Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET SAYFA
12 İLHAN ABİ’Yİ UĞURLADIK 1327 HAZİRAN 2010 PAZAR 27 HAZİRAN 2010 PAZAR
CMYB
Haber Merkezi -
Ulu önder Mustafa
Kemal Atatürk’ün
devrim ve ilkelerinin
yõlmaz savunucusu,
gazetemizin imtiyaz
sahibi ve başyazarõ
İlhan Selçuk’un
aramõzdan ayrõlõşõnõn 5.
gününde de sivil
toplum kuruluşu
örgütlerinden, belediye
başkanlarõndan,
sendikacõlardan,
sanatçõlardan, yurdun
dört bir yanõndaki her
yaş ve meslekten
Cumhuriyetçiler
gönderdikleri taziye
mesajlarõnda duygu ve
düşüncelerini ifade
ediyor.
Gazetemiz faks ve e-
posta adreslerine, yazar
ve yöneticilerimize
gönderilen mesajlardan
bazõlarõ şöyle:
Devlet Opera ve
Balesi Genel
Müdürü Prof.
Rengim Gökmen:
Türk basõnõnõn
duayeni, aydõnlõk ve
çağdaş yüzü, değerli
büyüğümüz, Sayõn
İlhan Selçuk’un
yeri
doldurulamayacak
kaybõ, şahsõmõ ve
sanat camiamõzõ
üzüntüye
boğmuştur.
Mersin
Sanayicileri
ve İşadamları
Derneği
(MESİAD) Genel
Başkanı Ali
Doğan: Türkiye
Cumhuriyetimizin
gelişmesinin tanõğõ,
demokra-simizin
savunucusu, fikir
insanõ, kalem erbabõ
İlhan Selçuk yol
gösterici yazõlarõyla bir
daha bizlerle bir arada
olmamak üzere
ebediyete intikal
etmiştir. Türkiye bu
müstesna insanõmõzõ
çok arayacak, çok
özleyecektir.
Banka ve
Sigorta İşçileri
Sendikası
(BASİSEN) Genel
Başkanı Metin
Tiryakioğlu:
Cumhuriyetimizin
aydõnlõğa açõlan
penceresi, Türk
basõnõnõn usta kalemi,
Cumhuriyet gazetesi
İmtiyaz Sahibi ve
Başyazarõ İlhan
Selçuk’u kaybetmenin
derin üzüntüsü
içindeyim.
Foça Belediye
Başkanı Gökhan
Demirağ:
Aydõnlanmanõn bilgesi,
Cumhuriyet gazetesi ve
Türk medyasõnõn temel
direklerinden biri olan
yazar İlhan Selçuk’u
kaybetmemizin derin
acõsõnõ yaşõyoruz.
Birleşik Sakatlar
Federasyonu
Genel Başkanı
Kenan Özüdoğru:
Federasyonumuza bağlõ
engelli derneklerinin,
üyelerimizin ve bizlerin
de yol göstericisi İlhan
Ağabey bundan sonra
da õşõğõmõz olacaktõr.
Haberertesi.com
Genel Yayın
Yönetmeni Sait
Temur: Tanõmaktan
onur duyduğum İlhan
Ağabeyi ve ilkelerini
habercilik çizgimizde
yaşatacağõmõza söz
veriyorum.
MESAM Yönetim
Kurulu Başkanı
Faruk Demir:
Hepimizin ağabeyi
İlhan Selçuk’u
Hünkar’õn bağrõna
ektiniz. Onlarca,
yüzlerce İlhan Selçuk
bekliyoruz.
İnsan Hakları
Savunucusu Dr.
Alparslan
Berktay: Büyük
insan, devrimci, gerçek
Atatürkçü İlhan Selçuk
ölmedi, ölümsüzleşti.
Aydõnlõklar karanlõklarõ
boğacak, kimileri
üreyecek, Cumhuriyet
yürüyecektir.
Türkiye Halkla
İlişkiler Derneği
Başkanõ Fügen Toksü
mektupla üzüntülerini
dile getirirken emekli
Kurmay Albay Kudret
Yıldırım, Fatsa
Yalıköy’den Hâkim
Karamustafa,
eğitimci-yazar Muhsin
Durucan,
Çanakkale’den Nurten
Başoğlu, Kõrõkkale’den
Mehmet Uysal,
gazetemize telefon
ederek duyduklarõ acõyõ
paylaşan yüzlerce
okurumuz arasõnda yer
aldõ.
Gazetemizin Adana
ve İzmir bürolarõ da
başyazarõmõz İlhan
Selçuk’un vefatõnõn
ardõndan ziyaretçi
akõnõna uğradõ.
Bürolarõmõzõ ziyaret
eden çok sayõda siyasi
parti, demokratik kitle
örgütü ve sendika
temsilcisi dayanõşma
duygularõnõ iletti.
Cumhuriyet Adana
Temsilcisi Çetin
Yiğenoğlu’na
başsağlõğõ dileyen
Cumhuriyet dostlarõ da
İlhan Selçuk için açõlan
anõ defterine
duygularõnõ yazdõ. CHP
Adana İl Başkanõ
Serdar Seyhan, CHP
Çukurova İlçe Başkanõ
Ayhan Barut ve parti
yöneticileri, KESK
Dönem Sözcüsü
Güven Boğa, Pir
Sultan Abdal Kültür
Derneği Başkanõ
Miktad Öztürk,
Adana Alevi Kültür
Dernekleri Başkanõ
Kemal Çelik,
Tunceliler Derneği
Başkanõ Yılmaz
Zeroğlu, Ulamlõlar
Derneği Başkanõ
Hasan Orhan, Yüreğir
Cem Birleştirme
Derneği Başkanõ Cafer
Boyraz ve çok sayõda
kişi gazete büromuza
gelerek başsağlõğõ
diledi. Dr. Sabiha
Çaycõ Alatan
(Atatürkçü Düşünce
Derneği Kadõköy
Kurucu Başkanõ) da
taziye mesajõ gönderdi.
Cumhuriyetle Büyüdü
Cumhuriyet’i Büyüttü
50 Yılda Bir Tek
İsteği Olmuştu...
Doç. Dr. HÜNER TUNCER
Bundan böyle, büyük usta, Aydınlanma’nın çı-
narı, yazılarıyla ve düşünceleriyle tüm Cumhu-
riyet okurlarının içlerini yeşerten, bizlere yaşam
sevinci veren İlhan Selçuk’suz bir Türkiye’de ya-
şamak zorundayız! İlhan Selçuk, biz Cumhu-
riyet okurlarının ailelerinin bir parçası gibiydi.
Bizler, onu ailelerimizin ayrılmaz bir üyesi sa-
yıyorduk. Onun ölümü, bizlerin içinde onul-
maz yaralar açtı, hiç kuşkusuz!
Onsuz bir Türkiye, yaşanması çok daha
güç ve tatsız bir ülke olacak; ancak, İlhan
Selçuk’a yürekten bağlı olan bizler, onun
ülkemizde açtığı aydınlık yoldan azimle
ilerleyerek, Büyük Usta’yı yeniden ya-
şatacağız!
İlhan Selçuk’un kısa bir süre içeri-
sinde aramızdan ayrılmak zorunda
kalmasını bekliyorduk; ancak, yine de
onun ölüm haberi, hepimizi derinden
sarstı. Yıllardır her sabah ilk önce İlhan
Selçuk’un “Penceresi”ne bakar, onun
gözünden ve bakış açısından ülkemiz
gerçeklerini bir kez daha irdeleme ola-
nağını bulurdum. Artık o “Pencere” bir
daha açılmamak üzere kapandı!
Peki, İlhan Selçuk’u yürekten seven,
onun düşüncelerini paylaşan bizler, aca-
ba o “pencere”yi hep açık tutmayı başa-
rabilecek miyiz?.. İstersek ve birbirimizle bü-
tünleşebilirsek, bunu başarabiliriz diye dü-
şünüyorum. İlhan Selçuk’un tüm yaşamı bo-
yunca amaçladığı Türk toplumunu acaba biz-
ler oluşturabilir miyiz?.. Eğer bunu başarabilir-
sek, o zaman İlhan Selçuk da boş yere yaşa-
mamış, boş yere yazmamış, bizlere bildiklerini
boş yere aktarmamış olacaktır.
İlhan Selçuk, Atatürkümüze yürekten bağlı,
onun izinden eğilmeden, bükülmeden giden, o yol-
da birçok engelle karşılaşsa da, hiçbir zaman doğ-
rularından ödün vermeyen bir düşün savaşçısıy-
dı. Nitekim, bir ölçüde ölümüne neden olan ya
da ölümünü çabuklaştıran başlıca etken de bu
oldu diyebiliriz. Yaşlılık döneminde karşı karşı-
ya bırakıldığı haksız davranışlar ve ona yönelti-
len haksız suçlamalar, o yüce insanın yüreğinin
taşıyamayacağı yükler haline geldi.
Onun düşlediği Türkiye’yi bizler oluşturabi-
lirsek eğer, o zaman onun da ışıklar içinde yat-
masına neden olabiliriz! Tüm yaşamı boyunca İl-
han Selçuk, Atatürk devrimlerinin çerçeveledi-
ği bir Türkiye’yi gerçekleştirmeye uğraştı, bu yol-
da yorgun düşmeksizin çaba harcadı; ancak ya-
şam süresi onun bu düşünü gerçekleştirmesi-
ne olanak tanımadı. Bizler, onun yazdıklarıyla ye-
tiştik. Şimdi İlhan
Selçuk’un düşlediği Türkiye’yi gerçekleştirmek,
bizim ona olan vefa borcumuzun bir gereği sa-
yılmaz mı?..
Sevgili İlhan Abimiz, bizler de, senin yazdıkla-
rınla kendi çocuklarımızı yetiştireceğiz ve senin
inandığın değerleri çocuklarımıza, gelecek ku-
şaklara aktarmaya, bu değerleri taze beyinlere ve
yüreklere benimsettirmeye çalışacağız!
Senden ayrılırken, sana “Allahaısmarladık” de-
miyoruz, çünkü sen her zaman bizlerle beraber
olacaksın, sen her zaman bizlerin gönüllerinde
yaşamaya devam edeceksin!
Geleceğe yeni İlhan Selçuklar yetiştirmek, biz-
lerin başlıca görevi olacaktır!
CEMİL ÜNLÜTÜRK
19 yaşımda onun çıkardığı 41 BUÇUK mizah
dergisine yaşadığım Anadolu şehrinden kari-
katürler yollardım, yayımlanırdı. Ankara’da yük-
sek tahsilimde de yine onun Dolmuş dergisin-
de karikatürlerim yayımlanırdı. Ama hiç gör-
memiştim İlhan Selçuk’u, tanımıyordum.
1959 yılında askerlik için yedeksubay okulu-
na gittim. Okulda birinci haftaydı. Asker elbi-
selerimizi giymiş talimlere başlamıştık. Bölük-
te isimler okunuyordu bir gün. İlhan Selçuk is-
mini duyunca merak ettim, acaba o mu, diye.
Yanına doğru yaklaştım, henüz solmamış ma-
nevra elbiseleri içinde kısa boyluca biriydi.
41 Buçuk, Dolmuş dergileri sözcüklerini ben-
den duyunca gülümsedi, evet o idi!.. Aynı bö-
lükteydik.
6 ay subay çıkana dek gecemiz gündüzümüz
birlikte geçti. Benden 10 yaş büyüktü. Şakacı,
kültürlü, ağırbaşlı, sevecen, dost bir ağabeyim
olmuştu. Bir akrabası vardı, Ulus semtinde Boz-
kurt İlkokulu’nun müdiresiydi. Okulda lojmanı
vardı, yazın tatile gidince lojmanın anahtarını İl-
han Ağabey’e vermişti. İşte o lojmanda cu-
martesi günleri sivillerimizi giyer gezmeye çı-
kardık. Gece lojmanda kalır, pazartesi de asker
urbalarımızı giyer okula giderdik. Kimi cumar-
tesi, pazar akşamları Handan Hanım da katılır-
dı bize. Henüz evlenmemişlerdi. Subay çıktık,
İlhan Ağabey Demirci Astsubay Okulu’na, ben
de o zaman İzmir’de olan Hava Harp Okulu’na
atandık. 27 Mayıs 1960 müdahalesinde ikimiz
de teğmendik...
Londra büyükelçiliğimizde basın müşaviriy-
dim. 1978 yılı sonuydu. İngiliz sekreterim bir gün
Türkiye’den arandığımı söyleyince telefonu al-
dım. Hattaki İlhan Abi idi. Çok sevinmiştim. İş-
te o gün aramızda geçen konuşma:
- Cemil, ben İlhan Selçuk.
- Oooo.. Abi, nasılsın?
- Senden önemli bir isteğim var.
- Söyle abi, ne istiyorsun, göndereyim. (Se-
vinmiştim, İlhan Abi bir şey isteyecek diye.)
- Dinle, Server Tanilli’yi vurdular, şu anda
uçakla Londra’ya getiriyorlar. Onu karşılayıp he-
men hastaneye yetiştirin.
- Hemen şimdi... Tamam. Havaalanına gidi-
yorum.
Ataşe yardımcımı da alıp havaalanına gittim.
Diplomatik kimliklerimiz ambulansı uçağa ya-
naştırmamıza yaradı.
Prof. Dr. Gençay Gürsoy ve bir hemşire ne-
zaretinde gelen Prof. Tanilli konuşamıyordu ama
bize eliyle teşekkür işareti yapıyordu.
Gerekli işlemler yapıldıktan ve Sayın Tanilli
hastaneye yatırıldıktan sonra Gençay Bey’i ve
hemşire hanımı akşam evime yemeğe davet et-
tim, vurulma olayını, Sayın Tanilli’nin sağlık du-
rumunu öğrendim. İlhan Abi’ye de bilgi verdim.
İlhan Ağabeyimin 50 yılda bir isteği olmuştu
benden, o da vurulan bir dostu için!..
İlhan Selçuk’un vefatıyla insanlığın, herkesin
büyük bir kaybı olmuştur. Nasihat eden, dost,
güler yüzlü, mizahçı, Atatürkçü, vatansever bir
ağabeyimi yitirdim ben de...
Eski Basõn Yayõn ve Enformasyon Genel Müdürü
Tek Kişilik Üniversite
NUSRET ERTÜRK
1960’lı yıllarda bir söz dolaşırdı:
“Türkiye’de iki gerçek üniversite var;
İlhan Selçuk ile Çetin Altan.”
İlhan Selçuk 48 yıl boyunca, tek ba-
şına toplumun hep gerçek üniversitesi
olarak kaldı. O, yazılarının merkezine
bilimi, aklı, gerçeği ve insanı koyuyor-
du. Üç sözcükle geçmişi, şimdiyi ve
geleceği inanılmaz başarıyla veriyordu.
Ufacık “Pencere”sinden yaşamın tüm
güzellikleri cömertçe, bilgece yansıyor-
du. (Çetin Altan’ı hiç sormayın.)
İlhan Selçuk, İstanbul’da Lütfi Kırdar
Salonu’nda sonsuzluğa uğurlanırken
salonun içi, dışı sevenleriyle doluydu.
Orada, aydın toplum kesimleri hangi
oranda yer aldı dersiniz? Örneğin, üni-
versitelerden yeterli katılım var mıydı?
O salondakiler mercek altına alınmalı,
bu soru araştırılmalı. Toplum, en çok
yatırım yaptığı üniversitelerinden haklı
olarak bir şeyler bekliyor. Ama o, orta-
lıkta yok. Yoksa onlar, aydınlığa, İlhan
Selçuk’a , “Seni uzaktan sevmek / Aşk-
ların en güzeli” şarkısını mı söylüyorlar?
Eskiden, “Köyde mezarı olan tek ay-
dın öğretmendir” sözü edilirdi. Mezar,
bir yere gidilmişliğin izidir. Değil köye
gitmek, İstanbul’un ortasında bir adım
atmayı düşünemiyorsan, sen bir hiçsin!
İstanbul’un aydını ayağa kalkmış, bir
büyük aydınlanmacıyı uğurluyor. Sen
nerdesin? Gözlerim seni aradı.
İlhan Selçuk, gerçek bir üniversitey-
di. Satılmayan, kırılmayan kalemiyle
haftanın yedi günü ders veren, öğren-
cisi milyonları bulan bir üniversite… Bi-
limden, Atatürkçülükten beslenen çağ-
daş, güncel tek kişilik üniversite...
Bir Çınar Devrildi...
GÜNDÜZ AKGÜL
Demokratik laik düzenin, Mustafa
Kemal Atatürk aydınlanmasının
ödünsüz ve yılmaz savunucusu,
Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahi-
bi ve yazarı, Türkiye’nin aydınlık yüzü
Sayın İlhan Selçuk’u kaybetmenin
derin üzüntüsü içindeyim.
1965 yılında yedek subay olarak
askerlik görevimi yaptığım dönemde
okumaya başladığım ve bugüne ka-
dar aralıksız devam ettiğim gazetem
Cumhuriyet’le tanışırken Sayın Sel-
çuk, Cumhuriyet gazetesinde iki yıllık
bir yazardı.
Sabahları gazetemi aldığımda ke-
yifle okuduğum Sayın Selçuk’u, 45
yıllık uzunca bir süre, hiç bıkmadan
aynı keyifle okumaya devam ettim.
Sayın İlhan Selçuk, bir yazar ol-
maktan öte bir bilgeydi. Kırılırdı ama
eğilmezdi. Dürüsttü, onurluydu ve
halk adamıydı. Daima emekçiden,
ezilenden yanaydı. Biliyorum ki be-
nim gibi birçok Cumhuriyet okuru
ondan çok şey öğrenmiş ve öğren-
diklerinin uygulamasını yapmaya ça-
lışmıştır.
Yıllar geçti, demokrasi mücadele-
sinde daima ön saflarda yerini alan
Sayın İlhan Selçuk, 21 Mart 2008 ta-
rihinde Ergenekon sanığı olarak göz-
altına alınıyordu. Sorgusu sonrasında
serbest bırakıldıysa da bozulan sağlı-
ğı geri getirilemedi ve 21 Haziran
2010 tarihinde hayata ve sevenlerine
veda etti.
Söylem yerinde ise bir çınar dev-
rildi.
İlhan Selçuk’a MektupKUBİLAY GÜLSEM
Sayın İlhan Abi,
Sizinle tanışıklığım 1970’li yıllara dayanır. Bahçelievler
Deneme Lisesi son sınıf öğrencisiyken babam elinde Cum-
huriyet’le yanıma gelerek “Delikanlı, İlhan Selçuk’un ya-
zısını yüksek sesle oku, bir de senden dinleyeyim” demiş-
ti. İşte o ilk yüksek sesle okumam tanıştığımız ilk gündü.
Tam tamına 35 yıldır sizi tanıyorum, binlerce okurun si-
zi tanıdığı gibi. Bir insanı yazılarıyla tanımak, onu içsel-
leştirebilmek, yüz yüze görüşmekten çok daha anlamlı
gelir bana.
Çünkü; yazarın yazısıyla okuru arasına kimsenin gir-
mediği en yalın ve en güzel tanışma şeklidir yazılarıyla bir
insanı tanımak. Bugüne dek yazdığınız yazılar, aynı za-
manda Türkiye’nin siyasi yapısının, toplumsal yapısının,
çelişkilerinin de bir özetidir; çoğu insanın bakmaya ce-
saret edemediği emek penceresinden bakılarak yazılan.
Bedelinin ne kadar ağır olduğunu bile bile yazabilmek İl-
han Selçuk olabilmenin erdemi değil midir?
İlhan Abi sizi övmenin sizdeki anlamsızlığını biliyorum.
Ama lütfen izin verin duygularımı özgürce paylaşayım si-
zinle. Emek, hak, mücadele, tutarlılık kavramlarını siz öğ-
rettiniz bizim yitik 78 kuşağına. 12 Eylül faşizminde iş-
kenceden geçenler, sizin 12 Mart faşizmindeki direnci-
nizle tutunabildi yaşama. Çocuklarımızı sizin yazılarınız-
la büyütmeye başladık. Ne zaman daralsak, içimizi ne za-
man sarsa kara bulutlar, sizi örnek aldık. Düşüncelerini-
ze katılmayanlar, hatta sizi bir kaşık suda boğmak iste-
yenler bile onurlu yaşamınız karşısında saygıyla eğiliyor.
Bu az şey midir İlhan Abi? Siz bu dünyayı terk etmeden
önce de aynı saygıyı duyuyorlardı, bundan hiç kuşkum
olmadı. Tarihimize kara leke olarak düşen “darbeci” suç-
lanmanız sizin için bir gülmeceden öte bir anlam taşımı-
yordu, bunu da biliyorum. Beyin ne denli direnirse dirensin,
kimi zaman yürek dayanamıyor İlhan Abi. Yüreğiniz da-
yanamadı, bunu da siz biliyordunuz. Bu nedenle son ya-
zılarınızdan birinde “eyvallah” dediniz dosta düşmana.
Beyniniz yüreğinizden önce davrandı. Bizlerden sizi ki-
min ayırdığı önemli mi bu saatten sonra İlhan Abi? Ha-
ni “Bir gider bin geliriz” deriz ya acımızı hafifletmek için,
bu söz sizin için maalesef geçerli olamıyor. Bir İlhan Sel-
çuk gidip ikincisi gelemiyor İlhan Abi.
Sevgili İlhan Abi,
Bildiğiniz bir öyküyü size anlatarak okurlarımızla pay-
laşmak istiyorum. Adamın biri ölümsüzlüğü arıyormuş.
Uzun yıllar araştırma sonunda bir köyde insanların 150-
200 yıl yaşadıklarını öğrenmiş ve o köyü bulmuş. Köye
gittiğinde köyün hemen girişindeki mezarlığa uğramış. Bir
bakmış ki mezar taşlarında “Bu adam 5 yıl yaşadı, bu adam
3 yıl yaşadı” gibi yazılar var. Tüm mezar taşlarını tek tek
okumuş, en fazla yaşayanın mezar taşında “10 yıl yaşa-
dı” yazıyormuş. Hayretler içinde köy kahvesine gelmiş.
Yaşlı bir adama yaşadığı çelişkiyi anlatmış.
Yaşlı adam, “Sen yaşamın boyunca neler yaptın, kimi na-
sıl aydınlattın” sorusunu sormuş.
Ölümsüzlüğü arayan adam düşünmüş ama soruya
verebilecek bir yanıt bulamamış. Sadece “Sizin soru-
nuza yanıt verebilecek herhangi bir şey yapmadım maa-
lesef” demiş.
İhtiyar adam,
“Bak evlat sen bu köyde doğup da 300 yıl yaşasaydın, öl-
düğünde mezar taşına doğdu ve öldü yazılırdı.”
İlhan Abi, sen hiç ölmedin biliyor musun?
BCP Kurucu Üyesi
MUSTAFA GAZALCI
Dün İlhan Abi’yi Hacıbektaş’ta sonsuz
yolculuğuna uğurladık.
Çilehane Mezarlığı’nda ağabeyi Turhan
Selçuk’un yanında toprağa verdik.
Karanfiler, güller, Cumhuriyet gazetesi ört-
tü üstünü.
Cumhuriyet, demokrasi, insanlık çınarları
yavaş yavaş toprağa karışırken baş uçları-
na dikilen iki çınar büyüyecek.
Onları yıllar yıllar sonra ziyarete gelenler,
o çınarların gölgesinde onları düşünecek…
Onu birçokları gibi ilkin yazılarından ta-
nıdım.
Hemen her gün Cumhuriyet’teki Pence-
re’sinden tüm yurda ışık saçıyordu sanki.
Gazete alınca önce onu okuyordum.
Yalın, duru, akıcı bir Türkçe ile yazılmış do-
lu dolu başka bir tat vardı onun yazılarında.
Bitirince dalıp düşüncelere götüren, gü-
lümseten, keşke bitmeseydi dedirten yazı-
lar.
Tepeden bakmadan, ben bilirim deme-
den bilimi, tarihi, aklı, hoşgörüyü öne çıka-
ran yazılar...
Ayrımında olmadan bir şeyler öğrenip öz-
gürleştiğimiz, zenginleştiğimiz, bizi biz
eden, pusula görevi gören yazılar.
Yüzünü görmeden bizi yazarıyla bütün-
leştiren yazılar...
***
Hiç unutmam, 17 Nisan 1969 tarihinde
Denizli-Tavas’ta yaptığımız Köy Enstitüle-
ri toplantısı sonucunda saçma bir soruş-
turma geçirdik.
O tarihte bu olayı anlatan “Yaşasın Ba-
ğımsız Türkiye Demektir Suçum” başlıklı bir
mektup yazdım İlhan Abi’ye.
Yıllar sonra kendisine söyledim bunu. Bil-
ge bilge gülümsedi.
Ankara’da yaptığımız Eğit-Der dayanış-
ma yemeklerinin kimilerine katıldı. Yanında
Mustafa Ekmekçi, Muzaffer İlhan Erdost,
Mustafa Balbay olurdu.
Daha sonra Ankara’da, İzmir’de, Dikili’de
kimi toplantılarda, küçük yemeklerde birlikte
olduk.
O her zaman ince, efendi, bilge ve say-
gındı.
İki yıl önce onu 83 yaşında Ergenekon da-
vasından gözaltına aldıklarında Türkiye
ayağa kalktı neredeyse. Salıverildiğinde
“Polisler nazik davrandı, görevlerini yaptı”
dedi her zamanki inceliğiyle.
Sonra iddianamedeki tutarsızlıkları yazı-
larıyla bir bir kanıtladı.
Bir de özel konuşmalarının iddianameye
alınması konusunda, onu haklı çıkaran
mahkeme kararı aldı. Savunmasını yaptır-
masalar, sağlığında aklandığını gösterme-
seler bile o çoktan toplumun vicdanında ak-
landı.
***
İlhan Selçuk gözaltından sonra tam dü-
zelemedi. Sevdikleriyle bir araya gelemedi.
O birçoklarının yazdığı gibi adeta ölüme sü-
rüklendi.
By-pass ameliyatından önce 13 Nisan
2008 tarihli “İkisine de Eyvallah” adlı yazı-
sında, 13. yüzyıl şairi Âşık Paşa’dan bir dört-
lükle seslendi herkese:
“Acı dirliğim isteyen
Tatlı dirilsin dünyaya
Kim ölümüm ister ise
Bin yıl ömür olsun ona”
Bu bilgelik, bu güzellik karşısında ne de-
nir. Herkes ondan, yaşadıklarından, yaz-
dıklarından ülkenin bu toz dumanında is-
terse olumlu dersler çıkarabilir.
Eski CHP Denizli Milletvekili
Pencereden Saçılan Işık
İ.GÜRŞEN KAFKAS
Aydınlanmamızın bilgesi, Cumhuriyet
gazetemizin başyazarı İlhan Selçuk’u
kaybettik. Sözün, sözcüklerin ve anlatı-
mın ödünsüz mimarı, penceresini kapattı.
Gazetemiz Cumhuriyet’in imtiyaz sahibi
ve toplumun aydınlanmasına adanmış bir
yaşamın dik duruşlu lideri ne yazık ki ar-
tık yok!..
O, Cumhuriyet Cağaloğlu’ndaki yerin-
deyken Babıâli’nin çınarıydı. O, tüm ya-
şamıyla ulusal aydınlanmanın ışığı oldu.
Yazılarına kattığı mizahla okuyucuyu
hem bilgilendiriyor hem de gül-
dürerek düşündürüyordu. “Nalları
havaya dikme” söylemi güldürü ve
düşündürü örneklerindendi.
Türkiye yazın ustası olan çok
değerli evladını kaybetti. Aydın-
lanmacı, Cumhuriyetçi, ödünsüz
Atatürkçü, demokratik devrimci ve
laik yapıda 15 bin makale yazmak
onun rekoruydu. Onun yönü laik,
demokratik ve Aydınlanmacı
Cumhuriyetti. İktidarlara yalaka-
lıktan uzak, temel hak ve özgür-
lüklere yakın savunmacılığı yaşamı
sürecinde sürdürdü.
İlkeli, onurlu, dürüst, namuslu
ve bilge kişiliğinden ödün ver-
medi. O, Cumhuriyetimizin kuru-
luş felsefesine, ülkemizin kuru-
cusu Atatürk’ün ilke ve devrim-
lerine tutkulu yaşadı. Gelecek
için hep umutluydu. Ülkemizin çağdaş,
demokratik yapıya en kısa süreçte ula-
şacağına inanıyordu. Korkusuzdu, ka-
rarlıydı ve kendine güvenen güçlü kale-
miyle Cumhuriyet’teki “Pencere”sinden
düşünceleriyle topluma sesleniyordu.
Siyasilerce haksızlığa uğradı, tutuklandı,
işkence ve baskı gördü ama o erdemli du-
ruşundan ödün vermedi. Çıkarları gere-
ği basın yaşamlarında yön değiştiren
arkadaşlarını şaşkınlıkla izliyor, üzüntü-
sünü içine gömüyordu.
Ülkemizin temel değerlerinden “ulus
devlet ve Atatürkçülük” kavramları ölü-
müne savunduğu konulardı. İktidarın
geleneksel “sömürü düzeni, yolsuzluk ve
ılımlı İslam” gibi yol çizgileri onun ilgi ala-
nı ve yazma konularıydı. Uyanıkların,
uyuyan halkı ne tür soyduğunu örneklerle
ve mizahi bir dille anlatması, yazılarının sü-
rükleyiciliğini arttırıyordu.
Hayat felsefesinde sol görüş etkendi.
Bu ülkede yaşamak, Türk olmak onun
gururuydu. Cumhuriyet gazetesini ve
kendisini susturmak için kurulan tuzak-
lara yıllarca direndi. O, halkının gele-
cekteki ışık savaşçısıy-
dı. Cumhuriyet gazetesi-
nin toplumdaki güvenilir-
liğini, devamlılığını, sev-
gisini üstlendi ve başar-
dı. “Cumhuriyetle büyü-
dü, Cumhuriyet’i büyüt-
tü!..”
Ülke sorunlarını çok iyi
izliyor, analiz ediyor ve bi-
liyordu. Okuyor, araştırı-
yor ve katıldığı toplantı-
larda o güzel anlatımıyla
gönüllerde yer ediniyor-
du. Cumhuriyet okurları
“Pencere’yi – İlhan Sel-
çuk’u” okuyarak sayfala-
rı çeviriyorlardı. Yine ne-
ler yazmış!.. diye yo-
rumlarlardı. Ülkenin yan-
gın yerine dönen acı du-
rumuna o, makalelerinde çözüm arıyor-
du. Yüreklerde ve zihinlerde umut kıvıl-
cımlarına yer arıyordu. Anlayana, çözüm
önerilerini yazılarında sıralıyordu.
Ergenekon sorgusu 21 Mart 2008’de
yapılmış ve organize suçlar şubesince
gözaltına alınmıştı. Bu olay hastalığının da-
ha da kötüleşmesini tetiklemişti. Okurları,
gün gün sonuçları izliyorlardı. Ölümüne
yol açan sonun başlangıcı bu olaydı di-
ye düşünüyorum. Gerçi o, çelik gibi ira-
desi ve kararlı tutumuyla yılmaz bir sa-
vaşçıydı. Ancak, bedensel yıpranma çö-
zümsüzdü.
İlhan Selçuk’un aramızdan ayrıldığı şu
günlerde ve her gün 9-2-4-5 şehit ce-
nazeleri bir dizi film gibi acı dolu yüreği-
mizi yakıyor. “Açılım denilen” “sıfır sorun”
denilen projelerin olumsuzluklarıyla ilgi-
li nasıl bir mizahi değerde yazı yazardı di-
ye düşünüyorum. Ülke yangın yeri gi-
bi…kavruk kavruk. Patlamalar, şehitler,
kan kusan sessiz gözyaşları içimizi acı-
tıyor. Her gün evime akşam dönebilecek
miyim kuşkusu!.. Terör acımasızca can
alıyor. Şehitler ölmez!.. savı yüzeysel
haykırışlarda dalgalanıyor. Ülke böyle
mi yönetilir diye yanık yanık düşünüyo-
rum. Ne oldu bu güzel insanımıza, bu
güzel yurdumuza!..
“Yılmaz bir yurtseverdi, / Cumhuriyetin
çınarıydı, / Aydındı, / Cesurdu, / Dev-
rimlerin savunucusuydu, / Tarihe ve ger-
çeklere ışık tutandı, / O, halkının aydın-
lanma bilgesi ve ulu çınarı İlhan Selçuk’tu.”
betimlemelerini çoktan hak etmişti.
Okurlarının yüreğine akıttığı gerçek
bilgiler, ibret alınacak notlar, anılar, ede-
bi, tarihi alıntılarla dolu Pencere’si unu-
tulmayacaktır. O, genç kuşağa saygın
bir örnek olarak sunulacaktır. Türki-
ye’nin sosyal bir hukuk devleti olma-
sı yönündeki savunuculuğunun bay-
raktarlığını biz okurlar ve yazarlar
onun izinden giderek sürdüreceğiz.
Onu kişiliğiyle, yazılarındaki düşün-
celeriyle, çağdaş, demokratik yapısıyla,
mert, cesur ve kararlı duruşuyla örnek
alacağız. İlhan Şelçuk olsaydı şöyle
derdi ya da şöyle yazardı diye yüreği-
mizin gizinde, düşüncelerimizde yo-
rumlayacağız. “Toplumum cesur insa-
nı, kendini insanlığa adayanı, köklü çına-
rı, sevgin sonsuza kadar yüreğimizde
yaşayacak. Uğurlar ola, ışığın bol, ak
yüreğinle güle güle…”
Cumhuriyet gazetesi yazarlarına, çalı-
şanlarına ve okurlarına baş sağlığı dili-
yorum.
YÜKSEL PAZARKAYA
İlk gençliğimden başlayarak dünyayı onun
“Pencere”sinden görmeyi ve anlamayı
öğrendim. Yaklaşık elli yıldır okumayı
neredeyse hiç aksatmadığım bir yazar İlhan
Selçuk. Yalnız “Pencere” yazılarını değil, daha
ilk yayımlanışında “Yüzbaşı Selahattin’in
Romanı”nı da susamış gibi okumuştum. İlhan
Selçuk, benim Aydınlanma öğretmenim. Bunu,
Stuttgart Üniversitesi’nde çağımızın en önemli
Aydınlanma felsefecilerinden Max Bense’nin
öğrencisi olarak söylemekten çekinmiyorum.
Yalnız benim mi? Kuşaklar boyu milyonların
yol göstericisi, akıl yolu göstericisi, akıl yolu
aydınlatıcısı oldu, olmayı sürdürüyor,
sürdürecek.
Avrupa’da Rönesans ile, matbaa ile,
Reformasyonla başlayan, kilise yerine aklın,
bilimin yol göstericiliği anlamına gelen
aydınlanma sürecine, Cumhuriyet Türkiyesi de
devrimlerle katıldı. Bu süreç Avrupa’da
yaklaşık beş yüz yıldır, Türkiye’de yaklaşık yüz
yıldır, süreci durdurmaya çalışan karanlıkla
savaşa savaşa günümüze geliyor. Belki de
karanlığa karşı bu savaşım, yoğunluğu dönem
dönem değişerek, süreğendir.
Son yarım yüzyılda bu savaşımın en ön
safında, en yürekli, en bilge, ama aynı
zamanda en yüce gönüllü savaşımcılarının ve
düşünürlerinin başında gelir İlhan Selçuk.
Ben onun okuru ve öğrencisiyim, kendisiyle
çok az yüz yüze konuşabildim, ne yazık. Ama
her defasında gerçek aydınlara, gerçek bilgin
ve bilgelere özgü alçakgönüllülüğü karşısında
kendisine olan sevgi ve saygım daha da
katlanmıştır.
Orhan Karaveli Ağabeyin de belirttiği gibi,
İlhan Selçuk’un “şehit” edildiği gün, aslında 21
Mart 2008 tarihidir. Sabaha karşı konutu
basıldığı an, 83 yaşında alıp götürüldüğü an
öldürülmüştür. 21 Haziran ise batmayan ve
batmayacak Aydınlanma güneşine dönüşme
tarihidir.
12 Mart darbesinin Ziverbey işkence
tezgâhından geçen, 12 Eylül’ün estirdiği
havada Cumhuriyet içinde de darbeye
uğratılan bir bilge dervişi, darbe safsatasıyla
suçlamak, bir Aydınlanma güneşini
söndürmeye yeltenmekten başka anlama
gelmez. Ama güneş ne sıvanır, ne de
söndürülebilir.
Hoşgörü ustası
Teni ve tini aydınlık bir aydındır İlhan Selçuk.
Güleçtir, somurtmamıştır hiçbir zorluk, hiçbir
sorun karşısında. İnsana, halkına güveni tamdır,
bilime güveni gibi. Onların, Hacı Bektaş’ların,
Yunus Emre’lerin, Pir Sultan’ların hem
direncinden, hem hoşgörüsünden, en başta da
güleç mizahlarından kaynaklanıyordu bu güven.
O da bir hoşgörü ustasıydı. Halkın kendini de
esirgemeyen gülmecesiyle yoğurdu düşüncesini
de.
Aydınlanmamızın temelinde Namık Kemal’in,
Tevfik Fikret’in şiirlerindeki duruş, tavır ve
görüşlerin, kısaca şiirin ve şairin harcını sık sık
vurgulaması, onun bilimin yanı sıra sanatın da yol
göstericiliğine olan güvencini gösteririr.
1995 yılında TÜYAP Kitap Fuarı Onur Yazarı
olması dolayısıyla düzenlenen onur gecesinde
yaptığı konuşma belleğimden silinmez. O
konuşmada dile gelen iki tümceden biri, onun
yaşama sevincini ve bağlılığını gösteriyor.
Önümüzde daha uzun bir yaşam var, demişti. Bir
gün bile olsa, bu uzun bir yaşamdır, diyordu.
Yaşamın anlamını soran herkese, bilgece bir
yanıt.
Diğer tümcesi de en katı gerçeklere bile
gülmeceyle bakışının altını çizer. Şimdi siz bana
bu onuru veriyorsunuz ama, ya önümüzdeki
dönemde ben de “dönersem” diyerek
dinleyenleri güldürmüştür.
Çağdaş dünya karikatürünün bir dehası olan
Turhan Selçuk ile Türkiye aydınlanmasının
büyük ustası İlhan Selçuk, Hacıbektaş’a
yaraşıyor. Oranın aydınlığına aydınlık
katıyorlar. Işıklar içinde yatıyorlar.
Bir Devi Anarken
TURGUT A. KARABEKİR
İlhan Selçuk benden dört yaş büyük ol-
ması nedeniyle ağabeyimdi. Yedi yıl gibi kı-
sa bir yazma deneyimim olduğu halde ba-
na Cumhuriyet gazetesinde yazma fırsatını
tanımış olduğundan da şükran borcum olan
bir ağabeyimdi. Uzun yıllar meslek hayatımda
eriştiğim başarıların hepsinden fazla gurur ve-
ren ‘yazar’ unvanını görmeme olanak sağ-
ladığını da hiçbir zaman unutmayacağım.
Seksen yaşımdan sonra tek arzum, öl-
meden yurdumun selamete ermesini görmek.
İlhan Selçuk bütün hayatınca somut bir şe-
kilde yurdumuzun bütünlüğünün, eşitliğin, hu-
kukun ve Atatürk ilkelerinin koruyucusu ol-
muştu. Eminim ki o da benim gibi, aydınlık
günlere varabilmeyi arzulamaktaydı. Onun
hatırasına gösterebileceğimiz en anlamlı
saygının, arzularının gerçekleşmesine yar-
dımcı olmamız olduğuna inanıyorum.
Önümüzdeki kritik gönülerde ayrıntılara
kaymayarak, yalnız ve yalnız, gereken de-
ğişikliği sağlayacak ana gaye peşinde ol-
malıyız. Halkımıza, önümüzdeki seçimlerde
bağlı oldukları partiler için değil, milletin se-
lameti için oy vermelerinin kaçınılmaz bir ge-
reksinim olduğunu her fırsatta anlatmalıyız.
CHP’de olagelen değişiklik ile başa geçe-
bilecek bir seçeneğin oluştuğunu ve bunun
ancak herkesin birleşmesi ile olabileceğini
göstermeliyiz. Barajı geçemeyecek partile-
re verilecek oyların karşı tarafa gideceğini tek-
rarlamalıyız. Tek partiyi veya ikili bir koalis-
yonu iktidar yaparak vatanı kurtaracak de-
ğişikliği yapmanın son şansımız olduğunu,
gerçekleşinceye kadar yazmalıyız.
Ancak uzun zamandır özlemini çektiğimiz
bu yenilenmeyi yapabildiğimizde, İlhan Sel-
çuk’un hatırasına gereken hürmeti ve saygıyı
göstermiş, yurtseverlik görevimizi de yerine
getirmiş oluruz.
İlhan Selçuk da Hacıbektaş’ta
Selçuk’suz Bir
Türkiye’de Yaşamak
Gazetemiz İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk için
gönderilen taziye mesajlarõ sürüyor. Foça
Belediye Başkanõ Gökhan Demirağ, Selçuk’u
Türk medyasõnõn temel direklerinden biri
olarak tanõmlarken insan haklarõ savunucusu
Dr. Alparslan Berktay, “Büyük insan,
devrimci, gerçek Atatürkçü İlhan Selçuk
ölmedi, ölümsüzleşti” ifadelerini kullandõ.