25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Baykal’ın Görevi Bitmedi! PENCERE Politikanın Güdüklüğü, Felsefenin Yüceliği.. Entel muhabbetini bir yana bırakırsak, durum ayan beyan ortada... Bir yol ağzındayız.. Seçmek zorundayız! Ya ortaçağ?.. Ya çağdaşlık. Peki, demokrasi ne olacak?.. Çağdaşlık yolunu yeğleyebilirsek, demokrasiyi kurmak olanağı doğar... Yoksa, yandı gülüm keten helva!.. Bu seçimde kararı kim verecek?.. Bu iş başka iş... Kadın, erkek, patron, işçi, asker, sivil, Türk, Laz, Çerkez, Kürt, Ermeni, Rum, Arap, Müslüman, Hıristiyan, Musevi, esnaf, memur, yargıç, savcı, kim varsa, dinci devlet modeline karşı çıkmak zorunda... Avrupa’da laik toplum dinciye karşı burjuva- proleter güç birliğiyle kökleşti. Ortaçağ karanlığı kime lazım?.. Çağdaşlık ‘insan’a lazım. “Ne darbe, ne şeriat” ikileminde düşünmek, olayı kısır politikaya indirgemektir. Darbe, şeriatın karşılığı değil!.. Şeriatı darbenin karşısına koymak, kafa kargaşası için birebirdir; ama, şeriata karşı sivil toplumun direnmediği yerde de darbe kurtuluş çaresi değildir. Çünkü şeriatla düzenlenmiş yaşam biçimini aşabilecek temel yöntem devrimdir: “Ulusal demokratik devrim.” İran’da Şah’a karşı mollalarla işbirliğine giren aydınların ahı gitti... Vahı kaldı!.. Türkiye’de bugün sözde demokrasi adına Refah’a yönelik cılız entel muhabbeti var... Avrupa, Hıristiyan şeriatını nice kanlı çatışmayla yıkıp demokrasiye kavuşmuş; Asya ve Afrika’nın ya da Ortadoğu’nun sanayi devrimini gerçekleştirememiş Müslüman toplumlarında, İslam şeriatçısıyla güç birliğinde demokrasiyi ve insan haklarını aramak çölde serap görmektir. Yaşadığımız toplumda ‘Aydınlanma’ sorunu, siyasetin güdüklüğüne sığacak boyutlarda değil... Aydınlanma Devrimi, politikanın ötesindedir, felsefe kapsamında değerlendirilir; bu olguyu en çok anlaması gerekenler de Marksistlerdir. Enteller değil!.. (12 Haziran 1997 tarihli yazısı) Kültür Varlõklarõmõzõ Neden Koruyamõyoruz? SAYFA CUMHURİYET 17 HAZİRAN 2010 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bir süre önceydi, Başbakan “Elimizde öyle çok kaset var ki, ohoo..” demişti. Çok gecikmedi CHP lideri Baykal’ın bir milletvekili hanımla ilgili kaseti Vakit gazetesinin sitesinden yayımlandı! Politika alanında dürüst, namuslu olmak gibi özellikleriyle tanınmış bir lider, CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal, en ince yerinden vuruldu... Daha doğrusu vurulmak istendi. Yetmedi, bir de suikast hazırlığı olayı çıktı... Baykal’ı hem evinden, odasından, yatağından hem de politik yaşantısından uzaklaştırmak amacı taşıyan bir sürü söylenti!.. Gerçi Baykal işin gerçeğini açıklamakta gecikmedi. “Bu bir montajdır; hem de en yetkili bir yerin isteğiyle hazırlanmıştır” diyerek iktidarı suçladı. O montaj TV filmi de hemen ortadan kaldırıldı... Ama gören gördü, kopyasını çeken çekti; bütün millet “Vay Baykal Bey’in şu yaptığına bak” diye inandırılmak istendi... Ve bu çirkin komplo hâlâ aydınlığa çıkarılmadı. Deniz Baykal’ı ilk milletvekilliğinden beri tanırım. Bir bilim adamıdır. Genç yaşta politikacı olmuş, profesörlükten vazgeçmişti. Ecevit kabinelerinde bakanlık yaptı. SHP’nin genel sekreteri olarak partiyi başarılı sonuçlara götürdü. Beş yıllık politika dışı kalma cezasını bitirdikten sonra kapatılmış CHP’yi yeniden kurdu, başına geçti. Solu da bir araya getirmeye çalıştı. Ama bu alanda başarılı olamadı! Nedeni de her şeyi kendi eliyle gerçekleştirmek isteğiydi. CHP’de gerici, çağdışı niyetler karşısında sağlam bir bütünlük kuramadı... CHP bir türlü yüzde 20 çizgisini aşamamışsa bunda Baykal’ın da payı vardır diyenlere hak vermek gerekir. Sonunda çirkin bir olayın tuzağına düşürülerek, başkanlıktan ayrılmakla iyi mi etti, kötü mü? İyi ettiğini, CHP’ye taze bir güç verdiğini son kurultayda gördük. CHP’de oluşturulan yeni yönetimin ilk ele alınması gereken konu, AKP iktidarına karşı, tüm cumhuriyetçi, Atatürkçü, demokrasiye, halka, emeğe, tam bağımsızlığa inananları tek bir cephede birleştirmektir. Bu konuyu kaç kez yazdığımı okurlarım bilirler. Baykal gitti, iş bitti mi? Genel başkan olmasa da Baykal CHP’nin bir öncüsü olarak üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Ben, bu görevden kaçmayacağına inanıyorum. Bakın Deniz Baykal ne diyor bu konuda: “Partimin vereceği her göreve hazırım. Katkı sunabileceğim her konuda her türlü görevi de alırım. Bundan sonra benim için önemli olan partime katkı sağlamaktır.” larõ olmamasõ, kültür değerlerinin korunma- masõna vesile olmuş- tur. Yeni mülk sahip- lerinin kültür varlõkla- rõnõ yõkõp, yerlerine ni- teliksiz yapõlar yap- makta en ufak bir te- reddütü olmamõştõr. Kentin dönüşümü o kadar hõzlõ olmuştur ki, örneğin, yurtdõşõn- da çalõşan vatandaşla- rõmõz on yõl arayla yur- da geldiklerinde, otur- duklarõ eski semtlerini tanõyamamõşlardõr. Es- ki kentsel kimlik yok olmuş, ahşap evler yer- lerini betonarme dört beş katlõ apartmanlara terk etmişlerdir. Boş olan kent topraklarõ, göçle beraber yağma- lanmõş, gecekondu ol- gusu yaygõnlaşmõştõr. Maalesef kente göç edenlerin çoğu da kõr- sal kökenli olup, kent- sel yaşama kültürüne yabancõ vatandaşlarõ- mõzdõ. İstanbul yağ lekesi gibi büyüdü Bu yurttaşlar, İstan- bul’un kültür varlõğõna katkõda bulunmuş bi- reyler değildi. Dolayõ- sõyla, kentin fiziksel dokusu, eski kaldõrõm taşõ, sokak lambalarõ, kahveleri, sinemalarõ, tiyatrolarõ vs. her türlü somut ve soyut, kentsel belleğin önemli öğele- ri göçle gelen yeni İs- tanbullular için bir şey ifade etmiyordu. İs- tanbul’un büyük bir kõsmõ yeniden inşa edil- di ve İstanbul plansõz bir biçimde yağ lekesi gibi büyüdü, kültür var- lõklarõ da birer birer yok edildi… Özetle, kültür varlõk- larõmõzõ koruyamamõz- daki temel sorunlarõ aşağõdaki gibi sõrala- yabiliriz. ? Ülkemizde “koru- ma”nõn toplumsal bir görev olarak ülke bi- reylerince yeterince be- nimsenmemiş olmasõ. ? Koruma mevzua- tõndaki yetersizlikler. ? Kültür varlõklarõnõn korunmasõnda rantõn kültür değerinden üstün kõlõnmasõ. ? Koruma kullanma dengesinin koruma le- hinde gelişmemesi. ? Koruma konusun- da yaygõn ve örgün eği- timin yetersizliği. ? Hõzlõ iç göçün ko- ruma bilincini olum- suz etkilemesi. U zun zamandõr yazõmõn başlõğõna cevap vermek için çaba gösteriyorum. Bu çabamõn kesin bir so- nuca vardõğõnõ henüz söy- lemem olanaksõz. Ancak bugüne dek yaptõğõm bir dizi değerlendirmeler, beni koruma olgusunu etkileyebilecek bazõ temel sorunlarõ aşağõda vurgula- mama neden olabildi. Bu sorunlarõn başõnda, koruma so- rununun toplumun ortak bir sorunu ol- duğu, ülkenin tüm bireyleri tarafõndan benimsenmiş olmasõ gerekmesine kar- şõn, böyle bir olgunun sağlanamamõş olduğu gerçeğiyle karşõ karşõya kal- mamõş olmamõz geliyor. Toplumun en aydõn, en iyi eğitim almõş bireylerin- den, yine en az eğitilmiş kişilerine ka- dar, “koruma”nõn toplumsal bir gö- rev olduğu görüşünün yeterince be- nimsenmemiş olmasõ, hatta bu görü- şün yine koruma mevzuatõmõza da bel- li bir boyutta yansõmõş olmasõ kültür değerlerimizin korunmamasõna ne- den olmuştur. Kültür varlõğõ olarak tes- cil edilen bir taşõnmazõn korunmasõn- dan, koruma mevzuatõ yönünden salt mülk sahibinin sorumlu olmasõ, söz konusu nedenle ilgili en somut ör- nektir. Önemli koruma sorunlarõndan biri de, kültür varlõklarõnõn ekonomik de- ğerinin son otuz yõl içinde yükselme- si ve kültür değerinden çok, rant de- ğerinin ağõrlõk kazanmasõdõr. Kültür varlõğõnõn getirdiği rantõn yükseltilmesi çabasõ önemli bir işbilirlik haline gel- miş, kültür varlõklarõnõn topluma ka- zandõrdõğõ kültürel değeri göz ardõ edilmiştir. Bu tür yaklaşõmlar salt ta- şõnmaz kültür varlõklarõnõ değil, kent- sel belleğimizin vazgeçilmez soyut de- ğerlerini de yok etmiştir. Tescilli kül- tür varlõklarõnõn özgün plan şemalarõ, kontur ve gabarileri değiştirilerek, kültür mirasõmõza yeterli özen göste- rilmemiştir. Kuşkusuz çeşitli “de fac- to” durumlarõ, korumayõ amaçlamayan imar planlarõ, işlevsel zorunluluklar, yaşam alõşkanlõklarõ ve çağdaş ge- reksinmeler kültür varlõklarõnõn sürekli kullanõmlarõ için bazõ değişikliklere ta- bi olmalarõnõ kaçõnõlmaz kõlmõştõr. Ancak bu değişiklikler, kültür var- lõğõnõ tanõnmaz hale sokmasõ anlamõ- na gelmemeliydi. Maalesef gerçekler, uygulanan restorasyonlar olmasõ ge- rekenden farklõ gelişmiş ve kültür mi- rasõmõz evrensel koruma kuramõ ko- şutunda korunamamõştõr. Koruma kul- lanma dengesi, maalesef koruma le- hinde gelişmemiştir. Eğitim yetersizliği Koruma konusunda yaygõn ve örgün eğitimin yetersizliği de, kültür varlõk- larõmõzõn korunmamasõnda önemli bir rol oynamaktadõr. Özellikle, ilköğre- tim ve ortaöğretimde korumanõn neden gerektiğinin, kültür sürekliliğinin ül- ke bireylerinin yurtseverliliğini, dola- yõsõyla yurtlarõna bağlõlõğõnõ neden arttõrdõğõnõn öğrencilere anlatõlmasõ gerekmektedir. Bir şeyin nedenini bil- meden, o şeyin yapõlmasõnõ istemek olanaksõzdõr. Bireyin, yaşadõğõ top- raklarõn somut veya soyut kültürüne sa- hip çõkmasõ, o kültürü gelecek nesillere doğru bir biçimde aktarmasõnõn, ya- şama kültürümüzün vazgeçilmez öğe- si olduğunu unutmamalõyõz. Kültürü- müzün zenginliği ve bunun ülke bi- reyleri tarafõndan doğru bir biçimde özümsenmesi, hem onlarõ gururlandõ- rõr, hem de birbirlerine olan bağlõlõğõ- nõ arttõrõr. Irk, din, etnisite ayrõşõmõ ya- põlmadan, yaşadõğõmõz topraklardaki tüm kültür değerlerine sahip çõkmamõz gereği çocuklarõmõza eğitim çağõnda öğretilmelidir. Ancak eğitimle “sağlıklı sosyal açılımları” elde edebiliriz. Hepimizin bildiği gibi, insanoğlu ön- celikle kendi ürettiğini korur. Yine in- sanoğlunun kendisinin ürettiği dõşõn- daki değerleri korumasõ, kültürel dü- zeyinin zenginleşmesiyle orantõlõdõr. Başka bir deyişle, kültürel zenginlik, koruma konusunda yaygõn bir yelpa- zeyi de beraberinde getirir. Demografik hareketlilik Kültürel zenginlik, insanoğluna farklõ kültürleri özümsemesine yar- dõmcõ olur, onlarõ kendi kültürünün bir parçasõ yapar. Kültür insanõ daha to- leranslõ, daha insancõl yapar. Ülkemiz, son 50 yõldõr ülke içi yoğun bir de- mografik hareketlilikle karşõ karşõya kalmõştõr. Büyük kentlerimiz, iç göçün etkisi altõnda kalmõş, örneğin İstanbul’un nüfus son elli yõl içinde altõ misli ar- tarak, göçle gelen nüfus sayõsõ kentte uzun yõllar yaşayan nüfustan daha fazla olmuştur. Kentteki değerlerin kullanõmõ da çoğunlukla o değerleri üretenlerce değil, göçle gelenler tara- fõndan gerçekleşmiştir. Taşõnmazlarõn mülkiyeti değişmiş, yeni sahiplerin veya bu taşõnmazlarõ ki- ralayanlarõn yaşam alõşkanlõklarõnõn farklõ olmasõ ve bu taşõnmazlarla anõ- Taşõnmazlarõn mülkiyeti değişmiş, yeni sahiplerin veya bu taşõnmazlarõ kiralayanlarõn yaşam alõşkanlõklarõnõn farklõ olmasõ ve bu taşõnmazlarla anõlarõ olmamasõ, kültür değerlerinin korunmamasõna vesile olmuştur. Yeni mülk sahiplerinin kültür varlõklarõnõ yõkõp, yerlerine niteliksiz yapõlar yapmakta en ufak bir tereddütü olmamõştõr. Prof. Dr. Mete TAPAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle