Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Uyku Araştırmaları PolitikBilim Aykut Göker Tjr% Teknoloji Politikaları 1 ve Iktısatçılar Ülkelerin bilim ve teknoloji polilikalarında, çoğumuzun adını hiç duymadığı bilim dallarına ya da günlük yaşamımızda ürünleriyle henüz temasa gelmediğimiz bazı teknolojilere öncelik verildiğini ve o dallarda yetkinleşmenin öngörüldüğünü görürüz. Bu demek değildir ki, söz konusu politikalar bizi ilgilendirmeyen meseleleri konu alır. Bilim ve teknoloji politikalarının aslında hepimizi ilgilendirdiğinin en çarpıcı kanıtı, bunlar lasarlanırken ve uygulamaya konurken esas alınan kuram ve kavramlann iktisatçılarca ortaya atılmış olmasıdır. Örneğin, AB ya da OECD'ye dahil bütiin ülkelerin bilim ve teknoloji politikalarının odakiandığı, "ekonomik büyüme ve toplumsal gelişme için inovasyondayetkinlik kazanılması" ve bu yetkinliği elde etmek için yapılması gereken düzenlemelerin üretimden bilimsel araştırmaya, eğitimden vergi mevzuatına, sistemik bir bütünlük içinde ele alınması yaklaşımı ve bu sistemik yaklaşımı anlatan "ulusal inovasyon sistemi" kavramı iktisatçıların ürünüdiir. "inovasyon sistemi" kavramını ilk kez ortaya koyan (1985) İsveçli bir iktisatçı, BengtÂke Lundvall'dir. Buna "ulusal" sıfatının eklenmesi ise, Lundvall'in de belirttiği gibi, Christian Freeman, Richard R.Nelson ve kendisinin, 'teknik değişim ve ekonomi kuramı'nı konu alan birprojede biraraya gelmeleriyledir. Buproje, G.Dosi, C.Freeman, RRNelson, G.Silverberg ve LSoete gibi iktisatçıların editörlüğünü yaptıkları birkitapla sonuçlandı (1988) ve bu kitapta "ulusal inovasyon sistemi" konusunda dört bölüm yer aldı. 19901ı yılların başından itibaren de, yine inovasyonun, dolayısıyla da inovasyonda yetkinleşmenin sistemik karakteristiklerini vurgulayan; ama, ekonominin her düzeyinde bu meseleyi çözümleme arayışındaki başka iktisatçılarca da, "bölgesel inovasyon sistemleri", "teknoloji sistemleri" ve "sektörel inovasyon sistemleri" kavramları ortaya atıldı. Bütiin bu kavramlar, son çözümlemede, bilgiyi [özellikle bilim ve teknolojiyi] üretebilmenin; üretilen yeni bilgileri [özellikle bilim ve teknolojide yeni olanı] öğrenip ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürebilme ve bu yetkinliği n sürekliliğini sağlayabilmenin sistemlerini anlatmaktadır. Günümüzdeki 'ulusal inovasyon sistemi'kavramı 1980'li ve 9O'lı yılların ürünüdür; ama, Freeman ve diğer bazı iktisatçılar, bu kavramın tarihsel kökenlerini Alman iktisatçısı Friedrich Lisfin 1841'de yayımlanan 'Das Nationate System der Politischen Ökonomie'sine kadar götürmektedirler. "Ulusal inovasyon sistemi kavramı", yine Lundvall'in bir makalesinde belirttiği gibi, başlangıçta yüksek gelir düzeyindeki Kuzey ülkelerinin büyüme ve gelişme problemlerinin çözümünde kullanıldı. Ama, bu kavram gelişmekte olan ülkeler için de işe yaramakta ve bir ülke gerçekten kalkınmak istiyorsa mutlaka, böylesi bir sistemi gerekli kurum ve mekanizmalarıyla kurması öngörülmektedir. Yeni sanayileşen Uzak Doğu ülkelerinde bu sistemik yaklaşımın gereklerinin yerine getirilmesi sonucu önemli başarılar elde edilmesi bu öngörünün çarpıcı kanıtıdır. Ulusal inovasyon sistemi bir ülkeye, her şeyden önce, yeni bilgiyi bilim ve teknolojiyi üretmeyi öğrenebilmek için gereklidir. Bu yapılamıyorsa, sadece başka ülkelerin ürettikleri bilgilere dayanarak, ekonominin motoru olan yenilikleri üretmede kalıcı biryetkinlik kazanmak ve bu yetkinliği sürdürebilmek mümkün değildir. Yeni bilgiyi üretme yetenegı, ülke kaynaklarının verili koşullarında, öncelikle hangi alanlarda kazanılacaktır? Bilim ve teknoloji politikaları bu sorunun da yanıtını arar ve bunuyaparken de öncelik verilecek teknolojilerin yaratacağı muhtemel ekonomik ve toplumsal etkileri hesaba katar. Bu noktada da, politika tasarımcısına teknik değişimin "ekonomi politiği" üzerinde çalışan iktisatçıtar ışıktutar. JASchumpeter'den G.Dosi, RÂNelson ve SMnter, C.Edquist, K.Pavitt, P.Patel, LSoete, C.Perez ve CFreemn'a uzanan çizgide, bu vâdide eserler vermiş bir dizi iktisatçıyı bir çırpıda saymak mümkün. Niçin bunca iktisatçı teknoloji ve inovasyon meselesiyle bu denli uğraşıyor? Yanıt basit, ekonomik büyüme ve toplumsal gelişmenin can damarı olan üretim ekonomisiyle uğraşıyorlar da ondan. Sayıları az da olsa, bizim de böyle iktisatçılarımız var. http://www.inovasyon.org İNOVASYON SİSTEMİ KAVRAMINIİLKKİMBULDU? bir ilgisinin olmaması. Bilim adamlarının leptin adını verdikleri doğal hormonu beyne, vücutta yeterli yağ dokusu olduğunu söyleyen hormonaynştırmayı başarmalarından sonra, Şikago Üniversitesi'nden Eve Van Cauter ve meslektaşları uykusuzluğun kandaki leptin miktarı üzerindeki etkilerini araştırdılar. Bu amaçla sürdürdükleri bir araştırmada, 12 erkek deneğin kanlarındaki leptin miktarının, gecede ancak 4 saat uyku uyudukları birkaç günden sonra büyük ölçüde düştüğü görüldü. Bu aslında beyne daha fazla kaloriye ihtiyaç duyulduğunu haber veren bir sinyaldi. Uykusuzluk sonucu oluşan hormonal dengesizlik kilo alma/verme yönünde bir ipucu olabilir mi? Bu sorunun yanıtı şimdilik belirsiz. Stanford ve VVisconsin Üniversitelerinde 1.000 ^öniillü üzerinde gerçekleştirilen son bir araştırTiadan da benzer sonuçlar alındı. Ancak bu çalışnalarda şişmanlığın uyku kalitesi üzerindeki jlumsuz etkileri dikkate alınmadığı için elde ;dilen sonuçların doğruluğundan kuşku duyuuyor. diyor. 1980'li yıllarda 1 milyon insan üzerinde yapılan bir araştırma, geceleri 7.5 saatten fazla uyuyan insanların, bu sürenin altında uyuyan insanlara göre daha erken öldüklerini ortaya koymuştu. Bu çalışmanın yöntem hataları nedeniyle, sonuçlarına itibar edilmemesi gerektiği savunuluyor. Böylece daha fazla uyudukları için insanların sağlıklarını tehlikeye attıklarını düşünmesi gerekmiyor. Kaldı ki bu bulgular uykunun kalitesini dikkate almıyordu. Araştırma, insanların bir yüzyıl öncesine göre daha az uyuduğunu ortaya koysa da bu görünürde sorun yaratmıyor. "Uyku ortamı artık eskisinden daha iyi" diye konuşan İngiltere'deki Loughborough Üniversitesi'ndeki Uyku Araştırmaları Merkezi'nden Jim Horne, "Örneğin Victoria Dönemi'ndeki işçi evlerinde insanlar sıralara oturup, uzun iplerle kendilerini bağlıyorlar ve bu şekilde uyuyorlardı. Bu şekilde uyumaya alışık olmahydılar. Gerçekten de uyku sistemleri çok esnektir ve farklı koşullara çok çabuk uyum sağlar. Kaldı ki önemli olan fiziksel koşullardan çok huzurlu olmaktır" diyor. Peki ideal uyku süresi ne kadardır? Bilim adamlarının çoğu bu soruyu pratik açıdan ele alıyor. Fransa'daki Lyons Üniversitesi'nden Dr.PierreHerve' Luppi "Eğer bir sonraki günde kendinizi uykusunu alamamış ve yorgun hissediyorsanız, yeterli uyumuyorsunuz demektir. Uykunun sizin için gerekli olduğunu bilmeniz için uykunun ne işe yaradığını bilmeniz gerekmez" diyor. Reyhan Oksay HER ÛLKEDE UYGULANABİLİR Ml? YE KADARI YETERLİ? Uykunun amacına yönelik çalışmalar üredursun, bilim adamları beynin ve vücudun ıptimum çalışmasını devam ettirebilmesi için ne ;adar uykuya ihtiyaç duyduğumuzu hâlâ bilniyor. "Şu anda insanların 8 saat uyumadıkları akdirde kendilerinde bir bozukluk olduğu önünde korkunç bir ticari kandırmaca hüküm ürüyor" diye konuşan Siegel, "Bana kalırsa bu idianın ardında gerçekler değil söylenceler var" Time, 24 Ocak 2005 933/15 5 Şubal 2005