22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZümrüttenAkisler A.M. Celal Şengör Türkiye'den Paris'e tatsız haberler ulaşmağa devam ediyor: Hükumet ve dayandığı iktidar partisinin bazı üyeleri tekrar türban ve "öğrenci affı" konularını kaşımağa başlamışlar. Bu sütunda daha önce yazdığım gibi, türban dinsel bir simge olduğu için "inanç" adı altında topladığımız "değişemez önyargıları" temsil eder. Üniversite ise doğası gereği "hiçbir önyargı tartışmasız kabul edilemez" önyargısı dışında hiçbir önyargıyı kabul edemez. Üniversitede her düşünce, heryorum, her gözlem tartışmaya açıktır. Üniversitenin tahammül edemeyeceği tek şey, gözlemle denetlenemeyen, mantıken tartışılamayan düşünce ürünlerinin değişmez gerçekler olarak öğretilmeğe kalkılmasıdır. Bu tür bir düşünceyi savunan hiçbir öğreti üniversitenin kapısından içeri giremez. Bu nedenle türban yasağı bir özgürlüğün kısılması değil, serbest düşünce ve tartışma özgürlüğünü tehdit eden bir düşünce sisteminin üniversite kapıları dışında tutulması demektir. Bir yandan dünyanın yedi günde yaratıldığına inanıp jeoloji öğrenmek nasıl mümkün değilse, diğer yandan Adem ile Hawa efsanesine inanıp biyoloji yapmak öylece mümkün değildir. Dünyanın üzerindeki yedi katgöğe inanıp astronomi yapmak ne denli olanaksızsa, nedenselliği AlGazzali'nin yaptığı gibireddedip fizik yapmak da o kadar mümkün değildir. Bu nedenle, değişemez önyargılara sahip olduğunu giydiği sembollerle üstelik reklam etmek niyetinde olan birinin üniversitede işi yoktur. Üniversitede ders veren hoca, öğrettiğini öğrenmemek ısrarında olduğu halde, bahşedeceği hakları gasp niyetiyle vereceği diplomayı kapmak isteyen bir bireye ders vermeme ve o diplomayı kazandırmama özgürlüğüne sahiptir. Bu özgürlüğü elinden ne hükumet, ne meclis, ne de başka herhangi bir güç alabilir. (Bunun aksine davranan A.B.D. 'de bilim özgürlüğünün son zamanlarda ne denli tehdit altına üyesi olduğum A.B.D. Ulusal Bilimler Akademisinin, Damin'in büyük eserinin 2009'da kutlanacak olan 150. yılı nedeniyle, önemli gündem maddelerinden birini oluşturmaktadır.) "Öğrenci affı ise" üniversitenin, yetersizliğine karar verdiği bir bireyi, üniversite dışından uygulanan bir baskıyla üniversitede tutmağa kalkışmak demektir. Bunun halk arasında adı torpildir ve bir imtihanında başarısız olan bir öğrencinin ebeveyninin gelip hocasından bir şans daha dilenmesinden farklı bir olay değildir. Anne ve babanın bu dilenme sonunda elde edeceği nasıl sınıftaki diğer öğrenciler ve üniversite aleyhine kendi menfaatleri ise, politikacının çıkarı da adam gibi görevini yapan üniversite öğrencileri ve üniversite aleyhine olarak alacağını umduğu oydur. Tabiîkibu da üniversite taralından asla kabul edilemez. Üniversitede bir öğrencinin yeterliliğine yalnız ve yalnrzva üniversite karar verir: Bu kararın hangi mekanizma tarafından verileceği, imtihanların türlerinin ne olması gerektiği ve kaç imtihan aşamasının yeterli olduğu da yalnız ve yalnızca üniversitece belirlenebilir. Bu konuda yasa teklif etmek hükumetin, bu türyasaları çıkarmağa kalkmak da meclisin haddi değildir. (Aksini düşünenlere, "o zaman buyurun dersleri de siz verin, araştırmaları da sizyapın" demek gerekir.) Nasıl ki meclis, dünyanın düz olduğunun öğretilmesi gerektiği konusunda yasa çıkaramazsa, öğrenci affı konusunda da yasa çıkaramaz; zira doğa bilimlerinin olduğu gibi, onların öğretiIme şekillerinin de kendine hasyasaları vardır. Buyasalar keyfi alınacak kararlarla (kararı almağa kalkanların sayısı ne olursa olsun) değiştirilemez. Meclis gene de haddini aşıp böyle biryasayı çıkarmağa kalkarsa, üniversite hiçbir şekilde bunu uygulamak zorunda değildir, çünkü burada yasa ihlâli yapmış olan kendisi değil, bizzai meclis olmuş olacaktır. Bir diğer ifade ile meclis kendi meşruiyetini ayaklar altına almış olacaktır. Meşruiyetini bizzat çiğnemiş bir meclisin çıkardığı kanunların ise uygulanması gerekmez. Bunun aksine alınabilecek hukuksal kararlar da ilgisiz ve geçersizdir. Bil'akis, bu tür bir yasayı uygulayan üniversite, üniversite olma hakkını ve özelliğini kaybetmiş olacaktır. Bu kadar feci bir adımı ise artık (geçmişten defaatle ders almış olması gereken) hiçbir üniversitemizin atacağını düşünmek istemiyorum. Üniversite olmak kolay değildir. Üniversite bir toplumun aklı ve vicdanıdır. Tek denetleyicisi ise uluslararası bilim dünyasıdır. Hep birlikte bu bilinçle hareket etmek zorundayız. Hem üniversite, hem hükumetimiz, hem meclisimiz ve hem de halkımız. Gene Üniversite Özerkliği Üzerine Yaşamın başlangıcıyla ilgili yeni bulgular Yale Üniversitesi ve Braunschvveig Teknik Üniveristesi bilim adamları, Nanoarcheaeum aquitans bakterisini incelerken, yaşamın oluşumuyla ilgili yeni bilgilere ulaşlılar. Bakleriler üzerinde yaşayan N.equitans paraziti bilinen en küçük canlıdır ve milyonlarca yıllık evrim sürecinde ilk yaşam biçimine ait özeliiklerini koruyan, dolayısıyla da ilk yaşamın oluşumu hakkında bilgiler veren ender organizmalardan biridir. Nature dergisinde yayımlanan habere göre, bilim adamları bugüne dek transferRNA'lar için gerekli olan genlerin, N.equitans parazitinin genom sekanslarında eksik olduğunu sanıyorlardı. TransferRNA'lar, genetik bilgi ve hücrenin esas işlevini yerine getiren proteinler arasındaki bağı oluştururlar. RNA'ların görevi proteinlerdeki yapıtaşların doğru sıraya göre dizilmelerini sağlamaktır. Bu parçalar bu şekilde tüm canlıların varlığı için önem taşır. Araştırmacılar şimdi bu minik bakteri içindeki bazı transferRNA'ların, birbirinden uzak iki gen tarafından bir yapboz oyunun iki eşit parçası gibi biçimlendirildikten sonra birleştirıldiğini keşfetti. Sonuç, çok sayıda ilk transferRNA'ların bu şekilde oluştuğuna dayanan tezi desteklemekte. Bu yüzden bugüne dek saptanamayan transferRNA'ların araştırılmasında bu tür yapboz etkilerinin dikkate alınması önerildi. BAŞARISIZ ÖDÛLLENDİRİLİYOR sigara satışları düşerken, Kafiforniya'da da akciğer kanserinde bır azalma saptanmış. Kaiiforniya Tıp Birliği'nin son araştırması, Kaliforniya'da akciğer kanserindekt azalmanın 1988 yıiından bu yana sigara yasağı kanunlarını uygulamayan eyaletlere göre alt misli fazla olduğunu ortaya koydu. irlanda'da ise sigara yasağının başlamasından sadece altıay sonra bile sigara satışları %16 oranında düşmüş. Sigara ıçenler derneği FOREST'ten Simon Clark ise, pasif içiciliğe bağlı yüzlerce veya binlerce ölüm sonuçlarının sadece çok az sayıda araştırmalarla kanıtlanabildiğini ve halihazırdaki kanıtların kamu alanlarında genel bir sigara yasağı için yeterli olmadığını söyledi: "Birçok insan dumansız bir büro istiyor ama bar, kulüp veya benzeri yerlerde sigara içilen ve içilmeyen bölümlerin bulunmasından yana." yük oranlarda üretildiği taktirde bulut oluşumuna neden olan bu madde duyarlı resifleri aşırı sıcaktan korumak için üretilmekte deniyor New Scientist dergisinde. DMS, atmosfere yayılarak, bulut oluşumunu tetiklemekte. Kaiiforniya Üniversitesi bilim adamları, bu süreci ilk olarak dünya genelindeki iklim değişimi üzerinde etkıli olan pianktonlarda gözlemlemişlerdi. Ancak yoğun bulut örtüsü güneş ışınlarını azaltmakta kı bu da kükürt bileşimlerinin daha fazla üremesine neden olur diyor bilim adamları Ge lipleri tarafından salgılanan çamur içinde, bir organizmanın üretebıieceği en yüksek DMS yoğunluğunu saptamış. Ayrıca suyun üzerindeki DMS yoğunlukları da yüksek çıkmış. "Mercan resifindeki genel DMS değerleri çok yüksek olmasa da bazı yerlerde çok yüksekti diyor Jones. Kimyasalların iklim üzerindeki etkisi tam olarak bilinmemekte, hatta DMS'nin mercanlar tarafından nasıl üretildiği ve salgılandığı da. Araştırmacı East Anglia Üniversitesi DMS uzmanı Peter Liss ile bırlikte bu fenomen dışında, 1970 Mercan Resifi üzerinde saptanan yüksek aerosol oranının nedeni de çozmeye çalışacak. Bilimsel sonuçlar öte yandan diğer bir mekanizmasının kanıtı da olabilir. Dünyanın kendi kendinı onarmasına dayanan Gaia ilkesine göre güneş sistemimiz düzenli aralıklarla kendi kendıni temizleme yetisine sahıp. Jones, laboraîuar incelemeleri sonucunda, mercanların, sembiyotık yosunların yüksek sıcaklıklar ve UV ışını yüzünden strese gırmelerı halınde daha fazla DMS ürettiklerini saptamış. 936/5 26 Şubat 2005 ÜNİVERSİTE UYGULAMASIN Mercanlar kendi kendilerini koruyorlar Avustralya'dakı büyük mercan resifinde, bilim adamları yen bir keşif yaptılar. Resiflerde büyük miktarlarda dimetil sülfit (DMS) saptanmış. Çok bü ophysical Research Letters dergisinde. Okyanuslara o tipik kokuyu veren de kükürt bileşimlerıdir. Araştırmacılar, okyanus canlılarını zararlı UV ışınlarından ve çevre stresinden koruyan bu fenomenin mercanlarda da bulunduğunu bilmiyorlardı Avustralya'dakı Soulhern Cross Ünıversitesi'nden Graham Jones, mercan resifinin bulunduğu sulardaki DMS değerlerini ölçerken, mercan po
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle