22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B AÇI MÜMTAZ SOYSAL Adam Bitirmek TOPLUMLARIN çoğunda “harcamak, bitirmek” gibi fiiller insanlar için kullanılmaz pek. Genellikle para konusunda dile getirilen sözcüklerdir bunlar. Örneğin, “paralar harcanarak biter” denir. Böyle terimlerle konuşulur maddiyata önem veren toplumlarda. Bize bakınca, bir yandan onlar gibi paragöz olmadığımızı, asıl “manevi değerlere” önem verdiğimizi söylerken bir yandan da insanlar için bu çeşit paralı ve paracı sözler etmek biraz tuhaf gelmez mi size? Ama, yüzyıllar boyu baştacı ettiği padişahlarının yalnız birbirini boğdurmakla kalmayıp devlet uğruna oğul ya da kardeş bile öldürebilmiş olduğunu öğrenen bir toplumda sözcük dağarcığına böyle para deyimlerinin girmesi yine de bir uygarlaşma ve insancıllaşma aşaması sayılmalı mı acaba? Ne var ki, bu aşamayı çok sevip biraz fazla uzatır gibiyiz. Hatta, o konuda hayli uzmanlaştık da. Çok kolay adam harcayıp sonuçta hayli büyük sayıda insan bitirir duruma geldiğimizi söylemek hiç yanlış olmaz. Oysa, bütün çabalara karşın iyi yetişmiş vatandaş sayısının henüz çoğunluk durumuna gelmediği bir toplumda bunun büyük bir savurganlık olduğunu düşünmemiz gerekmez mi? Ne yazık ki, yirmi birinci yüzyıla girdikten sonra da bu “adam yeme” alışkanlığı hâlâ az gelişmiş ülkelerin ortak hastalığı olmayı sürdürmekte. Öyle toplumlarda iyi yetişmiş insan sayısı ne kadar azsa, bu hastalığın sıklığı ve şiddeti o ölçüde yüksek oluyor belki de. Toplumlarının büyük çoğunluğuna göre azınlıkta kalan insanlar birbirlerini ezerek yükselmeyi yeğliyorlar. Hatta bazı durumlarda o az sayı büyümeye başlayınca değişik yöntemlerle birbirini ezmenin arttığı bile olmakta. Yamyamlıktan barbarlığa geçiş çok kolay galiba. Daha sonra gelen aşama, adam harcamanın hak, adalet, hukuk gibi uygarca yaşayış kavramlarına büründürülmesidir. Tuhaf olan, bu kavramları uygulamanın çoğu zaman hayli vakit alması ve çağdaşlıkları su götürür birtakım yavaşlıklara dönüşmesidir. Hak yerini tam bilsin diye kanıt toplamanın, sanıkları gözaltında tutmanın uzamasıyla yaratılan eziyet, bu yoldan elde edilecek hakça sonucu fersah fersah geride bırakabiliyor. Ara sıra “Şeraitin kestiği parmak acımaz” denirse de, o acının ne olduğunu parmağı kesilene sorun siz. Yahut kanıt arama uğruna evi altüst edilene, evrakı, kitapları dağıtılana... Bunların insanları harcayıp bitirmediğini, toplumu normalleştirdiğini, daha dengeli ve korkusuz bir kamu düzeni yarattığını söyleyenler, toplumların bireylerden oluştuğunu, örselenmiş, yıpratılmış, küçük düşürülmek istenmiş bireylerin sağlıklı bir toplum oluşturmayacağını akıldan çıkarmamalıdırlar. PENCERE 1917-1991 1917, Bolşevik Devrimi’nin patladığı yıl... 1991, Sovyetler’in dağıldığı yıl... Bu iki tarih arasındaki parantez, 1923 Devrimi açısından ne anlam taşıyor?.. 1915, Çanakkale Savaşlarında belirleyici yıldır. Türkler yarım milyona varan düşman kuvvetine karşı savaştılar; Mustafa Kemal savaşın yazgısını değiştiren komutan olarak askerlik tarihine geçti. İngilizler Çanakkale’yi aşıp İstanbul’a varabilselerdi, Karadeniz’e çıkıp Rus Çarlığının imdadına koşacaklar, 1917 Devrimi’ni engelleyebileceklerdi. Kurtuluş Savaşı’nda ‘Kemalistler’ sırtlarını dayayacak bir Rusya bulamayacaklardı. Mustafa Kemal’in Çanakkale’de İngilizleri durdurmasıyla “Kurtuluş Savaşı”nda İngilizler’e karşı Sovyetler’i yanında bulması, bir gerçekliğin iki yüzünü vurguluyor. Atatürk ile Lenin arasındaki dayanışma, 1917 ile 1923 arasındaki işbirliğini gösterir. 1923 Devrimi hem 1789’dan hem 1917’den esinlenmiş; ama Anadolu’nun gerçekliğinde yapılanmıştır. Felsefesi nedir 1923’ün?.. İslam dünyasında ilk kez “Aydınlarıma Devrimi”dir. Ancak 1923’ün 1789 Devrimi’nden büyük farkı vardı; sanayileşmemiş bir ülkede antiemperyalist bir savaşla tohumlanan ve endüstri burjuvazisi oluşmamış bir toplumda halkçılık ilkesine dayanan laik cumhuriyet denemesi, insanlık tarihinde ilk kez sınanıyordu. 1923’ten 16 yıl sonra patlayan “İkinci Dünya Savaşı” ertesinde koşullar değişti. Dünya iki bloka ayrıldı. “Batı Bloku” kapitalist dünyayı, “Doğu Bloku” sosyalist dünyayı simgeliyordu. Bu iki blok arasında 45 yıl süren bir “Soğuk Savaş” sürecine girildi. Türkiye “Batı Bloku”na katıldı. Ne var ki “Soğuk Savaş” Türkiye’de “karşı- devrim” e yol açmıştır. Çok partili rejimde dinci siyasi ideolojiyi seçim sandığında kullanan sağcı partiler ağır bastılar. “Allahsız komünizme karşı savaş”Türkiye’de siyasal iktidarın belirlenmesinde en büyük rolü oynadı. “Komprador-ağa-eşraf-aşiret reisi-mütegallibe ittifakı”nı hem Amerikan desteğini hem de din sömürüsünü arkasına alan gücü belirleyici oldu. Karşıdevrimin doruk noktası 12 Eylül’dür. 12 Eylül’ün beş generalden oluşan cuntası, laik cumhuriyet kavramını dışlayan “Türk-lslam Sentezi”nin “resmi görüş” gibi devlete aşılanmasına yol açtı. Karşıdevrim sürecinde “komünizme karşı mücadele” gerekçesi altında devlet içinde oluşturulan örgüt, işe “iti kurda kırdırmak” taktiğiyle başlamıştı; zamanla bu örgüt tam bir mafya çetesine dönüştü; “faili meçhul cinayetler” çoğunlukla bu örgütün marifetidir. Çete, hızını alamadığı için 1991’den sonra kendisini yöneten otoriteden koparak eylemlerini daha kirli biçimde sürdürdü. 1991 bir dönüm noktasıdır.. Sovyetler tarihe gömüldü. Doğu ve Batı blokları ortadan kalktı, “komünizm tehlikesi” Türkiye’de yıkıldı. 1991’e değin komünizme karşı irticayı besleyen devlet ideolojisinin sonu geldi. Eğer sonu gelmeseydi “Soğuk Savaş” sürecin de “Batı Bloku” koşullarında Amerikan kıskacına giren Türkiye’de 1923 Devrimi’nin sonu geliyordu. 1917, Türkiye’nin kurtuluşu ve kuruluşu için bir talih olmuştu; 1991’de bir talih sayılabilir mi?.. (14 Nisan 1998 tarihli yazısı) B ir il valisinin CMK’nin 250/1- b maddesinde yazõlõ bir örgü- tün faaliyeti çerçevesinde se- çim suçu işlemesi halinde özel yetkili cumhuriyet savcõsõnõn soruşturma yapmasõnõ kabul etmek o dö- nemde Yargõtay Cumhuriyet Başsavcõ- sõ’na tanõnmamõş yetkinin kullanõlmasõna cevaz vermek anlamõna gelirdi. Bu husus CMK 250/1-b maddesinin varlõğõna karşõn, verilen örneğe bağlõ olasõlõkta yapõlan dü- zenlemelerden sonra dahi soruşturma ya- pabilme yetkisi özel yetkili cumhuriyet savcõna verilmemiş; 298 sayõlõ kanunda, 5728 sayõlõ kanunla yapõlan değişiklikle an- cak Yargõtay Cumhuriyet Başsavcõsõ’na tanõnmõştõr. (298 S.K. m.174) Yetkileri yok Ağõr cezalõk ve suçüstü halleri anõlan dü- zenlemelere istisna oluştururlar. Bu takdirde de genel yetkili Cumhuriyet Savcõlarõ so- ruşturma yapmaya yetkilidirler. Özel yet- kili Cumhuriyet Savcõlarõnõn bu halde de yetkileri bulunmamaktadõr. Öte yandan 5235 sayõlõ Kanun’a göre (m.16/1) savcõlõk teşkilatõnõn ancak kurul- muş mahkeme nezdinde görev yapabile- ceğine ilişkin kural göz önüne alõndõğõnda, özel yetkili cumhuriyet savcõsõnõn nezdin- de görev yaptõğõ mahkemede açamayaca- ğõ bir dava için soruşturma yapamayacağõ açõktõr. Soruşturma yapacağõ, ancak nez- dinde görevi söz konusu olmayan Yargõ- tay’õn ilgili ceza dairesinde dava açacağõ- nõ akla getirmek ve Yargõtay Cumhuriyet Başsavcõsõ’na veya Başsavcõ vekiline dahi verilmemiş yetkinin özel yetkili cumhuri- yet savcõsõna verildiğini kabul etmek olur ki bunun da abesle iştigal etmek olduğu açõktõr. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinin 3. fõkrasõnõn ikinci cümlesi özenle ve dikkatle okunarak birinci cümle ile bağlantõsõ incelenmelidir. İkinci cümlede, “Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler” denildiği halde gerek değişiklikten önce ve gerekse değişiklikten sonra askeri mahke- melerin görevlerine vurgu yapõlmaktadõr. Değişiklik öncesi savaş ve sõkõyönetim hali olmasa dahi bu halleri de kapsayacak şekilde askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklõ tutulmuş. Değişik- likten sonra ise anõlan mahkemelerin 250/1. madde kapsamõndaki suçlar yönünden sa- dece “savaş ve sıkıyönetim halinde” gö- revlerine ilişkin hükümler saklõ tutulmak su- retiyle askeri mahkemelerin görev alanõ dar- altõlmõştõr. Görüldüğü üzere CMK’nin 250/3. mad- de fõkrasõnõn ikinci cümlesi iki ayrõ düzen- leme getirmektedir; ve esasen ikinci cüm- lede “Anayasa Mahkemesi ve Yargı- tay’ın yargılayacağı kişilere ilişkin hü- kümler” denildikten sonra askeri mahke- melerin görevlerine ilişin hükümler arasõnda “İLE” bağlacõ konulmuştur. İkinci cüm- lenin birinci hali başlõ başõna bir düzenle- me olup “hükümlere” vurgu yapõlmakta, devamõndaki askeri mahkemelerin görevi gibi Anayasa Mahkemesi ve Yargõtay’õn göreviyle ilgili sõnõrlama yapmaksõzõn cüm- lede “hükümler” ibaresiyle bu kişilerle il- gili soruşturma ve kovuşturma usullerinin bir bütün olarak korunduğu öngörülmek- tedir. Aksine bir yaklaşõm, anõlan kişilerle ilgili düzenlemeleri yani “hükümleri” ikiye bölerek söz gelimi Cumhurbaşkanõnõ, Tür- kiye Büyük Millet Meclisi’nin kararõ aran- maksõzõn (A.Y. m. 105/son), Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyelerini, Meclis soruş- turmasõ ve kararõna (A.Y. m. 100) gerek kal- maksõzõn CMK. 250/1. maddesinde yazõlõ suçlardan birini işledikleri iddiasõyla so- ruşturma altõna alarak Yüce Divan’da da- va açmak yetkisinin özel yetkili cumhuri- yet savcõsõnda olduğunu kabul etmek an- lamõna gelir ki, öncelikle somut normun ve bu konudaki başta anayasa olmak üzere tüm diğer düzenlemelerin böyle bir yorumu olanaksõz kõldõğõ belirtilmelidir. Anayasa Mahkemesi’nde ve Yargõtay’da yargõlana- cak kişiler hakkõnda soruşturmayõ özel yetkili cumhuriyet savcõlarõnõn yapamaya- caklarõna ilişkin düzenleme, bu kişilerin ka- mudaki konumlarõndan ve görevlerinin ni- teliğinden kaynaklanmaktadõr. Sonuç: Anayasa Mahkemesi ve Yargõtay’õn yar- gõlayacağõ kişilerle ilgili soruşturma usul- leri özel olarak düzenlenmiş olduğu için ge- nel kanunun somut düzenlemesinin (CMK. 250/3) de bu şekilde yapõlmasõ, yasa yapõm tekniğinin gereğidir. Bu nedenle “soruşturma” başlõklõ CMK’nin 251. maddesi, Anayasa Mahke- mesi ve Yargõtay’õn yargõlayacağõ kişileri ilgilendirmemektedir. Bir başka ifadeyle özel yetkili cumhuriyet savcõlarõnõn CMK 250. madde kapsamõndaki suçlardan dola- yõ, bu kişilerle ilgili soruşturma yapma yet- kileri bulunmamaktadõr. Somut ve açõk düzenlemeye karşõn, nor- ma, yanlõş anlam verilerek soruşturmanõn yapõlmasõ hallerinde her tür hukuksal so- rumluluğun gerekeceği ve bu yönde görüş veren izin mercilerindekilerin de aynõ kap- samda değerlendirilmelerinin zorunlu ol- masõ karşõsõnda soruşturma makamõ resen harekete geçmelidir. Özel Yetkili Cumhuriyet Savcõlarõnõn Yetkilerinin Sõnõrlarõ -II- Hamdi Yaver AKTAN Yargõtay 8. Ceza Dairesi Üyesi Özel yetkili cumhuriyet savcõlarõnõn CMK 250. madde kapsamõndaki suçlardan dolayõ, bu kişilerle ilgili soruşturma yapma yetkileri bulunmamaktadõr. Somut ve açõk düzenlemeye karşõn, norma, yanlõş anlam verilerek soruşturmanõn yapõlmasõ hallerinde her tür hukuksal sorumluluğun gerekeceği ve bu yönde görüş veren izin mercilerindekilerin de aynõ kapsamda değerlendirilmelerinin zorunlu olmasõ karşõsõnda soruşturma makamõ resen harekete geçmelidir. SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 2010 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Azerbaycan-Türkiye Gerginliği -I- A zerbaycan’õ yakõndan tanõyanlar, Azeri Türk- leriyle Türkiye arasõn- daki ulusal, tarihsel, kültürel ve tüm diğer alanlardaki çok yön- lü bağlarõn ne denli iç içe ol- duğunu görürler. Azerbay- can’da başta konuştuğunuz or- tak dil, dinlediğiniz ortak mü- zik, ortak tarih bilinci, dini inanç ve örtüşen yaşam biçi- miyle kendinizi kendi ülkeniz- de, Türkiye’de hissedersiniz. Kardeş ve gerçek dost ülke sevgisini yaşarsõnõz. Türkiye’nin günümüz politi- kasõnda iki kardeş ülkeyi bir- birine bağlayan bu değerler- den çok, ne yazõk ki ağõrlõk ka- zanarak izlenen ekonomik ve ti- cari beklentiler öne çõkartõl- maktadõr. Ancak bu yönüyle de incelendiğinde Azerbaycan- Türkiye ilişkilerinin, Türkiye için ne denli önemli olduğu çok iyi görülür. Nabucco projesi Bakû-Ceyhan petrol boru hat- tõ, isminden de anlaşõlacağõ gi- bi, Azeri petrolünu Ceyhan’a ta- şõyan son yõllarõn en önemli pro- jelerinden biridir. Bir süredir Türkiye’nin de üzerinde önem- le durduğu ve Avrupa Birli- ği’nin de büyük önem verdiği “Nabucco” gaz boru hattõ pro- jesiyle, Türkiye-Azerbaycan ekonomik ilişkileri çok daha önemli bir boyut kazanacaktõr. Bu projenin gerçekleşmesi du- rumunda kuzeydoğudan Azer- baycan, Türkmenistan, Kaza- kistan, güneydoğudan da İran, Irak ve belki bazõ Arap ülkele- rinden bu borulara aktarõlacak gazla, Türkiye önemli enerji kaynaklarõnõ denetleyen bir ül- ke konumuna gelecektir. Avrupa Birliği ve Türkiye, günümüzde aşõrõ ölçüde Rus ga- zõna ve petrolüne bağõmlõ du- rumdadõr. Rusya izlediği ener- ji politikalarõyla bu konumunu giderek daha da arttõrarak, ade- ta tekel oluşturma stratejisi iz- lemektedir. Nabucco projesinin yaşama geçmesiyle, enerjideki tek yönlü bağõmlõlõk büyük öl- çüde azaltõlacaktõr. Türkiye böylece haklõ olarak gelecekte enerji alanõnda Batõ için de vazgeçilemez bir ülke konu- muna geleceğini vurgulamak- tadõr. Tõpkõ Bakû-Ceyhan pet- rol boru hattõnda olduğu gibi, Nabucco gaz boru projesinin yaşama geçirilmesinde de Azer- baycan’nõn vazgeçilemez yeri ve önemi vardõr. Türkiye gü- nümüzde Bakû-Ceyhan petro- lünden sağladõğõ gelirin daha fazlasõnõ, yaşama geçmesi du- rumunda Nabucco gaz proje- sinden sağlayacaktõr. Azerbaycan zengin petrol ve gaz enerji kaynaklarõyla hõzla artan milli gelire ve yaşam standardõna ulaşmaktadõr. Türk firmalarõ günümüzde Azerbay- can ekonomisinin her alanõnda büyük işler yapmaktadõrlar. 8 milyona varan nüfusu ile Azer- baycan, Türkiye için ekono- mik bakõmdan da önemli bir ül- ke konumundadõr. Ermenistan, Azerbaycan top- raklarõnõn beşte birini işgal ede- rek bir milyon Azeri Türk’ün yaşadõklarõ yerleri terk etmesi- ne neden olmuştur Ermenistan 17 yõl önce işgal ettiği Azerbaycan topraklarõn- dan çekilmedikçe Kafkaslar’da barõş sağlanamayacaktõr. Azer- baycan bu işgali sona erdir- mek için önce barõşla, olmazsa tüm diğer seçeneklere başvur- makta kararlõdõr. Türkiye-Ermenistan sınırı Cumhurbaşkanõ İlham Ali- yev, aralarõnda bulunduğum Avrupa Konseyi heyetini Mart 2009’da kabul ettiğinde, önem- le Türkiye’nin Ermenistan sõ- nõrõnõn açõlma haberlerinden duyduğu büyük kuşkuyu dile getirmişti. Konu henüz Türki- ye kamuoyuna yansõmamõştõ. Konuyu hemen Azerbaycanlõ milletvekili arkadaşlarõmla ve Türkiye’nin Azerbaycan Bü- yükelçisi’yle görüştüm. Azer- baycan’da bu duyumlarõn med- yaya yansõdõğõnõ ve Azerbaycan halkõnda büyük endişeye neden olduğunu söylediler. Hatta Tür- kiye’nin Bakû Büyükelçisi’nin iki gün sonra Ankara’ya gelerek hükümete gerekli bilgileri ak- taracağõnõ öğrendim. Azerbaycan’ın beşte biri işgal altında Duyulan bu kuşku çok haklõ gerekçelere dayanõyordu. Tür- kiye’nin Ermenistan sõnõrõnõ açmasõnõn, Ermenistan tarafõn- dan işgal edilmiş olan Azer- baycan topraklarõndan çekil- meyi hedef alan görüşmeleri, olumlu etkileyeceği inancõ ege- mendi. İran dõşõnda sõnõr kom- şusu ülkelerle ticari ve ekono- mik ilişkileri bulunmayan Er- menistan’õ, açõlan Türkiye sõnõrõ büyük ölçüde rahatlatacak ve Ermenistan işgal ettiği Azer- baycan topraklarõndan çõkma gereği duymayacak görüşü, gerçekten de önemle dikkate alõnmalõdõr. Bilindiği gibi Türkiye, Er- menistan’õn işgal ettiği Azer- baycan topraklarõna tepki olarak Türkiye-Ermenistan sõnõrõnõ bu nedenle kapatmõştõ. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1993 yõlõnda aldõğõ 822, 853, 874 ve 884 sayõlõ dört kararla Ermenistan’õn derhal ve koşul- suz olarak Azerbaycan toprak- larõndan çekilmesini istemişti. Avrupa Konseyi ve aralarõn- da Federal Almanya’nõn da bu- lunduğu bazõ ülke parlamento- larõ, Kafkaslar’da barõşõn sağ- lanmasõ için Ermenistan’õn iş- gal etiği Azerbaycan toprakla- rõndan çekilmesini istemektedir. Türkiye’de bazõ gazeteciler ve politikacõlar tarafõndan sanõldõ- ğõ gibi, Azerbaycan-Ermenistan arasõndaki sorun sadece Dağlõk Karabağ anlaşmazlõğõ değildir. Dağlõk Karabağ sorunu ger- çekten de çok eskiye uzanan bir konudur. Selçuklular 11. yüz- yõlda Azerbaycan’õ topraklarõna kattõğõndan bu yana Dağlõk Ka- rabağ Azerbaycan coğrafyasõ içersinde yer alõr. Rusya tara- fõndan bölgenin 19. yüzyõl baş- larõndaki işgaline değin, Dağlõk Karabağ’da Ermeniler nüfusun sadece yüzde 20’sini oluşturu- yordu. Ancak Rusya tarafõn- dan bu bölgede Ermeni nüfu- sunu arttõrarak Türkiye-Rusya arasõnda Ermeni çoğunluklu bir tampon bölge oluşturma politi- kalarõ sonucunda sağlanan göç- lerle ve özellikle de Kõrõm sa- vaşõndan sonra, Dağlõk Kara- bağ’da Ermeni nüfus giderek büyük çoğunluğa kavuştu. Buna karşõn Dağlõk Karabağ daha önceden de olduğu gibi, 1918-1920’de bağõmsõzlõğõnõ ilan eden Azerbaycan toprak- larõnõn bir parçasõdõr. Dağlõk Karabağ, yine 1923’ten Sov- yetler Birliği’nin 1992’de da- ğõlmasõna değin Azerbaycan topraklarõ içerisinde yer alõr. Ancak Sovyetler Birliği, Er- meni nüfusun burada büyük bir çoğunluğu oluşturmasõ ne- deniyle, Dağlõk Karabağ’a bir “özerk statü” verir. Ermenistan 1988’de Sovyet- ler’in dağõlma aşamasõnda, Azerbaycan’dan Dağlõk Kara- bağ’õn Ermenistan’a verilmesini ister. Bu istem doğrultusunda Dağlõk Karabağ yönetimi de, “özerk statüden” yararlanarak Azerbaycan’dan ayrõlma giri- şimlerinde bulunur. Bunu kabul etmeyen Azerbaycan Parla- mentosu Kasõm 1991’de aldõğõ kararla, Dağlõk Karabağ’õn bu “özerk statüsünü” kaldõrma kararõ alõr. Ocak 1992’de Ermenistan buradaki ağõr Rus silahlarõ ve Rus ordusu mensuplarõnõn da yardõmõyla, önce Dağlõk Kara- bağ’õn işgaline başlar. Erme- nistan bununla da yetinmeyerek Dağlõk Karabağ’õn çevresinde- ki bölgeleri işgal eder. Azer- baycan ordusu işgal edilen top- raklarõnõn bir kõsmõnõ Ocak 1994’te geri almayõ başarõr. 12 Mayõs 1994’te iki ülke arasõn- da bir ateşkes antlaşmasõ im- zalanõr. Böylece Azerbaycan topraklarõnõn beşte biri Erme- nistan tarafõndan işgal edilir. Bu topraklarda yaşayan bir mil- yon insan canlarõnõ koruyabil- mek için kaçmak zorunda kalõr veya kovulur, binlerce insan öldürülür. Bu bir milyon kaçkõn insan Bakû ve diğer Azerbay- can bölgelerinde geçici koşul- larda yaşamakta ve kendi böl- gelerine dönebilecekleri günü beklemektedirler. Prof. Dr. Hakkı KESKİN 2005-2009 Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili ve Arupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Üyesi Ermeni lobisi ABD Senatosu’nda sözde soykõrõm tasarõsõ için yeniden atakta. Bu ABD yönetiminin de işine geliyor. Her yõl tekrarlanan bu Demokles kõlõcõ, özel isteklerin Türkiye’ye kabul ettirilmesinin işe yarayan bir aracõ olarak görülüyor. Türkiye artõk yeni bir stratejiyle konuyu ele almalõdõr!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle