19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ARALIK 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi Bagırov, komşularıyla dengeli siyaset yürüttüklerini söyledi 9 HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR ‘Füzelerden korkmuyoruz’ BAHADIR SELİM DİLEK Yumurtanın Sarısı 2010 NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNÜ ALAN ÇİNLİ ŞİAOBO CEZAEVİNDE OLDUĞU İÇİN TÖRENE KATILAMADI ANKARA Lizbon zirvesinde kararı alınan füze savunma sisteminin, NATO içinde yer almayan ancak ortaklık ilişkisi bulunan ülkeleri de kapsaması yönündeki tartışmalar sürerken, ittifak ile Barış İçin Ortaklık (BİO) programı yürüten Azerbaycan’dan “Bizim füze savunma sistemine ihtiyacımız yok” açıklaması geldi. Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi Faik Bagırov, “Bizim füzelerden korkumuz yok. Azerbaycan komşularıyla dengeli siyaset yürütür. Bize füze geleceğine inanmıyoruz” dedi. Bagırov, Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in ölüm yıldönümünde TürkiyeAzerbaycan ilişkilerini ve bölgesel gelişmeleri Cumhuriyet’e değerlendirdi. Bagırov’un mesajları özetle şöyle: Ordumuz güçleniyor Bizim füzelerden korkumuz yok. Azerbaycan komşularıyla dengeli bir siyaset yürütüyor. Zaten BİO çerçevesinde NATO ile işbirliğimiz mevcut. Günden güne de kendi ordumuzun caydırıcılığı artıyor. Bu nedenle bizim füze savunma sistemine ihtiyacımız bulunmamakta. Bize füze geleceğinden korkmuyoruz. Olağan şüpheliler... Aynı tür mont giyiyorlar. Her yerde yumurta atıyorlar. Belli ki niyetleri kötü. Provokatörler, birileri tarafından yönlendiriliyorlar, kullanılıyorlar... Aman bu hikâyeyi ne çok dinledik. Öğrencilik yıllarımızın en klasik hikâyesiydi bu. Hep bizi birileri kullanır, birileri yönlendirir, birileri kudurtur... Kurulu düzeni, iktidarı, herhangi bir biçimde otoriteyi eleştirmek, protesto etmek hep büyük bir suçtur, yoldan çıkmadır, ağır biçimde cezalandırılması gerekir. Türkiye’nin düzeni böyle. Eğer ailede, çevrede, toplumda kabul gören davranışları sürdürüyorsanız, sizden öncekilerin istediği gibi davranıyorsanız, inanmasanız da onlar gibi düşünür görünüyorsanız işleriniz yolunda gider. Yok eğer kendi düşüncenizi, onların istemediği fikirleri, beğenmediği görüşleri dile getirirseniz, farklı olduğunuzu belli ederseniz başınıza gelmeyen kalmaz. İşte bizi bütün hayat boyu ikiyüzlü yapan anlayış da budur. Çünkü bütün bu baskı karşısında insanın itirazlarını dile getirmesi, farklılıklarını ortaya koyması, kendi hayat tarzını oluşturması çok zor. Buna karşılık, tam tersini düşünseniz bile genel geçer kurallara uygun davranmanız, herkes gibi hareket etmeniz, o sırada kabul gören düşünceleri benimsemiş gibi görünmeniz hayat boyu rahat etmenizi sağlar. Hiçbirimiz özel hayatımızda da, iş hayatında da, devlet düzeninde de işimize gelmeyen düşünceleri kabul etmeyiz. Biri çıkıp beğenmediğimiz bir şeyler söyleyince rahatsız oluruz. Onu hemen bize karşı, birilerinin adamı olarak görmeye başlarız. Bizden çok farklı olsa da, bu düşüncelerin, eleştirilerin aslında bize de bir yararı olacağıyla ilgilenmeyiz. Özellikle öğrencilerin protestoları üzerine konuşan, üstelik çoğu, zamanında sokaklardaki yürüyüşlere, protestolara katılmış akademisyenlerin, gazetecilerin, yazarların televizyonlardaki yorumlarını dinlerken bu gerçeği bir kez daha fark ettim. Eğer bir ülkede yöneticiler polis koruması olmadan halkın içine çıkamıyorsa, öğrencilerin yanına gidemiyorsa, işçilerden korkuyorsa, cenaze törenlerine çekinerek zoraki katılıyorsa, her şeye rağmen tepkisini dile getirenlere kızmak yerine nerede yanlış yaptıklarını düşünmeli. Yoksa korkarım yumurtaya ağır vergi getirmek gibi garip önlemlere başvurmak gerekecek. [email protected] Nabucco’ya gaz aranıyor Azerbaycan’ın Nabucco’yu dolduracak kadar gazı yok. Nabucco’nun bir konsorsiyumu var. Nereden bulacaklar? Aramaları lazım. Şahdeniz gazı, 2017 yılında çıkacak, o da ne kadar olduğu şimdiden belli değil. Türkmenistan’a, Kazakistan’a bakmaları lazım. İran’ın da Irak’ın da gazı var. Sonra Mısır’dan Arap gazının getirilmesi bile olabilir. Bir kısmını biz karşılıyoruz ama daha önce kendi gazımızı farklı istikametlerden nakledeceğimizi söylemiştik. Bizim gazımız zaten BakuTiflisErzurum’a veriliyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TürkiyeErmenistan maçını izledi ama Baku’da oynanan AzerbaycanTürkiye maçına gelmedi. İnşallah Türkiye’de oynanacak rövanş maçına gelir. Sandalyesi boş kaldı Dış Haberler Servisi 2010 Nobel Barış Ödülü töreni, Çin’le yaşanan siyasi gerilimin gölgesinde, dün Norveç’in başkenti Oslo’da yapıldı. Dünya İnsan Hakları Günü’nde düzenlenen törene, ödülün sahibi Çinli insan hakları savunucusu Liu Şiaobo (54) cezaevinde olduğu için katılamadı. Liu, törende dev boyuttaki portresi ve boş bir sandalye ile temsil edildi. Liu Şiaobo’nun eşi Liu Şia da ev hapsinde tutulduğu için ödül törenine katılamadı. Böylece 1936’dan bu yana ilk kez 1.5 milyon dolarlık ödül sahibine verilemedi. Pekin yönetimi, Nobel ödülünün Çin’de insan hakları, demokrasi ve özgürlük için yıllardır yönetime karşı mücadele veren Liu Şiaobo’ya verilmesine gösterdiği sert tepkiyi dün de sürdürürken, Rusya, Küba ve Venezüella da dahil olmak üzere yaklaşık 20 ülke Çin’e destek vermek için törene katılmadı. Nobel Komitesi Başkanı Thorbjörn Jagland, tören sırasında yaptığı konuşmada, Liu Şiaobo’nun serbest bırakılması çağrısında bulundu. Konuşmada, Liu’nun mahkeme önünde yargılandığı sırada savunmasında sarf ettiği “Ben, tüm iyimserliğimle, özgür Çin’in gelişini dört gözle bekliyorum. Hiçbir güç insanın özgürlük arayışına gem vuramaz. Çin, sonunda insan haklarının üstünlüğünde, hukukun egemen olduğu bir ulus olacak” ifadeleri de okundu. Jagland, ayrıca Liu’nun eşi aracılığıyla cezaevinden yolladığı mesajla ödülünü 4 Haziran 1989’daki Tiananmen katliamında ölen “kayıp ruhlara” adadığını söyledi. Çin, “siyasi maskaralık” olarak nitelendirdiği töreni kınadı. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Herhangi bir ülke ya da kişinin Nobel Barış Ödülü’nü Çin’in içişlerine karışmak için kullanmasına karşıyız” denildi. Çin’in tören öncesinde 20 aktivisti gözaltına aldığı öğrenildi. Tören öncesinde Pekin’deki ana meydanlarda ve Liu’nun evinin önünde de geniş güvenlik önlemleri alındı. Çin hükümeti medyaya da kısıtlamalar getirdi; Batılı haber sitelerine internet üzerinden giriş engellendi. Çin hükümetinin politikarına karşı duruşu ile bilinen akademisyen ve yazar Liu Xiaobo, 1989’daki Tiananmen Meydanı gösterilerindeki muhalif kanadın önemli isimlerinden biri olmuştu. Liu, Çin’de daha fazla özgürlük sağlayacak siyasi reformların yapılması çağrısını içeren Manifesto 08’i yazdığı gerekçesiyle geçen yıl aralık ayında 11 yıllık hapis cezasına çarptırılmıştı. Vize uygulaması Azerbaycan savaş halinde bir devlet. Bu nedenle vize kanunlarının uluslararası standartlara uydurulması gerekiyor. O kanunları normal seviyeye getirmek için komisyon oluşturuldu. Hızla çalışıyor. Türk vatandaşları için sıkıntı yok, Azerbaycan’a girişte vize alabilirler. Bu imtiyaz başka ülkeler için geçerli değil. Türk, Gülen cemaatiyle görüşülmesinde diyaloğa evet, misyonerliğe hayır dedi Bayrak krizi... Azerbaycan’da dolmuşlarda bayraklar, poster gibi sergileniyordu. Sadece Türk bayrağı değil, Amerikan, İngiliz bayrakları da. Bizim kanunlarımız buna karşı. Sadece o dolmuşlardan o bayraklar indirildi. Ama bunu basın yanlış yansıttı. Türk bayrağının gönderden inmesi söz konusu değil. Yadırganmasın ama.. MAHMUT ORAL ÇEVRECİLERDEN BÜYÜK TEPKİ Aliyev’in enerji stratejisi Bir zamanlar doğalgaz ihtiyacını dış kaynaklardan temin eden Azerbaycan, bugün sadece kendi ihtiyacını karşılamakla kalmamakta, aynı zamanda Gürcistan, Türkiye, Rusya, İran gibi ülkelere doğalgaz satmaktadır. Önümüzdeki dönemde ise Azerbaycan doğalgazının Gürcistan ve Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine ve Suriye’ye ihracı konuları gündemdedir. Haydar Aliyev’in yürütmüş olduğu enerji siyasetinin diğer bir kolu da Azerbaycan’ın tedarikçi ülke konusu ile beraber, transit ülke olarak da önem kazanması ile ilgili olmuştur. Bugün itibarıyla Kazakistan ve Türkmenistan petrolünün bir kısmı BakuTiflisCeyhan boru hattı kullanılarak Azerbaycan üzerinden taşınmaktadır. İzzet Yıldızhan Karabağ sorunu Karabağ konusunda anlaşmaya varılması için, Ermenistan’ın yapıcı bir pozisyon alması lazım. Şimdiye kadar yapıcı bir rol üstlenmedi. 1 Ekim’de Türkiye ile Ermenistan arasında protokollerin imzalanmasından sonra bir yıl geçti. Ama bu şimdi geniş şekilde hatırlanmadı. Minsk Grubu’nun faaliyeti şimdiye kadar olumlu sonuç vermedi. Ama biz yine de ümidimizi kesmedik ve sürece sadığız. Şimdi Minsk Grubu’nun daha da aktifleşmesi söz konusu. İstanbul’da yapılan baskınlarda ele geçirilen 350 silah Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi. Operasyonla ilgili olarak Faruk Süren ve İzzet Yıldızhan ifade verdi. Önce sorun çözülmeli ErmenistanAzerbaycan, Yukarı Karabağ sorunu Türkiye’nin de yer aldığı tüm bölgenin sorunudur. Bu sorun çözülmeden bölge istikrarından bahsetmek doğru olmaz. Ermenistan’ın tüm uluslararası ilkeleri ve özellikle BM Güvenlik Konseyi’nin dört kararını hiçe sayarak işgal politikasından vazgeçmiyor. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in “Karabağ sorunu çözülmeden sınırların açılması konusu bizim gündemimizde yok” açıklamasını çok önemsiyoruz. Türkiye’nin Ermenistan ile normalleşme çabalarını, yalnız Azerbaycan’ın işgal olunmuş tüm topraklarının azad olunması, bir milyondan fazla Azerbaycan göçmeninin kendi ev ve topraklarına dönmesi, Yukarı Karabağ’a özerklik anlamında en yüksek statü verilmesi, Azeri ve Ermeni toplumlarının ortak güvenliğinin sağlanması ve netice olarak, bölgedeki istikrara kavuşması çerçevesinde değerlendirmek istiyoruz. Sahte silah ruhsatı operasyonu: 50 gözaltı İstanbul Haber Servisi İstanbul’da silah taşıma ve bulundurma ruhsatı alma yetkisi bulunmayan kişilere, rüşvet ve sahte evrakla silah ruhsatı sağladığı iddia edilen şebekeye yönelik düzenlenen operasyonda polis memurları, 6 kamu görevlisi ve bir muvazzaf astsubayın da aralarında bulunduğu 50 kişi gözaltına alındı. Operasyonda bu kişilerle birlikte ele geçirilen 350 silah ise dün akşam saatlerinde çuvallarla İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi. Çeteye yönelik soruşturma İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’a gelen bir ihbar üzerine başladı. 2 aylık teknik takibin ardından 10 ayrı ilçedeki adreslere baskınlar yapıldı. Baskınlarda polis memurları, 6 kamu görevlisi ve bir muvazzaf astsubayın da aralarında bulunduğu 50 kişi gözaltına alındı. Ruhsatlı ve ruhsatsız toplam 350 tabanca ele geçirildi. Sahte evrak ve rüşvetle sabıkalı kişilere bile taşıma ruhsatı sağladığı belirlenen şebekenin liderliğini polislikten atılmış Okan A’nın yaptığı belirtildi. Süren ve Yıldızhan ifade verdi Soruşturma kapsamında türkücü İzzet Yıldızhan ve Galatasaray’ın eski başkanı Faruk Süren de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde ifade verdi. Şarkıcı Volkan Konak’ın da ifade için çağrıldığı öğrenildi. Çete üyelerinin sorgularının da sürdüğü ifade edildi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan muvazzaf astsubayın Beşiktaş Merkez Komutanlığı’nda tutulduğu belirtildi. DİYARBAKIR Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, Fethullah Gülen cemaatini siyasi parti gibi görüp, işbirliğinin geliştirilmesi gerektiği yolundaki açıklaması, hemen ardından da avukatlarının cemaatin ileri gelen isimlerinden Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ile Yalova’da görüştüğünün ortaya çıkması, kamuoyunda geniş yankı buldu. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Ahmet Türk, toplumun her kesimiyle görüşülmesinden yana olduklarını vurgularken “Bölgede misyonerlik yapılmasın” dedi. Mardin’de önceki gün gazetecilerin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Türk, “Halkı kendi düşüncesi doğrultusunda örgütlemeye kalkan değil, gerçekten de burada hizmet yapan, farklı alanlarda kendini anlatan bir sivil toplum örgütü olarak görmek lazım. Misyonerlik doğru değildir. Ben gelip ‘sana ideolojimi mutlaka kabul ettireceğim’ düşüncesi ile yaklaşıldığı zaman, biz buna karşı çıkıyoruz. Onun dışında Türkiye’de demokrasi var. Birçok kurum, örgüt, sivil toplum kuruluşları her türlü çalışmasını yapar. Ama birini ıslah etmeye yönelik misyonerlik görevi üstlendiği zaman bu doğru değil, tehlikelidir. Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı da sunabilirler. Ama misyoner gözü ile gelip burada bir çalışma yaptığı zaman, kendi dini mantığına göre bir şekillenme yaptığı zaman, tehlikeli olurlar” dedi. CHP Diyarbakır İl Başkanı Muzaffer Değer ise kısa süre önce örgütün üst düzey yöneticilerinden Duran Kalkan’ın “Fethullah Gülen’in bölgede örgütlenmesine izin verilmeyeceği” yönündeki açıklamalarını anımsattı. Bunun ardından Öcalan’ın PKK yönetiminin tam tersi açıklamalar yaptığına işaret eden Değer, “Bu aşamada Öcalan ile İmralı’da görüşen devlet yetkilileri, acaba Fethullah Gülen ile işbirliğine gidilmesini mi empoze etti sorusu akla geliyor” diye konuştu. DSP Diyarbakır İl Başkanı Ali Artun ise Öcalan’ın Kürt sorununun çözümünde, başta kendi partileri olmak üzere ülkedeki partilerden medet bulamayınca cemaatlere yönelmesinin bir sonucu olduğunu söyledi. Kısa süre önce Öcalan’ın Gülen cemaatini tehdit ettiğini anımsatan HakPar kurucularından ve kapatılan KurdiDer sözcüsü İbrahim Güçlü de, “Hatta iki imam da öldürülmüştü. Birileri Öcalan’ın kulağını çekti” şeklinde konuştu. Kazdağı ayaklanıyor MEHMET CELEN ÇANAKKALE Kanadalı Alamos Gold firması, Kaz Dağı’nın Çanakkale bölgesindeki sondaj çalışmalarında sona yaklaşıldığını bildirerek 2013 yılında altın üretimine başlayacaklarını açıkladı. Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant ise firmanın liç havuzunu nereye kuracağını kamuoyundan sır gibi sakladığını vurgulayarak “Atık barajlarıyla oluşacak siyanür tehdidinden İstanbul hatta Ankara’daki tüketiciler de etkilenecektir. Tüm yurttaşları mücadeleye çağırıyoruz” dedi. Merkezi Kanada’da olan Alamos şirketinin Çanakkale’nin Çan ilçesi Etili Köyü’nde şantiyesi bulunan Kuzey Biga ve Doğu Biga Madencilik Şirketi’nin temsilcisi Mevlüt Alsan, 2013 yılında altın üretimine geçeceklerini bildirdi. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’nın (ÇTSO) toplantısında konuşan Alsan’ın sözleri, bürokratları da şaşırttı. Çevre Orman İl Müdür Vekili Ali Osman Kaymakçı, üretim izni ile ilgili müdürlüğüne ulaştırılmış bir başvuru olmadığını bildirdi. Firma temsilcisinin açıklamaları, çevrecilerin de tepkisine neden oldu. Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Nalbant, altın üretimi yapacak firmanın temsilcisinin, liç havuzunun yerini sır gibi kamuoyundan sakladığını anımsattı. Kendilerine ulaşan bilgilere göre atık barajlarının Nalbant, “Kamuoyu artık uyanmalı. Bugüne kadar sondaj alanlarını gösterip halkı uyutanlar, ÇTSO toplantısındaki sözleriyle suçüstü yakalanmışlardır” dedi. Faruk Süren ‘Altın tekellerini durdurun’ Altın tekellerini durdurmak için tüketicilere de önemli görevler düştüğünü belirten Nalbant, “Altın üretimi sadece bizim bulunduğumuz bölgeyi ilgilendirmiyor. Atık barajlarıyla oluşacak siyanür tehdidinden İstanbul hatta Ankara’daki tüketiciler de etkilenecektir. Eylemsellik çağrılarımıza İstanbullu yurttaşlarımız da destek vermelidir” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle