14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D8I Araştırmaları RENGİN DİLİ: Düşünceye, konuşulan dil yön veriyor Dilbilimci Paul Kay sözcüklerin düşüncenin birçok yönüne biçim verdiğini, ancak bunun her durumda geçerli olmadığını söylüyor. Yani konuşulan dil düşüncelere yön veriyor. Dünya dillerinin renklere verdikleri adlar ise bunun somut bir kanıtı. üle başka bir ad verilmiş olsaydı, yine öylesine hoş kokar mıydı? Dilbilimci Benjamin L. Whorf un yarım yüzyıl önce belirttiği gibi, sözcükler 1 mi düşünct lerımize biçim veriyor ve bizler buna bağlı olarak "doğayı anadilimizle belirlenen sınırlar dahilinde mi algılıyoruz?" Kaliforniya Üniversitesi emekli profesörlerinden Paul Kay, "Bu bir yere kadar doğru olabilır," diyor. Kay ve eski meslektaşı Brent Berlin (şimdi Georgia Üniversitesi'nde) VVhorf'un 'dilbilimsel görecelik' adıyla bilinen ve 35 yıldır süregelen ateşli bir tartışmanın merkezini oluşturuyorlar. Kay çalışmalarının kimileri tarafından dilbilimsel görecelik kuramını yerle bir etme yönünde bir girişim olarak değerlendirildiğine, oysa bunun kuramın yalnızca çok kısıtlı bir parçasını oluşturan renk için geçerli olduğuna dikkat çekiyor. Görecelik, denizcınin elinde olmadan gemi, sandal, ya da duba görürken, denizle hiçbir alıp vereceği olmayan bir kara sakininin salt tekne görmesi gibi, sıradan bir örnekle gözler önüne serilebilir. Ancak tarttşma, Whorf un kaleme aldığı ve 1956'da ölümünden sonra yayımlanan bir makalesinde olduğu gibi, insan eliyle üretilmiş kavramlardan doğal görüngülere kaydmldığında çıta hatırı sayılır ölçüde yükseltilmiş olur. G Kay, "Bu kişiler bir olasılıkla rengin algılanmasında keyfe keder dilbilimsel kategorilerin belirleyicı olduğundan yola çıkarak, bunun her şeyin algılanmasında da belirleyicı olması gerektiğini düşü'nmüş olmalılar," diyor. Kay ile Berlin 6()'lı yılların başlarında araştırma notlarını karşılaştırdıkları sırada renk terimcesine ulaştılar. Nevv York doğumlu, Nevv Orleans kultürüyle yetişmiş bir insanbilimci olan Kay 15 ay kaldığı Tahiti'den henüz dönmüştü. Oklahomalı dilbilimsel antropoloji uzmanı Berlin ile Kay çalışmalarım birlikte sürdürmeye başladılar. Amaçları temel renk sözcüklerinin, yani "maviyeşil" gibi basit terimlerle ifade edilemeyen ve belli bir nesneyle (söz gelimi, somon) özdeşleştirilemeyen sözcüklerin belli anlamlara oturtulmasıydı. Bunun için öğrencilerinden Kaliforniya Körfezi'ni tarayıp anadilleri farklı olan kişileri boya kataloglarındaki örneklere benzer standart renkler konusunda sınavdan geçirmelerini istediler. Kay ve Berlin daha sonraları başka araştırmacılarla da işbirliğine giderek 110 farklı dili örnek kapsamına aldılar. FARKLILIK GÖSTERİYOR Renkle ilintili sözcükler, öncelikle, büyükluk açısından farklılıklar gösteriyor: İngilizcede 11 temel sözcüğe karşılık. Rusça ve Macarcada 12, Yeni Gine'de konuşulan Dani dilinde ise yalnızca iki sözcük f s.mtF'" bulunuyor. Bu iki sözcükten biri siyah, yeşil, mavi ve öteki "soğuk" renkleri içine alırken, ikincisi beyaz, kırmızı, sarı ve öteki "sıcak" renkleri kapsıyor. Yalnızca üç sözcükten ibaret dillerde ise hemen hemen her zaman "siyahsoğuk", "beyazaçık" ve "kırmızısarısıcak" deyimlerine rastlanıyor. Dördüncü bir sözcüğe sahip diller de genellikle "siyahsoğuk" deyimini parçalayıp "yevi" sözcüğünü elde ediyorlar. Olasılıklar ağacında dallanma noktalarının olduğu ve kimi zaman bunlara çok kıt rastlandığı görülüyor. Yine de, dillerin renk sözcüklerini oluşturmalarına olanak tanıyan yöntem son derece kısıtlı. Bu da, anlamsal çeşitlilik açısından evrensel bir kısıtlamanın söz konusu olabileceğini ortaya koyuyor. aldıkları "Temel Renk Sözcükleri" adlı kitabın 1969'da yayımlanmasıyla birlikte araştırmacıların keşfettikleri dizgenin nörofızyolojinin evrensel bir özelliğini yansıttığı yönünde yıllar süren bir tartışma süreci de başlamış oldu. "Bunun sinirsel işlevin çok daha incelikli bir düzeniyle ilintili olması gerekçesiyle tartışmanın bir parçası oldum. Ancak şimdi bu görüşü destekleyen ya da çürüten fızyolojik bir kanıt bulunmadığı görülüyor," diyen Kay bu nedenle dillerin renk dağarcıklarım neden böyle oluşturdukları konusunda bilinemezci (agnostik) bir tavır sergiliyor. Renk görüşüyle ilgili olarak, 60'larda Berkeley ruhbilimcilerinden merhum Russell L. De Valois tarafından ortaya atılan bir model kırmızı, sarı, yeşil ve mavi kategorilerinin beyne kazınmış olduğunu öne sürüyor ve bu görüş herkesçe kabul görüyordu. Ne var ki, söz konusu model gözün "katıksız" renk olarak algıladığı frekanslar karışımını kestirmede, söz gelimi en kızıl görünen kırmızının neden azıcık bir mavi içerdiğini açıklamakta başarısız olunca, bu görüş de inandırıct olmaktan çıktı. Böylelikle, renk kategorilerinin dayandırıldığı fızyolojik temel de yok oldu. Daha yeni bir kuram renklerle ilgili sözcük dağarcığındaki evrenselliği renklerin dünya üzerindeki doğal dağılımına bağlıyor. İKİ TEMEL SORU Kay, algılanan dünyanın ne ölçüde insan yapımı olduğunun, görünüşe bakılırsa, renk sözcukleri "sayısındaki" farklılıklara açıklık getirdiğine dikkat çekiyor. Avcılık ve toplayıcılıkla geçinen insanlar çok daha az sayıda renk sözcüğüne gereksinim duyuyorlar, çünkü renkle ilgili verilerin doğal bir nesne ya da sahneyle ilgili can alıcı bilgiler sunduğuna çok ender tanık olunuyor. Sanayi toplumlarında renk sözcukleri bilgi açısından çok daha büyük getiriler sunuyor. Kay renklerin adlandırılmasında etkili olan çok daha incelikli unsurları araştırmayı tasarlıyor. Chicago Üniversitesi'nden Terry Regier ile birlikte renk sözcukleri sıstemlerindeki çeşitliliği incelemeyi ve elde edeceği sonuçları bir dizi ruhbilimsel modelden elde edilen kestirimlerle karşılaştırmayı amaçlıyor. Böylesi bir çalışmada tüm dünyada geçerli bilişsel bir kavram olan renk kavramına genel ruhbilimsel süreçler bağlamında bir açıklama getirilmesi hedefleniyor. Dilbilimsel görecelik renklerin ad DİLLER VE RENKLER Söz konusu makalesinde Whorf, "doğayı küçük parçalara ayırdığımızı ve bunları belli kavramlara oturtarak belli önemler atfettiğimizi, böylesi bir davranışın aynı dili konuşan insan topluluklarını bağlayan ve kuralları o dilin dizgeleriyle belirlenmiş olan bir sözleşmenin tarafları olmamızdan kaynaklandığını" öne sürüyor. Berlin ve Kay dünyanın en çok konuşulan dillerindeki renkle ilintili sözcükleri kalburdan geçirirlerken, dilbilimle ilgili birçok ders kitabında rengi "görecelik kavramının en can alıcı konusu" olarak değerlendiren ve VVhorfun söylediklerini iyice abartarak yansıtan görüşlere tepki gösteriyorlardı. Berlin ise bir süredir Güney Meksika'ya özgii bir Maya dilini incelemekteydi. YEŞİL VE MAVİ GRUP Araştırmacılar inceledikleri her iki dilde de renkle ilgili başlıca terimlerin, biri dışında, tümünün Ingilizcedekilerle aynı olduğuna ve farklı tek alanın da aynı biçimde farklılık gösterdiğine tanık oldular. Kay ve Berlin yeşil ile maviyi bir grupta toplayarak buna "yevi" adını verdiler. Birbirlerinden tepeden tırnağa farklı bu iki dilde renklere benzer adlar verilmesi, evrensel bir dil dizgesinin varlığına işaret eder gibiydi. 60'ların ortalarında Berkeley Kaliforniya Üniversitesi'nde bir araya gelen TEMEL RENK SÖZCÜKLERİ Kay ve Berlin'in ortaklaşa kaleme 904/6 17 Ttmmuz 2004
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle