra tüpten rahmin duvarına yüzyedi hücreden ibaret taşlı biryüzük halinde (blastosist) bir uçurumdan düşer gibi düşerek gö'mülür ve rahmin etlerini bir yorgan halinde üstüne örtünür. Üçüncü haftada yapraklar üçe çıkar ve rengi kaçmış biryelpaze gibi uçlarından matlaşmaya başlar. Bu mallıktan çıkan hücreler nb'ral (sinirsel) plağı yapar ve 24. günde bu minnacık plaktan, yeryüzünün gerçek harikası sinir sistemini çıkar Her 88 doğumda bir ikiz, 88x88 doğumda bir üçüz, 88x88x88 doğumda bir de dördüz doğum meydana gelir. Yeryüzünde bir kez insanoğlu, kırk trilyonda bir ihtimalle enik doğurur gibi sekizli doğum yapmıştır ve dünyanın bu gelmiş geçmiş en dişi kadını 40 yıl önce Meksika?da yaşamıştır. Ceninin herorganı sarılarak, kıvrılarak oluşurken, yalnızca makatı kloaka zarının yırtılmasıyla oluşur ve makat ?bok? döktüğünden değil, başka taraflar sarılıp dürülerek oluşurken o yırtılarak oluştuğu için canlıya en yabancı yerdir ve belki de erkek eşcinselliği ontojeneze lers bir yabancılığı, üremeye lers bir cinsel yöntemle gidermektedir! insanın aslı kâğıl gibi ikiye katlanmış, eğik boyunludur; beşinci haftada ilk omurlardan atlas kemiği geliştikçe baş gövdenin üzerinde dikilmeye başlar ve insanın dik başlılığı işte o lek kemikten ibaret bir zayıflık olduğu için, onur diye bir şeyle desteklenmektedir! İBRANİ YAZISI Bunları zamanında öğrenmeyen kaybolup gidebilir, çünkü özellikle de matematik aşılması neredeyse imkânsız olan derslerden biridir. İlk başlarda yaşanan zorluklar zamanla git gide büyür. Öğretmenler küçük beyinlere sayıları yerleştirmek için çocukların merak dürtüsünden yararlanabilirler. Çünkü her beyinde sayıların mucize dünyasına hayran olma yetisi gizlidir. Bu da sayılardaki büyünün insanlara neden hep çekici geldiğini kanıtlamakta. Sayıların birbirleriyle ne ka dar çok ilişkili oldukları ve ne kadar farklı türlerde gruplaştırabildikleri ve bu gruplaşma sırasında ne gibi yeni ve beklenmedik özelliklerin ortaya çıkışı insanı hep büyülemiştir. Gerçekleri sayılarla ilişkilendiren Yahudi mistizmi Kaballa, ince bir düşüncesinin ürünüdür. İbrani yazısı bunun için çok uygundur çünkü. Her harf aynı zamanda bir sayı sembolüdür. Böylece her kelimenin değeri harflerin toplamıyla hesaplanabilmekte. Bilim adamları buna göre Tanrının 86 olması gerektiğini bulmuşlardı. Sayılardaki mistik güce olan inancın uzun bir geçmişi vardır. Örneğin Roma boşu boşuna yedi tepe üzerinde kurulmamıştır. Güney İtalya'da İ.Ö.6yy'da formüle edilen Pitagorcuların öğretisi bile "Her şey sayıdır" idi. Tüm dünyayı sayılarla açıklamaya çalışan Pitagorcular sadece felsefeyi değil yaşamlarını bile sayılara göre düzenliyorlardı. ASIL OLAN SESSİZLİK Yokluktaki sessizliğimiz bozulur ve yeryüzu'ne yukarıdaki benzersiz çabayla gelir, ölümle sessizliğe dönmek için katılaşmayı bekleriz. Asıl olan sessizlik, ölüm ve inorganikliktir; köklü ve kararlı durum budur. Bütün damarların bedene yayılıp sonunda yürekte toplanması gibi, hep yaşamayı ister görünsekte, kararlı bir son için ölümü özleriz. Yaşam uyanlmakla başlar, ölümse uyanlmanın bitmesiyle. Çocuk açlıkla uyarıldığı zaman huzursuzlanır, uyanır; doyurulur, uyarı biter, uyur, huzur bulur. Organik yaşam bir uyarılma haliyse, inorganik ölüm de, dinme ve maddenin özüne denklenme halidir. insan uyarılmayı ortadan kaldırmak, diyelim açlığı gidermek için yiyeceğe, korkuyu gidermek için de sonu gelmez biçimde para ve statüye ihtiyaç duyar. Uyarılmasaydık bunca yaşam yorgunluğunu sorarım size kim çekerdi. Yaşamı can havliyle tırmalayıp duranlara bakın, hepsi gelen uyarıları bir türlü doyuramayacağını düşünen eksik gövdelerdir. Cinsel uyarısını bastıramayan adamın, o kadından bu kadına yuvarlanmasını yaşam bağlılığı diye tanımlayabiliriz belki; ama asıl sorun, basitçe bir dürtünün bastırılamaması ve ölüm geliyor diye, telaş içinde yaşama doyma çabasıdır. Sonuçta herşeyin üstesinden hırsla gelip sözümona iyi yaşamışlar, gerçekte tinsel anlamda eksik olanlardır. Doğmak karanlığı bol bir fotoğrafı korkuyla basmaksa, ölmek aynı fotoğrafı işe yaramaz bulup huşuyla yırtmaktır. tmceylan@superonline.com MATEMATİK: CENNET BAHÇESİ Tüm sayıların yarabcısı olan 1 aklı temsil ediyordu; 2 dişiye benzetilirken, 3 gerçek bir erkek sayı idi, birlik ve çeşitlilikten oluştuğu için de ahengi biçimlendiriyordu. 4 adaletin sembolü di, Parmak ve ayak parmaklara sayma alışkanlığı birçok kiiltârde bir ondalık sistemin gelişmesine yol açmıştı. 10 100 1 İnsanoğlu olasılıkla sayıları bulmadan önce saymaya başlamıştı. Örneğin her hayvan için kenara bir laş koyarak. Daha sonra taşlara, parmaklara veya sözcüklere somut sayı değerleri verdi. Böylece kombine edilebllen sayı sembollerlni oluşturdu. Sayıların kökeni Fransa'daki Grotte du Tai mağarasında bir kemik üzerindeki çentiklerle günlerin sayıldığı tahmin edilmekte (yaklaşık olarak I.Ö. 10.000) 9 10 50 8 ıooo 10000100000 1000000 Ozerıne Dızlerı çökup ellennı ğöğe doğru Kurbağa açan kışı 2688 Nılüler e parmak yavrusu MMDCXCV Mısırlılar I.Ö. 3000 yılında basit bir toplama sistemiy4622 le hesaplıyorlardı. Sayılar için verilen işaretler gruplar halinde birleştiriliyor, toplam sayının değeri toplamayla elde edillyordu. Mısırlılar hlyeroglifleriyle bir mllyonluk değerlere ulaşabiliyorlardı. Yunanlılar ve Romalılar da I.Ö. 300yılında sayı sembollerinden oluşan gruplan toplamasım biliyorlardı. n I n m 2 3 4 IV î I VIII IX X t 938/1012 Mart 2005