Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GenetikAntropoloji bir şekilde görülüyor ve Afrika'da neredeyse hiç göriilmüyorsa, büyük bir olasılıkla eski zamanlarda bu işareti taşıyan küçük bir kurucu ğrup Afrika'yı terk etmiş ve Asya'da yeni bir popülasyon oluşturmuştur. Bu tabloyu içinden çıkılmaz hale getiren en önemli unsur sekstir. DNA'lar kromozomlarda bulunur ve kromozomlar birbirine uyumlu çiftler halindedir. Vücut bir sperm veya yumurta üretüği zaman, bir çiftin içindeki iki kromozom, büyük bir DNA yükünü değiş tokuş ederek yeniden birleşir. Zaman içinde her bir kromozom, hem dişi hem de erkek, sayılamayacak kadar çok sayıda atadan oluşan yamalı bir bohçaya benzer. Sözgelimi yeniden birleşmiş bir kromozom, Buzul Çağı'ndaki atanızın Orta Asya'dan gelmiş olduğunu ve daha sonraki atanızın ise Connecticut valisi olduğunu söyleyebilir, ancak İngiltere'deki geçiş dönemi ile ilgili kısım eksik ise içerdiği bilgi anlamlı değildir. İşte bu nedenle antropolojik genetik açısından Y kromozomu tercih edilen kromozomdur. Diğerlerinden farklı olarak, kendisi ile uyumlu bir eşi yoktur ve X kromozomu ile bilgi değiş tokuşunu uç kısımları ile halleder. Bu arada unutmayın: Erkekler Y kromozomunu babalarından, X kromozomunu annelerinden alır. Kadınlara ise anne ve babalarından birer adet X kromozomu miras kalır. Sonuç olarak Y kromozomu babadan oğula, hiç bozulmadan sonsuza dek geçer. Böylece her erkek buna bir veya iki yeni mutasyon ekler. Bugün Dünya'da yaşamakta olan erkeklerin taşıdığı Y kromozomu, 50.000 veya 60.000 yıl önce yaşamış olan ortak atanın taşıdığı Y kromozomu ile yüzde 99.99 aynıdır. Aradaki küçük fark, insan türünün gezegen üzerindeki dağılımının kayıtlarını içeren işaretlerdir. İşte Underhill ve Oefner'in geliştirdiği teknik bu kısmın ortaya çıkartılmasını kolaylaştırır. taranmasına karşın sürdürülen çalışmalar "ciddi bilim"den uzaktı. İçinde şırıngalar, turnikeler ve kandan DNA çıkartmaya yarayan kimyasal maddelerin bulunduğu bir Land Rover'daki 5 adam son derece güç koşullarda bilim yapmaya çalışıyordu. Malzemeleri ve aracı bağışlarla elde eden ekip, günlük giderlerini kendi gelirleriyle karşılıyordu. Burada sıkıntı çekmedikleri tek konu kan örnekleri toplamaktı. Ancak kan örnekleri alırken her seferinde niçin kan aldıklarını açıklıyorlardı. İşin ilginç yanı kimsenin bu gerekçeye karşı çıkmamasıydı. Bu, antropolojik genetiğin eti yönüne ilişkin örnek alınması gereken bir çalışmaydı. tarih kesinlikle söz konusu olamaz" diyor. Hammer ve Arizonalı meslektaşları Stephen Zegura ve Tatiana Karafet M SAYILI MUTASYONLAR VVells ve meslektaşları Y kromozom üzerindeki mutasyonlara M ile başlayan sayılar ile işaretledi. 1998 yılında alınan kan örneklerinden birinde bulunan Y kromozom işaretine M45 adı verildi. İnsan aile ağacında M45'in çok önemli bir dallanma noktası olduğu görülüyor. Dallardan biri M173'e uzanır. M173, Batı Avrupalıların pek çoğunda bulunan bir mutasyondur. M3 denilen bir diğer dal, Yerli Amerikalılar tarafından paylaşılır. Avrupalı ve Yerli Amerikalı erkeklerde ayrıca M45 mutasyonu da görülür. Ancak Kazakistan'daki bazı erkeklerde M45 bulunmasına karşın daha sonraki mutasyonlar görülmez. Bu da şunu gösteriyor: M45'in çıkış noktası Orta Asya'dır. Dolayısıyla hem Avrupalıların hem de Amerikan yerlilerinin tek bir bölgeden, yani Orta Asya'dan dünyaya dağıldığı anlaşılıyor. M45'den sonra ortaya çıkan mutasyonları sayan VVells ve meslektaşiarı, M45'in 35.000 ile 40.000 yaşında olduğunu hesapladı. M173 Avrupalı mutasyon kabaca 30.000 yıl önce meydana gelmiştir. Bu da Fransa'da ilk mağara resimlerinin ortaya çıküğı döneme rastlar. M3 ise yalnızca Amerikan yerlilerinde görüldüğü için bu işaretin insanların Bering Boğazı'nı geçtikten sonra oluşmuş olması çok büyük bir olasılıktır. Arkeologlar bu geçişin zamanı konusunda kesin bir tahminde bulunmakta her zaman zorlanmışlardır. Pek çoğu Bering Boğazı'ndan geçişi 13.000 ile 14.000 yıl öncesine dayandırma eğilimindedir. Ancak çok azı bu önemli olayın 30.000 yıl önce olduğunu iddia ediyor. VVells geçiş tarihini 30.000 yıl öncesine dayandırmanın yanlış olduğunu düşünüyor.Bunun kanıtı başka bir mutasyonda, yani M242'de yatıyor. Bu işareti VVells ve Harvard'dan Mark Seielstad tanımladı. Bu işaret M45'den sonra, ancak M3'ten önce Amerika'ya doğru yola çıkan Asya popülasyonunda ortaya çıktı; Yerli Amerikalılarda bulunan M242 mutasyonu Orta Asya'da hâlâ oturmakta olan bazı insanlarda da görülüyor. Amerikan yerlilerinin Buzul Çağı ataları büyük bir olasılıkla Bering Boğazı'nı geçerken bu işarete sahiptiler. Dolayısıyla M242'in ortaya ilk çıkışı bu geçişin tarihi ile ilgili en üst sınırı oluşturuyor. VVells, "20.000 yılından önceki bir son günlerde bu sonucun doğruluğunu onaylayan çalışmalara imza attılar. Bunlar kendi Y kromozomu koleksiyonlarına dayanarak, Asyalı ve Amerikalı popülasyonların birbirinden kopuşunun 17.000 yıldan önce olmasının mümkün olmadığını gösteriyor. Hammer ve meslektaşlarının bir diğer önemli keşfı de, Amerikan yerlilerinin Asya'daki orijinal çıkış noktasını çok dar bir alan çevresinde tespit etmiş olmalarıdır. Bu bölge güneybatı Sibirya ve batı Moğolistan'ın Altay Dağları dolaylarıdır. Ortalama 4200 metre yüksekliğindeki Altay Dağlarında derin vadiler ve yüksek irtifada geniş göller bulunur. Hammer, buradan göç edenlerin sonuçta Amerika'ya kadar uzandıklarına inanıyor. Avrupa'ya Taş Devri göçleri, Kuzey Amerika'ya doğru yapılan Taş Devri göçleri gibi, Altay bölgesinden çıkmış olabilir. 1492 yılında, 30.000 yıl önce birbirinden ayrılmış insanlığın bu iki geniş kolu yeniden Amerika'da birleştiler. Hammer bugünkü Amerikan yerlilerinin yüzde 17'sinde Avrupalılardan miras kalan Y kromozomu bulunduğunu ileri sürüyor. (Afrikalı Amerikalı erkeklerde Avrupalı kromozom oranı yüzde 5 ile 30 arasında değişir). Bütün bu yüzdeler, yalnızca doğal seleksiyonun değil, tarihin de insan gen havuzu üzerinde çok önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Bu durumda tarihin ünlü fatihlerinin Y kromozomlarını dünyaya yaydığı anlaşılıyor. Üstteki resim: Üç yolculuk boyunca Spencer VVells ve ekibl 2.500 Orta Asyalı erkekten kan örneği topladı. Bunları Ingiltere'ye Orford'daki laboratuvanna laşıdı. Alttaki resim. Ekipten biri Kazakistan Almati'deki bir çiftçiden kan alırken ri, küçük popülasyonların küreselleşmiş bir kültürün yarattığı büyük bir potanın içinde erime tehlikesi ile karşı karşıya kaldıkları bir döneme rast geldi. Bazı gruplar, kan örneklerini Batı bilimine vermeyi reddettiler. CavalliSforza'nın fıkri giderek çok büyük tepkilere hedef oldu ve ABD hükümeti projeye mali destek sağlamaya yanaşmadı. Ne var ki bütün bu olumsuzluklara karşın araştırma devam etti. Yalnızca örgütlü bir temele oturtulamadı ve VVells gibi kendi çabalarıyla projeyi yürüten kişilerle yoluna devam etti. CavalliSforza, meslektaşlarını saha çalışmaları yapmaları için dünya üzerinde bir bölge seçmeleri doğrultusunda lüreklendirdi. Kendine Orta Asya'yı seçen VVells, buranın "kara bir kutu" olduğunu ve kimsenin bu bölge ile ilgili bir şey bilmediğini düşünüyordu. VVells için Orta Asya, batıda Karadeniz, doğuda ise Baykal Gölü arasında kalan bölgedir. Bu bölgede Türkmenistan, Tacikistan gibi eski Sovyetler'in "stan"ları ve Moğolistan alıyor. Uçsuz bucaksız stepler ve bu steplerden yükselen dağlarla kaplı bölge, bugün bile bozuk yolları ve farklı dilleri konuşan halklarıyla tanınıyor. VVells'in ilk durağı Özbekistan'dı. 1996 yılında Taşkent'teki Bilimler Akademisi'nden bağışıklık uzmanı Ruslan Ruzibakiev ile birlikte 550 Özbekten DNA örnekleri çıkarttı. Özbekistan'da 100 fazla etnik grup bulunuyor. VVells bu çalışmasının sonucunda, Y kromozomunun çeşitliliğini araştırmak için daha geniş bir bölgeyi taraması gerektiğini fark etti. 1998 yılında daha geniş bir bölge CENGİZ HAN'IN DEVREYE GİRİŞİ Cengiz Han Moğolistan'ın geniş steplerinin kuzey kıyısında Altay Dağları'nın doğusunda 1162 yılında doğdu. Biyografısini yazanlar Cengiz Han'ın büyük bir iktidar hırsına sahip olduğu konusunda hem fikirler. Ancak tarihin bu ünlü lideri aynı zamanda şehvet düşkünüydü. Cengiz'den sonraki hanlardan birinin veziri olan ReşidadDin Cengiz'in fetihleriyle ilgili şöyle konuştuğunu yazar: "Bir insanın en büyük şansı düşmanını yenmesi, tüm mallanna ve kadınlarına el koymasıdır." Reşid, Cengiz'in seferlerinin tümünden yeni bir eşle döndüğünü ve sonuçta içinde 500 kadının bulunduğu bir hareme sahip olduğunu kaydediyor. Cengiz'in sekse olan ilgisi hiç azalmadı. 60 yaşlarında ve hastayken Gobi çölünü aşarak Tangutları kılıçtan geçirdi ve o seferde öldü. Efsaneye göre Cengiz'i, Kurbelzhin adlı bir Tangut kraliçesi öldürdü. Cengiz'in naşı Moğolistan'a geri götürüldü ancak mezarı hiçbir zaman bulunamadı. Şikago Üniversitesi'nden arkeolog John Woods'un başkanlığında bir ekip birkaç yazı, bu mezarı aramakla geçirdi. VVoods, Cengiz'in yalnızca cesedinin değil, kendisiyle ilgili pek çok şeyin kayıp olduğunu belirtiyor. Ancak bu arada Oxford'dan Tatiana Zerjal ve ADEM DE ORTA ASYA'DAN 199O'h yıllarda Stanford grubu ve Arizona Üniversitesi'nden Michael Hammer, Adem'in Afrika'da yaşadığını gösterdi. Yani, Y kromozomu ağacının gövdesi ve kökleri buradaydı. Mitokondriyal DNA yeniden birleşme işlemine tabi olmayan, anneden kız çocuğa geçen kromozomal olmayan kısım üzerinde yapılan daha önceki çalışmalar da Havva'nın Afrika'da yaşadığını gösteriyordu. 50.000 yıl önce başlayarak, genetik delillere göre modern insanlar ilk kez Afrika'dan çıkarak dünyaya dağıldı. VVells, "tnsanın Göçu" isimli kitabında Afrika'dan çıkan adamın öyküsünü ele almış. Ancak bu göç sürecinin büyük bir kısmı henüz tam net değil. 1991'de CavalliSforza İnsan Genom Çeşitliliği Projesi'ni önerdi. Bu projenin amacı dünyanın dört bir yanındaki yüzlerce popülasyondan DNA örnekleri toplamaktı. CavalliSforza ve kendisiyle işbirliği yapan diğer genetikçiler için bu öneri tüm insanlık için bir kayıt yaratmak anlamına geliyordu. Ancak bu ö'ne 930/1415 Ocak 2005