13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
İMPARATORLUKTAN CUMHURİYKTE MİMAR KEMALETTİN 1870-1927 n a YUNUS NADİ SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMA ÖDÜLÜ: YILDIRIM YAVUZ 'Mimarimizde artık ne renk, ne malzeme zevki var' Yillarını ülkedeki mimarlık çalısmala- rına ada- yan Prof. Dr. Yıldı- rım Yavuz Impara- torluktan Cumhuri- yete Mimar Kemalettin adlı çalışmayla "Yunus Nadi Sosyal Bilimler Araş- tırma Ödülü'ne değer gö- rüldü. Yavuz, böyle bir çalışma ödül aldığı için çok mutlu. Ancak ne var ki, ülkede, son yıllarda mimari adına yapılanlar söz konusu olduğunda bu mutluluk, yerini hüzne bırakıyor. Prof. Dr. Yıldı- rım Yavuz ile Yunus Nadi Ödüllerini ve Türk mima- risini konuştuk. D AIİÖZTÜRK M imar Kemalettin ile ilgili birçok çahşmanız oldu- ğunu biliyoruz. Doktora tezinizi de Kemalettin Bey üzerine yapımşsmız... K^« - Kemalettin Bey, Mimar Si- k nan'dan sonra adı en çok bilinen 6 ' mimarımız. Halk da onu bir an- lamda tanıyor. O yalnızca bir mimar değil, aynı zamanda bir cğitimciydi. Mühendis mektebinde öğretim üyesi ol- ması da onun önemini arttırmıştır. Os- manh'ıım son dönemi vc Türkiye Cum- huriyeti'nin ilk yıllarının en iyi bina onarımcısı olduğu söylenebilir. Yaşadı- ğı dönemde ukısalcılık akımı vardı ve kendisi ulusalcılığı mimarlık adına tem- sil eden iki kişiden biriydi. Yine, 19. yüzyıl boyunca, Türk mimarisinde eği- tim görerek mimarlığa başlayan iki kişi- den birisiydi. Vedat Tek ve Kemalettin Bey dönemin en önemli mimarlarıydı. Usta-çırak ilişkileri içinde yetişen nıi- marların imparatorluk için pek fazla bir şey yapamadıkları ortaya çıktı. Çünkü onlar geleneksel yapı türlerini inşa ederlerdi. Han, hamam, cami ve ker- vansaray gibi yapılar... Ama hiçbir za- SAYFA 1 0 man tren istasyonu ya da kent oteli yap- mayı bilmiyorlardı. Bu tür yapılar sul- tanlann dışarıdan davet ettiği yabancı- lar tarafindan ya da mesleği dışarıda öğ- renmeyc çalışan azınlıklar tarafmdan yapılırdı. Mimarhk mesleği de pek tas- vip edilen bir sanat değildi. Bugün Tür- kiye'de kendi düşüncelerini yazarak bi- ze bırakan tek mimardır aynı zamanda. Mühendis mektebindeki eğiticiliği sıra- sında birçok öğrenci yetiştirdi henı de mimari üzerindeki düşüncelerini birinci elden öğrenme fırsatını sağladı. împara- torluğun son ydlarını ve Cumhuriyetin ilk yıllarını yaşadığı için değişimi izleye- bilen ve Ankara'nın kuruluşuna tanıklık eden bir isim oldu. 1922'de Kudüs müftüsünden Mescid-i Aksa'yı onar- nıak için davet aldı. Burada gösterdiği başarı nedeniylc de lngiliz Kraliyet Mi- marlar Akademisi'ne üye seçildi. Böyle- ce uluslararası üne de kavuştu. - Mimar Kemalettin üzerine bir araş- tırma yapma isteği nasıl doğdu? - Kemalettin Bey, 1970'lerde benim ilgimi çekmeye başladı. O sırada Vakıf- lar'da, înşaat ve Tamirat Işleri Müdür- lüğü'nde, kendisinin bütün projelerini saklamış olması nedeniyle bir arşiv oluşmuştu. Onları inceleme fırsatı elime geçti ve 1970'lerin başından bu yana araştırmalarımı sürdürüyorum. O ne- denle doktora tezimin konusu da Ke- malettin Bey. 2006 yılında, Mimarlar Odası'nın, İki yılda bir verdiği mimarlık ödüllerinde, yeni bir kategori açıldı. "Şimdi yaşammı yitirmiş olan ama geç- mişte Türk mimarlığma çok katkıda bulunan insanlan onure cdelim" anlayı- şıyla ortaya çıkan bir kategori... "Kcn- dilerinc bizzat ödül vertne imkâm olma- dığı için mimarhk camiası içinde 2 yıl boyunca yapılacak etkinliklere isimleri- ni yaşatmaya çahşahm" dediler. Bu ödüle ilk seçilen isim de Kemalettin ol- du. Vedat Tek ve Kemalettin Bey,.100 yıllık aradan sonra ilk Türk mimarları olarak ortaya çıkıyorlar. 1909 ile 1930 arasında yaşanan 1. Ulusal Mimarlık Dönemi var. Bu iki mimarımız da eğiti- mini Batı kaynakh alıyorlar. Çok çağdaş hareketler olmasına karşın, Avrupa'da etkin anlayış eklektik mimariydi. Ba- lı'dan öğrenmiş oldukları şeyler üzeri- ne, klasik çağ Osmanlı ögelerini yerleş- tirerek bir mimari oluşturmaya çalıştı- lar. Sivri kemerler, bezemeler ve çini kaplamalar gibi... - Size Yunus Nadi Ödülü kazandıran "Imparatorluktan Cumhuriyet'e Mimar Kemalettin" çakşmanız hakkmda bilgi verir misiniz? - Mimarlar_Odası'nın hazırladığı ça- lışmaya göre, anılacak olan mimarlar hakkmda bir sempozyum düzenlenme- si, sempozyum bildirilerinin basılarak değerlendirilmesi ve yapıtlan ile ilgili bir kitap yazılması gibi etkinlikler takvi- nıi çizildi. Kemalettin Bey'in yaşanıı ve yapıtlarını ben yüklendim. Kitap, iki bölümden oluşuyor ve Kemalettin Bey'in yaşamını, eserlerinin bir katalo- ğunu ve mektuplannı ilıtiva etmekte. Bir de kendisinin çektiği fotoğraflarm negatiflerini bulduk. Onlar da kitaba kondu. Kendi yaptığı binalann çekilmiş fotoğraflan var. Sultan Reşat Türbesi ve Bebek Camisi gibi. Kitap oldukça geniş kapsamlı oldu. Bu kitapla bitmedi. Sempozyum kitabını Ali Cengizkan ha- zırladı. Bir de projelerin tıpkı basımları gibi bir eser hazırlandı. - Yapmış olduğunuz araştırmalarda ilgi çekici yönler de olmuştur... - Araştırmalarım sonucu çok ilginç bilgilerle karşılaştım. Örneğin, Kema- lettin Bey'in ahşaptan yaptığı binalar- dan günümüze kalan tek örnek Çamlıca Kız Lisesi'dir. Ahmet Ratip Paşa, kona- ğı Kemalettin Bey'e yaptırır. Hacca gi- den her insandan bir altın rüşvet alan Ahmet Ratip Paşa, müthiş bir konak yaptırır. Banyolan dışarıdan getirtilir. Fayanslar da öyle... Ahmet Ratip Pa- şa'nın rüşvetçi olduğunu anlayan Os- manlı hükümeti, konağı elinden alır ve kız öğretmen okulu haline getirir. Son duyduğumda da Çamlıca Kız Lisesi'ne hükümet tarafından el konulmuş ve farklı bir şeye çevrilmeye çalışıhyormuş. Kemalettin Bey, ikinci evliliğini kendi- sinden 25 yaş küçük bir hanımla yapar ve Kudüs'e giderler. Daha sonra Kema- lettin Bey, Ankara'ya çağrılır ve ev ara- maya başlar ama bulamaz. Hanımıyla iki sene ayn kalır. Bu iki yıl içerisinde her iki-üç günde bir mektup yazıyorlar. O mektupları da bana verdiği için An- kara'nın o dönemini Atatürk ve lnö- nü'ye karşılaşmalarmı ve dönemin mi- marisini anlatıyor. Bu şeylerle kitap faz- la büyüdü. - Cumhuriyetin ilk dönemlerinde mi- mari eserlere, özellikle kamu binaları- nın yapımma daha çok özen gösterilmiş ama şimdi o özeni göremiyoruz. O yıl- lardan bu zamana ne değişti? - 1923 ile 1945 arasında yeni bir ülke kurma çabası var. Çok gururlu bir dö- nem. Bütün dünyanın hayranlığını ve kıskançlığını oluşturacak bir evre... Bu- nun sonuçlarını da görüyoruz. Kendisi- ni 7 milletten kurtaran bir ülkenin yeni- den kuruluş aşamasmın ne kadar gurur verici olduğu ortadadır. Ben Jkinci Dünya Savaşı yıllarmı çok iyi hatırlıyo- rum. Yeni kuruluşun getirdiği "en iyiyi yapabilme çabası" bu alanda önemli bir görev yapmakta. Teknolojik olarak da yeni gelişmeler yaşanıyor. Yabancı hoca ve mimarların yaptıklarını yıkmak güç. Ne yazık ki son zamanda müthiş bir kültür yozlaşması var... - Bu kültür yozlaşmasmı neye bağlı- yorsunuz? - Tek kelimelik bir cevabı var: Eği- timsizlik... Ne renk zevki, ne malzeme zevki ne de bina zevki var. Bunun ya- nında imparatorluğun geçmişine öykü- nen bir yaklaşun var. Devlet binaları güzel olsunlar diye modernizimden ka- • çıp, geniş saçaklar, o saçakları taşıyan payandalarla bir şeyler yapılmaya çalışı- yor. Bütün bunlar bir anlamda Osman- lı'nın görkemine duyulan öykünmeler- dir. Bu arada müteahhit kârlarını yük- seltmek için de çalışmalar var. Para gü- nümüz dünyasında tek değerlendirme birimi haline geldi. Vatan sevgisi, doğa sevgisi ve insan sevgisi ülkemizde yok oldu. Onların yerine, "En kısa zamanda nasıl zengin olabilirim", "Bu arsayı kâr getirecek şekilde nasıl kullanabilirim" anlayışı hâkim olmaya başladı. Bütün yaşantımız bu yüzden "kepazelik" hali- ne geldi. Her şeyde para birinci derece- dc rol oynuyor. Kültür seviyesinin dü- şüklüğü yönetime kadar gidiyor. - Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ve günümüzde eski görkemini kaybet- mis kamu binaları var mı? - Tabii ki... Bakanlık binaları hepsi pembeye boyandı. Hele Içişleri Bakan- lığı'nın bir kısmı pembe, bir kısmı yeşil bir kısmı da koyu kırmızı. Halbuki o zamanda gerçek nıalzemeyle yapılan ya- pılar vardı. Ankara taşının kırığıyla ya- pılan ve teknik olarak Almanya'dan öğ- renilen bir sıvayla yapılırdı binalar. Bu yapılar da çok saygıdeğer bir anlayış oluştururdu. Bütün renkler malıvoldu. Paraşüt kulelerinde de aynı örneği gö- rürüz. O binanın alt tarafi mavi üst ta- rafı pembeye boyatıldı. Bütün bunlar eseıi müthiş ucuzlatıyor. Boğaz Köprü- sü'ne bakıyorsunuz, İunapark gibi... Farklı farklı ışıklar yamyor. Bunlar lü- zumsuz harcama ve lüzumsuz gösterile- ridir. Firmalar da yöneticilerimizle anla- şıp o zevksizliği bize satıyor. '- Peki, YunusNııdi Ödülü'nünasıl dcğerlendiriyorsunuz? Cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti için olağanüstü bir şanstır. Benim ailem asker ailesidir. Anadolu'da çok gezdim ve görmediğim yer kalmadı diyebilirim. Bu esnada okuduğumuz tek gazete Cumhuriyet'ti. Bugün Türkiye'de güve- netileceğimiz tek yayın aynı zamanda. Bunu övünerek de söylüyorum. Çünkü çok saygm bir yayın yaşamı var. Yunus Nadi'ye de özellikle saygım var. Benim için çok büyük bir ödül. Yunus Nadi benim gençliğim boyunca saygı duydu- ğum birisiydi. Atatürk'e çok yakın biri olması ve Cumhuriyet adının Atatürk tarafından verilmesi nedenleriyle kendi- sine hayranlık duyardım. Benim için Cumhuriyet'in en güzel yanlarından bi- ri de sanata ayırmış olduğu sayfalardır." Mimar Kemalettin Anma Programı Dizisi-Imparatorluktan Cumhuriyete Mimar Kemalettin 1870-1927/ Yıldınm Yavuz/ TMMOB Mimarlar Odası ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Ortak YayJ 536 s C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 5 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle