Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Y A P A Y Z E K Â T A R T I Ş M A S I 160 ve 161. sayılarımızda "Insan zekâsı bir bilgisayar programı mı?" başlıklı ye "bilgisayarların insan gibi asla düşünemeyeceği" tezini savunan makaleyi yayımlamıştık. Bu sayımızda karşıt görüşleri savunan ikinci makaleye yer veriyoruz. Paul Churchland / Patricia Churchland Kısaltılmış çeviri: Gülşat Aygen 1 O K l l e s k ı soru "Makine düşüneI # apf V b l l i r mi?", yerını. "Fiziksel sembotlerl yapıyaduyariı kurallara göre Işleme sokan bir makine, düşünebilir ml?" sorusuna bıraktı Bu soru önemlı bir gelışmenın göstergesıydı, çunku formel mantık ve hesaplama kuramı son yarım yuzyıl ıçınde asıl gelışmelerı yaşamıştı Kuramcılar, kuralların yönlendırdiğı değışımlere uğrayan soyut sıstemlerın devasa gucunü takdır etmeye başladı Söz konusu sıstemler otomatıkleştırılebılseydı, soyut hesaplama guçlerı gerçek bir fiziksel sıstem ustune ortaya konabılırdı Bu anlayış, kuramsal temelı derın bir araştırma programını ortaya çıkardı Bir makine düşünebilir mi? Bu soruya, evet yanıtını vermek ıçın çok neden vardır En derındekı ve en eskı nedenlerden bırı, hesaplama kuramının ıkı önemlı sonucunda yatar Bunlardan bırıncısı Church'un, her etkın olarak hesaplanabılır ışlevın yenıden yazılarak (recursively) hesaplanabılır olduğunu söyleyen tezidır "Etkin olarak hesaplanablllr", ışlemın verılı bir gırdıye (ımput) göre çıktısını (output), sınırlı bir zamanda belırlemek ıçın "bellrli bir sıralama Içinde" bir ışlemın bulunduğunu anlatır "Yenıden yazılarak hesaplanabılır olması" ıse ışlemın çıktısını elde etmek ıçın verılı bir gırdıye uygulanabılecek, bu uygulamaların sonuçlarına göre yenıden peş peşe tekrar uygulanabılecek sınırlı sayıda ışlem olduğu anlamına gelır "Belirll bir sıralama Içindeki ' ışlem bılgısı bıçımsel değıl, sezgıseldır Bu nedenle Church'un lezı, bıçımsel bir kanıtlamaya olanak vermez Ancak hesaplamamn ne demek olduğu konusunun odağına kadar ulaşır ve pek çok kanıt bu duşunceyı destekler ikinci önemli sonuç, Alan M Turing'ın, yenıden yazılarak hesaplanabılen her ışlemın, sınırlı bir zamanda evrensel Turing makinesi adını alan son derece basıt bir sembolışlem makınesıyle hesaplanabıleceğıne ılışkın ıspatıdır Bu makine, gırdı olarak karşılaştığı ılk sembollerın özdeşlık, sıra ve duzenlenışıne duyarlı, yenıden yazılarak uygulanabılen bir dızı kural tarafından yönlendırılır Bu ıkı sonuç kayda değer bir yargı yaratır Doğru program, yeterınce genış bir bellek ve yeterlı zaman verıldığınde, standart bırdıjıtal bilgisayar, kurallarla yonlendırılen butun gırdıçıktı ışlevlerı yerıne getırebılır Başka bir ıfadeyle, bu sonuçlar, uygun bir şekılde programlanmış sembolişlem makıneslnin (Sl) Turing bılınçlı akıl testını geçebılmelıdır Turing testı bılınçlı aklın tamamen davranışsal olarak sınanmasına dayanır özgun Tunng testınde Sl makınesıne verılen gırdıler, sız ve ben gıbı ınsanlar tara Bir makine düşünebilir mi? ha buyuktur Ama yıne de gerçekçı sorunlar soz konusu olduğunda, tavşan kaplumbağayı kolaylıkla geçtıl 1980'de John Searle, klasık araştırma programının en temel varsayımına yönelık, oldukça farklı bir yenı bir eleştırıde bulundu Yapılanmış sembollerın, yapıya duyarlı, yenıden yazılabılır kurallarla uygun bir şekılde ışleme sokulmasının bılınçlı bir akıl uretebıleceğı duşuncesı Searle'ın argumanı, ıkı yaşamsal özellığı ortaya koyan bir duşunce deneyıne dayanır Bırıncısınde, Sl makınesı tamamen Çınce bir konuşmada, Tunng testınden geçecek şekılde, uygun bir gırdıçıktı ışlemı gerçekleştırır Ikıncısınde, makınenın ıç yapısı oyledır kı nasıl davranırsa davrânsın, bir gozlemcı, ne makınenın ne de bir parçasının Çınce anlamadığından emındır Orada bulunan tek şey, gelen Çınce sembollerı belırlı bir kural grubuna göre ışleme sokan ve ingılızceden başka dıl bılmeyen bırıdır Kısacası sıstem gerçek anlamda Çınce veya Çınce semantıkten habersız olmasına karşın Tunng testınden geçebılmelıdır (Bkz. blröncekl makale, John R. Searle). Buradan çıkarılacak derse göre yapıya duyarlı kurallara gore fiziksel sembollerı ışleme sokan her sıstem en lyı olasılıkla gerçek ınsan aklının ıçı boş bir taklıdı olacaktır, çun Farklı bir eleştiri . A p ı | k 'lerın başlarına gelındığınde, fından yazılmış konuşmalar, çıktılar ıse Sl makınesınden gelen yazılmış karşılıklardır Verdığı karşılıklar, gerçek ve akıllı bir ınsanın yazdıklarından ayırt edılemıyorsa, makine sınavı geçer Tabıı şu anda hıç kımse bılınçlı bir ınsanın (çıktı) davranışını ureten ışlemı bımıyor Ama Church ve Turing'den elde ettığımız sonuçlar bızı, hangı ışlem söz konusu olursa olsun, uygun bir Sl makınesırjın bunu yerıne getırebıleceğı konusunda ıkna edıyor Sı makınelerı, akıllı programlarla bılgıye dayalı çeşıtlı faalıyetler gerçekleştırdıler Karmaşık talımatlara karşılık verdıler, arıtmetık, cebırsel ve taktıksel problemler çozduler, satranç oynadılar kuramlar kanıtlayıp basıt dıyaloglara gırdıler Bu etkınlıkler, gıderek genışleyen belleklerın, daha hızlı makınelerın ortaya çıkması ve daha uzun, marıfetlı programların kullanılmasıyla gelıştı Klasık veya "program yazan" YZ her açıdan kuvvetlı ve başarılı bir araştırma çabasıydı Bfr makine düşünebilir mf? Buna, hayır, dıyen bazı goruşler de vardı 1960'lar boyunca olumsuz yanıtlar oldukça azdı itırazlar genellıkle duşunmenın, maddı olmayan bir ruhta fiziksel olmayan bir ışlem olduğuna dıkkat çekıyorlardı Ancak böylesı ıkıcıl dırenışler ne açıklayıcı ne de akılcıydı YZ araştırması ustunde ıhmal edılebılır etkılerı oldu Oldukça farklı bir ıtıraz YZ çevrelerının dıkkatını ustune çekmeyı başardı 1972'de Hubert L. Dreyfus bılışsel faalıyetın taklıtlerını şıddetle eleştıren bir kıtap yayımladı Gerçek bılışın taklıtlerının yetersızlığınden söz ederek bu gırışımlerdekı b zaafa dıkkat çektı Eksık olanın, her ınsanın sahıp olduğu devasa, açıkça bellı olmayan temel bılgı ve değışen koşullara gore bılgının değışık yorumlarını yapabılmeyı sağlayan sağduyu kapasıtesı olduğunu belırtıyordu Dreyfus herhangı turden bir yapay sıstemın duşunebıleceğı gerçeğını yadsımıyordu, ancak bunun sadece yenıden yazılması olası kuralların uygulanabıleceğı sembol ışlemlerıyle başarılabıleceğı fıkrıne şıddetle karşı çıkıyordu Zaman Dreyfus'tan yana da oldu Artan hız ve bellektekı bılışsel gelışım oranı 1970'lerın sonlarında, 1980'lerın başlarında azalmaya başladı Örneğın "görsel sıstemde nesne tanıma" taklıdının beklenmedık derecede yoğun bilgisayar faalıyetı gerektırdığı ortaya çıktı Gerçekçı sonuçlar ıçın normal görme sıstemının gerektırdığınden çok daha fazla, çok uzun bilgisayar faalıyet surelerı gerekıyordu Taklıt ışlernlerının bu denlı yavaş olması merak uyandırıyordu bilgisayarda sfnyal yayma, beyındekınden bir mılyon kez daha hızlıdır Bılgısayarın merkezı ışlemcısının saat frekansı, beyındekı tum frekanslardan da desteklemeye adanmasının nedenı de budur Çınce odasının odağı da budur Çınce odası öykusu uçuncu aksıyomu ıhmale yoneltse de, bunun 3 aksıyomu kurmayı başaramadığını düşunuyor ve bu başarısızlığına ılışkın olarak paralel bir arguman önerıyoruz Searle'un kuşkuculuk tarzının bılım tarthınde genış bir geçmışı var ingllız şaır Wllllam Blake ve Alman şaırnaturalıst J.W. von Goethe, kuçuk parçacıkların kendı başlarına ışık gorungusunu oluşturmaya yeterlı olabıleceğıne ınanmakta guçluk çekıyorlardı Bu yuzyılda bıle, nasıl yapılanmış olursa olsun cansız maddenın yaşam ıçın gereklı olduğuna ınanmayanlar var Aslında söz konusu ınsanlar ne denlı akıllı olurlarsa olsunlar, onların bir şeyı ınanılır bulup bulmamalannın o şeyın gerçeklığını belırlemekle bir ılışkısı yoktur Bu gerçeğın Searle olayına nasıl uygulanabıleceğını görmek ıçın onun argumanına paralel ve duşunce deneyını destekleyen bir yaklaşım sunalım Aksiyom 1 . Elektrık ve manyetızm 2 kuvvettır Aksiyom 2. Işığın asıl özellığı parlaklıktır Aksiyom 3. Kuvvetlerın kendılerı parlaklığı ne oluşturabılırler ne de bunun ıçın yeterlıdırler Sonuç 1 . Elektrık ve manyetızm ışığı ne oluşturabılırler ne de bunun ıçın yeterlıdırler Işık ve manyetik dalgalar Bu argumanın 1864'te James Clerk Max«vell'ın, ışık ve manyetik dalgalarının özdeş olduklarını soylemesınden hemen sonra, ama dunyanın, ışığın ve elektromanyetık dalgaların ozellıklerı arasındakı sıstematık paralellığı anlamasından once, öne surulduğunu farz edın O zaman bu arguman, özellıkle aşağıdakı tamamlayıcı nıtelıklı ve aksıyom 3'u destekleyen yorumla bırlıkte, Maxwell'ın duşsel hıpotezıne zorlu bir ıtıraz olurdu "Içinde elınde bir mıknatıs çubuğu veya elektrık yuklu nesne tutan bir adam bulunan bir oda duşunun Adam mıknatısı aşağı yukarı sallarsa, Maxwell'ın yapay parlaklık (YP) kuramına gore elektromanyetık dalgalar yaymaya başlayacak ve böylece parlak olacaktır Ama hepımızın bu tur cısımlerle deneyımlerımızden çok lyı bıldığımız gıbı, bu cısımlerın kuvvetlen, hareket halındeyken bıle parlaklık oluşturmaz Kuvvetlerın harekete geçırılerek parlaklık yaratılabıleceğı savı ınanılır bir şey değıldır'" Buna Maxwell nasıl karşılık verırdı? "Parlâk oda" deneyının parlaklık gorungusunu yanlış yonlendiren bir gosterı olduğunda ısrar ederek başlayabılırdı ıtırazına, çunku mıknatısın tıtreşım frekansı komık derecede, 1015 kez duşuktur Bu da Maxwell'ın ken dı kuramına gore frekansın konuyla ılgısı olmadığına bu odada ışık ıçın gereklı her şeyın bulunduğuna ılışkın sabırsız tepkılerı de ortaya çıkartırdı Yanıt olarak Maxwell, her ne kadar kalıte ve derece olarak duşuk de olsa, aslında odanın parlaklıkla yıkandığını soylerdı Ama 1860'lardakı anlayışı duşunecek olursak herhalde yanıt, "Parlak oda nerede, Mr. Maxwell? Burası zifırı karanlık! ' olurdu Hayır diyen görüşler kü "boş bir sözdızım"e dayanarak gerçek bir "anlam" dızgesı oluşturmak olanaksızdır Burada şuna dıkkat çekmelıyız Searle bılınçlılık ıçın davranışsal olmayan bir test onermektedır Blllnçll aklın elemanlan gerçek semantik içermelldir. Searle'un yazısı YZ araştırmacılarında, pslkologlarda ve felsefecllerde canlı tepkılere yol açtı Bunların 1yı olmalarını duşunmernızın nedenı, Searle'un uçuncu aksıyomunu reddetmelerıdır1 "Sozdizlm tek başına anlambllimi ne oluşturabilır ne de bunun için yeterlldlr." Belkı bu aksıyom doğrudur, ama Searle bunun doğruluğunu bıldığını varsayamaz Ustelık bunun doğru olduğunu farzetmek klasık YZ araştırmasına karşı olmasının doğruluğunu önceden kabul etmekle aynı şeydır, çunku bu program uygun gırdı ve çıktılarla sözdızımsel elemanların hareketlerı duzenlenebılırse ınsanlardakı bılışsel etkınlık ve başarıların sağlanabıleceğı varsayımına dayanır Searle'un doğruluğunu onceden kabul ettığı 3 nolu aksıyom 1 nolu sonuçla karşılaştırıldığında netleşır "Programlar aklı ne yaratabılır ne de buna yeterlıdır " Zaten 3 aksıyom hemen hemen özdeş ıçerıklı bu sonucun %90 ağırlığını taşımaktadır Searle'un duşunce deneyının uçuncu aksıyomunun Devamı gelecek sayıda