24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Beyin Araştırmaları runu çöznıek içın ıkincı bır tabu yarattılar. Aşiretin içinde çiftleşme yasağı ya da tabu.su. Bu noktadan sonra sadece diğer aşiretlere mensup olanlarla eşleşmeleri uygun görüldü. İşte Fıeud'un Totem ve Tabu adlı yapıtında ölümsüzleştirdiği spekülasyon ya da senaryo. Bugün bile, bazı ortamlarda Freud kultleşmış gibıdir. Hakkında yazılan yazılar, kitaplar, tartışmalar, onu XX. yüzyılın eıı büyük bilimcilerindeıı biri yapmıştır. IMI radikal Freud karşıtları bile, her keresinde Freud'dan söz etmek zorunda kalırlar. Ama Freud kuramı hakkında ciddi eleştırıler de vardır. Aslında bir depresyon ilacı olan Prozac, adının yayılmasıyla "Prozac Toplumu" söylemini ortaya koymuştur. Tedavi ilaçla kolay olduğuna göre, yıllarca sürecek psikoterapi seanslarına gerek kalmış mıdır? Karşı argümanlar da hazırdır; psikoterapi yerine ilaç tedavisini önerenler, sigorta şirketleridir; çünku oıılar sonuçta ticari kurumlardır ve amaçları para kazanmaktır. Ayrıca ilaçlar hastalığı tedavi etmez, sadece üstünü örter. Jonathan Lear, hiçbir düşünürün, yaratıcılığı ve hayal gücünü Freud'dan daha demokratik olarak görmediğini söyler. Freud'dan sonra yaratıcılık, artık tanrısal ilham alanların ya da birkaç çok iyi şairin tekelinde olmaktan çıkmıştır. Psikanalitik açıdan herkes şair gibidir; herkes rüyasında metaforlar kullanır ve mizle şekıllenır. 2) NEDENSELLİK Mİ, TELEOLOJİMt? Teleoloji (ereksellik), başlangıçtan belli bir sonuca yönelme amacıyla varolma durumudur. Freud inanıyordu kı davranışımız geleceğe ilişkin amaçlarımızla değıl geçmiş nedenlerle şekillenır. Biz kendı belırledığımiz bir amaca doğru haruket etmekte değiliz. aksine çaresizce Eros ve ölünı içgüdüsü arasındaki çatış manın içine sıkışmışızdır. 3) BİLİNÇ Mt, BİLİNÇDIŞI MI? Freud'un psıkolojısı bilinçdışı ınotivasyonun tarafını tutar. Freud inanırdı ki dil sürçmelerinden dinsel tecrübelere kadar her şey, cinsel ya da saldırgan içgüdülerimizi tatmin etme arzusundan kaynaklanır. üavranışlarımızdan haberdarızdır, fakat bu davranışların altında yatan motivasyonlar bilınçaltımızda gizlidir ve böylece motivasyonlarımız çoğu zaman gerçekte biziın olduklarım düşündüğümüz şeyler değildir. 4) BİYOLOJl Ml, KÜLTÛR MÜ? Tıp eğitimı almış birı olarak Freud, insan kişiliğıni biyolojık bir bakış açısından görme eğilimindeydi. Sık sık prehıstorik sosyal ünitelerin sonuçlarından ve ardıllarından bahsetse de, argümanının temelinde yatan bu erken toplumlardakı gelenek ve göreneklerin evrim yoluyla şu anki biyolojik gelişimimizi etkilediğidir. Bilinçdışı, fantezi ve Freud çalışma odasında, psikolerapide kullandığı iinlii dlvanı da yine bu odada bulunuyordu Bu hastalar, insanlığın tümünü temsil etmez. Çoğunlukla orta ve üst sınıflardan gelmiş olanlardır ve bu sınıfları temsil ederler. Freud'u eleştiren bilim adamları arasında Marie Balmary, Hannah Lerman, Jeffey Masson, ve Paul Vitz anılmalıdır. Bu bilim insanları, Freud'u erkek egemen bir teori yarattığı için de eleştirirler ve Freud'un, kişisel eğilim, tecrübe ve görüşlerinden doğan taraflılığının teorilerine damgasını vurduğunu düşünürler. Freud'un bilimsel olmadığını belirtirler ve kendi bilinçdışı arzularından etkilendiğini varsayarlar. Feist, bu arada Freud'un teorisinin ne kadar kullanılabilir ve yararlı olduğunu birtakım standartlar kullanarak saptamaya çalışır: problemler, doğrudan gözlem sınırlarının ötesinde kalan hipotetik kavramlar geliştiren, bilinçdışının varlığını öne süren bütün psikolojik teorilerde de vardır. İd, ego ve süperego gibi kavramlar ya da bilinçdışı, sadece bir varsayımdır ve doğrudan doğrulanamaz. III. Günlük hayatta karşımıza çıkan problemlerin çözümü için rehberlik yapar mı? Psikanaliz, kapsamlı olduğundan ve geniş bir yelpazede gözlemi duzenleme yetisine sahip olduğundan, uygulayanlar için genelde kullanışlı bir teoridir. Örneğin, psikanalitik oryantasyonlu bir terapist, günlük sorunlara çözüm bulurken, Freudçu teorinin sunduğu özgün ve kapsamlı rehberlikten faydalanabilır. Psikoterapi, bu kriter karşısında da yüksek not alır: Bir bakıma, bilimsellik ile uygulanabilirlik ve yararlılık aynı şey değildir. IV. Kendi içinde tutarlılık var mıdır? Teori genel olarak kendi içinde tutarlıdır; fakat bilimsel terimler, bilimsel bir dikkatle kullanılmamıştır. Freud, 40 yılı aşkın bir süre boyunca yazmıştır ve bu süre içinde bazı kavramların anlamını kendisi değiştirmıştir. Bu terımleri işlevsel olarak tanıınlanıamıştır. Yani özgün işlevler ve davranışlar açısından açıklamamıştır. Araştırmacılar, psikanalitik terimleri kendileri tam olarak tanımlamalıdırlar, fakat bu da kaosa neden olur, çünkü her araştırmacı aynı terimi farklı şekilde tanımlar. .W^wîV^«*Ç4'S ğıınun kaynağı sosyal değil biyolojiktir. Başka deyişle söylersek, hangi toplumda yaşarsan yaşa, bilinçdışı dürtülerimiz aynıdır; cinsellik ve saldırganlık. NE ÖLÇÜDE KULLANILABİLİR? I. Psikanaliz, birtakım bilgileri, anlam taşıyan bir çerçeveye oturtmak üzere organize edebilir mi? Freud'un kişilik teorisi, gözlemleri organize edebilme yeteneği ile dikkati çeker. Bır ınsanın davranışı ile ilgili hemen her şey mantıklı bir şekilde psikanalitik bir çerçeveye oturtulabilir. Fakat bu çerçeve, o kadar gevşek ve o kadar nereye çeksen oraya giden bir çerçevedir ki görünüşte birbirı ile çelişen pek çok veri bu çerçevenm sınırları içinde aynı anda varolabilir. Yine de psikanaliz yararlı bir teoridir, çünkü bilgileri düzenler ve davranışların nedenini açıklar. En şaşırtıcı "niçin" sorularına bile, psikanaliz, diğer kışilik kuramlarından daha tatmin edici cevaplar verebilir. Kimse Freud'un yanıtlarını kabul etmek zorunda değildir. Fakat bu yanıtlar, Freud'un temel varsayımlarının mantıksal uzantılarıdır. Psikanaliz, "niye ödipus kompleksi bdyle gelişir?" ya da "niye latans dönemı vardır?" gibi zorlayıcı sorulara bile mantıklı yanıtlar sunabilir. II. Tarif edilebilir bir araşbrma ve test edilebilir bir hipotez sunar mı? Bu standarda göre de Freud'un teorisi yüksek puan alır, fakat aynı zamanda özellikle test edilebilir hipotezler konusunda pek çok sorun ortaya çıkar. Bu herkes yaşam sürecinde sembolik anlanılar yaratır. Biliınsellik ve kullanılabilirlik açısından Feist'in sözlerine kulak verelim: 1) DETERMtNtZM Mİ, ÖZGÜR SEÇtM Mİ? Freud'un insan doğasına yaklaşımı, deterministtir, çünkü davranışların, şıı anki amaçlardan ziyade geçmiş olaylar tarafından şekillendirildiğine ınanır. Şimdikı davranışlarımız üstünde hıç kontrolümüz yoktur ya da çok az kontrolümüz vardır. Çünkü insanlar, yok edici memnuniyet için sömüren vahşi yaratıklardır. Davranışlarımız, şu anki bilincimizin ötesine geçen bilinçdışı isteklerı 5) EŞSİZLİK, (BlRİGİKLİK) Mİ, BENZERLİK Mİ? Bu konuda psikanalitik teori, orta yolu seçer. Evrimsel geçmişimiz, insanlar arasında büyük benzerliklere neden olur. Fakat bır yandan da bıreysel tecrubelerimiz, özellikle erken çocuklukta yer alan tecrübelerimiz, bizi biricik bir bıçimde şekillendirir ve kişilikler arası farklılığa neden olur. Sonuçta, Feist'e göre, Freud kendini temelde bir bilim insanı olarak görse de, onun teorilerinı oluşturan metotlar bugün kendı zamanına özgü, yani evrensel olarak açıklannıamış, demode kalmıştır ve bilimsel değildir. Deneysel araştırmaya değil, öznel gözlemlere dayanır. Freud, bu gözlemleri kendisi hakkında ve klinik hastaları hakkında yapmıştır. SONUÇ Biyolojik psikiyatri, bugün ruhsal bozuklukların tedavisinde çok önemli düzeye ulaşmış, etkinliği kanıtlanmış ilaçlar geliştirmıştir. Gene de ilaç etkinliği araştırmaları, psikoterapi ile birlikte uygulandığında etkinliğin ikiye katlandığını göstermiştir. Bu açıdan bakıldığında, biyolojik ve dinamik psikiyatri birbirinin alternatifı değil, tamamlayıcısıdır. (*)Prof. Dr. www.celikkol.org 898/11 5 Haziran 2004
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle