27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AR AŞT I R M A G EZİ S İ Köylüler kaplumbağa avında! "Sabah sahilde, yakalanıp ters çevrilmiş ve sürüklenerek götürülmüş bir kaplumbağanın izlerini görüyor ve üzülüyoruz." Mersin'e yakın kurulan site, sahili betonla kaplamış; kaplumbağalar betona çıkamadıklarından geri dönüyorlardı. Yazı ve fotoğraflar: Bülent Topaloğlu ampta bu istasyon içın bu kadar çalışmanın yeterli olduğuna karar verıp bir sonraki istasyona gitmek üzere yola çıkıyoruz. Bir sonraki ıstasyonumuz olan Taşucu'na kadar önümüzde birçok kumsal var. Bu sahilleri taradığımız için oldukça yavaş yol alıyoruz, sonuçta da Taşucu'na varamadan hava kararıyor. Geceyi yol üzerindeki bir orman kampında geçıriyoruz. Yol üzerinde taradığımız onca uzun ve çok sayıdakı sahilde hiç ize rastlamıyoruz. Bunun nedeninin çok yakından geçen karayolu olabileceğini düşünüyoruz. Biliyoruz ki yumurtadan çıkan yavrularda ışığa yönelme güdüsü oldukça güçlü. Kuluçka dönemi sonunda, genellikle ay ışığında yumurtadan çıkan yavrular, bu ışığın denizdeki yansımasıyla denizi buluyorlar. Bu durumda karayolundan geçen arabaların farları yavrular üzerinde olumsuz bir yanıltıcı etki yapabilir ve yavrular asla denizi bulamazlar. Yalnızca yumurtadan çıktığı kumsala yumurtlayan denizkaplumbağaları, bu durumda, zaman içinde bu sahillerde tamamen tükenmiş olabilir. Yatana dek bu konu üzerinde tartışıyoruz. Ertesi gün erkenden yola çıkıyoruz, hedefimiz Taşucu. B istasyon oldukça önemli, çünkü Göksu Irmağımn taşıdığı alüvyonlardan oluşmuş oldukça geniş bir deltayı kapsıyor. Taşucu'na varana dek taradığımız ıstasyonlarda hiçbir ize rastlayamıyoruz. Yalnız, karayolunun biraz iç kesiminde kalan Ovacık kıyısında bazı izlere rastlıyoruz. Bu da bizim kaplumbağa olmamasını, karayolunun varlığına bağlayan teorimizi destekler nıtelikte. Ovacık sahillerini de dönüş için bir istasyon olarak tespit ettikten sonra yolumuza devam edıyoruz. Yalnız projenin sorumlularından olan yabancı konuğumuz burada bizden ayrılıyor. Uzun bir yolculuktan sonra Taşucu'na varıyoruz. Bir tepenin üzerinden dönünce karşımıza son derece geniş bir delta çıkıyor. Sahrayı anımsatan bu görüntü, Güneyin sıcağıyla birleşince önümüzde zor günler olduğunu düşündürüyor bize. Deltaya gitmek için önce Taşucu'na uğruyoruz. Balıkçılığın hâkim olduğu ufacık bir sahil kasabası burası. Gereklı erzağı ve suyumuzu temin ettikten sonra deltaya doğru yola devam ediyoruz. Elimizdeki haritalara göre deltada iki küçük göl bulunması gerekiyor, Akgöl ve Paradeniz Gölü. Delta, yaklaşık 1520 km. kıyısı olan ve üzerinde hiçbir yerleşlm bulunmayan bir alan. En güney noktası ise Incekum Burnu adını alıyor ve üzerinde aynı adı taşıyan bir denlz fenerl var. Taşucu'nun çıkışında bulunan bir iki yazlık site ise deltaya en yakın yerleşim merkezlerini oluşturuyor. Kumsalın uç kısımlarına yakın bir yerdekı arıtma kulesı, kocaman kumsaldaki tek yükseltıyi oluşturuyor. Çadırımızı bu arıtma kulesinin duvarının dıbine kurmak zorunda kalıyoruz. Çünkü bızim deltaya vardığımız akşam saatlerınde oldukça şıddetli bir rüzgâr başlıyor. Bu, çadırlarımızı kurmamızı güçleştirdiği, hatta olanaksızlaştırdığı gibi, oldukça şıddetli bir kum fırtınasına da neden oluyor. Sonuçta kule duvarının siperliğinde ancak bir tane çadır kurabilıyoruz, iki kişi ise arabada yatmak zorunda kalıyor. Yıne de ıncecik kum taneciklerinin rüzgârla yerden kalkıp, en ince yerlere, dişlerimizin arasına kadar girip bızı rahatsız etmesınden kurtulamıyoruz. Rüzgârın bu şekilde devam etmesi halindetüm izler silineceğinden çalışmanın aksama olasılığı var. Neyse kı hava kararmaya başladığında rüzgâr da kesilıyor. Kaplumbağaların izinde 25 gün (2. Bölüm) K Yumurtlarken sında... Gece sahile çıkıp çukurunu k^ ^kaplumbağası yumurtlama sıra İşte bir kaplumbağa! Gece kumsala iniyoruz, fazla yürümemize gerek kalmadan, karaya henüz çıkmış, yuva kazmakta olan bir kaplumbağayla karşılaşıyoruz. Uzunca bir süre hayvanın işinı bitirmesini bekledikten sonra gerekli ölçüm ve markalamayı yapıyoruz. Bu rastladığımız hayvan da bir Caretta caretta. O gece bıraz daha dolaştıktan sonra başka hayvana rastlamadan kampa dönüyoruz. Ertesi gün, erkenden kalkıp işbölümü yapıyoruz. Ull ve ben doğuya doğru uzanan kumsalı taramak üzere yola çıkıyoruz. önümüzde çok uzun bir yol var. Henüz vakit sabah olduğundan Akdeniz'in sıcağından pek etkilenmiyoruz. Yol boyunca dalgaların o tanıdık sesi bize eşlik ediyor. Önümüzden yengeçler kaçışıp ya kumdakı deliklerine ya da denize sığınıyorlar. Hiç konuşmadan, mekanikleşmış adımlarla ilerliyoruz. Yol boyunca yengeçlerin görüntüsü, denizkuşlarının çığlıkları bizi oyalıyor. Sahilin uzunca bir kısmını taradığımız halde hiç ize rastlamıyoruz; Ve yolumuzu Paradenlz Gölü'nün denize olan deşarjı kesiyor. Suyun dibi oldukça tehlikeli bir şekilde çamurla kaplı olduğundan suya girmeye cesaret edemiyoruz. İç kısma doğru biraz yürüdüğümüzde burada bir dalyan olduğunu görüyoruz, ve dalyan kapaklarından karşıya geçiyoruz. Dalyanla ilgili bilgi alacak birini bulup konuştuğumuzda, bir balıkçılık kooperatifi tarafından işletilen bu dalyanda, başta kefal (Mugil sp.) olmak üzere, çlpura (Sparus aurata) ve yılanbalığının (Anguilla anguilla) yanısıra, bizde tüketimi olmamasına karşın ihraç edllen, ve oldukça degerii bir besin olan 20 Akdeniz'in ünlü mavl yengeclnin de (Callinectes sapidus) bol bol avlandığını oğreniyoruz. Bu aradatüm aramalarımıza karşın haritada Akgöl olarak gösterilen küçük gölü bulamıyoruz. Sonunda aşırı sıcaklar nedeniyle zaten küçük olan bu gölün kuruduğu fikrıne varıyoruz. Nitekim dönüş yolunda deltaya tekrar uğradığımızda, balçık şeklinde, kurumuş göl tabanına rastlayacağız. Dalyanda yeterince oyalandığımızı düşünerek yola devam ediyoruz. Bir süre sonra da yolumuzu Göksu Irmağı kesiyor. Karşıya geçemeyeceğımizi düşünerek geriye dönüyoruz. Dönüşte aynı yolu bir kez daha, üstelik iyice artan sıcağın altında yürümek bizi oldukça yoruyor. Nihayet öğleye doğru kamp yerine varıyoruz. Bizim hiç ız bulamamamıza karşın, incekum Burnu tarafını tarayan diğer grubun oldukça fazla sayıda iz tesbit ettığini görüyoruz. Birazdan başlayacağını tahmin ettığimız rüzgârın altında bir gece daha geçirmemek için deltanın diğer tarafına gitmeye karar veriyoruz. Zaten bir anlamda buna zorunluyuz, çünkü Göksu Irmağı'nı ancak karadan geçebiliriz. Bunun için önce Taşucu'na, oradan da Slllfke'ye geçiyoruz. Silifke'de proje başkanlartndan dört öğretlm üyesinln ertesi gün buraya geleceğini öğreniyoruz. Silifke'nin içinden geçtikten sonra deltanın diğer tarafında kamp kuruyoruz. Tahmin ettiğimiz gibi burada rüzgâr çok daha az, ancak vakit çok geç olduğu için sahile bakma işini ertesi güne bırakıyoruz. Ertesi sabah yine iki grup halinde işe koyuluyoruz. Yolumuz sık sık çeltik tarlaları deşarj kanallarıyla kesilıyor. Sonunda yumurtlamaya oldukça uygun, uzun bir kumsala varıyoruz, ancak burada da.hemen sahilde bulunan bir yazlık sitenin ve plajın olumsuz etkileri sonucu, hiç kaplumbağa izirte rast lamıyoruz; bu durum Göksu Irmağı'nın denize döküldüğü yere kadar sürüyor. Kampa dönüp tüm deltanın verılerini değerlendirdiğimizde, tüm delta bazında yalnızca İncekum Bumu'nun batısındaki sahillere yoğun bir kaplumbağa çıkışı olduğunu görüyoruz. Bu durumda dönüş istasyonu olarak yalnızca incekum Burnu'nun batı sahillerini belirleyip Silifke'ye dönüyoruz. Akşama doğru, izmir'den beklediğimiz konuklarımız geliyor. Onlara çalışmalarımızı ve önümüzdeki günler için yaptığımız planları anlatıyoruz. Proje başkanları olmalarından dolayı bir çeşit teftiş sayılabilecek bu kısa toplantı sonunda, çalışmalarımızı olumlu bulduklarını söyleyip bir iki açıklama da yaptıktan sonra bizden ayrılıyor ve diğer ekıplerle buluşmak üzere yola çıkıyortar. Ertesi gün erken saatlerde yola koyuluyoruz. Elimizdeki haritalara göre Mersin'e kadar önümüzde fazla yol yok. ilerledıkçe Mersin'e kadar olan sahil şeridinin taranmasının sandığımızdan daha kolay olacağını, ve daha az vakit alacağını görüyoruz. Çünkü bu kesimde sahil genellikle yumurtlamaya uygun olmayan iri taşlarla kaplı. Bazı kumluk kıyılara ise ne yazık ki oldukça büyük tatil siteleri kurulmuş. Hatta ilgınç görünümlü, yumurtlamaya çok elverişlı bir koy ilgımizi çekiyor. Beton kaplı sahil Ne yazık ki burada da apartman sayılabilecek kadar büyük yapılardan oluşan bir site var. Üstelik kumsalın hemen önüne de betondan bir set yapılmış. Hemen sahilde de sabaha dek açık olduğunu öğrendiğimiz bir dlsko var. Bu arada konuştuğumuz yöre halkından birisi, bu site yapılmadan önce bu k o ya çok fazla sayıda kaplumbağa çıktığını, çok kısa sürede inşa edilen bu sitenin yapımın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle