01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TartışmaEditöre Mektup Dilin toplumsal önemi ve tıp dilinin Türkçeleştirilmesi Türkiye'de tıp alanında kullanılan dille ilgili sorunun çözülebilmesi için öncelikle toplumun bu sorunun varlığını kabul etmesi ve bilinçlenmesi gerekir. Özellikle tıp fakültelerindeki eğiticilerin bu konuda duyarlandırılmaları ve tıp biliminin ana dilde öğretilmesi gerekliliğini kabul etmeleri gerekir. il bireyin bilincini oluşturan, benliğini biçimlendiren; bilincin köklerine, bilinçaltının derinliklerine ulaşan insana ait başlıca işlevdir. Düşünce, us, bilgi, buluş ancak dille olanaklıdır. Dil insan için sadece basit bir yardımcı, bir iletişim aracı değil aynı zamanda düşüncenin vazgeçilmez ortağıdır. Belli bir toplumda yaşayan bireylerin duyguları, gözlemleri, buyruklan dille belirtilir, gerçekliğin kendine özgii bir görünüm alması dille sağlanır. Böylece her toplumun dili kendine özgii bir dünya görüşü yaratır. Aydınlanmanın en belirgin unsurlarından biri olan aklın buluşlarını, kültür değerlerini geniş yığınlara iletmek ve bilginin ışığı ile insanlığı aydınlatmak işlevi konuşulan, yazılan dil ile gerçekleşir. D "ümmet çağı" bir dönüm noktası oldu. din değişikliği beraberinde yeni bir kültür getirdi, Türk dilinde de değişikliklere yol açtı. Bu yeni dinin ve bu dine dayalı kültürün ürünleri kimi zaman bozuk bir Türkçe ile, kimi zamansa oldıığu gibi Arapça sözcüklerle dilimize girdi, çeviri yapanlar ArapFars kültürünün etkisinde kalarak pek çok yabancı sözcüğü Türkçe 'ye taşıdı, Arap harfleri kabul edildi. medrese eğitimi Arapça'ya dayandırıldı. Bu dönemde halk ise Arapça ve Farsça'dan, dolayısıyla bu kültürder. çok az etkilendi. Böylece Osmanlı toplumunda bir kültür ikilemi doğdu. 1800'lerle birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nda Batılılaşma hareketi başladı. Tanzimat, ekonomik olarak çözülmeye başlayan bir toplumun silkinme girişimi olarak ortaya çıkmışsa da, toplumsal ve siyasal yapıda köklü değişiklikler yapılamaması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandı. Bu süreçte Fransızca bilen, Fransız kültürü ile yoğrulan bir aydın kesim oluşmaya başladı. Önce Arapça ve Farsça'dan etkilenen dilimiz, bu kez de Fransızca'nın saldırısına uğradı. Bu dönemde Fransızca'nın kuralları Osmanlıca'ya uygulanarak yenileşme adına bozuk sözcüklerden oluşan yapnıa bir dil oluşturuldu. Bu özellikleri nedeniyle dil uygarlığın ve kültürün en güçlii taşıyıcısıdır. Bilgileri aktarırken kullanılan dil ne kadar anlaşılır ise bunların toplumun tiim bireyleri tarafından kavranması o kadar kolay ve doğru olur. Kültür değerlerinin herkese ulaşması gerektiği ilkesi ulusal dillerin kültür dili olmasını da zorunlu kılmıştır. Bir ulusun özellikleri en iyi dilinde kavranır. Bunun içindir ki bir ulusu yok etmenin en kestirme ve en etkin yolu o ulusun dilini ortadan kaldırmaktır. Yeryüzünde konuşulan binlerce dil ister büyük yığınlar, isterse sadece küçük bir topluluk tarafından konuşulsun yüzyıllar boyunca oluşmuş değerleri aktararı tarihsel bir kalıt, sürekli değişen, kullanıldıkça dönüşen, konuşuldukça gelişen. yetkinleşen devingen bir oluşumdur. Bu anlamda aslında dünyada "an dil" yoktur. Her dil başka dillerle karışarak, etkileşerek yaşamını sürdürür. Ancak, ne zaman ki "yabancı dil etkisi" bir anadiliıı sözcük dağarcığında büyük yer tutar ve onu biçimlendirmeye başlarsa o dil ortadan kalkar. türetildi. Dil devrimi öncesinde yazın dilinde ancak %35 olan Türkçe kullanım oranı, %60'a kadar yükseldi. Dil devrimi ile gerçekleştirilen bu yenilenme hareketi toplumun tüm katmanlarına götürülmeye çalışıldı. Halk Evleri kuruldu, lıalkın eğitim, kültür ve bilinç düzeyinin yükseltilmesi için uğraş verildi, yıllardır var olan halk aydın uçurumunun kapatılması hedeflendi. Türkçe'nin bilim ve sanat dilinin yanı sıra gündelik dilde ve yaşamın her alanında kullanılması, bir kültür dili olması sağlandı. üniversiteler arasında özel okullar hızla çoğaldı. 199O'lı yılların başmda etkisi belirgin olarak hissedilen ve ekonomik, sosyal ve kültürel boyutta eşitsizliğin azaldığı bir dünya yaratacağı öne sürülen küreselleşme, bir kültür dayatması olarak karşımıza çıktı. BİLİM DİLİ Cünümüzde siyasal, kültürel ve bilimsel anlamda tek boyutlu bir dünya hedeflenmektedir. Evrensele yaklaşım olarak tanımlanan bu değişim aslında tam anlamıyla bir kimlik kaybıdır. Son yirmi yıldır ğiderek yaygınlaşan toplumlarm ulusal özelliklerinin yok ediliş sürecinin bir parçası olarak, tek tip ya da birbirine karışmış bir kaç dilden oluşan bozuk bir bilim dili oluştu. Bilim dilinin toplumda yaşayan insanlara yabancı bir dile dönüşmesi esas amacı insan olan bir uğraşı egemenlerin gücü ve çıkarını ön plana getiren bir unsur haline dönüştürmektedir. Gelişmiş ülkelerde bulunan yenilikler hızlı iletişim araçlarıyla yabancı dilden öğrenilmekte, Türkçe karşılığı hiç aranmadan bilim diline girmektedir. Bilim adına verilen uğraşlar gelişmiş ülkelerde yapılanı yakalaınanın ötesine geçemiyor. Ayrıca bilim dili sadece aydınlar, bilim adamları gibi bazı ayrıcalıklı kişilerin anlayabileceği bir dil haline geliyor DİLE ASKERÎ DARBE İkinci Dünya Savaşı ile süper güç konumuna gelen ABD, dili ve kültürü ile Türk toplumunu etkilemeye başladı. Bu dönemde ABD ile sıkı ilişkiler kuruldu, yabancı krediye dayalı bir kalkınma modeli benimsendi. Bilim, teknoloji ve sanattaki ilerlemeler sonucunda oluşan yapıtlardaki terimler Türkçe karşılıkları olsa bile olduğu gibi İngilizce sözcükler olarak Türkçe'ye girmeye başladı. Türkçe kelime türetme çabası giderek unutuldu, yarı İngilizce yarı Türkçe konuşmak bir moda haline geldi. Bunu takip eden 1980 askeri darbe sürecinde Türkiye bir yıkım daha yaşadı. yasaklamalar ile tehlikeli sözcükler olarak tanımlanan 500 kadar Türkçe sözcük kullanımdan kaldırıldı, Türk Dil Kurumu tasfiye edildi. Bu dönemde "yabancı dilde eğitim" yasallaşlı. 1980 darbesi Özal dönemine zemin hazırladı. çok fazla sayıda İngilizce sözcıiğün yer aldığı çarpık, yoz, bozuk bir dil kullanılmaya başlandı: toplumda özensiz, özenti, yapay bir dil, döııeminin tanımıyla "Özal Türkçesi" yaratıldı. Sadece dilimiz yozlaşmadı, "para" her türlü değerin üstüne getirilerek bir kültür yozlaşması oluşturuldu. Bu süreçte eğitimde de özelleştirmeler gerçekleştirildi, ilkorta öğretim ve KÜLTÜRÜN ULUSALLAŞMASI Osmanlı İmparatorluğunun çöküşü ve Kurtuluş Savaşı'nın gerçekleştirilmesiyle kurulan Türkiye Cuınhuriyeti yepyeni bir dönemi getirdi. Arka arkaya gerçekleştirilen Atatürk Devrimlerindeki temel prensip, ulusalcılık anlayışıyla çağdaş uygarlık düzeyine yükselmektir. Dil devrimi ile Arap harfleri, Arapça ve Farsça eğitim kaldırıldı, Türkçe'nin geliştirilmesi ve bağımsızlığa kavuştııruluıası yanı sıra Türk kültürünün ulusallaşması amaçlandı. Bu dönemde yabancı dillerde yazılmış tarih, bilim, sanat ve edebiyat yapıtları, Batı klasikleri Türkçeleştirildi. Bunun yanı sıra dilimizin arındırılması için çahşmalar başlatıldı, terim komisyonları kurularak, yabancı kaynaklı sözcüklerin yerine yeni Türkçe sözcükler TIP DİLİ Türkiye'de paralı ilk, orta ve yüksek öğretimin olması, yabancı dilde eğitim veren okıılların hatta üniversitelerin olması, bazı fakültelerin öğretim üyeliğine yükseltilme şartları içıııde "yurtdışı deneyimi gibi" bazı ilkelerin konulnıası sonucunda bu seçkin insanların bir araya gelmesi kolaylaşıyor. Oluşan bu üst kültür grubu benzer özellikler taşıyan öğrenciler yetiştirme amacını gütmektedir. Tıp, tam ortasında insanın ve toplu TÜRKÇE TARİHSEL SÜREÇ Bugünkü Türkiye Türkçesinin kökeni yüzyıllar öncesine ulaşır. Türkler kavimler çağında kendi benliklerini büyük ölçüde korudu, yabancı etkilerden uzak kaldı. Türklerin X. yüzyılda toplu halde İslamiyet'i kabulü ile başlayan 898/20 5 Haziran 2004
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle