19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C M Y B SAYFA CUMHURİYET SAYFA 12 İLHAN ABİ’Yİ UĞURLADIK 1327 HAZİRAN 2010 PAZAR 27 HAZİRAN 2010 PAZAR CMYB Haber Merkezi - Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim ve ilkelerinin yõlmaz savunucusu, gazetemizin imtiyaz sahibi ve başyazarõ İlhan Selçuk’un aramõzdan ayrõlõşõnõn 5. gününde de sivil toplum kuruluşu örgütlerinden, belediye başkanlarõndan, sendikacõlardan, sanatçõlardan, yurdun dört bir yanõndaki her yaş ve meslekten Cumhuriyetçiler gönderdikleri taziye mesajlarõnda duygu ve düşüncelerini ifade ediyor. Gazetemiz faks ve e- posta adreslerine, yazar ve yöneticilerimize gönderilen mesajlardan bazõlarõ şöyle: Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Prof. Rengim Gökmen: Türk basõnõnõn duayeni, aydõnlõk ve çağdaş yüzü, değerli büyüğümüz, Sayõn İlhan Selçuk’un yeri doldurulamayacak kaybõ, şahsõmõ ve sanat camiamõzõ üzüntüye boğmuştur. Mersin Sanayicileri ve İşadamları Derneği (MESİAD) Genel Başkanı Ali Doğan: Türkiye Cumhuriyetimizin gelişmesinin tanõğõ, demokra-simizin savunucusu, fikir insanõ, kalem erbabõ İlhan Selçuk yol gösterici yazõlarõyla bir daha bizlerle bir arada olmamak üzere ebediyete intikal etmiştir. Türkiye bu müstesna insanõmõzõ çok arayacak, çok özleyecektir. Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası (BASİSEN) Genel Başkanı Metin Tiryakioğlu: Cumhuriyetimizin aydõnlõğa açõlan penceresi, Türk basõnõnõn usta kalemi, Cumhuriyet gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarõ İlhan Selçuk’u kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ: Aydõnlanmanõn bilgesi, Cumhuriyet gazetesi ve Türk medyasõnõn temel direklerinden biri olan yazar İlhan Selçuk’u kaybetmemizin derin acõsõnõ yaşõyoruz. Birleşik Sakatlar Federasyonu Genel Başkanı Kenan Özüdoğru: Federasyonumuza bağlõ engelli derneklerinin, üyelerimizin ve bizlerin de yol göstericisi İlhan Ağabey bundan sonra da õşõğõmõz olacaktõr. Haberertesi.com Genel Yayın Yönetmeni Sait Temur: Tanõmaktan onur duyduğum İlhan Ağabeyi ve ilkelerini habercilik çizgimizde yaşatacağõmõza söz veriyorum. MESAM Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Demir: Hepimizin ağabeyi İlhan Selçuk’u Hünkar’õn bağrõna ektiniz. Onlarca, yüzlerce İlhan Selçuk bekliyoruz. İnsan Hakları Savunucusu Dr. Alparslan Berktay: Büyük insan, devrimci, gerçek Atatürkçü İlhan Selçuk ölmedi, ölümsüzleşti. Aydõnlõklar karanlõklarõ boğacak, kimileri üreyecek, Cumhuriyet yürüyecektir. Türkiye Halkla İlişkiler Derneği Başkanõ Fügen Toksü mektupla üzüntülerini dile getirirken emekli Kurmay Albay Kudret Yıldırım, Fatsa Yalıköy’den Hâkim Karamustafa, eğitimci-yazar Muhsin Durucan, Çanakkale’den Nurten Başoğlu, Kõrõkkale’den Mehmet Uysal, gazetemize telefon ederek duyduklarõ acõyõ paylaşan yüzlerce okurumuz arasõnda yer aldõ. Gazetemizin Adana ve İzmir bürolarõ da başyazarõmõz İlhan Selçuk’un vefatõnõn ardõndan ziyaretçi akõnõna uğradõ. Bürolarõmõzõ ziyaret eden çok sayõda siyasi parti, demokratik kitle örgütü ve sendika temsilcisi dayanõşma duygularõnõ iletti. Cumhuriyet Adana Temsilcisi Çetin Yiğenoğlu’na başsağlõğõ dileyen Cumhuriyet dostlarõ da İlhan Selçuk için açõlan anõ defterine duygularõnõ yazdõ. CHP Adana İl Başkanõ Serdar Seyhan, CHP Çukurova İlçe Başkanõ Ayhan Barut ve parti yöneticileri, KESK Dönem Sözcüsü Güven Boğa, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanõ Miktad Öztürk, Adana Alevi Kültür Dernekleri Başkanõ Kemal Çelik, Tunceliler Derneği Başkanõ Yılmaz Zeroğlu, Ulamlõlar Derneği Başkanõ Hasan Orhan, Yüreğir Cem Birleştirme Derneği Başkanõ Cafer Boyraz ve çok sayõda kişi gazete büromuza gelerek başsağlõğõ diledi. Dr. Sabiha Çaycõ Alatan (Atatürkçü Düşünce Derneği Kadõköy Kurucu Başkanõ) da taziye mesajõ gönderdi. Cumhuriyetle Büyüdü Cumhuriyet’i Büyüttü 50 Yılda Bir Tek İsteği Olmuştu... Doç. Dr. HÜNER TUNCER Bundan böyle, büyük usta, Aydınlanma’nın çı- narı, yazılarıyla ve düşünceleriyle tüm Cumhu- riyet okurlarının içlerini yeşerten, bizlere yaşam sevinci veren İlhan Selçuk’suz bir Türkiye’de ya- şamak zorundayız! İlhan Selçuk, biz Cumhu- riyet okurlarının ailelerinin bir parçası gibiydi. Bizler, onu ailelerimizin ayrılmaz bir üyesi sa- yıyorduk. Onun ölümü, bizlerin içinde onul- maz yaralar açtı, hiç kuşkusuz! Onsuz bir Türkiye, yaşanması çok daha güç ve tatsız bir ülke olacak; ancak, İlhan Selçuk’a yürekten bağlı olan bizler, onun ülkemizde açtığı aydınlık yoldan azimle ilerleyerek, Büyük Usta’yı yeniden ya- şatacağız! İlhan Selçuk’un kısa bir süre içeri- sinde aramızdan ayrılmak zorunda kalmasını bekliyorduk; ancak, yine de onun ölüm haberi, hepimizi derinden sarstı. Yıllardır her sabah ilk önce İlhan Selçuk’un “Penceresi”ne bakar, onun gözünden ve bakış açısından ülkemiz gerçeklerini bir kez daha irdeleme ola- nağını bulurdum. Artık o “Pencere” bir daha açılmamak üzere kapandı! Peki, İlhan Selçuk’u yürekten seven, onun düşüncelerini paylaşan bizler, aca- ba o “pencere”yi hep açık tutmayı başa- rabilecek miyiz?.. İstersek ve birbirimizle bü- tünleşebilirsek, bunu başarabiliriz diye dü- şünüyorum. İlhan Selçuk’un tüm yaşamı bo- yunca amaçladığı Türk toplumunu acaba biz- ler oluşturabilir miyiz?.. Eğer bunu başarabilir- sek, o zaman İlhan Selçuk da boş yere yaşa- mamış, boş yere yazmamış, bizlere bildiklerini boş yere aktarmamış olacaktır. İlhan Selçuk, Atatürkümüze yürekten bağlı, onun izinden eğilmeden, bükülmeden giden, o yol- da birçok engelle karşılaşsa da, hiçbir zaman doğ- rularından ödün vermeyen bir düşün savaşçısıy- dı. Nitekim, bir ölçüde ölümüne neden olan ya da ölümünü çabuklaştıran başlıca etken de bu oldu diyebiliriz. Yaşlılık döneminde karşı karşı- ya bırakıldığı haksız davranışlar ve ona yönelti- len haksız suçlamalar, o yüce insanın yüreğinin taşıyamayacağı yükler haline geldi. Onun düşlediği Türkiye’yi bizler oluşturabi- lirsek eğer, o zaman onun da ışıklar içinde yat- masına neden olabiliriz! Tüm yaşamı boyunca İl- han Selçuk, Atatürk devrimlerinin çerçeveledi- ği bir Türkiye’yi gerçekleştirmeye uğraştı, bu yol- da yorgun düşmeksizin çaba harcadı; ancak ya- şam süresi onun bu düşünü gerçekleştirmesi- ne olanak tanımadı. Bizler, onun yazdıklarıyla ye- tiştik. Şimdi İlhan Selçuk’un düşlediği Türkiye’yi gerçekleştirmek, bizim ona olan vefa borcumuzun bir gereği sa- yılmaz mı?.. Sevgili İlhan Abimiz, bizler de, senin yazdıkla- rınla kendi çocuklarımızı yetiştireceğiz ve senin inandığın değerleri çocuklarımıza, gelecek ku- şaklara aktarmaya, bu değerleri taze beyinlere ve yüreklere benimsettirmeye çalışacağız! Senden ayrılırken, sana “Allahaısmarladık” de- miyoruz, çünkü sen her zaman bizlerle beraber olacaksın, sen her zaman bizlerin gönüllerinde yaşamaya devam edeceksin! Geleceğe yeni İlhan Selçuklar yetiştirmek, biz- lerin başlıca görevi olacaktır! CEMİL ÜNLÜTÜRK 19 yaşımda onun çıkardığı 41 BUÇUK mizah dergisine yaşadığım Anadolu şehrinden kari- katürler yollardım, yayımlanırdı. Ankara’da yük- sek tahsilimde de yine onun Dolmuş dergisin- de karikatürlerim yayımlanırdı. Ama hiç gör- memiştim İlhan Selçuk’u, tanımıyordum. 1959 yılında askerlik için yedeksubay okulu- na gittim. Okulda birinci haftaydı. Asker elbi- selerimizi giymiş talimlere başlamıştık. Bölük- te isimler okunuyordu bir gün. İlhan Selçuk is- mini duyunca merak ettim, acaba o mu, diye. Yanına doğru yaklaştım, henüz solmamış ma- nevra elbiseleri içinde kısa boyluca biriydi. 41 Buçuk, Dolmuş dergileri sözcüklerini ben- den duyunca gülümsedi, evet o idi!.. Aynı bö- lükteydik. 6 ay subay çıkana dek gecemiz gündüzümüz birlikte geçti. Benden 10 yaş büyüktü. Şakacı, kültürlü, ağırbaşlı, sevecen, dost bir ağabeyim olmuştu. Bir akrabası vardı, Ulus semtinde Boz- kurt İlkokulu’nun müdiresiydi. Okulda lojmanı vardı, yazın tatile gidince lojmanın anahtarını İl- han Ağabey’e vermişti. İşte o lojmanda cu- martesi günleri sivillerimizi giyer gezmeye çı- kardık. Gece lojmanda kalır, pazartesi de asker urbalarımızı giyer okula giderdik. Kimi cumar- tesi, pazar akşamları Handan Hanım da katılır- dı bize. Henüz evlenmemişlerdi. Subay çıktık, İlhan Ağabey Demirci Astsubay Okulu’na, ben de o zaman İzmir’de olan Hava Harp Okulu’na atandık. 27 Mayıs 1960 müdahalesinde ikimiz de teğmendik... Londra büyükelçiliğimizde basın müşaviriy- dim. 1978 yılı sonuydu. İngiliz sekreterim bir gün Türkiye’den arandığımı söyleyince telefonu al- dım. Hattaki İlhan Abi idi. Çok sevinmiştim. İş- te o gün aramızda geçen konuşma: - Cemil, ben İlhan Selçuk. - Oooo.. Abi, nasılsın? - Senden önemli bir isteğim var. - Söyle abi, ne istiyorsun, göndereyim. (Se- vinmiştim, İlhan Abi bir şey isteyecek diye.) - Dinle, Server Tanilli’yi vurdular, şu anda uçakla Londra’ya getiriyorlar. Onu karşılayıp he- men hastaneye yetiştirin. - Hemen şimdi... Tamam. Havaalanına gidi- yorum. Ataşe yardımcımı da alıp havaalanına gittim. Diplomatik kimliklerimiz ambulansı uçağa ya- naştırmamıza yaradı. Prof. Dr. Gençay Gürsoy ve bir hemşire ne- zaretinde gelen Prof. Tanilli konuşamıyordu ama bize eliyle teşekkür işareti yapıyordu. Gerekli işlemler yapıldıktan ve Sayın Tanilli hastaneye yatırıldıktan sonra Gençay Bey’i ve hemşire hanımı akşam evime yemeğe davet et- tim, vurulma olayını, Sayın Tanilli’nin sağlık du- rumunu öğrendim. İlhan Abi’ye de bilgi verdim. İlhan Ağabeyimin 50 yılda bir isteği olmuştu benden, o da vurulan bir dostu için!.. İlhan Selçuk’un vefatıyla insanlığın, herkesin büyük bir kaybı olmuştur. Nasihat eden, dost, güler yüzlü, mizahçı, Atatürkçü, vatansever bir ağabeyimi yitirdim ben de... Eski Basõn Yayõn ve Enformasyon Genel Müdürü Tek Kişilik Üniversite NUSRET ERTÜRK 1960’lı yıllarda bir söz dolaşırdı: “Türkiye’de iki gerçek üniversite var; İlhan Selçuk ile Çetin Altan.” İlhan Selçuk 48 yıl boyunca, tek ba- şına toplumun hep gerçek üniversitesi olarak kaldı. O, yazılarının merkezine bilimi, aklı, gerçeği ve insanı koyuyor- du. Üç sözcükle geçmişi, şimdiyi ve geleceği inanılmaz başarıyla veriyordu. Ufacık “Pencere”sinden yaşamın tüm güzellikleri cömertçe, bilgece yansıyor- du. (Çetin Altan’ı hiç sormayın.) İlhan Selçuk, İstanbul’da Lütfi Kırdar Salonu’nda sonsuzluğa uğurlanırken salonun içi, dışı sevenleriyle doluydu. Orada, aydın toplum kesimleri hangi oranda yer aldı dersiniz? Örneğin, üni- versitelerden yeterli katılım var mıydı? O salondakiler mercek altına alınmalı, bu soru araştırılmalı. Toplum, en çok yatırım yaptığı üniversitelerinden haklı olarak bir şeyler bekliyor. Ama o, orta- lıkta yok. Yoksa onlar, aydınlığa, İlhan Selçuk’a , “Seni uzaktan sevmek / Aşk- ların en güzeli” şarkısını mı söylüyorlar? Eskiden, “Köyde mezarı olan tek ay- dın öğretmendir” sözü edilirdi. Mezar, bir yere gidilmişliğin izidir. Değil köye gitmek, İstanbul’un ortasında bir adım atmayı düşünemiyorsan, sen bir hiçsin! İstanbul’un aydını ayağa kalkmış, bir büyük aydınlanmacıyı uğurluyor. Sen nerdesin? Gözlerim seni aradı. İlhan Selçuk, gerçek bir üniversitey- di. Satılmayan, kırılmayan kalemiyle haftanın yedi günü ders veren, öğren- cisi milyonları bulan bir üniversite… Bi- limden, Atatürkçülükten beslenen çağ- daş, güncel tek kişilik üniversite... Bir Çınar Devrildi... GÜNDÜZ AKGÜL Demokratik laik düzenin, Mustafa Kemal Atatürk aydınlanmasının ödünsüz ve yılmaz savunucusu, Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahi- bi ve yazarı, Türkiye’nin aydınlık yüzü Sayın İlhan Selçuk’u kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. 1965 yılında yedek subay olarak askerlik görevimi yaptığım dönemde okumaya başladığım ve bugüne ka- dar aralıksız devam ettiğim gazetem Cumhuriyet’le tanışırken Sayın Sel- çuk, Cumhuriyet gazetesinde iki yıllık bir yazardı. Sabahları gazetemi aldığımda ke- yifle okuduğum Sayın Selçuk’u, 45 yıllık uzunca bir süre, hiç bıkmadan aynı keyifle okumaya devam ettim. Sayın İlhan Selçuk, bir yazar ol- maktan öte bir bilgeydi. Kırılırdı ama eğilmezdi. Dürüsttü, onurluydu ve halk adamıydı. Daima emekçiden, ezilenden yanaydı. Biliyorum ki be- nim gibi birçok Cumhuriyet okuru ondan çok şey öğrenmiş ve öğren- diklerinin uygulamasını yapmaya ça- lışmıştır. Yıllar geçti, demokrasi mücadele- sinde daima ön saflarda yerini alan Sayın İlhan Selçuk, 21 Mart 2008 ta- rihinde Ergenekon sanığı olarak göz- altına alınıyordu. Sorgusu sonrasında serbest bırakıldıysa da bozulan sağlı- ğı geri getirilemedi ve 21 Haziran 2010 tarihinde hayata ve sevenlerine veda etti. Söylem yerinde ise bir çınar dev- rildi. İlhan Selçuk’a MektupKUBİLAY GÜLSEM Sayın İlhan Abi, Sizinle tanışıklığım 1970’li yıllara dayanır. Bahçelievler Deneme Lisesi son sınıf öğrencisiyken babam elinde Cum- huriyet’le yanıma gelerek “Delikanlı, İlhan Selçuk’un ya- zısını yüksek sesle oku, bir de senden dinleyeyim” demiş- ti. İşte o ilk yüksek sesle okumam tanıştığımız ilk gündü. Tam tamına 35 yıldır sizi tanıyorum, binlerce okurun si- zi tanıdığı gibi. Bir insanı yazılarıyla tanımak, onu içsel- leştirebilmek, yüz yüze görüşmekten çok daha anlamlı gelir bana. Çünkü; yazarın yazısıyla okuru arasına kimsenin gir- mediği en yalın ve en güzel tanışma şeklidir yazılarıyla bir insanı tanımak. Bugüne dek yazdığınız yazılar, aynı za- manda Türkiye’nin siyasi yapısının, toplumsal yapısının, çelişkilerinin de bir özetidir; çoğu insanın bakmaya ce- saret edemediği emek penceresinden bakılarak yazılan. Bedelinin ne kadar ağır olduğunu bile bile yazabilmek İl- han Selçuk olabilmenin erdemi değil midir? İlhan Abi sizi övmenin sizdeki anlamsızlığını biliyorum. Ama lütfen izin verin duygularımı özgürce paylaşayım si- zinle. Emek, hak, mücadele, tutarlılık kavramlarını siz öğ- rettiniz bizim yitik 78 kuşağına. 12 Eylül faşizminde iş- kenceden geçenler, sizin 12 Mart faşizmindeki direnci- nizle tutunabildi yaşama. Çocuklarımızı sizin yazılarınız- la büyütmeye başladık. Ne zaman daralsak, içimizi ne za- man sarsa kara bulutlar, sizi örnek aldık. Düşüncelerini- ze katılmayanlar, hatta sizi bir kaşık suda boğmak iste- yenler bile onurlu yaşamınız karşısında saygıyla eğiliyor. Bu az şey midir İlhan Abi? Siz bu dünyayı terk etmeden önce de aynı saygıyı duyuyorlardı, bundan hiç kuşkum olmadı. Tarihimize kara leke olarak düşen “darbeci” suç- lanmanız sizin için bir gülmeceden öte bir anlam taşımı- yordu, bunu da biliyorum. Beyin ne denli direnirse dirensin, kimi zaman yürek dayanamıyor İlhan Abi. Yüreğiniz da- yanamadı, bunu da siz biliyordunuz. Bu nedenle son ya- zılarınızdan birinde “eyvallah” dediniz dosta düşmana. Beyniniz yüreğinizden önce davrandı. Bizlerden sizi ki- min ayırdığı önemli mi bu saatten sonra İlhan Abi? Ha- ni “Bir gider bin geliriz” deriz ya acımızı hafifletmek için, bu söz sizin için maalesef geçerli olamıyor. Bir İlhan Sel- çuk gidip ikincisi gelemiyor İlhan Abi. Sevgili İlhan Abi, Bildiğiniz bir öyküyü size anlatarak okurlarımızla pay- laşmak istiyorum. Adamın biri ölümsüzlüğü arıyormuş. Uzun yıllar araştırma sonunda bir köyde insanların 150- 200 yıl yaşadıklarını öğrenmiş ve o köyü bulmuş. Köye gittiğinde köyün hemen girişindeki mezarlığa uğramış. Bir bakmış ki mezar taşlarında “Bu adam 5 yıl yaşadı, bu adam 3 yıl yaşadı” gibi yazılar var. Tüm mezar taşlarını tek tek okumuş, en fazla yaşayanın mezar taşında “10 yıl yaşa- dı” yazıyormuş. Hayretler içinde köy kahvesine gelmiş. Yaşlı bir adama yaşadığı çelişkiyi anlatmış. Yaşlı adam, “Sen yaşamın boyunca neler yaptın, kimi na- sıl aydınlattın” sorusunu sormuş. Ölümsüzlüğü arayan adam düşünmüş ama soruya verebilecek bir yanıt bulamamış. Sadece “Sizin soru- nuza yanıt verebilecek herhangi bir şey yapmadım maa- lesef” demiş. İhtiyar adam, “Bak evlat sen bu köyde doğup da 300 yıl yaşasaydın, öl- düğünde mezar taşına doğdu ve öldü yazılırdı.” İlhan Abi, sen hiç ölmedin biliyor musun? BCP Kurucu Üyesi MUSTAFA GAZALCI Dün İlhan Abi’yi Hacıbektaş’ta sonsuz yolculuğuna uğurladık. Çilehane Mezarlığı’nda ağabeyi Turhan Selçuk’un yanında toprağa verdik. Karanfiler, güller, Cumhuriyet gazetesi ört- tü üstünü. Cumhuriyet, demokrasi, insanlık çınarları yavaş yavaş toprağa karışırken baş uçları- na dikilen iki çınar büyüyecek. Onları yıllar yıllar sonra ziyarete gelenler, o çınarların gölgesinde onları düşünecek… Onu birçokları gibi ilkin yazılarından ta- nıdım. Hemen her gün Cumhuriyet’teki Pence- re’sinden tüm yurda ışık saçıyordu sanki. Gazete alınca önce onu okuyordum. Yalın, duru, akıcı bir Türkçe ile yazılmış do- lu dolu başka bir tat vardı onun yazılarında. Bitirince dalıp düşüncelere götüren, gü- lümseten, keşke bitmeseydi dedirten yazı- lar. Tepeden bakmadan, ben bilirim deme- den bilimi, tarihi, aklı, hoşgörüyü öne çıka- ran yazılar... Ayrımında olmadan bir şeyler öğrenip öz- gürleştiğimiz, zenginleştiğimiz, bizi biz eden, pusula görevi gören yazılar. Yüzünü görmeden bizi yazarıyla bütün- leştiren yazılar... *** Hiç unutmam, 17 Nisan 1969 tarihinde Denizli-Tavas’ta yaptığımız Köy Enstitüle- ri toplantısı sonucunda saçma bir soruş- turma geçirdik. O tarihte bu olayı anlatan “Yaşasın Ba- ğımsız Türkiye Demektir Suçum” başlıklı bir mektup yazdım İlhan Abi’ye. Yıllar sonra kendisine söyledim bunu. Bil- ge bilge gülümsedi. Ankara’da yaptığımız Eğit-Der dayanış- ma yemeklerinin kimilerine katıldı. Yanında Mustafa Ekmekçi, Muzaffer İlhan Erdost, Mustafa Balbay olurdu. Daha sonra Ankara’da, İzmir’de, Dikili’de kimi toplantılarda, küçük yemeklerde birlikte olduk. O her zaman ince, efendi, bilge ve say- gındı. İki yıl önce onu 83 yaşında Ergenekon da- vasından gözaltına aldıklarında Türkiye ayağa kalktı neredeyse. Salıverildiğinde “Polisler nazik davrandı, görevlerini yaptı” dedi her zamanki inceliğiyle. Sonra iddianamedeki tutarsızlıkları yazı- larıyla bir bir kanıtladı. Bir de özel konuşmalarının iddianameye alınması konusunda, onu haklı çıkaran mahkeme kararı aldı. Savunmasını yaptır- masalar, sağlığında aklandığını gösterme- seler bile o çoktan toplumun vicdanında ak- landı. *** İlhan Selçuk gözaltından sonra tam dü- zelemedi. Sevdikleriyle bir araya gelemedi. O birçoklarının yazdığı gibi adeta ölüme sü- rüklendi. By-pass ameliyatından önce 13 Nisan 2008 tarihli “İkisine de Eyvallah” adlı yazı- sında, 13. yüzyıl şairi Âşık Paşa’dan bir dört- lükle seslendi herkese: “Acı dirliğim isteyen Tatlı dirilsin dünyaya Kim ölümüm ister ise Bin yıl ömür olsun ona” Bu bilgelik, bu güzellik karşısında ne de- nir. Herkes ondan, yaşadıklarından, yaz- dıklarından ülkenin bu toz dumanında is- terse olumlu dersler çıkarabilir. Eski CHP Denizli Milletvekili Pencereden Saçılan Işık İ.GÜRŞEN KAFKAS Aydınlanmamızın bilgesi, Cumhuriyet gazetemizin başyazarı İlhan Selçuk’u kaybettik. Sözün, sözcüklerin ve anlatı- mın ödünsüz mimarı, penceresini kapattı. Gazetemiz Cumhuriyet’in imtiyaz sahibi ve toplumun aydınlanmasına adanmış bir yaşamın dik duruşlu lideri ne yazık ki ar- tık yok!.. O, Cumhuriyet Cağaloğlu’ndaki yerin- deyken Babıâli’nin çınarıydı. O, tüm ya- şamıyla ulusal aydınlanmanın ışığı oldu. Yazılarına kattığı mizahla okuyucuyu hem bilgilendiriyor hem de gül- dürerek düşündürüyordu. “Nalları havaya dikme” söylemi güldürü ve düşündürü örneklerindendi. Türkiye yazın ustası olan çok değerli evladını kaybetti. Aydın- lanmacı, Cumhuriyetçi, ödünsüz Atatürkçü, demokratik devrimci ve laik yapıda 15 bin makale yazmak onun rekoruydu. Onun yönü laik, demokratik ve Aydınlanmacı Cumhuriyetti. İktidarlara yalaka- lıktan uzak, temel hak ve özgür- lüklere yakın savunmacılığı yaşamı sürecinde sürdürdü. İlkeli, onurlu, dürüst, namuslu ve bilge kişiliğinden ödün ver- medi. O, Cumhuriyetimizin kuru- luş felsefesine, ülkemizin kuru- cusu Atatürk’ün ilke ve devrim- lerine tutkulu yaşadı. Gelecek için hep umutluydu. Ülkemizin çağdaş, demokratik yapıya en kısa süreçte ula- şacağına inanıyordu. Korkusuzdu, ka- rarlıydı ve kendine güvenen güçlü kale- miyle Cumhuriyet’teki “Pencere”sinden düşünceleriyle topluma sesleniyordu. Siyasilerce haksızlığa uğradı, tutuklandı, işkence ve baskı gördü ama o erdemli du- ruşundan ödün vermedi. Çıkarları gere- ği basın yaşamlarında yön değiştiren arkadaşlarını şaşkınlıkla izliyor, üzüntü- sünü içine gömüyordu. Ülkemizin temel değerlerinden “ulus devlet ve Atatürkçülük” kavramları ölü- müne savunduğu konulardı. İktidarın geleneksel “sömürü düzeni, yolsuzluk ve ılımlı İslam” gibi yol çizgileri onun ilgi ala- nı ve yazma konularıydı. Uyanıkların, uyuyan halkı ne tür soyduğunu örneklerle ve mizahi bir dille anlatması, yazılarının sü- rükleyiciliğini arttırıyordu. Hayat felsefesinde sol görüş etkendi. Bu ülkede yaşamak, Türk olmak onun gururuydu. Cumhuriyet gazetesini ve kendisini susturmak için kurulan tuzak- lara yıllarca direndi. O, halkının gele- cekteki ışık savaşçısıy- dı. Cumhuriyet gazetesi- nin toplumdaki güvenilir- liğini, devamlılığını, sev- gisini üstlendi ve başar- dı. “Cumhuriyetle büyü- dü, Cumhuriyet’i büyüt- tü!..” Ülke sorunlarını çok iyi izliyor, analiz ediyor ve bi- liyordu. Okuyor, araştırı- yor ve katıldığı toplantı- larda o güzel anlatımıyla gönüllerde yer ediniyor- du. Cumhuriyet okurları “Pencere’yi – İlhan Sel- çuk’u” okuyarak sayfala- rı çeviriyorlardı. Yine ne- ler yazmış!.. diye yo- rumlarlardı. Ülkenin yan- gın yerine dönen acı du- rumuna o, makalelerinde çözüm arıyor- du. Yüreklerde ve zihinlerde umut kıvıl- cımlarına yer arıyordu. Anlayana, çözüm önerilerini yazılarında sıralıyordu. Ergenekon sorgusu 21 Mart 2008’de yapılmış ve organize suçlar şubesince gözaltına alınmıştı. Bu olay hastalığının da- ha da kötüleşmesini tetiklemişti. Okurları, gün gün sonuçları izliyorlardı. Ölümüne yol açan sonun başlangıcı bu olaydı di- ye düşünüyorum. Gerçi o, çelik gibi ira- desi ve kararlı tutumuyla yılmaz bir sa- vaşçıydı. Ancak, bedensel yıpranma çö- zümsüzdü. İlhan Selçuk’un aramızdan ayrıldığı şu günlerde ve her gün 9-2-4-5 şehit ce- nazeleri bir dizi film gibi acı dolu yüreği- mizi yakıyor. “Açılım denilen” “sıfır sorun” denilen projelerin olumsuzluklarıyla ilgi- li nasıl bir mizahi değerde yazı yazardı di- ye düşünüyorum. Ülke yangın yeri gi- bi…kavruk kavruk. Patlamalar, şehitler, kan kusan sessiz gözyaşları içimizi acı- tıyor. Her gün evime akşam dönebilecek miyim kuşkusu!.. Terör acımasızca can alıyor. Şehitler ölmez!.. savı yüzeysel haykırışlarda dalgalanıyor. Ülke böyle mi yönetilir diye yanık yanık düşünüyo- rum. Ne oldu bu güzel insanımıza, bu güzel yurdumuza!.. “Yılmaz bir yurtseverdi, / Cumhuriyetin çınarıydı, / Aydındı, / Cesurdu, / Dev- rimlerin savunucusuydu, / Tarihe ve ger- çeklere ışık tutandı, / O, halkının aydın- lanma bilgesi ve ulu çınarı İlhan Selçuk’tu.” betimlemelerini çoktan hak etmişti. Okurlarının yüreğine akıttığı gerçek bilgiler, ibret alınacak notlar, anılar, ede- bi, tarihi alıntılarla dolu Pencere’si unu- tulmayacaktır. O, genç kuşağa saygın bir örnek olarak sunulacaktır. Türki- ye’nin sosyal bir hukuk devleti olma- sı yönündeki savunuculuğunun bay- raktarlığını biz okurlar ve yazarlar onun izinden giderek sürdüreceğiz. Onu kişiliğiyle, yazılarındaki düşün- celeriyle, çağdaş, demokratik yapısıyla, mert, cesur ve kararlı duruşuyla örnek alacağız. İlhan Şelçuk olsaydı şöyle derdi ya da şöyle yazardı diye yüreği- mizin gizinde, düşüncelerimizde yo- rumlayacağız. “Toplumum cesur insa- nı, kendini insanlığa adayanı, köklü çına- rı, sevgin sonsuza kadar yüreğimizde yaşayacak. Uğurlar ola, ışığın bol, ak yüreğinle güle güle…” Cumhuriyet gazetesi yazarlarına, çalı- şanlarına ve okurlarına baş sağlığı dili- yorum. YÜKSEL PAZARKAYA İlk gençliğimden başlayarak dünyayı onun “Pencere”sinden görmeyi ve anlamayı öğrendim. Yaklaşık elli yıldır okumayı neredeyse hiç aksatmadığım bir yazar İlhan Selçuk. Yalnız “Pencere” yazılarını değil, daha ilk yayımlanışında “Yüzbaşı Selahattin’in Romanı”nı da susamış gibi okumuştum. İlhan Selçuk, benim Aydınlanma öğretmenim. Bunu, Stuttgart Üniversitesi’nde çağımızın en önemli Aydınlanma felsefecilerinden Max Bense’nin öğrencisi olarak söylemekten çekinmiyorum. Yalnız benim mi? Kuşaklar boyu milyonların yol göstericisi, akıl yolu göstericisi, akıl yolu aydınlatıcısı oldu, olmayı sürdürüyor, sürdürecek. Avrupa’da Rönesans ile, matbaa ile, Reformasyonla başlayan, kilise yerine aklın, bilimin yol göstericiliği anlamına gelen aydınlanma sürecine, Cumhuriyet Türkiyesi de devrimlerle katıldı. Bu süreç Avrupa’da yaklaşık beş yüz yıldır, Türkiye’de yaklaşık yüz yıldır, süreci durdurmaya çalışan karanlıkla savaşa savaşa günümüze geliyor. Belki de karanlığa karşı bu savaşım, yoğunluğu dönem dönem değişerek, süreğendir. Son yarım yüzyılda bu savaşımın en ön safında, en yürekli, en bilge, ama aynı zamanda en yüce gönüllü savaşımcılarının ve düşünürlerinin başında gelir İlhan Selçuk. Ben onun okuru ve öğrencisiyim, kendisiyle çok az yüz yüze konuşabildim, ne yazık. Ama her defasında gerçek aydınlara, gerçek bilgin ve bilgelere özgü alçakgönüllülüğü karşısında kendisine olan sevgi ve saygım daha da katlanmıştır. Orhan Karaveli Ağabeyin de belirttiği gibi, İlhan Selçuk’un “şehit” edildiği gün, aslında 21 Mart 2008 tarihidir. Sabaha karşı konutu basıldığı an, 83 yaşında alıp götürüldüğü an öldürülmüştür. 21 Haziran ise batmayan ve batmayacak Aydınlanma güneşine dönüşme tarihidir. 12 Mart darbesinin Ziverbey işkence tezgâhından geçen, 12 Eylül’ün estirdiği havada Cumhuriyet içinde de darbeye uğratılan bir bilge dervişi, darbe safsatasıyla suçlamak, bir Aydınlanma güneşini söndürmeye yeltenmekten başka anlama gelmez. Ama güneş ne sıvanır, ne de söndürülebilir. Hoşgörü ustası Teni ve tini aydınlık bir aydındır İlhan Selçuk. Güleçtir, somurtmamıştır hiçbir zorluk, hiçbir sorun karşısında. İnsana, halkına güveni tamdır, bilime güveni gibi. Onların, Hacı Bektaş’ların, Yunus Emre’lerin, Pir Sultan’ların hem direncinden, hem hoşgörüsünden, en başta da güleç mizahlarından kaynaklanıyordu bu güven. O da bir hoşgörü ustasıydı. Halkın kendini de esirgemeyen gülmecesiyle yoğurdu düşüncesini de. Aydınlanmamızın temelinde Namık Kemal’in, Tevfik Fikret’in şiirlerindeki duruş, tavır ve görüşlerin, kısaca şiirin ve şairin harcını sık sık vurgulaması, onun bilimin yanı sıra sanatın da yol göstericiliğine olan güvencini gösteririr. 1995 yılında TÜYAP Kitap Fuarı Onur Yazarı olması dolayısıyla düzenlenen onur gecesinde yaptığı konuşma belleğimden silinmez. O konuşmada dile gelen iki tümceden biri, onun yaşama sevincini ve bağlılığını gösteriyor. Önümüzde daha uzun bir yaşam var, demişti. Bir gün bile olsa, bu uzun bir yaşamdır, diyordu. Yaşamın anlamını soran herkese, bilgece bir yanıt. Diğer tümcesi de en katı gerçeklere bile gülmeceyle bakışının altını çizer. Şimdi siz bana bu onuru veriyorsunuz ama, ya önümüzdeki dönemde ben de “dönersem” diyerek dinleyenleri güldürmüştür. Çağdaş dünya karikatürünün bir dehası olan Turhan Selçuk ile Türkiye aydınlanmasının büyük ustası İlhan Selçuk, Hacıbektaş’a yaraşıyor. Oranın aydınlığına aydınlık katıyorlar. Işıklar içinde yatıyorlar. Bir Devi Anarken TURGUT A. KARABEKİR İlhan Selçuk benden dört yaş büyük ol- ması nedeniyle ağabeyimdi. Yedi yıl gibi kı- sa bir yazma deneyimim olduğu halde ba- na Cumhuriyet gazetesinde yazma fırsatını tanımış olduğundan da şükran borcum olan bir ağabeyimdi. Uzun yıllar meslek hayatımda eriştiğim başarıların hepsinden fazla gurur ve- ren ‘yazar’ unvanını görmeme olanak sağ- ladığını da hiçbir zaman unutmayacağım. Seksen yaşımdan sonra tek arzum, öl- meden yurdumun selamete ermesini görmek. İlhan Selçuk bütün hayatınca somut bir şe- kilde yurdumuzun bütünlüğünün, eşitliğin, hu- kukun ve Atatürk ilkelerinin koruyucusu ol- muştu. Eminim ki o da benim gibi, aydınlık günlere varabilmeyi arzulamaktaydı. Onun hatırasına gösterebileceğimiz en anlamlı saygının, arzularının gerçekleşmesine yar- dımcı olmamız olduğuna inanıyorum. Önümüzdeki kritik gönülerde ayrıntılara kaymayarak, yalnız ve yalnız, gereken de- ğişikliği sağlayacak ana gaye peşinde ol- malıyız. Halkımıza, önümüzdeki seçimlerde bağlı oldukları partiler için değil, milletin se- lameti için oy vermelerinin kaçınılmaz bir ge- reksinim olduğunu her fırsatta anlatmalıyız. CHP’de olagelen değişiklik ile başa geçe- bilecek bir seçeneğin oluştuğunu ve bunun ancak herkesin birleşmesi ile olabileceğini göstermeliyiz. Barajı geçemeyecek partile- re verilecek oyların karşı tarafa gideceğini tek- rarlamalıyız. Tek partiyi veya ikili bir koalis- yonu iktidar yaparak vatanı kurtaracak de- ğişikliği yapmanın son şansımız olduğunu, gerçekleşinceye kadar yazmalıyız. Ancak uzun zamandır özlemini çektiğimiz bu yenilenmeyi yapabildiğimizde, İlhan Sel- çuk’un hatırasına gereken hürmeti ve saygıyı göstermiş, yurtseverlik görevimizi de yerine getirmiş oluruz. İlhan Selçuk da Hacıbektaş’ta Selçuk’suz Bir Türkiye’de Yaşamak Gazetemiz İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk için gönderilen taziye mesajlarõ sürüyor. Foça Belediye Başkanõ Gökhan Demirağ, Selçuk’u Türk medyasõnõn temel direklerinden biri olarak tanõmlarken insan haklarõ savunucusu Dr. Alparslan Berktay, “Büyük insan, devrimci, gerçek Atatürkçü İlhan Selçuk ölmedi, ölümsüzleşti” ifadelerini kullandõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle