23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZAR 29 AĞUSTOS 2010/ SAYI 1275 PAZAR SÖYLEŞİLERİ ATAOL BEHRAMOĞLU Fesatoder... !"--> ilgisayarıma gelen bir iletiden 23-24 Ağustos tarihlerinde LS) Büyükada Prince Otel'de "Dayanışma" konulu bir çalıştay toplanacağını öğrenmesem, ne yayınını on beş yıldır sürdürmekte olan "Felsefelogos" dergisinden ne de bu dergi çevresinde 2007'de kurulmuş olan "Felsefe ve Sosyal Araştırmalar Topluluğu Derneği"nden (Fesatoder) haberim olacaktı... Düzenlendiği tarihte İstanbul'da (Büyükada'da) olsam toplantıyı mutlaka izlemek isterdim. Bu olamadı. Fakat sözünü eüigim iletinin izini sürerek öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim Felsefelogos dergisi, yayınını on beş yıldır bağımsız olarak (herhangi bir özel ya da kamusal kurumunun yayın organı olmaksızın) sürdürüyor. Bizimki gibi orta ve lise öğretim kurumlarından felsefe derslerinin kaldırıldığı ya da hiç düzeyine indirildiği bir ülkede bu büyük bir başarıdır. Felsefelogos dergisi genel yayın yönetmenliği ve Fesatoder başkanlığının yanı sıra Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü Başkanlığı'nı dayürütmekte olan Prof. Dr. Sinan Özbek 1961 doğumlu bir bilim insanı. 1992-2003 arasında yayımlanmış beş kitabı var. Bunlar, "Tanıklarda Sokrates", "ideoloji Kuramları", "İsyankâr Ruh", "Irkçılık", "İdeoloji Kuramları II" başlıklarını taşıyor... Çok sayıda makale ve bilimsel bildirilerin yanı sıra yukarıdaki son tarihten günümüze kadar kitaplaşmış başkaca yapıtları da mutlaka olmalıdır. Bunları biraz da ülkemiz aydınının birbirinden ne kadar habersiz oldugunu görmenin üzüntüsüyle yazıyorum. Felsefe gibi günümüz Türkiyesi değer "skala"sının en alt basamaklarında yer alan bir bilim alanında böylesine üretken bir çalışma yürütmekte olan bir bilim insanından, meslektaşları ve öğrencileri dışında kaç kişinin haber var? Felsefe sözcüğü Yunanca "sevgi" (phileo) ve "bilgi" (sophia) sözcüklerinden türetilmiş... Günümüz Türkiye insanının "bilgi"yle ilişkisi "sevgi" değil, olsa olsa bir "çıkar" ilişkisi olabilir. İşiıne yarayacak kadarını bileyim, gerisini bilip ögrenmeme gerek yok diye düşünen bir insan türünün felsefeyle ilişkisi olamaz. Ülkemizde eğitim ve öğretimin temelini de bu felsefe karşıtı anlayış oluşturuyor. Giderek, düşünmeyen, düşünmekten korkan, düşünmeyi önemsemeyen, düşünmeyi küçümseyen birtopluma dönüşüyoruz. Bu, düşünen, düşünmeyi seven toplumların hizmetinde, bir ikinci sınıf, daha da öte hiçbir nitelige sahip olmayan insanlar topluluğu olmaya dogru gidiş demektir... Belki de öyle birtoplum olduk bile... Büyükada'da toplanan çalıştay, "Felsefelogos" dergisi ve "Fesatoder" bana bunları düşündürdü... "Düşünme"nin biravuç aydınca değil bütün birtoplumca, "fesat" ya da "çıkar" değil bir sevgi konusu olarak anlaşılacağı günlere özlemle... • ataolb@cumhuriyet.com.tr Sinema oyuncusu, siyasetçi ve baba; Berhan Şimşek tüm bu vasıfları tek başına taşıyor. Sinema kapısını kapatmasa da on yıldır kameraya uzaktan bakıyor. 12 Eylül referandumuna kadar kızıyla da çok sık görüşemeyeceğinin farkında. Yine de siyasetteki hedeflerini gerçekleştirmekte kararlı. Kızı da siyasetçi olmak istese dur demeyeceğini söylüyor. DENİZ ÜLKÜTEKİN stanbu sahnesinin başrol oyuncusuerhan Şimşek siyasete gireli on yıl oldu. Bir dönem milletvekilligi yaplı. Şimdiyse yeni bir görevi var. Cumhuriyet Halk Partisi istanbul İl Başkanlığı. O her ne kadar "siyasetçi kimliğim öne çıkıyor" dese de, Minyeli Abdullah, Hoşçakal Yarın ve Uzlasma gibi filmleriyle insanların beynine kazınan oyunculuğu meydanlarda halkla başka lürlü bir ilişki kurmasına sebep oluyor. Belki onun fikirlerini benimsemeyenler de Berhan Şimşek'e farklı bir gözle bakıyor. Konuşma yaptığı zaman otobüsün üzerine çıktığında bile hareketleri ve mimiklerini kullanısıyla ortalama bir siyasetçiden (arkını belli ediyor. Ancak şimdi sinemaya ayıracak vakti yok. O partisini istanbul'da harekete geçirmek istiyor. Bunun için de ilk hedeii 12 Eylül'deki referandum. - Sinemayı tarnamen bıraktınız mı? Aklınıza yatan bir proje olursa kabul eder misniiz? - Çok proje geliyor ama vakit bulamıyorum. On yıldır sinema yapmıyorum ama sanat bırakılmaz. Şu anda çok aktif bir şekilde siyaselin içindeyim. Yine de gerçek hayat sinemadır. - Peki neden siyaseti bırakıp sinemaya atıldınız? - Sinema bir sanat ama siyasel de yaşama müdahale etme sanatı, Üstelik siyasel benim için yeni bir süreç de değil. 1978'de CHP Gençlik Kolları'ndaydım. Seyretnıemek gerektiğini düşündüğüm için siyasete atıldım. Yoksa şöyle düşünebiliriz, ben yıllar boyunca çok zor kosullaıda hem hayatımı sürdürdüm hem sinema yaptım. Tam çuvalla para kazandığım dönemdeyse sinemayı bıraktım. Yapımcılık, yönetmenlik yapıyordum. Siyasete girdiğimde iki şirketim vardı, ikisini de Anayasa değişikliğinin topluma katkısı yok - Birsüre öncesine kadar referandumla ilgili çalışmaların büyük ölçüde Kemal Kılıçdaroğlu üzerine yıkıldığı ve il temsilcilerinin yeterli çalışmayı yapmadığı yönünde bir eleştiri vardı. Buna katılıyor musunuz? - İstanbul çalışıyor. Başka iller adına konuşmam haksızlık olur. Ben günde en az dört ilçeye gidiyoruııı. il Başkan Yardımcısı arkadaşlarım ve İlçe Başkanlan'nın birçoğu aktif şekilde çalışıyor. Bu süreci daha dinamik bir hale getirmek istiyoruz. Danışma Dayanışma Koordinasyon Merkezleri var. Buraya gelen vatandaş doktorunu bulabilecek, avukatını bulabilecek. Ayrıca buradaki çalışmalarımızı 39 kadın demegiyle beraber yapıyoruz. Genel başkan gercekten çok çalışıyor. Siyaset tarihinde ilk defa belki de halkın içinde olan bir profil çiziyor. Bu denli çalışması biraz vicdan sahibi olan heıkesin ona ayak uydurmasını gerektiriyor. -12 Eylül referandum günü aynı zamanda 1980 darbesinin otuzuncu yılı. Bunun hakkında ne diyeceksiniz? - Bir ülke başbakanını düşünün. 56 yaşında, darbe oldugunda 26 yaşındaymış. Fakat ne acıdır ki 30 yıl darbenin sonuçlarını fark etmemiş, referanduma bir ay kala farkına vardı. Hem de öyle bir fark ediş ki; sulu sepken ağlıyor, şiirler okuyor falan. Bu Türkiye için ciddi birtrajedidir. Böyle bir başbakan ülkeyi yönetiyor. Bence sayın Başbakan iyi bir makyevelist. - Referandumda nasıl bir sonuç bekliyorsunuz? - Bu reteı andum Türkiye için önemli. 26 soru sorup da tek bir cevap istenen bir anlayışa demokrasi diyemeyiz. Bu sivil diktatörlüktür. Anayasa değişikliğinin işçiye, emekliye, çiftçiye hiçbir katkısı yok. Sekİ7 yılda bir trilyon 300 milyar bütçe yapmış Recep Bey ve arkadaşlarına faydası var. Amacı atama Anayasa Mahkemesi oluşturmak, yarın yüce divan yolu gözükünce kendi atadığı hâkimler tarafından yargılanmak. • J kapallım. Çünkü Türkiye'de siyaset ticaret için yapılıyor, ama ben siyasetin halka hizmet için yapıldığına inanıyordum. Bugün oyunculuğa devam etseydim dizilerden bölürn başına 30 ya da 40 milyar alıyor olabilirdim. - Gürsel Tekin'in dönemi çok hareketli geçmişti. Sizin döneminiz nasıl olacak? - Ben hareketli geçen bir şey görmüyorum. Çok hareketsiz bir il aldım. Üyesi olmaktan şeref duyduğum CHP il Başkanlığı tabelasının altındayım. Şu an çok hareketli bir sürece girildi. - Neler değişecek? - Ben "Tatlı Cadı Samantha" değilim. Burnumun ucunu oynatarak bir şey değişliremem. Ancak birçok şeyin değişeceğini hem İstanbul halkı hem de il örgütü görecek. Çok ciddi bir örgütlenme yapısı ortaya koyacağız, buna "kılcal damar örgütlenmesi" diyoruz. Her sokağın, caddenin temsilcisi olacak. istanbul'u 85 bin kişiyle öryütleyecegiz. 12 Eylül referandumu gündeme gelince bu projeyi biraz kenarda tuttuk ama çalışmayı gerçekleştireceğiz. - Kızınız siyasetçi olmak istese onay verir misiniz? - Veririm tabii sanatçı olmak islese de "ol" derim. Çünkü insanlar hayatın içinde olmalı, ülkeleri ve insanlık için hizmet vermeli. Bu çok önemli. Bunu yaparsan şikâyet etmek için hakkın olur. - Sanatçı ve siyasetçi olmanın yanında bir de babalık vasfınız var. Referandum sürecinde kızınıza zaman ayırabiliyor musunuz? - Kızımdan çok özür diliyorum. Maalesef son üç aydır on beş günde bir görüsebiliyoruz, annesinde kalıyor. On bir yaşında ama çok şeyi kavramış. Niçin bu mücadeleyi verdiğiıni biliyor. Belki de kendimi teselli etmeyi burada buluyorum ama bir baba olarak üzülüyorum tabi. Devrim yapacağız ne fotoromanı - Bayburttan IstanbuPa geldikten sonraki yasantınız sizi nasıl şekillendirdi? - Ben Fatih'liyim. istanbul'a ilk geldiğimde Beycegiz Mahallesi'nde oturuyorduk. Başbakan CHP kadrolarını çok elitist buluyor ama o birilerinin sunduklarıyla hayat buldu, bizse emeğimizle. Hayata sokaklardan Çarşamba Pazan'nda çay, don, sütyen, limon satarak girdim. Ben bu topraklarda devrimci olarak vücut buldum. Hayatımda okuduğum ilk köşe yazarı Abdi ipekçi'dir. Sonra gece ortaokulunda bir köy enslitüsü mezunu Hasan Çelikel hocam okumayı sevdirdi. Tiyatro, sinema izlemeye yönlendirirdi. Hatta sinemacılarla konuşurdu yarı parasına gidip film izlerdik. Annem ve babam da çok aydın insanlardı. İlk İnce Mehmet tefrikasını İlhan abim bana okurdu. Hasan hoca bizi öyle bir hale getirdi ki yolda okurduk. Menekşe Plajı'nda kaçak denize girerdik. işte demirlerden kaçak girerken elimizde kitaplar olurdu. "Kontrole yakalanmazsak, kumlara uzanıp kitap okuruz" diye. - Sinemaya fotoromanla başlamışsınız. Bunun da ilginç bir hikâyesi var sanırım. - Türkiye'de kimse mesleğini seçemiyor ki. Hiç aklıma sinema falan gelmezdi. Yavuz Özkan'la aynı kahveye çıkardık. Bir gün o teklif etti. "Ya biz devrim yapacağız fotoroman tilan çok ayıp şeyler" dedik. Aradan altı ay falan geçti. Yine karşılaştık, o günler biraz sıkıntılıydı. "Hadi abi çekmiyor muyuz" falan. Aldı götürdü bizi Kumburgaz'a, hayatımda kartpostal resmim bile yoktu. • -Herhalde 12 Eylül'den sonra kızınıza daha çok zaman ayırabileceksiniz. Bir arada olduğunuzda neler yapıyorsunuz? -12 Eylül'den sonra kızımla tatile gideceğim. Birlikte her şeyi yaparız, ne aklına geliyorsa. Çok iyi iki arkadaşız. Film izleriz, yüzeriz. O okumayı çok seviyor, çok yetenekli, karikatür çiziyor. Kayak yapar. Aramızdaki fark; o kayak yapmayı Uludağ'da hocadan öğrendi. Bana da hayat öğretti. Çocukluğumda Bayburt'ta çok kar yağardı. Bonga dediğimiz patenleri demirci Faruk ustaya 35 kuruşa yaptırırdık. Sefertasıyla kayarak okula giderdik. - Halkla ilişkiniz nasıl? Sinemacı yönünüz mü yoksa siyasetçi yönünüz mü öne çıkıyor? - Ön plana siyasetçi kimliğim çıkar. Filmlerimi hatırlayanlar da çok tabii. Bundan da şeref duyarım. Benim için önemli günlerdi. Ülkemi tanıdıru, avucumun içi gibi bilirim Türkiye'yi. Kızıma da söylüyorum, yerel olııiadan evrensel olunmaz. - Boş zamanınızı nasıl geçiriyorsunuz? - Kendimle baş başa kalmayı çok severim. O biraz zor iştir. Psikolojik kondüsyonun ve sağlıklı ruh halin olacak. Kendiyle meşkalet edemeyen kimseyle konuşamaz. Günahlarını ve veballerini kendinle konuşacaksın. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle