25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2010 PAZAR 6 HABERLER İkinci Cumhurbaşkanı İnönü’nün ölümünün 37. yılında Anıtkabir’de tören düzenlendi BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI İsmet İnönü törenle anıldı Cumhurbaşkanı Gül, İnönü’nün, milli mücadelenin zaferle sonuçlanmasında önemli katkıları olduğunu belirtti. Haber Merkezi İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, ölümünün 37. yılında dün düzenlenen törenlerle anıldı. İnönü için ilk tören dün Anıtkabir’de düzenlendi. Törene Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Aslan Güner ile İnönü’nün kızı Özden Toker, torunu Gülsün Bilgehan ve CHP’li bazı yöneticiler katıldı. Heyet ulu önder Atatürk’ün mozolesine çelenk bıraktıktan sonra Anıtkabir içerisinde bulunan İnönü’nün kabrine çelenk bıraktı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yayımladığı mesajda, İnönü’nün, milli mücadelenin zaferle sonuçlanmasında, Cumhuriyet’in kurulmasında ve Türkiye’nin benimsediği hedefler doğrultusunda ilerlemesinde önemli katkılar sağladığını belirtti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da İstiklal Savaşı’nın kazanılmasında önemli pay sahibi İnönü’nün, Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra üstlendiği görevler ve icraatlarıyla yakın tarihimize damgasını vurmuş unutulmaz isimler arasında yer aldığını belirtti. İstanbul’da Maçka Parkı’ndaki İsmet İnönü anıtının önünde dün düzenlenen anma törenine CHP’li ilçe belediye başkanları, CHP il yöneticileri ve çok sayıda partili katıldı. Törende konuşan CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek, Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar göz önüne alındığında yapılması gerekenin İsmet İnönü’nün “Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmak zorundadır” sözünde saklı olduğunu belirtti. Komutanı Tümgeneral Tamer Büyükkantarcıoğlu, Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır, askeri ve mülki erkân ile CHP il yöneticileri ile yurttaşlar katıldı. Etkinlikler İl Özel İdare Toplantı Salonu’nda devam etti. Anma töreninde CHP il başkanlığı yöneticileri ve partililer salonda kendilerine yer ayrılmadığı gerekçesiyle salonu terk ettiler. Zonguldak’ta İsmet Paşa Parkı’nda düzenlenen törende, İsmet İnönü Anıtı’na çelenk konulmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu. Samsun’da da CHP il örgütü basın açıklaması yaparak İnönü’yü andı. Davutoğlu’nu Dinlerken... Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dünkü bilgilendirme toplantısında pek çok konuyu bizlerle paylaştı. Dış politikanın ana hatları üzerinde durdu. Bu iktidarın en önemli açılımını dış politikada gerçekleştirdiğini öteden beri gören ve yazan bir insan olarak, şunu söyleyebilirim: Türkiye, 60 yıldır ilk kez kendi ekseninde yerli yerine oturma çabası içine girmiştir! Kayma değil; bulunduğun yere, coğrafyaya, tarihsel ilişkilerine, çevreye, özetle doğal yerine “oturma”. 60 yıllık bir “askeri cephe” ülkesi olarak, değişmez bir dış politika ekseni, yerinden oynadı. Bu Batı’nın “askeri ileri karakolu” niteliği, Türkiye’yi çevresine yabancılaştırdı, özgür ve bağımsız politika üretmesini engelledi. Askeri harcamalar ve Batı’nın güvenlik politikalarının bizi hapsettiği ilişkilerin dışına çıkıyor ülke. Olması gereken doğal ilişkilere geri dönüş içindeyiz. Bu konu, bir AKP meselesi değil, ülkenin temel bir sorunudur. Hangi iktidar buna yardımcı olursa, ülkeye yarar sağlayacağı için desteklenmesi gerekir düşüncesindeyim. Üç ay önce yayımlanan “Ulus Yıkıcılığı Zamanları” kitabımda da (Cumhuriyet Kitapları), 1950’lerden itibaren Türkiye’nin Batı’nın askeri cephe ülkesi olarak, ekonomik kalkınma ve üretken bir ülke yaratma iradesini terk ettiğini belirtiyordum. Geriye yönelik olarak, tarihimizde tartışılması gereken ana eksen kayması budur, (Demokrasiye, çok partili parlamenter sisteme geçme kararı değil.) Ekonomi atardamarıdır her ülkenin. Eğer şu veya bu nedenle, ekonomide üretken ülke olma iradesini elinizden kaçırırsanız, gelişememiş ülke konumuna düşersiniz. Davutoğlu, komşularla sorunları sıfırlamayı hedefleyen ve Türkiye’yi ulus devletler çağında kendi ekonomik çıkarlarını savunan bugünkü politikayı, “restorasyon” olarak nitelendiriyor. Ancak, bu restorasyonu, gelişen ve değişen dünya koşullarının dayattığı düşüncesinde; “Dünya düzeni ve politikaları bir restorasyon içinde” diyor. Bu doğrudur fakat ülkenin 60 yıl boyunca “Batı askeri güvenliğinin cephe ülkesi” olarak kalmasını izah edecek bir durum değil bu... Askeri cephe ülkesi konumu bize çok pahalıya mal oldu! Askeri harcamaları görülmemiş derecede arttırdı! Ordu ve güvenlik, Batı’nın çıkarları gereği ön planda seyretti! Askeri darbeler ülkesi olduk! Sivilleşmeyi, demokrasinin yerleşmesini ve gerçekleşmesini, insan temel hak ve özgürlüklerin yerleşmesini ve ülke ve kurumlarının içselleştirmesini engelledi! Üstüne üstlük, mezhep ve etnik sorunlar ön plana çıkartılarak, bunlar kışkırtıldı. Yolsuz siyasi partiler ve hükümetler süreklilik kazandı ve bunların sonucunda AKP iktidarı yaratıldı! ABD’nin ve AB’nin Türkiye’yi “eski askeri cephe konumunda” görmek ve tutmak istediğinde şüphe yok! Ancak bu artık aşılmıştır! Türkiye yönünü Batı’ya mı dönmeli yoksa Doğu’ya mı, bunlar boş tartışmalardır! Ülkenin ekonomik ve buna bağlı olarak siyasi gerçeklikleri neyi gösteriyorsa! Ülkenin yeri “Çok merkezli ilişkiler” içindedir! Geçenlerde bir yazımda da belirttiğim gibi bu ilişkiler çok eksenlidir... çünkü dünya artık salt “Batı eksenli” olmaktan çıkıyor Ekonomik, teknolojik ve dahası bilimsel olarak da! Bir “Doğu ekseni”, uzun zamandır dünyaya kendini kabul ettirdi. Çin ve Hindistan, Tayvan ve Güney Kore ve diğerleri... Dünya ekonomisine ve yaratıcılığına ağırlıklarını koymuş durumdalar. ABD her durumda bir “çöken ülke” konumundadır ve bu konumdan kurtulması çok zordur. Dahası, ABD büyük bir “hır” bile çıkartabilir, salt bu nedenle ve yeniden ileriye fırlamak umuduyla! Afrika, gelişen ve büyüyen bir kıtadır. Küreselleşen dünyanın önemli bir eksenidir! Türkiye’nin yoksul Güney ülkeleriyle dayanışmasına ilişkin Davutoğlu’nun sözleri, sevindiricidir! Küreselleşme, sözcük anlamı olarak da, zaten eksen olgusunu mezara gömmüştür! Eski bilimsel bir söylem, herhalde siyasal, kültürel, ekonomik açıdan da hiç bugünkü kadar gerçeklik kazanmamıştı: Dünyanın merkezi, ayaklarınızın bastığı yerdir, ayaklarınızın altıdır! Türkiye, bu anlamda yeniden inşa edilmeli... Önce çevresiyle büyüyen bir ülke... Davutoğlu, çevrede ve dünyada barış ve istikrara Türkiye’nin katkısına çoklukla vurgu yaparken Edoğan ve iktidarının, içeride siyasal istikrarsızlığa ve bölünmüşlüğe böylesine katkısının doğurduğu açmazı ve çelişkiyi de, “politikaların bütünlüğü” açısından, “anlamak” zordur! http://orhanbursali.blogspot.com obursali@cumhuriyet.com.tr Batıkent’te panel Öte yandan, ADD Batıkent Şubesi, bugün saat 14.00’te İsmet İnönü’nün torunu ve CHP milletvekili Gülsün Bilgehan ile İnönü’nün kızı Özden Toker’in konuşmacı olarak katılacağı bir panel düzenleyecek. Adana İsmet İnönü Parkı’ndaki anma etkinliğine CHP’liler ile yurttaşlar katıldı. CHP Yüreğir İlçe Başkanı Turgut Üstün, “Atatürk ve onun yol arkadaşlarını unutmayacağız, unutturmayacağız” dedi. Anıtkabir’deki törene İnönü’nün kızı Özden Toker ve gelini Gülsüm Bilgehan Toker de katıldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Özden Toker’e taziyelerini bildirdi. (Fotoğraf: AA) İTÜ Vakfı da İnönü’yü “Siyasi hayatımızda geçmişten geleceğe bakış” adıyla Taksim Hill Otel’de düzenlediği konferansla andı. Konferansa konuşmacı olarak katılan İTÜ Vakfı Turizm Eğitimi Bölüm Başkanı Şaban Ali Yaşaroğlu, İnönü’nün Türk siyasi tarihindeki önemini anlattı. İnönü İzmir’de doğduğu evde anıldı. İnönü’nün, İkiçeşmelik bölgesinde yer alan ve günümüzde müze olarak kullanılan evinde gerçekleştirilen anma programı CHP İzmir il örgütü tarafından düzenlendi. İnönü memleketi Malatya’da da anıldı. İnönü Anıtı önündeki törene Vali Vekili İnci Sezer Becel, 2. Ordu Kurmay Başkanı ve Garnizon İşkencehanede müzik dinletisi CİHAN ORUÇOĞLU ıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampusu sınırları içerisinde bulunan ve restore edilen “Otağı Hümayun Binası” Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından 27 Aralık Pazartesi günü açılacak. 12 Mart 1971 Muhtırası sonrası DevGenç’lilerin davasının görüldüğü, 12 Eylül 1980 Darbesi sonrası da Abdullah Baştürk, Süleyman Çelebi, Fehmi Işıklar başta olmak üzere çok sayıda DİSK üyesine “işken Y cehane” haline getirilen binada müzik dinletileri yapılacak. DİSK’liler, pazartesi günü bina önünde eylem yaparak binanın insan hakları müzesi olmasını isteyecek. Binanın bu açıdan önemli olduğunu ifade eden DİSK’liler, “12 Eylül ile hesaplaşırken buranın da üzerine gitmek gerekiyor. Burada müzik dinletileri yapılacak. Burasının insan hakları müzesi olması gerekiyor. Biz bunun için pazartesi günü saat 12.00’de bina önünde protesto gösterisi düzenleyeceğiz” dedi. ÜLKE TV’NİN YAYINI OTAĞI HÜMAYUN YENİDEN İSTANBULLULARLA BULUŞUYOR! RTÜK ‘kusur yok’ dedi FIRAT KOZOK Osmanlı tarihinin en önemli anıtlarından Otağı Hümayun Binası, kültürel amaçlı kullanıma yönelik restorasyonunun ardından yeniden ziyarete açılıyor. Mimarisiyle bir “müze” niteliğindeki bu eşsiz yapı kültürümüze hizmet etmeye, tarihimize ışık tutmaya kaldığı yerden devam ediyor. 27 ARALIK 2010 YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ DAVUTPAŞA KAMPÜSÜ www.2010etkinlik.com www.istanbul2010.org ANKARA RTÜK Ülke TV’de yayımlanan bir programda Cumhuriyetin kuruluşuna “darbe” nitelemesinde bir kusur görmedi. Üst kurul, kanalı oyçokluğuyla “akladı.” Kurulun kadın üyesi Hülya Alp’in “Bu ümmetçi ideolojinin düşünce kalıbıdır” itirazı da sonucu değiştirmedi. Ülke TV’de, ramazan ayı nedeniyle 30 Ağustos 2010’da “Ülkede İftar” adlı programa Özgür EğitimSen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi katıldı. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasını, ulus devlete geçişi eleştirerek “Memlekette cenaze namazı kıldıracak imam kalmamıştı” diyen Tanrıverdi, programda şu ifadeleri kullandı: “Temel değerin ve İslamın oluşturduğu bir yapıdır 1’inci Meclis. Fakat Batıcı kadrolar o darbeci geleneklerinin ilk mayasını orada atarlar. Bir darbe ile 1’inci Meclis feshedilir ve 2’nci Meclis’le beraber o Batıcılar ülkede işi ele geçirirler. Türkiye Cumhuriyeti’nin hikâyesi de böyle başlar. İslama karşı Batıcılar tarafından devlet organının kullanılarak ne tür zulümler işlendiği; hani derler ya ‘cenaze kıldıracak imam kalmamıştı memlekette’ şekliyle ki, bu doğrudur. Onun yerine de Batı kültürü tepeden aşağı boca edildi. Şimdi eğitim sistemi de bu noktada önemli bir ayak olarak ele alındı. Çünkü ulus devletler şunu gördüler; o vatandaş yetiştirme iddiası var ya bunu yapabilecekleri en kolay, en güzel yer olarak okulu gördüler. Tekke ve zaviyeleri kapattılar, medreseleri kapattılar.” ‘Ümmetçi ideoloji’ RTÜK, programla ilgili şikâyetlerin iletilmesi üzerine konuyu gündemine aldı. Ancak kuruldan oyçokluğuyla “yaptırıma gerek olmadığı” kararı çıktı. Kurula CHP kontenjanından seçilen Alp, karşıoy yazısıyla aklama operasyonuna katılmadı. Alp, Tanrıverdi’nin kullandığı ifadelerin “ümmetçi ideolojinin düşünce kalıbı” olduğunu vurgulayarak bu sözlerin Türk Ceza Yasası’nda en ağır suç kapsamına girdiğini savundu. TGS GENEL KURULU YAPILIYOR ‘Konuk, zihniyetin aracı’ Alp, yazısında şunları dile getirdi: “Cumhuriyeti, İslama karşı bir darbe girişimi olarak nitelendiren bu söylemlerin toplumun dini duyarlılıklarının arttığı özel bir ibadet ayı olan ramazan ayında yapılıyor olması rastlantısal olamaz. Hele sunucunun, söylemlerini yakından takip ettiği bir kişiyi program konuğu olarak davet etmiş olması, açıkça bu ifadelerin aslında ilgili kuruluşun görüşlerini yansıtmış olduğunu, konuğun araç olarak kullanıldığını da göstermektedir.” Tutuklu gazeteci sayısı 50’ye çıktı İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi, cezaevlerindeki basın emekçisi sayısının 2010’un son 4 ayına girerken 50’ye çıktığına dikkat çekerek, “5 yıl önceki kaygılarımız, önerilerimiz dikkate alınsaydı Türkiye bugün bu utancı yaşamayacaktı” dedi. Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç de çalışma koşullarının AB standartlarına uygun hale getirilmesini istedi. TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda başlayan TGS’nin 19. Olağan Genel Kurulu bugün yapılacak oylama ile sona erecek. Genel Kurul’un açılışını yapan İpekçi, 100’den fazla gazetecinin cezaevine girme tehdidi altında olduğunu belirtti. İpekçi, basın emekçilerinin AKP iktidarı döneminde “yıpranma hakları”nın elinden alındığına da vurgu yaptı. Erinç de “Bilgilenme hakkının kullanılabilmesi için gazetecilerin kimlik ve kişilik sorunlarının çözülmüş olması gerek” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle