22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2010 PAZAR 16 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim: Değişiklikler demokrasinin sonu olur Tekkişiyönetiminegidiyoruz Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bü- lent Serim bu haftaki konuğumuz. Konularõmõz anayasa referandumunda evet çõkarsa yüksek yar- gõnõn nasõl şekilleneceği ve gündeme bomba gibi düşen yõllarõn istihbaratçõsõ Hanefi Avcı’nõn “Ha- liç’te Yaşayan Simonlar” adlõ kitabõ... Serim AKP ve Fethullah cemaatinin yüksek yargõyõ re- ferandumdan sonra iyice denetim altõna alacağõ- nõ, cemaat ve AKP karşõtlarõna artõk Türkiye’de yaşam hakkõ tanõnmayacağõnõ söylüyor. Cemaat ve AKP’nin iç ve dõş istihbaratõ da tam anlamõyla kontrol altõna aldõğõna dikkat çeken Serim, “Ce- maatin yargıyı ilk ele geçirme denemesi Şem- dinli iddianamesidir,” diyor. Serim son olarak, “Evet oyu çıkar da AKP bunun verdiği güçle daha köklü bir anayasa değişikliği yaparsa ce- maat ve AKP’ye bütün karşıt kesimlerin dün- yası cehenneme çevrilecek,” diye ekliyor. - Anayasa değişikliği referandumda kabul edildiği takdirde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) nasıl olacak da hükümetin vesa- yeti altına girecek? Kurulda Adalet Bakanı ve Müsteşarı üyeyken zaten HSYK bugün de hükü- metin vesayeti altında değil mi? B.S.- Şu andaki durumu itibarõyla HSYK hükü- metin vesayeti altõnda gibi görünüyor ama tam anlamõyla da öyle demek mümkün değil. Günde- mi Adalet Bakanõ saptõyor ve gündem önüne gel- meden HSYK bir şey yapamõyor. Tabii, son olay- da yaşandõğõ gibi Adalet Bakanõ istemediği konu- lar önüne geldiği zaman “Gündemi geri çektim. Küstüm, oynamıyorum,” diyebiliyor ve kilitli- yor. Hatta müsteşarõnõ da toplantõlara gönderme- mek suretiyle toplantõlarõ da kilitleyebiliyor. Ama öte yandan HSYK yedi kişiden oluşuyor. Diğer beş üye yüksek yargõç. Bu yüksek yargõçlar önlerine gelen olaylarda inisiyatif koyabiliyorlar. Geçmiş olaylarda yaşadõğõmõz gibi bu inisiyatif koyma bazen iktidarõn hiç hoşuna gitmeyecek dü- zeyde oluyor. Nitekim bunun örneğini Erzincan savcõsõ olayõnda yaşadõk. Biliyorsunuz, HSYK Er- zincan olayõnda Erzurum özel yetkili savcõlarõnõ görevden aldõ. Bu da iktidarõn çok canõnõ sõktõ. O zaman da bunu çeşitli vesilelerle itiraf ettiler. Anayasa değişikliği yapõldõktan sonra HSYK şöyle şekillenecek: 22 asil üye ve 12 yedek üye- den oluşacak. Bu 22 asil üyenin sadece 5’i yüksek yargõç, üçü Yargõtay, ikisi Danõştay’dan olacak. Bu beşe karşõlõk dört tane Cumhurbaşkanõ’na doğrudan atama yetkisi verdiler. İki üye Adalet Akademisi’nden gelecek. Geriye kalanlar birinci sõnõf yargõç ve savcõlardan seçilecek. - Peki, kurulda birinci sınıf yargıçların sayısı- nın yüksek yargıçları geçmesi ne kadar doğru- dur? B.S.- Avrupa organlarõnõn da söylediği gibi bi- rinci sõnõf yargõçlarõn sayõsõ hiçbir zaman yüksek yargõçlarõn sayõsõnõ geçmemelidir. Hatta birinci sõ- nõf yargõçlarõn sayõsõ yüksek yargõçlarõnkinden düşük olmalõdõr. Bunun da nedeni şu: Bu birinci sõnõf yargõçlar son aşamaya gelmediler. Beklentileri var. Bu bek- lentilerini karşõlamak için taviz verebilirler. Şu anda dokunulmayan anayasanõn 140. maddesine göre bütün yargõç ve savcõlar idari yönden Adalet Bakanõ’na bağlõdõr. Dolayõsõyla da onlardan tam anlamõyla bağõmsõz davranõş beklemek mümkün değildir. Yandaş yargı egemenliği - İyi de bundan sonra ne olur? B.S.- HSYK’nin görev ve yetkileri şöyle: Bü- tün hâkim ve savcõlarõn görev yerlerini belirliyor. Onlarõn terfileri HSYK’nin elinde. Onun ötesinde Adalet Bakanõ istediği zaman mahkemelerin gö- rev yerlerini belirliyor. Daha da önemlisi, Danõş- tay ve Yargõtay üyelerini seçiyor. Değişiklik kabul edilirse bütün bunlar yürütme- nin yani hükümetin inisiyatifinde olacak. Böylece de HSYK hükümet açõsõndan sorun olmaktan çõ- kacak. Ama esas milli iradenin sahibi yönünden de tam anlamõyla sorun haline gelecek. Çünkü ar- tõk sadece özel yetkili mahkemeler değil tüm mahkemeler o yandaş yargõç ve savcõlarla donatõ- lacak. Ve bunlar AKP ve cemaate muhalif cephe- nin cehennem azabõ çekmesine yol açacak, tõpkõ bugün Silivri’de olduğu gibi... - Yine bu değişiklik kabul edilirse çok demo- kratik bir Anayasa Mahkemesi olacak, deniyor. Siz buna ne diyorsunuz? B.S.- Sayõn Abdüllatif Şener’in bir sözü var. “Sayın Başbakan’ın söylediğiyle yaptığı ara- sında çok fark vardır. Söylediklerine değil, yaptıklarına bakmak gerekir,” diyor. Anayasa Mahkamesi’nin çok demokratik hale geleceğini söylemek için okuduğunuzdan hiçbir şey anlama- manõz gerekiyor. Anayasa değişikliğini okuduğum zaman şöyle bir tablo görüyorum: Anayasa Mahkemesi 17 üyeden oluşuyor. Bu- nun üçünü TBMM, geri kalan 14 üyeyi cumhur- başkanõ atõyor. Bu 14 içinde cumhurbaşkanõnõn doğrudan atadõğõ dört üye de var. Onun dõşõndaki- leri çeşitli kurumlar üçer üye seçip cumhurbaşka- nõna gönderiyor. Cumhurbaşkanõ her kurumun üç adayõndan sadece birini seçip atamayõ yapõyor. İktidar, yani yürütme ve yasamanõn Anayasa Mahkemesi’ne nasõl hâkim olacaklarõna bakmak lazõm. TBMM’nin üç kontenjanõndan ikisini Sa- yõştay Genel Kurulu, birini TBMM serbest avu- katlar arasõndan seçecek. Sayõştay’õn 1985’ten be- ri yaşadõğõ olaylarõ bizzat biliyorum. Oradan ay- rõlmama sebep de o olaylardõr. Turgut Özal dönemindeki seçimlerle zaten ce- maatin Sayõştay’a yerleşmesi büyük ölçüde sağ- landõ. Avukatlara gelelim. Onlarõ baro başkanlarõ seçecek. TBMM’nin seçimi konusunda Avrupa organlarõ, Parlamento yüksek yargõya üye seçme- meli ama seçerse mutlaka uzlaşmayla ve üçte iki çoğunlukla seçilmeli, der. Bizde ise bõrakõn üçte ikiyi, kademeli seçim sistemi var. Üçüncü aşama- da iktidar çoğunluğu seçimi sonlandõrmaya yetki- li. Yani o üç kişiyi yasamadaki iktidar kendi oyla- rõyla seçecek. Geri kalan beş üye üçü Yargõtay, ikisi Danõştay’dan olmak üzere seçilecek. İki tane de askeri yüksek yargõdan gelen var. Öbür yedi kişinin üçü YÖK’ten, dördü ise cumhurbaşkanõ- nõn doğrudan atadõğõ kişilerden oluşacak. Yüce Divan işlevsizleşir - Eh, bugünkü YÖK’ün ve Cumhurbaşka- nı’nın özellikle rektör seçimlerindeki perfor- mansları açık değil mi? B.S.- O yedi üyenin kişilikleri bizim için sürp- riz olmayacaktõr. Cumhurbaşkanõ da tõpkõ son Anayasa Mahkemesi’ne üye seçerken zorlanma- dõğõ gibi onlarõ da seçmekte zorlanmayacak. Böylece Anayasa Mahkemesi’nde yedi yüksek yargõca karşõlõk on üye yasama ve yürütmenin egemenliğinde olacak. Evet oyu çõkarsa geçici maddeyle bir ay içinde sonuç alõnacak. - Bu ne gibi bir sonuç yaratır? B.S.- Bunun sonucunu yorumlayabilmek için Anayasa Mahkemesi’nin dört önemli işlevinden söz etmek lazõm. Bunun birisi Anayasa Mahke- mesi’nin anayasa koruma kurulu oluşudur. Yani anayasal düzeni korur. Anayasal düzen de Ata- türkçü Türkiye Cumhuriyeti düzenidir. Yeni olu- şacak yapõsõyla bu düzeni Anayasa Mahkemesi bundan sonra koruyamayacaktõr. Çünkü Anayasa Mahkemesi AKP ve cemaat gibi düşünen üyelerin eline geçecektir. Anayasa Mahkemesi siyasi parti- leri kapatma yetkisine sahip. Mahkeme iki yõl ön- ce AKP’yi laiklik karşõtõ eylemlerin odağõ olmasõ nedeniyle mahkûm etmişti. Laiklik karşõtõ eylem- lerin odağõ olan AKP bu eylemlerini sürdürüyor. - Peki, bu durumda yeniden kapatma davası açılabilir mi? B.S.- Tahminime göre açõlabilir. İşte, şimdi bu değişiklikle AKP bunun tedbirini alõyor. Bu deği- şiklikle artõk Anayasa Mahkemesi yetkisi olsa bile AKP’yi kapatmayacaktõr. Mahkemenin üçüncü işlevi şu: Kendi- sine verilen denetleme görevi nedeniyle mahkeme anayasal kurallarõ resmen yo- rumlamaya yetkili tek organdõr. Ama ar- tõk Anayasa Mahkemesi eskisi gibi dü- şünmekten vazgeçecek, bu üyeler saye- sinde daha İslami bir yapõya dönüşmesi için elinden gelen çabayõ gösterecektir. Anayasa Mahkemesi’nin dördüncü işlevi Yüce Divan görevidir. Yüce Divan yük- sek düzeyli kamu görevlilerinin yanõ sõra bakanlarõ ve başbakanlarõ da yargõlar. Muhalefet liderleri meydanlarda AKP li- derlerine, “Sizi bir gün Yüce Divan’a göndereceğiz,” diye bağõrõyorlar ama gün gelir de Yüce Divan’a giderse şimdi- den tedbirini almak için AKP de bir yan- dan kendi yargõcõnõ yaratõyor. Bu anayasa değişikliğiyle Türkiye Cumhuriyeti elden gidiyor, yargõ bağõmsõzlõğõ gidiyor. Evet oylarõ büyük çoğunlukla çõkarsa Türki- ye’nin başõna çorap örülür. Doğrusu o günü hiç düşünemiyorum. Beni korkutu- yor. Ama ne üniversitelerden ne barolar- dan ses var. Oysa hepsinin ayağa kalk- masõ lazõm. - Neden korkuyorsunuz? B.S.- Başbakan, “Bu anayasa deği- şikliği kapıyı aralama başlangıcıdır. 2011’den sonra anayasada çok daha köklü değişiklikler yapacağız. Başkan- lık sistemine geçeceğiz,” dedi. Anayasa değişikliği geçerse iktidar bundan aldõğõ güçle daha önemli anayasa değişiklikleri- ne gidecektir. Böylece ilk dört maddenin değiştirilmesi gündeme gelecek. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokra- tik hukuk devleti niteliği daha İslami bir yapõya kavuşturulmak için büyük ölçüde za- yõflatõlacak. Anayasa Mahkemesi buna karşõ çõkmayacak. Çünkü o zaman AKP ve ce- maatin Anayasa Mahkemesi yürürlükte ola- cak. Zaten Başbakan, “Ben laikliği din ve vic- dan özgürlüğü olarak alıyorum,” diyor. Ama anayasa öyle demiyor. Anayasa, “Din devlet işlerine karışmaz. Devlet, dinin devlet işlerine karışmamasını denetler” diyor. Bizdeki laiklik anlayõşõ budur. Ayrõca bir değişiklikle de korkarõm fede- rasyon sistemine geçilecek. HanefiAvcõGülencemaatinineylemleriyleilgiligerçekleriyazõyor - Kimi yazarlar Avcı’nın kitabı yazmadan önce Başbakan’dan bilgiler aldığını ve bunun da AKP- Cemaat koalisyonunun çatlamaya başladığı anlamına geldiğini savundu. Avcı bunu televizyonda yalanladı. Siz bu konuda ne diyorsunuz? B.S.- Geçen gün Cumhuriyet’te ABD özel istihbarat kuruluşu Stratfor’un raporu yayõmlandõ. O rapor okunduğu zaman ABD’nin sanki bir dönem desteklediği yandaşlarõnõn arkasõndan çekilmeye başladõğõ mesajõ alõnõyor. Ama şu tespiti de yapmamõz lazõm. Cemaat Erbakan’a ve partisine vermediği desteği AKP’ye ve Erdoğan’a verdi. Bana göre bunun iki nedeni var. Bir kere cemaat Türkiye’yi yönetmeye soyunmuş. Bunca hazõrlõk döneminden sonra Türkiye yönetimine egemen olalõm diyor. O zamanõn geldiğini, AKP’nin güçlü bir kadroyla iktidarõ ele geçireceğini anladõ ve onu destekledi. Ama bir durumu daha tespit etmek lazõm. Cemaat kadrolarõ zaten 1950’den beri devlete yerleşmişti. AKP’nin kullanacağõ böyle bir güç zaten olduğu için bunu AKP’ye sunmak istedi. İkinci neden ABD’nin tutumuydu. ABD, 1990’lardan beri Türkiye için İslami bir yapõ istiyordu. Bunun için en uygun kitle olarak da AKP ve Erdoğan’õ seçti. Sanõyorum bunun da cemaat üzerinde büyük etkisi oldu. Hanefi Avcõ kitabõnda şu çarpõcõ sözleri kullanõyor: “Tüm kamu kurum ve kuruluşları, özellikle özel yetkili mahkemelerdeki yargıç ve savcılar, emniyet teşkilatının kilit noktaları cemaatin eline geçmiştir.” - Cemaatin eline geçmiş özel yetkili mahkemeler başta Ergenekon olmak üzere bu kadar önemli davaları üstlenmişken burası nasıl hukuk devleti sayılabiliyor? B.S.- Türkiye’de zaten hukukun üstünlüğünden söz edemeyiz. Hukukun üstünlüğünün, hukuk devletinin kaybolduğu yerde demokrasi de kaybolur. Çağdaş demokrasilerde hukukun üstünlüğü ve erkler ayrõlõğõ ilkeleri değişmez prensiplerdir. Bunlar olmadan demokrasiden söz edilmesi mümkün değildir. Hanefi Avcõ’nõn çok önemli bir sözü daha var: “Özel yetkili mahkemelerdeki yargıç ve savcılar emsalleriyle değiştirilmediği sürece cemaat karşıtlarının özgürlüğü ve yaşam hakları olamaz,” diyor. Ben cemaatin yanõna AKP’yi de koyuyorum. Bu, özel yetkili mahkemelerdeki yargõçlarõn önyargõlõ olduklarõnõ gösterir. Yani, o mahkemelerden çõkacak kararlarõn belli olduğunu, buna siyasetin karar verdiğini gösterir. Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan başõndan beri, “Gelin, duruşmaları izleyin. Burada oynanan hukuk, yargı oyununu görün,” diye çõrpõnõyorlar. Orada gerçekten bir oyun oynanõyor. - Sizce cemaatin yargı ve polisi ilk ele geçirme denemesi ne zaman oldu? B.S.- İlk deneme Şemdinli’dir. Şemdinli iddianamesinin Ankara’da yazõldõğõ haberleri çõktõ. O iddianame sonuca ulaşmadõ ama orada iki noktada AKP iktidarõ kendine ders çõkardõ. Birincisi Terörle Mücadele Yüksek Kurulu kurarak MGK’nin görevlerini buna verdi. Bunun kimse farkõna varmadõ. Ayrõca özel yetkili mahkemeleri, gizli tanõklarõ ve ihbarcõ vatandaşlarõ devreye soktu. Ondan sonra Ergenekon davasõ patlak verdi. Tabii, bunun iç ve dõş dinamikleri vardõr. Kasõm 2007’de o zamanki ABD Başkanõ Bush ve Erdoğan Washington’da görüştü. AİHMyolukapanõr - Bu değişiklikte Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının son derece demokratik olduğu söyleniyor. İç hukuk mekanizmaları Anayasa Mahkemesi’ne başvurmakla son bulduktan sonra AİHM’ye başvurulabilecek. Ama bu değişiklik yürürlüğe girdiği zaman Anayasa Mahkemesi’nin önünde on binlerce dosya birikip davalar yıllara yayılacağından AİHM’ye başvuru hakkının kurnazlıkla önüne geçilmiş olunmuyor mu? B.S.- Bunun amacõ AİHM’ye başvuruyu bloke etmek ve geciktirmektir. İster adli, ister idari yargõda olsun vatandaş kendi istediği sonucu alamayõnca Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak. Gerçi Anayasa Mahkemesi’ne sadece insanõn temel hak ve özgürlükleri kapsamõndaki suçlar nedeniyle başvurulabilecek ama bunun ayõrdõnda olmayan insanlarõn açtõğõ davalarõ ayõklamak bile Anayasa Mahkemesi için büyük sorun olacak. Bütün bunlar AİHM’nin önünü tõkayacak. Ayrõca Anayasa Mahkemesi artõk iktidarõn Anayasa Mahkemesi olacağõ için kasõtlõ olarak da bu gecikmelere sebebiyet verilecek ki AİHM kimi davalarõ çözemesin. - Kimi davalardan neyi kastediyorsunuz? B.S.- Çok önemli olan türban ve katsayõ, imam hatip okullarõ meselesi. AİHM’nin bile reddettiği davalarõ dolaylõ yoldan Anayasa Mahkemesi’ne kabul ettirecekler. - Demokrat Başbakanımız referandumda hayır oyu verecek ya da tarafsız kalacaklar için, “Bitaraf olan bertaraf olur,” dedi. Bunu nasıl karşıladınız? B.S.- Bu tam faşizan bir yönetime yakõşan bir laf. Bertaraf etmek de zaten yok etmek anlamõna geliyor. Oysa anayasaya göre düşünce, kanaati açõklamama özgürlüğü, kanaati açõklamaya zorlama yasağõ var. Ama bütün bunlara rağmen Başbakan evet demeyecekleri şimdiden uyarõyor. - O zaman Başbakan anayasayı ihlal suçu mu işliyor? B.S.- Kesinlikle evet. Sanayi Bakanõ da, “Suskun kalırsanız referandumdan sonra bana geldiğinizde ben de size suskun kalırım,” dedi. Çok demokratik bir sürü laf bulabilirsiniz. P O R T R E BÜLENT SERİM Sayõştay’da meslek mensubu olarak 1972’de göreve başladõ. 18 yõl Sayõştay’õn çeşitli kademelerinde çalõştõ. Mart 1990’da Anayasa Mahkemesi raportörlüğüne atandõ. 1995’te Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri oldu. Kasõm 1997’de Turizm Bakanlõğõ Müsteşar Yardõmcõlõğõ’na atandõ. Kõsa bir süre müsteşarlõk görevini yürüttü. Haziran 2000’de Cumhuraşkanlõğõ İdari ve Mali İşler Başkanlõğõ’na, Ocak 2001’de Cumhurbaşkanlõğõ Genel Sekreter Yardõmcõlõğõ’na atandõ. Eylül 2007’de Cmhurbaşkanõ Ahmet Necdet Sezer’le birlikte Köşk’ten ayrõldõ. Ağustos 2007’de atandõğõ YÖK üyeliğinden Temmuz 2009’da, YÖK’ün siyasal iktidarõn istekleri doğrultusunda işlevini sürdürmesinden rahatsõz olduğu için istifa etti. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - TSK’yle ilgili kimi belgelerin servis edilmesi cemaatin işi mi? B.S.- Cemaat bir şekilde ele geçirdiği bu belgeleri imamlarõna inceletti. Cemaatin her kurumda imamlarõ var. O kurumlarõ onlar yönetiyor. Aynõ zamanda imamlar yukarõyla da irtibat kuruyor. Onlardan talimat alõyor ve kendi kurumlarõna iletiyorlar. “O imamlar bu belgeleri inceliyor. Cemaatin oluşturduğu yargıç, savcı, polis birlikte önce suçlu tespit ediyor, sonra deliller bulunuyor. Kişiler suçlanıp içeriye alınıyor,” diyor. Oyun böyle oynanõyor. Suçlama şu: Hükümet ve TBMM’nin çalõşmalarõnõ engellemek ya da ortadan kaldõrmaya teşebbüs. Bakõn, böyle bir teşebbüsle suçlamak için icrai hareket lazõm. Düşünme, konuşma icrai harekete dönüşmezse o zaman teşebbüsten söz edemez, teşebbüs nedeniyle kimseyi suçlayamazsõnõz. Üstelik de ne idüğü belirsiz ihbarlarla insanlar üç yõldõr içeride tutuluyor. Yargõtay Onursal Başkanõ Sami Selçuk da, “Bu dava A’dan Z’ye siyasallaşmıştır,” dedi. Dava şöyle siyasallaşõr: Hukukta delilden suçluya gidilir. Burada önce suçlu tespit ediliyor sonra delil üretilmeye çalõşõlõyor. Bu anayasa değişikliğiyle Türkiye Cumhuriyeti elden gidiyor, yargõ bağõmsõzlõğõ gidiyor. Evet oylarõ büyük çoğunlukla çõkarsa Türkiye’nin başõna çorap örülür. Doğrusu o günü hiç düşünemiyorum. Beni korkutuyor. Ama ne üniversitelerden ne barolardan ses var. Oysa hepsinin ayağa kalkmasõ lazõm. Cemaat Erbakan’a ve partisine vermediği desteği AKP’ye ve Erdoğan’a verdi. Bana göre bunun iki nedeni var. Bir kere cemaat Türkiye’yi yönetmeye soyunmuş. Bunca hazõrlõk döneminden sonra Türkiye yönetimine egemen olalõm diyor. O zamanõn geldiğini, AKP’nin güçlü bir kadroyla iktidarõ ele geçireceğini anladõ ve onu destekledi. DAVALARIN ARKASINDA ‘İMAMLAR’ VAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle