Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZümrüttenAkisler A.M. Celal Şengör Türkiye'de tek bir okul vardır ki, marşındaki abartılmış bir böbürlenme olarak algılanabilecek bir mısra aslında tamamen gerçeği yansıtır: "Çıkardığı dehâlar semalara yükselir". Bu mısranın hangi marştan olduğunu hatılayamadınızsa hatırlatayım: Harbiye Marşı, ait olduğu okul da Kara Harp Okulu dur. Gerçi her üç Harp Okulumuz (oğlum Asım 'ın bana hatırlattığı gibi) başlığı yalnızca Harbiye olan bu marşı Deniz ve Hava Harp Okullarının kendiayrı marşlan olmasına rağmen benimserler, onun nağmeleri, her harbiyelinin (kara, deniz, hava fark etmez) yüregıni bir başka çarptırır. İşte marşındaki bu iddialı mısrayı hak eden Kara Harp Okulu 'nun yeni kurulmuş olan Savunma Bilimlerı Enstitüsü beni 7 Aralık'ta büyük bir nezaketle kendilerine bilim lelsefesi konusunda birkonferans vermem ricasıyla davet ettı. Hayatımda kapısından içeri daha önce hiçgirmemiş olduğum, hattâ nizami Kara Harp Okulu'na bir Ziyaret Müzikal kumulların sırrına bir açıklama Kimlleri kükrerken, kimileri gümbiir giimbür, kimileri ciyak ciyak bağırıyor ve kimileri şarkı bile söylüyor. Marko Polo'yu 13. yüzyılda Gobi Çölii'nü geçerken gizemli sesleriyle büyüleyen kumullarla ilgili göndermelere 9. yüzyıl Çin yazınında da rastlanıyor. Şimdi bir fizikçi kumulların bu müzikal özelliğine bir açıklama getiriyor. luluk ve coşkuyla kabul ettim, hatta bu akademik yıl Paris'te görevli olmama rağmen onlar için Türkiye'deki tatil süremi bilhassa uzattım. Harbiye beni silahlı kuvvetlerimizde görmeğe alışkın olduğum düzen ve incelikle karşıladı. Randevulaştığımız saatte, bana günler öncesinden adı belirtilen Murat Yuzbaşı beni (nizamiye nöbetçi subayı üsteğmen beni hararet ve içtenlikle selamlayıp elimi sıktıktan sonra) içeri aldı. Doğrudan Enstitü'ye gittik. Orada Ensitü Müdürü Sayın Dr. J. Öğ. Kd. Alb. Emre uzyılmaz'ın odasında Enstitü 'nün bazı asker hocalarıyla tanıştım. Bana kısaca Enstitü 'nün faaliyeti hakkında bilgi verildi, yayınları ve kılavuzları, tez bibliyografyası hediye edildi. Konuşmalar, Enstitü akademik personelinin işlerini ne denli ciddiye aldığını ve ne denli kaliteli bir şekilde yapmaya çalıştığını gösteriyordu. Daha sonra Kara Harp Okulu Dekanı Sayın Tuğg. HusmenAkdeniz gelerek bizlere katıldı. Konuşmamda o da hazır bulundu. Konuşma sonrasında ise Harp Okulu komutanı Sayın Tümgeneral HulusiAkar'ı ziyaret ettik. Hulusi Paşa daha önce tanışmak onuruna sahip olduğum, bilgili, uygar ve pek tatlı bir kişilik. Türkiye ve ABD'de okumuş, yurtdışında Kıbrıs, Bosna ve italya'da görevyapmış üç dil bilen birgeneral. Onunla da Enstitü'nün görev ve amaçlan konusunda konuşmaya devam ettik. Hulusi Paşa her üç Harp Okulu'nun da lisans üstü Enstitülerinin kurulmuş olduğunu hatırlatarak, bunların kendi aralarında bir görev ve amaç bölümü yapmış olduklarını anlattı. Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü, okulun lisans düzeyindeki bilim dalları bölünümden çok farklı disiplinlerarası biryapıya sahip. Burada daha çokyönetim konuları üzerinde duruluyor. Kara Kuvvetleri'nin şimdiki ihtiyacı ve öğrencilerin zaman kısıtlamaları gereği yalnızca master düzeyinde eğitim veriliyor. Mesela bu, hemen tamamen teknikağırlıklı olan ve dokiora da verebilen Hava Harp Okulundaki Havacılık ve Uzay Teknolojileri Enstitüsü'nden tamamen farklı. Silahlı Kuvvetlerimizin üç enstitüsü birbirinin rakibi değil, birbirinin tamamlayıcısı olarak düşünülmüş. İki baraka içinde kurulan her üniversitenin doktora programı peşine düştüğü ülkemizde, sivil yükseköğretimin (sık sık dile getirdiğim gibi) eğitim ve öğretimi ciddiye alan tek kurumumuz olan askerlerimizden öğrenecek çok şeyi var. Paşa ile sohbet eğitim felsefesine geldi; komutan fikirlerini Platon'dan Niçe'ye kadar filozoflardan alıntılar yaparak renklendirdi, modern askeri eğitimin amaç ve yöntemlerini anlatarak bunlara bir araştırma kurumu olarak katkı yapmağa çalıştıklarını anlattı. "Yakında teröre 30 bin şehit vermiş bir orduyuz" dedi. "Bundan çıkarılacak dersleri tezlerimize konu yapmak zorundayız. Örneğin Amerika bildiğiniz gibi bugün iç cephede sürdürülen harp hakkında bılgiye gereksinim duyuyor. Ancak deneyimimizi bilimsel olarak değerlendirmek mecburiyetindeyiz." ;/, Komutanı hayran hayran dinledim. Üniversitede hep duyup pek göremediğimiz sanayi/ticaretakademi (yani bilgi ve onun getirimi olan işlerde kullanımı) işbirliği varya, işte komutan ona benzer bir şekilde pratik edinilen bilginin bilimsel değerlendirmesinden ve onun tekrar pratiğe uygulanmasından bahsediyordu. Tek tarkla: 0 bunu gerçekleştirebilen bir kurumun bir okulunu yönetiyori Emre Albayla Akar Generalin yanından ayrılırken ardında binlerce harbiyeliyle Atatürk'ü temsil eden dev heykelin altından geçiyorduk. Döndüm, "Ne hoş, okula heykeli dikilecek mezunlarınız var; darısı bizlerin başına" demekten kendimi alamadım. ÜÇ LİSANS ÜSTÜ ENSTİTÜ B irsüredir Sahra'daki hilal biçiminde kumulları inceleyen Paris Üniversitesi'nden Bruno Andreotti, "Şarkı söyleyen kumullar karşılaştığım en çetrefilli ve en ilginç olgulardan bir tanesi" diyor. Yeryüzünde bu olgunun yaşandığı otuz kadar bölgeden biri olarak bilınen Sahra'daki kum tepecikleri kilometrelerce uzaktan duyulabilen ve alçaktan uçan çitt motorlu bir uçağın sesini andıran bir ses çıkartıyor. Başka yerlerdeki kumullar da davul, sis düdüğii ve borazanı andıran sesler çıkartıyor. Görünüşe bakılırsa, tümünde de sesler kum tepeciklerinin yanlarından yuvarlanan kum yığınlarından kaynaklanıyor. Ancak yuvarlanan kumların nasıl olup da uyumlu bir müziğe dönüştüğüne kimse bir açıklama getiremiyor. Andreotti olayın içyüzilnü kavramak amacıyla Sahra kumullarında heyelanlar yaratarak ses çıkartmalarını sağladı. Ardından kum yatağıyla kumulu çevreleyen havadaki titreşimleri ölçen araştırmacı seslerin nasıl üretildiğini anlamak için elde ettiği bu verilerden yarartandı. Andreotti dökülen kum katmanının hoparlör zarı gibi bir işlev gördüğüne, belli bir frekansta yukarı aşağı devinen kumların bu süreç içinde kulağın işitebıleceği yükseklıkte bir ses ürettiğine inanıyor ve elde ettiği verilerin bu devinimin varlığını açıkça ortaya koyduğunu öne sürüyor. Titreşimlerin büyüklüğü 0,07 milimetre, yani bir kum taneciğinin eninın yaklaşık dörtte biri kadar olduğundan, Andreotti bunların çıplak gözle görülmeseler bile kumulun yanına uzanıldığında kolayca duyumsanabildiklerine dikkat çekiyor. Gelgelelim, tüm bunlar döküien kum katmanı nın neden titreştiği konusuna yine de bir açıklama getirmiyor. Doğal olarak, yuvarlanan kum yığınlarının gelişigüzel çarpıştıkları için hışırtılı bir ses çıkartmaları bekleniyor. Oysa Andreotti'ye göre, kum tanecikleri kumulun yüzeyine çarparken düşen kumun devinimine yön veren bir dalga oluşturuyor ve bu da kumulun o özel sesinin yaratılmasına neden oluyor. Ancak Andreotti'nin bu görüşüne katılmayanlar da var. Sahra kumullarını Andreotti ile birlikte inceleyen Paris L'Ecole Normale SupĞrieure uzmanlarından Stöphane Douady, sesin kayan kum katmanının titreşmesi sonucunda meydana geldiği görüşüne katılmakla birlikte, bu sesin eşzamanlı olarak devinen kum tanecikleri arasındaki çarpışmaların bir ürünü olduğuna inanıyor. Ancak her iki düzenek de bir çölde neden yalnızca birkaç kumulun bu tür sesler çıkarttığını açıklığa kavuşturmuyor. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nden Melany Hunt kumulun iç yapısının da bu olguda bir payı olduğuna inanıyor. Hunt'ın ekibiyle birlikte yaptığı radar ölçümleri müzikli kumulların yüzeyinin yaklaşık bir metre altında sert bir katmanın bulunduğunu ortaya koyuyor. Hunt bu katmanın tıpkı bir müzik aletinin ses kutusu gibi titreşerek belli frekansları arttırdığını düşünüyor. Birbirleriyle çatışan bu kuramlardan hangisınin doğru olduğu anlaşılıncaya dek, müzikal kumullar konusunda Marco Polo'nun bu garip sesleri çöldeki ruhlara yoran açıklamasıyla yetinmek zorunda kalacağız. New Scientist, 18 Arahk Rıta Urgan 933/5 5 Şubat 2005 HANGİSİ DOĞRU? SESİN NEDENİ DALGA DENEYİMLERİN BİLİMSEL DEĞERLENDİRİLMESİ