Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K ISA K ISA EĞ İ T İ M Yönlenmiş elektron ışını Bir kongrenin düşündürdükleri Sorgulamayan bir eğitim sistemi Doç. Dr. Mİne Anğ Kuçtiker istanbul Universitesi Fen F. Blyoloji Bolumu Ezbere, ıtaate, taklıde dayalı, ne sentezcı ne analızcı, ama her zaman kafaları 'bır şeylerle" doldurmayı hedefleyen, bırey olabılmeyı değıl, kul yaratmayı öngören çarpık eğıtım sıstemımızın sonuçlarından, bugun "araştırmacı" kımlığıyle unıversıtelerımızde "bılım" yapan ve oğren cı "yetıştıren" hepımızın, az ya da çok, payını aldığı da acı bır qerçek Eğıtımın her aşamasır.a has bırıncıl hedefı bılgı yuklemek değıl, duşunen, bılgı ve fıkır ureten, olaylar arasında bağlantılar kurabılen ve aktarabılen, objektıf, özgur kafalı ınsanlar yetıştırmektır Bu hedefın esasına orta eğıtimde ulaşabılmış olmak gerekmektedır Universlte de ise artık boylesı bır kışıselsosyal gelışımını tamamlamış olduğu varsayılan öğrencıler soz konusudur Işte bu öğrencılerle unıversıtede eğıtım, daha doğru bır deyışle öğretım, artık farklı boyutlardadır ve unıversıte kavramını "yuksek okul" veya "orta eğıtımden" farklı kılan da bu boyutlarıdır Gerçek anlamına uygun bır bıçımde varhğını surduren "unıversıte"de edılgın bır Öğrencı kıtlesının yerıne, oğrencıöğretım uyesı etkıleşımınden etkın olarak yerını belırlemış öğrencıler söz konusudur Unıversıtede, oğrencı, amacı ve ısteğı doğrultusunda okumayı seçtığı dalda artık yarı oğrencı yarı da kısa bır gelecekte o dalın uygulayıcısı olarak bulunmakta ve öğretıcılerın meslektaşı olmak sıfatını da taşımaktadır öğrencı bu doğrultuda, salt öğretıcının anlattıklarını dınleyen ve yazan bır seyırcı değıldır Bılım dalına, geleceğıne ılışkın somut taleplerı olan, somut düşüncelerı olan ve bunları dıle getıren, öğrenım programında ele alınan konulan, yerı geldıkçe bızzat araştıran, kaynak kullanabılen, bılgı uretımıne katılan, bılgının kaynağına ılışkın de sorular ve yanıtlar arayan, yalnız "ne" değıl ama her zaman "nasıl" ve "neden" sorulannı soran ve böylelıkle öğretıme etkın bır bıçımde katılan kışıdır Bu kımlığıyle öğrencı, öğretıcı ıle olan karşılıklı ılışkısınde oğretıcıyı de sureklı ayakta ve eylem ıçınde tutar, ılerletır, atalete ket vurur Ünıversite öğretım uyesı de konusunu lyı bılen ama asla bıldığıyle yetınmeyen, süreklı araştıran, öğrenen ve bu sureçlerın sonuçlarını bilimsel yayınlarında, konferanslarında ve derslerınde başkalarına aktaran kışıdır öğretim üyesi ve bilgi öğretım üyesı ıçın bılgının, öğrenmenın ve araştırmanın sonu yoktur Bu sonsuzluk ıçın harcadığı çaba onun varlık nedenıdır Öğretım uyesı salt okuyarak edındığı bılgılerı ders konusu yapan kışı değıldır ve onu orta öğretım öğretıcılerınden farklı kılan da bu özellıktır Unıversıte oğretım uyesının her dersı bır "konferanstır" ve o bu konferanslarında okuduklarını, yanı başkalarına aıt bılgılerı, kendı araştırmalarından urettığı bılgılerle kaynaştırıp, karşılaştırıp, tartışarak, sorgulayarak öğrencıye aktarır Oysa ulkemızdekı durum bunun çok gerısınde ve gıderek bunun tam aksı nıtelıktedır Oğrencılerın buyuk bır çoğunluğu, ulkemızdekı çarpık eğıtım sıstemının ve sınav sıstemının bırer kurbanı olarak, hasbelkader puanları gereğı, ıstemedıklerı ve hatta bazen ılgı alanını bıle bılmedıklerı bolumlere gelmış bulunmaktadırlar Bız öğretım uyelerı arasında ortak çalışma temelıne dayalı gerçek bir bllgl aktarımı yoktur Böylelıkle en etkın ve onemlı "ozerk denetım" mekanızmasına, yanı kendı kendımızı ve bırbırımızı objektıf, bilimsel krıterler doğrultusunda denetleme olanağına baştan zıncır vurulmuştur Boylesı bır mekanızmanın ışlerlığının olmadığı bır duzende başka denetım kurumlarının ışlevı ıse bir aldatmaca olarak kalmaktadır Bu kargaşada, hıçbır şey yapmayıp bunun farkında bıle olmayanlar veya bunu açıkça ıtıraf etmeyı "durustluk" olarak nıtelendırenler, lıse deneylerı duzeyınde yaptıkları çalışmaları bu gevşek orgulu ortamda 'bilimsel, akademık" olarak satışa sunanlar ve gerçekten harcadıkları çabalar ıle bır köşeye sıkışan bır avuç ınsan hıçbır şeyı konuşmadan yaşayıp gıtmektedırler Boylesı durağan ve suskun bır ortamda savaşım vermeye çalışan cesur azınlığın yanında yer alıyor gözuken bır başka ınsan tıpı ıse bilimsel araştırmalarla haklı un kazanmanın yorucu ve zor, ama şereflı yoluna seçenek olarak, kolay un kazanmanın peşınde olmayı yeğleyen, buyük ışler yapıyor edalarıyla kuçuk çıkarlar ıçın yaşayanlardır Çozum ıçın tek yol hepımızın sılkınmesı, önce kendınden Daşlayarak gerçekçı ve durust bır bıçımde sorunları ve durumları sorgulaması, hep bırlıkte açıkça, bilimsel özune sadık kalarak, kışısel çıkarları ve duyguları bır yana bırakarak, çıfte standartlardan vazgeçmeyı öğrenerek yenıden yapılanmasıdır Bu amaç ıçın temel prensıbımiz, kafalarımızı değıştırebılmeyı ve kendımızı oğretım uyelığınden de önce, akıl ve bılım çağına yaraşır bır bıçımde, yaşamı bır butun olarak kavrayabılen, "ınsan" oluşumuzun ve bunun ayrıcalığının bılıncınde olan bırer "aydın" kılmaya çalışmak olmalıdır Elektrot yardımıyla (1) elektronlar galyum arsenıt katmanı ıçıne en/ekte edıldıkten sonra mercekte (L) odaklanıyor ve üç bölgede (C1, C2, C3) toplanıyor Uluslararası kongrelerde yabancı bilim adamlarının nasıl kıyasıya sorguladıklarını ve böyle öğrendiklerini görüyoruz. Peki biz niçin böyle değiliz? Bilimsel geleneğin yoksulluğu ve yokluğu nereden kaynaklanıyor? (Internatıonal Organızatıon for Mycoplasmology)un her ıkı yılda bır toplanan kongrelerınden sekızıncısının, 812 Temmuz 1990 tarıhlerınde, Turk Mıkrobıyolojısı Cemıyetı tarafından Istanbul'da duzenlenmesı çok sevındırıcı bır olaydı Kongreye, başta Amerıkan, Japonya, Fransa, Almanya, Ingıltere olmak uzere dunyanın beş kıtasındakı hemen her ülkeden 250 yabancı ve 50 Türk araştırmacı katıldı lOM'un ve dolayısıyla bu kongrenin konusu olan Mycoplasma cınsı mıkroorganızmalar, ınsanda, hayvanlarda ve bıtkılerde çok çeşıtlı hastalıklara neden olmaları, ayrıca, bılınen dığer bakterılerden farklı hucre ve genetık yapıları nedenıyle, molekuler bıyolojı, genetık, sıtolojı dallarında yapılan çalışmalar ıçın de lyı bır model sıstem olmalarına bağlı olarak önemlı ve ılgınç bakterılerdır Bu kongrenin belkı de en buyuk ozellığı, çalışmalarında bu bakterıyı obje olarak seçmış olan bu araştırmacıların, mıkrobıyolojı, ımmunolojı, bıyokımya, sıtolojı, molekul bıyolojı, genetık, membran bıyolojısı ve fızyolojı, veterıner hekımlık, pedıatrı, urolojı, jınekolojı, pnömolojı, romatolojı, botanık, zıraat gıbı çok farklı bılım dallarının uzmanları oluşlarıydı Ne zaman bır u'uslararası kongreyı ızlesem ya da Batılı araştırmacıların çalışmalarına ve aralarındakı, kıyasıya sorgulamaya, sormaya ve ögrenmeye dayalı, bilimsel alışverışe tanık olsam hep aynı duyguyla ıçım daralır Neden blz böyle değiliz, eksiğımız ve yanlışımız nedlr, ülkemlzdekl bilimsel geleneğin yoksulluğu ve yokluğu nasıl blr kafa yapısının urunudur? Sanırım, blzim Batı dünyası Ile aramızdaki fark, yıllarla ifade edegeldiğlmlz gibi "nicel" bir fark olmaktan çok uzak olup tümüyle "nltel" bır farktır Batı'nın hukuk sıstemını, Batı'nın teknolojısını, Batı'nın ekonomık sıstemlerını aktarmış ve hâlâ aktarıyor olabılırız, ancak Avrupa'dan çok daha farklı tarıhsel sureçlerden geçmış bır toplum olarak, Batı'nın, köklerını ortaçağ ve aydınlanma çağında bulan, kafa yapısı ve duşünme bıçımınden o denlı uzağız kı önlenmiş elektron ışınlarıyla artık bılgısayarların hesaplama hızında bugun bılınen sınırlar aşılacak IBM New York araştırma merkezınde elektronların çok ınce galyum arsenıt tabakaları ıle eksı 232 derece santıgratta odaklanarak yönlendırılebıldığı keşfedıldı Bılım adamları bır elektrot yardımıyla yuksek enerjılı elektronları ınce bır galyum arsenıt yarı ıletken tabakası ıçıne enjekte edıyor ve bunları binde blr mılımetreden daha kuçuk bır mercek yardımıyla odaklıyorlar Daha sonra gerılım altındakı metal elektrotlarla elektron ışınlarını 2 mıkronluk bır mesafeden, 60 derecelık bır açıya kadar rotalarından saptırabılıyorlar Elektronları odaklama ve rotalarını ısteğe göre değıştırme yeteneğıyle IBM uzmanlarına göre chıp rısaynı ıçın daha hızlı elektronık eleman ve devre yapımında yepyenl olanaklar sağlandı (l.m) Y IOM Kimya kazası ve kanser Ludvvıgshafen fabrıkasında 38 yıl önce meydana gelen bır kımya kazasından sonra bu olayın, kazazedelerın sağlığına etkısıne ılışkın blr çalışma başlatılmıştı 1953 yılında böcek oldurucu zıraı ılaç trıklorfenol uretımı sırasında 2, 3, 7, 8Tetraklordıbenzodioksın adlı zehırlı mad'ie çevreye yayılmıştı Kazada veya temızleme sırasında soz konusu zehırlı maddeden etkılendığı tahmın edılen 247 ışçıden 78'ı 1987'ye kadar ölmuştu Bu ölumlerden 23'unun nedenı kanserdı BASF fırmasının verılerıne göre kazazede grubunun ölum oranı Federal Almanya genelınden farklı değıldı Ancak kaza nedenıyle klor aknesi denen bir cılt bozukluğuna yakalanan kazazedelerde (bunlar 127 kışıydı) kazadan yırmı yıl sonra toplam nufusa gore kanserden ölum oranı 2 mıslı daha yüksektı Bu kışılerde belırlı bır kanser turu daha sık görulmemiş, genelde butün kanser turlerınin görülme sıklığı ıse toplam nufusa göre 2 mıslı artmıştı (l.m) I