19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK 2010 CUMARTESİ 6 HABERLER Erdoğan, protestocu gençleri illegal örgüt mensubu ilan etti, polisin uyguladığı şiddeti savundu İleri demokrasiyi unuttu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, AKP genişletilmiş il başkanları toplantısında, İstanbul’da ve Mülkiye’de protesto eylemleri yapan gençleri ve onlara destek verdiğini belirttiği CHP’yi sert bir dille suçladı. Erdoğan, medyanın eylemleri çarşaf çarşaf sayfalarına, CHP’nin de Meclis koridorlarına kadar taşıdığını ifade ederek, “Kim bunlar? İllegal örgüt mensupları. Kim bunlar? Bütün illegal olaylar içinde yer alanlar. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU İstanbul’da ve Mülkiye’de protesto eylemleri yapan gençleri ve onlara destek verdiğini belirttiği CHP’yi sert bir dille suçlayan Erdoğan, üniversite öğrencilerini de illegal örgüt mensubu olmakla suçladı. Protesto gösterisini saldırı olarak değerlendirip polis şiddetini savunan AKP lideri, öğrencilerin yumurta alabilmesini de bol paraları olmasına bağladı. mal güvenliğini sağlamak, asayişi temin etmek olduğunu, Dolmabahçe’de rektörleri davet ettiği toplantıya öğrencilerin davetsiz katılmak istediklerini kaydederek, “Davetsiz herhangi bir toplantıya icabet katılım diye bir şey söz konusu olabilir mi? Ona baskın derler, saldırı derler” diye konuştu. “Orantısız güç” eleştirilerine karşı da Erdoğan, “Ne Bunlarla seçim kazanacaklarını zannediyorlar. Boşuna uğraşıyorsunuz. Eğer bu ülkede fikir ve düşünce özgürlüğünü şiddete bulaştıranlarla şiddetle bunu götürmeye gayret edenlerle CHP’nin yöneticileri el ele verdiği sürece benim milletim onları hiçbir zaman affetmeyecektir” dedi. Erdoğan, polisin görevinin can ve olacaktı Dolmabahçe ofisine gelsinler, bassınlar, orada arzu ettiğiniz tablo mu ortayla çıksın? Her yerde bu tür toplantılara belli bir mesafeye kadar müsaade edilir. Neyi protesto ettiklerini de bilmiyorum doğrusu” şeklinde konuştu. Erdoğan, öğrencilere fırsat olsaydı bir tavsiyede bulunmak istediğini de belirterek “Bu kadar hakika ten bol paranız var. Güzel bir omlet yapın da akşama omlet yiyin derdim” dedi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken de Ergenekon benzetmesinde de bulunarak şunları söyledi: “Geçmişte Ergenekon’dan besleniyorlardı. Şimdi o kaynakları kuruduğu için ona benzer başka kaynaklar aramaya başladılar. Baktılar ki WikiLeaks belgeleri Ergenekon’la benzer bir işi yapıyor. Aynı vazifeyi görüyor. Sorgusuz sualsiz WikiLeaks belgelerine sarılıyorlar.” Başbakan, Kuzular ve Koyunlar... Türkiye’nin günümüzdeki Başbakan’ı dünya demokrasi tarihine demokrasinin araç olduğuna ilişkin görüşüyle geçecektir. Birkaç gün önce bir TV programındaki tartışmada, kendisinin yandaşlarından biri, bu sözlerin çok yıllar önceye ait olduğunu söyledi. Ne var ki Başbakan yıllar önceki sözlerini yadsımış ya da değiştirmiş değil. Sözünü ettiğim TV programındaki konuşmacı, daha sonra, aslında İslamın da araç olduğunu ileri sürdü. Her ikisi de araçmış, amaç insanları mutlu etmekmiş. Aynı konuşmacı (gazeteci ve hukukçuymuş), hızını alamayarak önündeki su dolu bardağı ekrana tuttu ve “Aslında su da araçtır, amaç susuzluğu gidermektir” gibisinden, aklına o anda gelen bir “argüman”la ve öteki tartışmacıları bu zekâ parıltısıyla şaşkınlığa uğratarak, konuşmayı daha derin bir alana kaydırdı... Su, demokrasi, İslam... hepsi insanları mutlu edecek araçlarsa, Başbakan’ın demokrasiye ilişkin görüşünden, TV’deki yandaşının da “su”yun araçlığı konusunu şimdilik bir yana bırakalım! “İslam”ı da bu işe katmasından hareketle, Başbakan ve yandaşlarına şu soruyu yöneltelim: İnsanların mutluluğu sağlanınca demokrasi tramvayından inileceğine göre, bu mutluluk sağlandığında İslam tramvayından da inilecek mi? Yoksa inanmış bir dindar için İslam araç değil, ebedi bir amaç mıdır? Eğer öyleyse ki öyle düşünülmesi eşyanın tabiatı gereğidir, aynı şey neden demokrasi için de geçerli olmasın? İslamın araç olduğunu ileri süren cahil (ve bütün cahiller gibi kendini beğenmiş) “yandaş” gazetecihukukçu, program sonrasında sanırım gerekli yerlerden gerekli uyarıları almış olmalıdır... Başbakan’la devam edelim. Demokrasiyi araç olarak görmekle demokrasi tarihine adını yazdıran kişi, son günlerdeki öğrenci olaylarını yorumlarken bu tarihteki yerini pekiştirmiş oldu. Ona kalırsa, Dolmabahçe’deki görüşmede bir araya gelen rektörler kendisini kuzu kuzu dinlemektelerken dışarıda polis copları, yumrukları ve tekmeleriyle ağızları burunları kırılan, yerlerde sürüklenen, biber gazıyla zehirlenen üniversiteliler, gerek çağrılı olmadan Dolmabahçe’ye gelmekle, gerekse daha sonra Ankara’da Başbakan’ın yakın çevresinden Bay Kuzu’yu yumurta yağmuruna tutmakla, AKP’nin ülkeye getirdiği “ileri demokrasi”yi anlamadıklarını göstermektelermiş... Buna karşılık polisin yaptığı, onlara bu demokrasinin nasıl bir şey olduğunu öğretmekmiş... Yumurta yağmurunu şemsiyelerle korunarak az zararla atlatan Bay Kuzu ise (kendisi bilindiği gibi anayasa hukuku profesörüdür), olay sonrası düzenlediği basın toplantısında söyledikleriyle, Başbakan’ının demokrasi kuramına katkılarını daha da ileri aşamalara taşıdı. Bu çocuklar zaten ideolojik mihrakların militanları, bazı Ergenekon sanıklarının uzantıları imiş. vb.. Başbakan’ın kendisi ve yeri geldiğinde kurtlaşan başka kuzuları da onunla ve Bay Kuzu’yla aynı doğrultuda konuşmalar yaptılar... Aslında ve gerçekten de Başbakan ve kuzu postundaki kurtları için bir yaşam biçimi değil “ılımlı İslam” sosuna batırılmış otoriter bir yönetim oluşturmada “araç”tan başka değer taşımayan “demokrasi”nin günümüz Türkiyesi’nde nasıl bir “ileri” aşamaya ulaştığını; yaşanan son olaylarda ağızları burunları kırılan, yerlerde sürüklenen, parçalanıp yok edilircesine dövülen üniversite öğrencilerinin görüntüleri, görüp anlamaya yeteneği ve isteği olanlar için yeterince gözler önüne serdi. Şimdi sorun, kaypak ve omurgasız “yandaş” medya ve “aydın” gruplarıyla onların çobanlığındaki koyun sürülerinin bu gerçeği ne zaman görüp anlamaya başlayacaklarıdır... [email protected] Faks: (0212) 343 72 64 GÜL’E GÖRE ÖLÇÜ KAÇTI ‘Üniversite özgür eylem yeri değil’ YUSUF BAŞTUĞ ADANA Üniversitelerdeki yumurtalı protesto eylemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gençlerin heyecanını anladığını ancak ölçüyü kaçırmamanın da önemli olduğunu söyledi. Gül, “Üniversiteler özgür düşünce yeridir, özgür eylem yeri değildir. Herkes dikkatli olsun” diye konuştu. Eşi Hayrünnisa Gül ile birlikte Adana’yı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Gül, Adana Valisi İlhan Atış’ı makamında ziyaret etti. Burada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül, yumurtalı protesto ey lemlerini değerlendirirken gençlikten kaynaklı heyecan yaşandığını, bunun normal olduğunu söyledi. Gençliğin heyecanını anladıklarını ancak ölçüyü kaçırmamak gerektiğini irdeleyen Gül şöyle konuştu: “Biz de gençlik çağının heyecanını yaşadık. Ama tabii ki buna bağlı hareketlerin ölçüsünün kaçırılmaması da çok önemli. O zaman düzensizlikler ortaya çıkar. Hoş olmayan manzaralar ortaya çıkar. Burada bu dengeyi iyi muhafaza etmek gerekir. Üniversitelerdeki bu son olayları daha her şeyin yeni başındayken dikkatlice değerlendirmeli.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle