26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TartışmaEditöre Mektup Avrupa Birliği yolunda üniversiteler AB ile gelişmeler karşısında, yiiksek öğrenimde proaktif bir davranış ve değişim projesi kaçınılmazdır. "Bürokratik akademik kültür"ün yerine geçmesi gereken "özgürdemokratik akademik kiiltür"ün yaratılması, oldukça dirençle karşılanacak ve içselleştirilip sahiplenilmesi büyiik çabaları ve sancıları içerecek gibi görünüyor. | ^ A r a l ı k 2004 tarihinde BrükI / sel'de yapılan toplantı sonucun L I da, Türkiye ile AB arasında katılım müzakerelerini başlatma kararı alındı. Türkiye ile AB arasında yürütülecek müzakereler arasında eğitim ve araştırma alanlarının da olduğu biliniyor. 3 Ekim 2005'te müzakere başlayacak olması, bu konulardaki çalışmaları daha ön plana çıkarttı. 1999 yılında 29 Avrupa ülkesinin Eğitim Bakanları, Bologna Bildirgesini imzalayarak Avrupa Yükseköğretim alanını 2010 yılından önce oluşturmayı kararlaştırdı. Bundan iki yıl sonra yeni katılımlarla birlikte eğitim bakanları Prag'da toplanarak, Bologna Bildirgesini genişletmeyi kararlaştırdı. Üçüncü toplantı Berlin'de gerçekleşti ve bazı alanlarda gelişmelerin hızlandırması planlandı. Bu yılın Mayıs ayında Norveç'in Bergen kentinde konferansların dördüncüsüyle yaratıcı, rekabetçi performansa dayalı değişim hızlandırılmaya çalışılacaktır. Ülkemiz yükseköğretim sistemi gerek YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı, gerekse Üniversiteleri ile Socrates ve Erasmus, Leonardo da Vinci, Youth gibi programlarla, Çerçeve Programları, Avrupa Kredi Transfer Sistemi (ECTS), Kalite Güvencesi gibi uygulamalar ile AB'yle bütünleşmeye yönelik çalışmaları yürütüyor. 17 Aralık zirve kararlarının bu konudaki çahşmalarını yoğunlaştıracağı ve hızlandıracağı çok açık. öğrencilerin yöneldikleri ülke haline getirmeyi, eğitimlerinı markalaştırmayı amaçladıklarını söylemektedir. Cambrıdge üniversitesi'nin Avrupa'nın Silikon Vadisi olması düşünülüyor. Avrupa dışından örnek vermek gerekirse, Kanazavva Teknoloji Enstitüsünde benzer taramalar ve kıyaslamalar sonucu "Düşler ve Fikirler Fabrikası" oluşturulayarattığı esneklikten gelmektedir. Amerikan üniversitelerinin araştırma çabalarının büyük oranda yabancı öğrencilere dayandığı biliniyor. Dergideki yoruma göre, 11 Eylül terör olayından sonra yabancı öğrencilere uygulanan vize engeli de Avrupa üniversiteleri için fırsatlar yaratmaktadır. Avrupa Komisyonun 2003 yılındaki açıklamasına göre, tahminen 400 bin AB kökenli araştırmacının A.B.D.'de çalıştığı bilinmektedir. Bu durum, o kadar önemli görülmektedir ki, Time dergisi 19 Ocak 2004 tarihli sayısının kapağını bu konuya ayırarak geniş bir yer vermiştir. Açıklamalara göre, 2010 yılından önce bilimsel hedeflere ulaşabilmek için Avrupa'da 700 bin daha yeni araştırmacıya ihtiyaç duyulmaktadır. Genç araştırmacıların Avrupa'da kalmak istememelerinin nedent WT ^ M leri arasında fonların ye*" tersizliği, ücretlerin azlı„ ğı, üniversitelerin ulusal gelirden aldıkları payların azlığı gibi nedenler bulunmaktadır. Bunların ötesinde önemli olan bir konu ise, "merkezi bürokratik yapı"ve "özgür bilim kültürü eksikliği" olarak belirtilmektedir. üniversiteler"e dönüşümünü de hızlandıracaktır. Özgür eleştiri ve sorgulama^E özgür yorumlama ve açılım /E yenilikçi uygulama niteliklerini zorunlu kılan "bilgi ekonomisi" ve toplumu, yaratıcılığa dayalı üretkenliği bu ilişkide arıyor, buluyor ve sürdürüyor. Mekanik, ezbere dayalı, tek yönlü bilgi aktarımına dayalı çağın dışında kalan eğitim sistemi, ancak böyle bir açılım ile güncelleşebilir. Bilgi üretiminin, birikiminin çok çabuk ve hızla değişime uğradığı bir dünyada, ülkemizin güçlü biçimde bu yarışta var olabilmesi, ancak bilği üretimi ve bilgi erişimine yönelik anlayış ve demokratik bilim kültürünün içselleştirilmesi ile olanaklı görünmektedir. Bu dönüşümü kaçırmaya ve geç kalmaya yönelik "bekleyelim, görelim" türündeki geleneksel bürokratik tavrı sürdürmeye ise hiç kimsenin hakkı yoktur. Proaktif bir davranış ve değişim projesi kaçınılmaz gibi görünüyor. "Bürokratik akademik kültür"ün yerine geçmesi gereken "özgürdemokratik akademik kültür"ün yaratılması, oldukça dirençle karşılanacak ve içselleştirilip sahiplenilmesi büyük çabaları ve sancıları içerecek gibi görünüyor. Prof. Dr. Yavuz Odabaşı Anadolu Üniv. İşletme Fakültesi yodabasi@anadolu. edu. tr Doç. Dr. H. Ferhan Odabaşı Eğitim Fakültesi Anadolu Ü[email protected] m YÛKSEK ÖĞRETİMİN YÖNÜ rak, öğrencilerin basket atan robotları, güneş enerjisi ile çalışan arabaları gerçekleştirmeleri sağlandı. Bu konuları ele alan benzer bir çalışma 25 Eylül 2004 tarihinde Economist dergisinde yayınlandı. Avrupa'nın temel entelektüel kaynaklarının başında üniversite sisteminin geldiğine, ancak bu sistemin hiç de iyi bir durumda olmadığına dergide geniş biçimde yer verildi. Dünya üniversiteleri sıralamasına atıfta bulunularak ilk on arasında sekizinin Amerikan üniversitelerinin olduğu, sadece Oxford ve Cambridge üniversitelerinin ilk ona girdiği belirtilmektedir. İngiltere dışında Utrecht Üniversitesi 39. olarak yer alabilmiştir. Ülkemiz açısından sözünü ettiğimiz bilgiler çok yaşamsal önemdedir. "Geride kalmanın önde neler olup bittiğini anlayarak değerlendirme için bir fırsat olduğunu" düşünerek, Türkiye'de yasal düzenlemeler ile Y.Ö.K. yeniden yapılandırılabilir, bütçeden daha fazla pay ayrılabilir, dersler, programlar, sınıflar ve fıziki yapılar AB standardına uyumlaştırılabilir. Kültürel bütünleşme, uyumlaşma çalışmaları çerçevesinde "Uluslararasılaşma" ve "Avrupalılaşma", yabancı dil ve bilgisayar eğitimi, öğrenci ve öğretim üyesi değişimi gibi uygulamalar ile sağlanabilir. Aslında, ülkemizin yüksek öğretim sisteminin bu konuda oldukça iyi bir konumda olduğu da söylenebilir. Üniversitelerin sadece web sitelerini izlemek bile, üniversitelerimizin AB ile uyum programında ne tür çalışmalar yaptıklarını görmek açısından umut vericidir. Ancak, aynı şeyleri "bilim kültürü" yaratmada söyleyebilmek olanaksız. Merkeziyetçı, bürokratik yapıdan Avrupa da şikayetçidir. Yeni yetiştireceğimiz genç araştırmacıların başta A.B.D. ve AB ülkelerine giderek, "beyin göçü"nün sürdürülmesi, hızlandırılması beklenmiyorsa, esnek, özgür ve özerk, verimli, performans odaklı bir yapıya hızla geçmemiz zorunlu gibi görünüyor. Bu yapısal değişim aynı zamanda, "bilgi aktaran üniversitelerin", "bilgi üreten Dergi Ulusal bir dergiye makale göndermiş olan her bilim insanı hakem raporlannda yar~ gılayıcı ve küçümseyici ifadelere rastlamıştır. Halbuki yurt dışı dergilere gönderilen çalışmalann hakem değerlendir melerinde iislup fevkalade dii zeyli ve öğreticidir. AVRUPA ÜNİVERSİTELERİNDE NELER OLUYOR? AB ülkelerinin böyle bir değişime yönelmesinin önemli nedenlerinin başında "küreselleşme" etkisi gelmekte ve rekabet, verimlilik, yaratıcılık, yenilikcilik gibi uygulamalara önem veren "bilgi toplumu", "bilgi ekonomisi" gibi dönüşümler oluşturulmaktadır. Newsweek dergisinin Eylül 15,2003 tarihli sayısında Avrupa üniversitelerinin, A.B.D.'deki üniversitelerden neler öğrenebileceklerini ele alan bir çalışma yer almıştır. Münih üniversitesi rektörünün açıklamasma göre, rekabet edebiimek için daha fazla özerklik almaya çalışılmakta ve Stanford, M.I.T ve Caltech gibi Amerikan üniversiteleri "kıyaslama" için örnek alınıp, Avrupa üniversitelerindeki değişimi bunlara göre gerçekleştirmektedirler. Fransa Eğitim Bakanı; Harvard ya da Stanford gibi üniversitelerin klonları olmak istemediklerini, Fransa'yı tekrar yabancı 400 BİN AVRUPALI ABD'DE Yükseköğretim modelleri olarak kabul gören tngiliz, Fransız ve Alman Üniversiteleri sistemleri, Amerika'da esnek bir yapı içinde karışarak ve farklılaşarak yeni modellerin oluşmasına olanak sağlamıştır. Örneğin İngiliz sistemindeki, Oxford gibi, prestij üniversiteleri zengin ailelerin çocuklarına olanak tanıyarak liderler yetiştirirken, Amerikan üniversiteleri, Stanford gibi, geleceğin liderlerini, müzik, spor bursları ya da zengin mezunlarının bağışlarıyla yetiştirebilmektedir. ABD'nin son günlerde dolar kurunun düşük seyretmesi de bir yana, yükseköğretimdeki en büyük kazancı, S ayın Prof. Dr. Tahir Balcı, Cumhur yet Bilim Teknik'in 22 Ocak 2005 ti rihli 931. sayısındaki "Ulusal Bilin sel Dergi Yayıncılığı" başlıklı makalesind ulusal bilimsel dergilerimizin önemi konı sundaki saptaması yerindedir; "...ulusal b şan sağlanamadan uluslararası başari) ulaşılamaz". Sayın BALCl'nın ulusal bilir sel dergi, işleyişi ve bu dergilere göndeı len makaleler konusundaki sorunlar ile ç züm önerileri konusundaki görüşleriı katılmamak mümkün değildir. Ancak "h kemler" konusunda bazı noktalara yeteri ce değinilmediği kanısındayım. * Bilimsel makaleler mutlaka kon 934/20 12 Şubat 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle