22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 OCAK 2011 / SAYI 1293 7 Müzik ve fotoğraf hayatı keşfetme serüvenim... eren Aksan 1981 Ankara doğumlu. ve bundan büyük haz alıyorum. Aynı şekilde Müziğin içine doğmuş. Neden mi? fotoğraf çekerken veya editlerken de müziksiz Balerin bir anne ve ses mühendisi bir olamam, her zaman modelle aramdaki sinerjiyi, babanın tek çocuğu. Ayrıca büyük besteci motivasyonu ve o andan aldığım keyfi yükseltir. Muammer Sun’un da torunu. Dokuz yaşında Keman özel bir enstrüman. Hani derler ya başladığı Ankara Devlet Konservatuvarı Keman bazı müzisyenler enstrümanları ile tensel ve Bölümü’nden 2002 yılında mezun olmuş. tinsel bir yakınlık kurarlar. Sizin ilişkiniz nasıl? Sonra da Hacettepe Akademik Senfoni Rahmetli babamın bana üniversite hediyesi Yazılar: ALİ Orkestrası ve Borusan İstanbul Filarmoni olarak aldığı özel bir İtalyan yapımı kemanım Orkestrası’nda keman sanatçısı olarak müzik var, ses rengi sevdiğim gibi; alto ve gür. DENİZ USLU serüvenine devam etmiş. Türkiye ve dünyadaki Severek seçmiş olmamdan ve tabii ki babamın sayısız orkestra ile çalışan Aksan alternatif bana almış olmasından dolayı manevi bir müzik dünyasında da tanınan bir isim. Özellikle elektrikli bağım var, yine de soruyu genel olarak ele alırsak; ben kemanı ile onu izlemek gerekli. Ama onu profesyonel herhangi bir kemanı alıp ondan çıkan farklı seste kendi fotoğraflarıyla bilenler de çok. Çünkü portre, moda, tınımı duymayı severim. kurgusal alanda başarılı işlere imza atan Aksan, albüm kapakları, afiş ve dergiler için de özel çalışmalar hazırlıyor. Peki, bunca işe nasıl mı yetişiyor? İşte anlattıkları... Balerin bir anne, ses mühendisi bir baba. Aslında Ceren Aksan başarılı bir şaşırmamak mı lazım bu kadar yetenekli olduğunuza, nasıl müzisyen, aynı zamanda da bir çocukluk geçirdiniz? Özgür ve sevgi dolu bir çocukluk geçirdim. Ailemin bir iyi bir fotoğrafçı. Balerin kısmı Bulgaristan’dan, bir kısmı Yunanistan’dan gelen bir anne ve ses Türkler. Genel olarak bakınca ailemde herkes sanatçı veya akademisyen. Bunun getirileri de tabii ki kültürel açıdan mühendisi bir babanın zengin ve dünya görüşü olan bir ortamda büyümek. Bunun yanı sıra doğaya olan inancını bana aşılamış, hayatın iyi ve tek çocuğu, besteci kötü her anında mutlu ve güçlü olmayı başarmış, benim Muammer idolüm olan anneannem var ki, hayata bakış açımın büyük kısmını ona borçluyum. Sun’un da Çok farklı projelerle, yoğun bir çalışma temponuz var. torunu... Zamanla kavganızı kazanmış olmalısınız. Nasıl yetişiyorsunuz bunca işe? Aslında son zamanlarda yetişemediğim çok şey oluyor. Ama ben, değil zamanla, hayattaki hiçbir şeyle kavga etmem, kavga etmeden çözmenin yollarını bulurum. Zamanı yetiştirme konusunda ise; son günlerde iyice çoğalan projeler nedeniyle bazı işleri reddetmek veya ertelemek zorunda kalıyorum. Burada da öncelikler ve değer yargısı devreye giriyor, karar vermem gereken durumlar yaşıyorum ama bu keyifli bir nokta. Klasik müzik ve keman hayatınızın kalbinde. Ama fazlasıyla alternatif işlerle de meşgulsünüz. Dede besteci Muammer Sun, anne balerin, baba da tonmaister olunca daha doğmadan genlerinize işleniyor müzik. Alternatif müzikler ise hayatta kendime seçtiğim yönler; içimdekini, istediğimi keşfetme serüvenim. Senfonik orkestrada çalarken o tınıların içinde olmaktan, o sihirli organizmanın bir parçası olmaktan aldığım keyif bambaşka, sahnede Sertab Erener’le, Brazzaville’le, DJ’lerle veya solo elektrik keman şovlarımda çalarken yaşadığım enerji başka. Bir de fotoğraf var hayatınızda. Müzikteki kadar da iyisiniz. Biri diğerinin panzehiri mi? Hiç değil. Aksine ikisi her zaman birbirini tamamladı benim hayatımda. Öyle ki senfonik bir eser çalarken, zihnimde müziğin içinde hayal ettiğim hikâyenin görüntüleri beliriyor; fotoğraflar, klipler oluşuyor C Biraz da fotoğraftan bahsedelim. Çekim yaparken, nedir ulaşmak istediğiniz? Zihninizdeki bir görüntü mü, yoksa zamana takılı kalmış bir an mı? Bazen zihnimde oluşan bir görüntü, bazen karşımdaki insanda gördüğüm veya göstermek istediğim ışık, bazen karşımdaki insanla aramda doğan sinerji, bazen anlatamadığım duygularım, konuşamadığım, kuramadığım cümleler. Güncel projeleriniz neler? Geçen hafta Fazıl Say festivali için yoğun bir dönemden geçtim; hem fotoğraf çekimi, hem konser, hem de konserin DVD kayıtları. Önümüzdeki hafta TRT için çekilecek bir kısa filmde oynayacağım ve ulusal kanalda yayımlanacak bir sitcom için görüşmeler devam ediyor. Bunların ötesinde elektro keman performanslarım için yenilikler tasarlıyoruz; müzik, kostüm ve sahne şovu olarak geliştirdiğimiz bir projemiz daha var. Fotoğraf çekimlerimin yanı sıra bir de yönetmenliğini yapacağım bir klip çekimim var, daha önce çekmiş olduğum kısa filmlerden sonra bu bir ilk olacak. G www. cerenaksan.com Dido’dan “Everything to Loose” En iyiler bu albümde! aptıkları başarılı çalışmalarla popüler müziğe değer katan, dünya çapında üne kavuşan güçlü isimler; Adam Lambert, Hurts, MGMT, The Gossip, The Ting Tings, Broken Bells, Miike Snow, Passion Pitt, Maxwell ve daha fazlası ilk defa, yeni şarkılarıyla “Exclusive Hits & Remixes” albümünde bir araya geliyor. Dido’dan son dönemlerin sevilen şarkısı “Everything to Loose”, “Sex and the City 2” soundtrack’inde yer alan yorumu ve son dönemlerde radyolarda sıkça çalınan “ATFC Remix” versiyonu ile beraber iki farklı yorumuyla albümdeki yerini alıyor. Günümüzün popüler isimlerinin yanı sıra tüm zamanların efsane isimleri Elvis Presley’den Suspicious Minds ve George Michael’dan I Want Your Sex, 2010 remix’leri ile albüme renk katıyor. Duck Sauce ile fenomen olan ve ülkemizde de radyolarda sıkça duyduğumuz “Barbara Streisand”, Boney M tarafından yapılan yepyeni 2010 versiyonu da ilk defa bu albümde. G Y Fotoğraf: Gökhan Mumcu Yağmurlu bir gecede Cem Adrian C em Adrian’ı bundan yaklaşık altı yıl önce tanıdım. Sesine de müziğine de şaşırdım, çünkü o neredeyse tüm seslerin buluşma noktasıydı. Farklıydı, özeldi, ne yapmak istediğini iyi biliyordu. Bizim onu tanıdığımız ilk çalışması “Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım” ile sesini yalnızca Türkiye’ye değil, tüm dünyaya duyurdu. Bir yıl sonra ikinci albümü “Aşk Bu Gece Şehri Terk Etti”yi yayımladı. Attığı adımlar narin ama emindi. Ardından “Aşk Emirdir Tanrı’dan” geldi. Bu albümde de aşka teslim olan, aşkı Tanrı’nın emri olarak gören bir çocuğun hayalleri vardı. Adrian, “Aşk konuşulduğu kadar yaşanmıyor, zaten yaşansa konuşulmaz” diyordu, “Biz tükettiğimizin peşinde, saf olduğuna inandığımızı arıyoruz”. Albümlerindeki çoksesli bas, tenor, mezzo soprano ve koloratür soprano seslerin tümü de ona aitti. Müziği sesiyle işliyordu. Şöhretin getirdikleri de onu bir peri masalına taşımadı. Yalnızca müzik için çalışmak istediğini söylemişti o günlerde; “bir işle uğraşıp arta kalan zamanlarda müzikle uğraşmak beni üzüyor” diyordu. Aslında onun tüm anlatmak istedikleri âşık bir adamın hikâyeleriydi. “İnsanın kendindeki kıymeti bilmesi gerektiği” onun anlatmak istediği. Cem Adrian şimdi de “his performansı” olarak nitelendirdiği yeni albümü “Kayıp Çocuk Masalları”nı yayımladı. “Yalnız ama kıymetli çocuklara anlatılacak çok masal, söylenecek çok şarkı var” diyor müzisyen bu albümü için. Yalnızlık dediğimiz şey de kişinin kendisiyle tanışması onun için. Aslında albümlerindeki acımayan ve acıtmayan bir yalnızlık. Adrian genelde tüm o yalnızlıklardan geçmiş, onlardan uzaklaşmış bir karakteri yaşatıyor. Yaşamak için risk alıyor ve elbette yalnızlık da bu risklere dahil. “Kayıp Çocuk Masalları”nın anlamı büyük. Söylemediği gizli anlamları da var belli ki. Ama Adrian için herkes çocuk. Üstümüze giydiğimiz kavramlar, sıfatlar bunu gizliyor. Belki de o yüzden zaman zaman kendimize bu yükten arınarak bakabilmeyi bilmemiz lazım. Adrian da müziğiyle bu arınmayı yaşıyor, olgunluk yükünü arada bir sırtından atıyor. Hikâyeleri ise herkesten. Olabildiğince sıradan, olabildiğince duru, gerçek. Özellikle söylediği yeni albümünün ses performansı albümü olmadığı. Çünkü sözlerinin ve derdinin dinlenmesi gerektiğine inanıyor. “Ben bundan ibaretim. Var olduğumdan fazlasından bahsedemem. Benim rengim belli. Benden pembe, turuncu renkler beklemesin kimse. Bana müziğin gerçek gelmesi önemli. Yani pürüzsüz ve temiz bir kayıt değil hissedilir olan. Ben kayıtlarda detone olduğumda düzeltmem, kötü bir şey sunmak gibi anlaşılmasın bu. Hayat sevabıyla, günahıyla yaşanmalı çünkü” diyor Adrian. “Kayıp Çocuk Masalları” albümünün prodüktörlüğü, söz, müzikler ve düzenlemeler Adrian’a ait. Sözlerdeki kelime oyunları hemen fark ediliyor ama anlaşılır bir ironi kullanıyor. Bu albümde piyano, yaylı sazlar ve gitarlar kulağınızın pasını siliyor. “Kayıp Çocuk Masalları” albümünün özeti “Bir gün bulur birbirini tüm kaybolmuş çocuklar. Ve bir gün zaman, akan nehir gibi alır götürür üstümüzden çamuru” cümlesinde gizli. Bir de Cem Adrian şarkısı denildiğinde akla ilk gelen yağmur. Yağmurdan ve onun ondaki anlamından hiç kopamayacağı kesin. Hem özellikle de konser günlerinin yağmurlu gecelere denk gelmesinden memnun. Son olarak ne demeli? Yağmurlu bir gecede Cem Adrian ile buluşma keyfini yaşamak gerekli. G Cem Adrian müziği sesiyle işliyor. Yeni albümü “Kayıp Çocuk Masalları”nda da acımayan, acıtmayan yalnızlıklar üzerinden hikâyelerini anlatıyor. Adrian albümünü “his performansı” olarak özetliyor. Onun için herkes çocuk. Üstümüze giydiğimiz kavramlar, sıfatlar bunu gizliyor. O yüzden zaman zaman kendimizi bu yükten kurtarmamız gerektiğini düşünüyor. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle