Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
jnce süsilesi çıkınazında bııakmak oldugu 3nucuna vardı. Bu çıkmazdan sıyrüabilmeiri ıçın beyinlerınin çok daha yaygın bir oyut kazanması gerekır kı, bu da zaman acaktır Deneklerın çoğu, dogal olarak, ilrnecelerin çozümüne yönelık ilk girışimırinde ve hemen ardından gerçekleştirüen inci girişimde başarısız oldular. GelgeleTI, on beş dakikalık bir aradan sonra bilıecelerın yaklaşık üçte birini çozen denek• aradakı süre uzadıkça gıderek daha bar irılı oldular. Bu durum sezgisel algılamanın elektksel etkinlikler agındakı bir genışlemenin >nucu oldugu goruşüne tıpatıp uyuyor. Bende kurulan baglantüar zamanla yogunlaırak insanı yanıltacak yaklaşımlarm ortam kalkmasına ve ötekı olası çozumlerin jndeme gelmesıne olanak tanıyor. Ne var , beynı eldeki soruna odaklayarak ve sü>lcli bunu duşünerek çozümün "maya tutlasına" izin vermek en dogru yol mu? Smith'in araştırmasında aradaki sure Dvunca sorun üzerınde kafa yormayı surjren deneklerın çözum getirmede başka mulara odaklanan deneklerden pek farklı madıkları ortaya çıktı. Ancak Smith'e gö\ örnegin Mars nasıl araştırılır gibi, çözüu belirsiz olan ve çozum getırmeye çalıın kişiyı uygunsuz yaklaşımlara surükleîn kımı sorunlar vardır ki, en iyisi bunların uzerinde çok fazla duşunmemektır. Bu tur sorunlar karşısında kişi uygun olmayan yaklaşımı unutmaya, dahası göz ardı etmeye çalışmalıdır. Hiç kuşkusuz, dingın ve tek bir yere odaklanmamış bir beyin etraflıca düşunebilme açısından hiç de kotü sayümaz. En azından EEG ölçümleri öyle oldugunu ortaya koyuyor. Maıne Unıversitesi'nden Colin Martindale deneklerinden, söz gelimi, es kı bir gazeteden nasıl yararlanırsınız, turunde sorulara sıradışı yanıtlar vermelerıru ıstediginde, yarıtıcı gucu kanıtlanmış beyınlerde, aynı şeyi yapmaya ugraşan ve yaratıcı güçten yoksun beyinlere kıyasla, daha az bir etkinlik oldugu göruldü. Ne var kı, sonunda bu deney ve gozlemler sezgiyle ilgüi Ud temel görüşun yerleşmesi açısından yetersiz kalıyor. Ne Smith, ne de Schooler deneklerde gözlemledikleri sezgisel duşuncenin salt büinç dışı ussal bir ışlemin ürunü oldugunu kanıtlayabiliyor. Şımdiye dek sozü edilen araştırmalarm hiçbıri de beynın bilinçsiz bir biçimde bılgiyi emıp "gizli" bir bilgi deposu oluşrurdugu yonunde bir kanıt getırmıyor. Dolaylı ögrenme olarak bilınen bir şeyin araştırümasınm sezginin gerçekte var olup olmadıgı sorusuna bir yanıt getirümesinde böylesine onemlı bir rol oynaması işte bu yüzdendir. Noropsıkolojı uzmanlarının büyuk bir bolumu bısiklete bınmesını ya da piyano çalmasıru ogrerurken beynın bilinçsiz olarak kasların eşgüdümü ve zamanlamayla ilgüi ve sözel olmayan bılgüeri bir yere topladıgı konusunda bırleşiyor, Ancak başka türde bılgilerın "dolaylı, ya da üstü örrülü bir biçimde" beyinde saklanıp saklanmadıgı konusu otuz yıldır tartışılıyor. Yıllardır bilinçsiz ögrenme konusundakı kanıtların çogu anlamsal (semantik) işlem deneylerı adı verılen, deneklere bilinçaltıyla algılanan sozcük ve göruntülerin sunuldugu ve ardından uygulanan deneylerle bunların davranışlannı etküeyip etkilemedıgının ogrenümeye çalışüdıgı bir yöntem sonucunda elde edılıyordu.Gelgelelim, 80'li yıllarda bilinçsiz ögrenmenın daha az yapay bir rolu oldugunu ortaya koyan yeni deneyler geliştirildi. Şimdi Reading Unıversıtesı'nde olan Dianne Berry ve Oxford Unıversitesi'nden Donald Broadbent deneklerinden bılgısayar aracılıgıyla oluşturulan "hayaü" bir şeker fabrikasının verimıni denetlemelerinı ıstedüer. Fabrikanın verimliligıyle ügüi degerler yalnızca o anki girdi degerlerine karşı duyarlı olmakla kalmıyor, daha önceld verim degerleri ve işgucu boyutuna karşı da duyarhk taşıyordu, Ne var ki, denekler bu karmaşık kurala kulak asmayıp tüm ümitlerini deneme ve yanılgıya bagladılar Alıştırmalar deneklerın başarı oranını etküemekle birlikte, fabrikanın nasıl işledigıyle ügüı sorulara yanıt getirmelerine pek yardımcı olamadı Tam tersine, örnegin, girdilerdekı kımı degişimlerın sıstemi nasıl etküeyecegini gostererek, denekleri yönlendırmek, onlann sorulan daha kolay yanıtlamalarına yardımcı olmakla birlikte, başan durumlannda bir gelışmeye neden olmuyordu. Berry deneklerin bilip uyguladıkları yontemlerı çogunlukla kendı bilinçleri olmaksızın ogrenıp uyguladıklan sonucuna vanyordu. Berry'nin araştırmasını başka araştırmalar izledi. Ancak kolay kolay ikna olmayan kimi bilim adamları büınçdışı ogrenmenin varlıgı konusuna kuşkuyla yaklaşmayı gunumuzde de surduruyorlar. Deneklerin yararlandıkları kuralların ayırdında olmadıklannı nasıl kanıtlarsınız, sorusunu gündeme getıren bu büim adamları oğrenılen şeyin açıklanamaması nedeniyle bılınçdışı ögrenme gibı bir kavrama sıgınmanın ancak işin kolayına kaçmak olacagını savunuyorlar, leri" ezberlediklerı yonunde. Ancak Londra College Unıversity ruhbüım uzmaru David Schanks, "Eger insanlar yalnızca kımı örneklerı ezberlemekle kalıyorlarsa, o zaman ornekle ilgili bilginin tümuyle bilıncinde olmalarına karşın, kuralı sözel olarak ıfade etmeleri olanaksız olurdu," dıyor ve bılınçdışı ögrenmeyle ilgili araşürmalann çogunda bu ıkisı arasında bir ayırım yapılamamasının buyuk bir eksiklık olduguna dikkat çekiyor. Şeker fabrıkasıyla ilgili araştırmayı yenıden uygulayan Sussex Unıversıtesı'nden Zoltan Dienes uı elde ettıgı bulgular da Schanks'm bu goruşunu desteklıyor. Dienes şans eserı başarılı olan kişilerın yenı baglantılan da benimsemekle birlikte, eskı baglantılarda daha başanlı olduklarını gordu. Bir başka deyışle, denekler yanhşlanndan ogrenmedıkleri gıbı, yenı durumlara göre genelleştırüebilecek herhangı bir kuralı da öğıenemiyorlardı. Ne var ki, kimi oteki bulgulara boylesı bir açıklama getırmek konuyu biraz abartmak olur. Ornegın, Tulsa Unıversitesi'nden Pawel Levvicki deneklerını bu" bılgisayar ekraru onune oturtarak onlardan ekranın hangı çeyrek diliırıirıde belırli bir sayı oldugunu olabüdıgınce hızlı bir biçimde beürleyip bir dügmeye basmalarmı istedi. Her bir denemenın sonucu rastlantısal gıbi gorunse de, her yedı denemeiik dızıde yedinci denemenin sonucu daha onceki altı denemedekı sayının konumundan kestırüebüiyordu. Bir başka deyışle, gorunrnez bırkural geçerlıydı, ama deneklerın bu kuraldan yararlanabümeleri içm daha onceki her bir denemede sayının hangı düımde oldugunu deneklerine kaydetmelerı gerekıyordu, Sonuçlar deneklerin tam da bunu yaptıklarını gözler onune serıyordu. Yedınci denemede denekler oncekılerden çok daha hızlı tepkı gostermışlerdi. Ancak Levvıcki onlara bir dızge oldugunu söyleyıp, bu dizgenin dizüişmı araştırmalan ıçın uzunca bir süre tanımasına ve ozendırıcı öduller önermesine karşın, deneklerden huçbırı dızgenin yakıruna büe ulaşamadı. Deneyin soyut ve karmaşık yapısı orneklerden ögrenme olasılıgıru da ortadan kaldırmış gibiydi. Evrimsel strateji "Alt anlak" adı verılen egüımm gıderek geçerlik kazandıguıa uıanan Brıstol Universıtesı ruhbılım uzmanlarından Guy Claxton enıkonu duşunmeye dayalı bir yaklaşımın ansızın gelen bu esiıı kaynagından daha etkıli oldugunu savunuyor. Claxton sezginin sorun çozmede bellı bir boşlugun giderilmesi için geliştırilen evrimsel bir strateji olduguna ve toplumlarm, en azından Batılı toplumlarm, bunu goz ardı ettiklerirıe ınanıyor. Schooler ve benzerı bilim adamları tarafından gundeme getırılen akıllı büınçdışı goruşunu savunan Claxton çocukların okıüda sorunlar uzerinde etraflıca duşunmeye yureklendırılmelerı durumunda çok daha başarüı olacaklarını öne sürüyor ve "Beyninizin yumuşamasına ve ilgisiz oldugunu duşundugunuz başka etküerın boyne girmesüıe izin verirseniz, beyninize bellı baglantıları kurma olanagını tanırsınız," diYazının devamı 21. sayfadc 619/13 Sezdirmeden Araştırmacıların çogu beynin sızin (bilinçli benliginızin) unuttugu şeyleri anımsayabildigı goruşüne sıcak bakıyor. Bellek yitimine ugrayanlar uzerinde yapüan araştırmalar sayesinde de, çok kişi büıncın unuttugu bir arııyı beynin anımsadıgına ve davranışı dolaylı olarak etkilediğıne inanıyor lyı de, beyin acaba kişinin hiç mi hiç ayırdında olmadıgı şeyleri ögrenebiliyor mu? Eger ögrenebiliyorsa, sezdirmeden ogrendıgi bilgıler ne tür bilgiler? Diğer bir eleştiri Bir başka eleştiri de, deneklerin gerçekte kurallan ogrenmedıkleri, bunun yerine yalnızca belli baglantıları ya da "örnek