18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 16 KÜLTÜR CUMHURİYET 2 OCAK 2011 PAZAR [email protected] Yaşlı müzeye yeni yüz MELTEM YILMAZ İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne yönelik yenileme çalışmalarına bu yıl başlanacak ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Bir Yılbaşı Öyküsü Yeni bir yıl, yeni umutlar, yeni düşler, yeni gerçekler… Ah keşke, sahiden “yenilense” tüm umutlar, düşler ve gerçekler… Geçelim... Yeni yılın ilk günlerinde olumsuzluğa yer yok! İnsana pozitif enerji yüklemekte müthiş bir gücü olan Prof. Binnaz Toprak da “Ya parti işleri, ya gazetede köşe” kuralı nedeniyle gazete yazılarını bırakan sevgili bir arkadaşım… Birkaç gün önce karşılaştığımızda Binnaz Toprak’ı benim köşeye “konuk sanatçı” kontenjanından davet ettim… Beni kırmadı. İşte kitapları, filmleri, oyunları, düşleri ve gerçekleri harmanlayan gözlemlerle Binnaz Toprak’tan bir yılbaşı öyküsü: Birkaç hafta önce, iki günlüğüne Londra’daydım. İngiltere kara gömülmüştü. Buz gibi havada dolaşacağıma çoğu vaktimi oteldeki odamda BBC’nin yerel haberlerini izleyerek geçirdim. Gene de sokağa çıkmadım değil. Gittiğim yerler arasında Knightsbridge’de koca bir blok boyunca uzanan ünlü Harrods mağazası da vardı. Mağazanın Noel ve yılbaşı için süslediği vitrinler görülmeye değerdi. Seyrettiğiniz pek çok film ve piyes, okuduğunuz roman kahramanları ve tasvirler sanki vitrinlerdeydi. Stevenson’un ”Define Adası”ndaki üstü kuru kafalı sandıklardan taşan mücevherlerin yanında bir gözü siyah bantla kapanmış korsanlar, yüzleri azgın fırtınalardan kavrulmuş burma bıyıklı denizciler, koro halinde, “Ho, ho, ho, ölünün sandığının üstünde, bir de rom şişesi var” diyerek tempo tutmaktalar. Andersen masalının belden aşağısı balık deniz kızı, hayatta kalabilmek için âşık olduğu dünyalı prensin kalbine kama saplamak yerine okyanusun dibinde, kabuklu hayvanların gözlerinin önünde, titreyerek kendi ölümüne razı oluyor. Romeo ve Juliet’in hanedanlaşmış ailelerinin çatışmalarında 17. yüzyılın bıçkın delikanlıları bu işe karışmış olmalarının iki sevgilinin sonunu getireceğini hesaplamadan kapışmışlar. Geceleri pencerelerden ışık sızan Londra’nın karanlık sokaklarında Dickens romanlarının kimsesiz çocukları, elebaşlarından yankesiciliği öğreniyorlar. Titanik sulara gömülmeden önce geminin balo salonunda zamanın dekolte tuvaletlerini giymiş kadınlar ve smokinli erkekler, Birinci Dünya Savaşı’nın yıkımını umursamaksızın neşeyle şampanya içiyorlar. Fitzgerald’ın “Muhteşem Gatsby”sinin verdiğine emin olduğunuz yılbaşı davetinin gösterişli masasında parıldayan kristal kadehler, gümüş çatal bıçaklar, nadide porselen tabaklar birazdan salonu dolduracak misafirleri ağırlayacak. Devasa bitkiler ve çiçeklerle donanmış Avatar ormanlarında böcek mi, melek mi olduklarını çıkaramadığınız küçücük yaratıklar, bu olağanüstü doğanın insanların ihtirası sonucu bombalarla tahrip olacağını bilmeden, kanatlarından ışık saçarak bir daldan ötekine uçuşuyorlar. Aslında Harrods vitrinleri bire bir bu roman ya da filmleri simgeliyor değil. Ama belleğinizde bunları çağrıştırıyor. O çok tanıdık Noel Babalı, Noel ağaçlı süslemeler yok. Peki ama, yukarıda örneklerini verdiğim tasvirlerin Noel ya da yılbaşıyla ne ilgisi var? Bu vitrinlere tek tek baktığınızda, zamanın habire dönen çarkını hatırlıyorsunuz. Geçmişin insanları da, tıpkı bizler gibi, aşklarını, kederlerini, tutkularını, biraz sonra birbirinden ebediyen ayrılacak sevgilileri, kaybedecekleri servetleri, zenginle fakir arasındaki uçurumu, kendileriyle birlikte sulara gömülecek devasa transatlantikleri, insan eliyle yok edilecek ormanları geride bırakıp yeni bir yıla girecekler. Onlardan geriye bu masallar, romanlar, piyesler, filmler kalmış. Onlar gibi biz de, tüm dertlerimizi kısa bir süreliğine unutarak, yeni yıla umutla bakacağız. Tıpkı o vitrinlerden yansıyan tılsımlı dünya gibi, dünyamızın da sihirli bir değnek ile değişmesini ümit edeceğiz. [email protected] faks:0212.247 16 50 İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan, artık bir hayli yaşlanan ve yeterince eseri bünyesinde barındıramayan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne, 2011 yılı içerisinde “kapsamlı bir şekilde el atılacağının” müjdesini verdi. Yenikapı kazılarında sona yaklaşılırken, bu süreçte kendilerine yöneltilen eleştirileri haksız bulduğunu dile getiren Kızıltan, geçen günlerde açılan “Iasos Heykelleri” sergisinin ilginç hikâyesini de paylaştı. Yenikapı Kazıları’ndan başlarsak... Bu kazılar, arkeoloji dünyasının bir hayli ilgisini çeken bir çalışma. Bu kazıların önemi nereden kaynaklanıyor? 2004 yılında, Marmaray ve metro projeleri kapsamında, Kültür Bakanlığı ile Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü’nün de izniyle başladığımız bu kazılar sırasında deniz seviyesi diyebileceğimiz kottan liman kalıntılarına kadar gelindi. Bu kazıların önemini, kent merkezinde yapılan bir kurtarma kazısı olması, zaman zaman kesintisiz 24 saat kazı çalışmalarına devam edilmesi, yazılı kaynaklar ile bazı gravürlerden bilinen ancak kazılmayan ve döneminin önemli limanlarından olan Teheodosius Limanı ile bu liman içinde MS 511. yüzyıllara tarihlendirilen 35 tekne kalıntsı ile yüzlerce buluntunun tespit edilmesi olarak özetleyebilirim. Kazıların bir diğer önemi ise liman tabanı altında, denizin işgalinden önce, bu alanda yaşayan neolotik döneme ait yerleşim alanının tespit edilmesi. Marmaray ve metro projeleri kapsamında yapılan kazılarda yeterince şeffaflık olmadığı yönünde eleştiriler getirildi... A ‘Iasos Heykelleri’ sergisinden, Girlandlı lahit ve kapağı. rtık bir hayli yaşlanan ve yeterince eseri bünyesinde barındıramayan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne, 2011 yılı içerisinde “kapsamlı bir şekilde el atılacağını” belirten Zeynep Kızıltan, Yenikapı kazılarında sona yaklaşılırken de bu süreçte kendilerine yöneltilen eleştirileri haksız bulduğunu dile getirdi. Kızıltan, geçen günlerde açılan “Iasos Heykelleri” sergisinin ilginç hikâyesini de paylaştı. sinde bulunan 18 Iasos menşeli eserden oluşuyor. Eserler 1887 yılında, Milas ile Bodrum arasındaki Karya bölgesinden toplanarak getirilmiş. Söylenceye göre Bebek ve Arnavutköy iskelerinin inşasında kullanılacakmış, ancak duyarlı bir deniz subayının ilgisi ve dönemin Müzei Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey’in girişimi eserlerin müzeye gelmesini sağlamış. Biz de bu sergiye, Iasos’tan gelen eserlerin Nasıl bir şeffaflık bekleniyor doğrusu bunu anlayamıyorum. Türkiye’de herhalde 400’ün üzerinde bilimsel kazı yapılıyor ve Yenikapı kazıları, bu kazılar arasında en şeffaf olanı. Bu kazılardan çıkan her şeyi, basınla ve bizimle çalışmak isteyen bilim kurumlarıyla paylaşıyoruz, hiçbir gizlilik yok. 2007’de bir sergiyle buluntuları sergiledik. Yine 10 ayrı yerli ve yabancı ilgili bilim kurullarıyla ortak çalışmalar yürütü yoruz. Buluntularla ilgili hazırladığımız bir kitap da yayımladık. Ayrıca yurtiçinde, ulusal ve uluslararası birçok sempozyum ve kongrede kazılarla ilgili bildiriler sunduk. Geçen günlerde Iasos sergisi açıldı. Bu serginin farklı bir hikâyesi olduğunu biliyoruz. Anlatır mısınız? “Gezgin Taşlar: İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki Iasos Mermerleri” isimli sergi, müze bahçe tümünü değil de 18 tanesini aldık. Bu 18 eseri neye göre seçtiniz ve bu sergi neden yapıldı? Iasos kazısının 50. yılı olması, İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi ve eserlerin de 100 yıldır müzemizde bulunuyor olmasının dışında bu eserler üzerinde Iasos kazı ekibinden 2008 yılından itibaren İtalyan kazı ekibi bakanlık izniyle çalışmalar yapıyor. Ekip bu çalışmalar sırasında birtakım önemli sonuçlara ulaştı. Bu eserlerin Iasos kazılarında 2005 yılında bulunan birtakım anıtların parçaları olduğu tespit edildi.Örneğin bir kaidenin iki tanesi buraya gelmiş ama biri kazı yerinde. Müzemiz bahçesinde Iasos eserleri bir kez daha antik Iasos kentindeki eserlerle buluştu bu bilimsel çalışmalarla. Arkeoloji müzesinin alan sıkıntısı yaşadığını biliyoruz... Müzemiz bilindiği üzre, 1891 yılında Osman Hamdi Bey tarafından kuruldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun bu ilk müzesi aynı zamanda müze binası olarak planlanıp inşa edildi. 700 eser için planlanıp inşa edilen bu müzenin bugün 750 bin eseri mevcut ve müze binası olarak yine aynı bina kullanılıyor. Tabii ki yerle ilgili sıkıntıları var. Önümüzdeki döneme ilişkin plan ve projeler var mı? Evet var. Sorunlar etap etap aşılmaya çalışılıyor ve 2011 yılı içinde iyi gelişmeler olacağını biliyoruz. Ancak şimdilik projelendirme aşamasındayız. Binaların genel bakımı, onarımı ve güçlendirilmesi projeleri var. Genel bir revizyon çalışması olacak. Klasik binanın arkasındaki ek binamız için de çalışmalar yapılıyor. Teşhirlerde yenileme gibi birtakım çalışmaların da 2011 yılı içinde yapılmasını bekliyoruz. Bülent Ortaçgil / Sen / Ada Müzik Dile kolay tam yedi yıldır albüm yapmamıştı, kent ozanlığının ülkemizdeki bir numaralı alameti farikası Bülent Ortaçgil. O nedenle şairin heybesinde çok satır biriktirmiş olması şaşırtıcı değil; şarkıların yüzlerce kez yerlerinin değiştirilmiş ve üzerinde düşünüldüğü her halinden hissedilen sözcüklerden, titizlikle ele alınmış cümlelerden oluşması şaşırtıcı değil. Bu durum Ortaçgil’in yeni albümü “Sen”i, biraz daha özel kılmaya yetiyor. Aradan geçen uzun zaman, birkaç yine çok özel durumu da ortaya koyuyor; öncelikle bu albümdeki Ortaçgil şarkılarında filozofik anlamda biraz daha kabullenmişlik psikolojisi ağır basıyor. Hemen her konuya açılan bir bilgelik penceresi; orta ve orta yaş üzeri parçalarda, orta sınıf ahlak değerleri üzerinden geçmiş muhasebeleri ve kalabalıkların uzağına taşınmış bir gelecek hayali var. Bu albümdeki Ortaçgil şarkılarının ayakları yere basmıyor; çünkü şair artık karadan uzakta ve deniz üzerinde olmayı hayal ediyor. Özgürlük duygusu şarkıların çoğunda karşılığını “deniz” imgesiyle buluyor. Hepsinin ortak paydası ise yine şiirsellik. Müzikal açıdan da ciddi bir fark var “Sen” albümünde. Parçalar yaylı orkestra eşliğinde ve Hollanda’da gerçekleştirilmiş. Yaylılar fikrinin itici gücü, aynı zamanda albümdeki parça düzenlemelerini de imzalayan klavyeci Baki Duyarlar. Albümdeki diğer usta müzisyenler davulcu Cem Aksel, basçı Gürol Ağırbaş, perküsyoncu Birol Ağırbaş ve gitarcı Barlas Tan Özemek. “Sen”, bir büyük ustanın en dingin ve damıtılmış eserlerinden biri. [email protected] Michael Jackson / Michael / Epic Records MJ, öldükten sonra yayımlanan albümleriyle yeniden gündemde. Oysa ölmeden önce çıkardığı 2001 tarihli “Invisible”dan sonraki yıllarda müzikal anlamda sessiz kalmıştı. Büyük bir şovla geri dönmeyi planladığı sırada aniden hayatını kaybetti ve yine ilgi odağı oldu. 2009’da MJ’nın en iyi şarkılarını bir araya getiren “This Is It”ten sonra şimdi de sanatçının son zamanlarında kaydettiği ve daha önce yayımlanmamış şarkılarından oluşan bir albüm çıktı. Albüm henüz yayımlanmadan bazı şarkılardaki vokalin Michael’a ait olmadığı iddiası yayılmıştı. Bazı ses uzmanları bunun aksini savunsa da 80’lerden beri MJ’ı yakından izleyen birisi olarak, albümü dinledikten sonra vokallerle ilgili şüphe duymadığımı söyleyemem. Özellikle 50 Cent ve Orianthi’nin eşlik ettiği “Monster” ve “Breaking News”daki ses bana göre Michael’a ait değil. Belli ki bu şarkılar bir taklitçiye söyletilip, aralara MJ’a ait hıçkırık soundu, “yeah”, “ohhh” gibi sesler eklenmiş. Bunun yanı sıra vokalde Michael’ın yer aldığı kesin olan ama o yaşarken tamamlanamayan şarkıların bir kısmı yeniden düzenlenerek albüme konulmuş. Bunların arasında “Hollywood Tonight”, “Best of Joy”, “Much Too Soon” ve Michael’ın Akon’la düet yaptğı “Hold My Hand” gibi şarkılar, albümü dinlemeye değer kılıyor. Sony Music, Michael Jackson kataloğunun dağıtım hakkını 2017 yılına kadar elinde tutma hakkına sahip. Bu demektir ki, başka Michael albümleri de çıkacak. MJ’ın gün ışığına çıkmamış kayıtlarını dinlemek zevk ama keşke şu taklit meselesi olmasa... www.zulalkalkandelen.com GÜVENİNİZİ HAK EDİYORUZ Afetlerde ve toplumsal travma yaşanan tüm olaylarda yanınızdayız. Bilimsel çalışmalarımızla Türkiye’nin sesini dünyada duyuruyoruz. Bilime ve uygulamalara katkı sağlamak üzere, çeşitli uzmanlık dallarındaki yüksek lisans programlarımızdan yılda 200 öğrencimizi mezun ediyoruz. Üniversitelerde verdiğimiz eğitimin içeriğini dünya standartlarında hazırlıyor, kalitesini denetliyoruz. Bütün uygulamalarımızda etik ilkeleri gözeterek, halka nitelikli ve denetlenebilir hizmet sunmayı görev biliyoruz. Kamu ve özel sektörde, insanın olduğu her alanda varız: Klinik Psikolog, Adli Psikolog, Trafik Psikoloğu, Endüstriyel Psikolog, Spor Psikoloğu, Gelişim Psikoloğu, Özel Eğitimde Çalışan Psikolog (engelliler ve üstün yeteneklilerin eğitimi ve rehabilitasyonu) başta olmak üzere pek çok alanda görev yapıyoruz. İNGİLİZCE Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH İş İngilizcesi (Business English), İngilizce iş görüşmelerine (Interviews) hazırlık Gramer ve kişiye özel konuşma dersleri Kadıköy /İstanbul 0532 701 80 41 (0216) 418 94 51 GÜVENİNİZİ HAK EDİYORUZ PSİKOLOGLAR OLARAK BAĞIMSIZ MESLEK YASAMIZI İSTİYORUZ Türk Psikologlar Derneği (www.psikolog.org.tr). Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. Yıldız Büget Nagihan Sağlık Emre C MY B C MY B 28.12.2010 tarihinden itibaren nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle