25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
‘Ahmet Kaya’yı tasnif edemezsiniz’ Ümit Kıvanç’ın hazırladığı ‘Uçurtmam Tellere Takıldı’ adlı belgesel bugün Ahmet Kaya’nın 10. ölüm yıldönümünde izleyiciyle buluşacak AYŞEGÜL ÖZBEK Ahmet Kaya ölümünün 10. yılında ilk kez kapsamlı bir programla bugün Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde anılacak. 19 Ocak’ta Hrant Dink anmasından sonra Gülten Kaya ile konuşurken hiç tanımadığı Ahmet Kaya için bir film yapmaya karar veren Ümit Kıvanç’a kulak kesildik. İlk kez izleyiciyle anma etkinliğinde buluşacak Ahmet Kaya belgeseli “Uçurtmam Tellere Takıldı” yarından itibaren de www.ahmetkaya.com sitesinde yayımlanacak. Daha önce yaptığınız Kazım Koyuncu belgeseli “Şarkılarla Geçtim Aranızdan”da olduğu gibi bu filmde de Ahmet Kaya kendi kendini anlatmış, bu bilinçli bir tercih olsa gerek... GAM Müzik tarafından toparlanmış röportajlar, radyo ve televizyon programlarını kullanarak yaklaşık üç ayda hazırladık filmi. Ahmet Kaya’yı olabildiğince doğru anlatmak için onu izleyenlerle baş başa bırakmak istedik. Başkaları anlatsaydı ya solcu kahraman ya Kürt kahraman ya vatan haini olacaktı. Bu şekilde, hamaset ve başkalarının çizdiği bir tabloya düşmemiz önleniyor. Peki, bu çalışmanın sonunda ortaya çıkan Ahmet Kaya profilini nasıl tarif edersiniz? Ahmet Kaya’nın tedbir gelen ilk kasetine daha sonra bilirkişi raporuna sakıncası yoktur deniliyor. Yine o dönem, kasetleri el altından dolaşmaya başlıyor, “Ahmet Kaya diye biri var” derken üç albüm yapıyor. Ondan sonra da bir pop yıldızı oluyor. Televizyonda her programa çıkıyor, listelerde bir numara, magazin haberlerine konu oluyor. Allah vergisi sesi dışında pek bir özelliği olmayan bir adam, yüzlerce şarkı üretiyor ve bunu milyonlar dinliyor. Dünyanın herhangi bir yerinde bu fenomen incelenir. Ama biz onun yerine adamı linç etmeyi tercih ediyoruz. Sözle anlatması zor, ama sadece şunu söyleyebilirim: Ahmet Kaya’yı tasnif edemezsiniz. Delikanlı, mahalleden çıkma tarafı da var, Ana O malum gece! olduğum için Kürtçe bir şarkı yapacağım ve bir klip çekeceğim” diyor. Yuhalamalar başlayınca da “Kürt realitesini inkâr edenlerin tepesinden inmeyeceğim” diyor. Bütün laf bu. O gece salon “şerefsizler” ve “şuursuzlar” diye ikiye bölünüyor. Kendiliğinden oluşan bir tepkinin yanında işi fiili bir saldırıya dönüştüren ve Ahmet Kaya’ya çatal atanlar da var. Sonra otelin içinde uzun süre dolaştırılarak “oğlum sen bittin” manzarası yaratılmaya çalışılıyor. Bu olayın planlı olduğuna dair çok kanıt var. Basından bir kısım insan, sonradan pişman ve rahatsız olup vicdan azabı duydular. Aradan 10 yıl gibi kısa bir zaman geçti ve şimdi bir Kürt kanalı var. Ahmet Kaya buranın adamıydı ve Paris’e gittikten sonra kuruyup yok oldu. Kahrından ölmek diye bir şey varsa; o, budur işte. agazin Gazetecileri Masıllı eği’nin gecesinde Dern “Kürt ‘O bir fenomen’ “Sözle anlatması zor, ama sadece şunu söyleyebilirim: Ahmet Kaya’yı tasnif edemezsiniz. Delikanlı, mahalleden çıkma tarafı da var, Anadolu’dan gelen bir tarafı da. Bir yandan da herkes nasıl biraz İstanbullu, biraz da başka bir ‘şey’se öyle. Solcu ama solcularla da bir sürü meselesi var.” dolu’dan gelen bir tarafı da. Bir yandan da herkes nasıl biraz İstanbullu, biraz da başka bir “şey”se öyle. Solcu ama solcularla da bir sürü meselesi var. Filmde de görüyoruz, Ahmet Kaya’nın müziği, onu dinleyen kitlenin çeşitliliği gibi farklı türler arasında dolaşıyor... İnsanımızın ortalama duygularına hitap eden yüzlerce şarkısı var Ahmet Kaya’nın, en çarpıcısı da bir araya gelen insan profili. Solcular, bıçkın varoş gençleri, kibar kızlar, başörtülü kadınlar, demokratlar, polisler, ülkücüler... Konser kayıtları da devlet için Ahmet’in neden büyük bir tehlike olduğunu çok iyi anlatıyor. İnsanlar şarkılarıyla ağladığı bir müzisyeni politikacılardan daha fazla dinler. Filmde şöyle bir görüntü var: Bir çırağa soruyorlar “En çok hangi Ahmet Kaya şarkısını seviyorsun?” “Şafak Türküsü” diyor, “Çünkü annem, köydeki kardeşlerim geliyor aklıma.” Bir idam mahkumunun yazdığı, bir dönem hak arayışı adına büyük ses getiren şarkıyı çocuk öyle dinliyor. Sizin Ahmet Kaya şarkınız hangisi? “Bahtiyar” ve “Nereden Bileceksiniz”. Belgeselde Ahmet Kaya’nın “Memleketi böldürmeyeceğiz” sözleri art arda yankılanıyor. Bunu özellikle mi kullandınız? Kendisi de Kürt olmasına rağmen 90’larda o korkunç mezalim yaşanmasaydı Kürtlük meselesine bu kadar takılmayacaktı. Temelde haksızlık, adaletsizlik derdi olan bir insandı. O sırada da memlekette en büyük haksızlık da Kürt meselesi alanındaydı. PKK, Abdullah Öcalan posterleri açılan konserlerde şarkı söylüyor. Fakat orada da “Namusum, şerefim üzerine yemin ederim biz bu memleketi böldürmeyeceğiz” diye sesleniyor. Bunu her yerde söylediği için özellikle yer verdim filmde. Onsuz 10 Yıl ’da başlayacak “Onsuz 10 Yıl” anma etkinliğinde aralarında Fuat Saka, Hayko Cepkin, Moğollar, Yavuz Bingöl ve Rojin’in de bulunduğu 25 sanatçı ve grup Ahmet Kaya şarkıları seslendirecek. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da katılacağı geceye CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılmayacağı öğrenildi. Davetiyelerinin ilk günlerden tükendiği etkinlikte Ahmet Kaya’nın dostları, yoldaşları, sevenleri adına sadece Gülten Kaya bir konuşma yapacak. ugün Lütfi Kırdar BKongre Merkezi’nde saat 19.00 Bir çocuğun ‘Şafak Türküsü’ Semih Poroy’un 35 yılı Kültür Servisi Gazetemiz çizeri Semih Poroy, basın çizerliğindeki 35. yılını önceki akşam Schneidertempel Sanat Galerisi’nde açılan “Artı 35” adlı sergiyle kutluyor. Sergide, çoğunluğu yakın dönem karikatürler olmakla birlikte, Poroy’un 35 yılından seçilmiş çizimleri yer alıyor. Sanatçının, karikatür ağırlıklı, bütün çizgi üretim ve felsefesini özetleyen bu toplu seçkinin açılışına aralarında Metin Peker, Tonguç Yaşar, Selçuk Altun, İzel Rozental, Ercan Akyol, Turgut Çeviker, Ohannes Şaşkal, Tan Oral, Kamil Masaracı, Sevinç Aybay, Saygı Yağmurdereli, Vecdi Sayar, Metin Celâl, NilgünAydın Ilgaz, Paylin Tavmasyan, Güngör Gençay, İnci Asena, Prof. Dr. Rona Aybay, Prof. Dr. Yalçın Karayağız’ın da bulunduğu çok sayıda karikatürist, yayıncı, edebiyatçı, gazeteci, akademisyen ve Marmara Üniversitesi Haber Ajansı’ndan genç iletişimciler de katıldı. Poroy sergide, 1975’te Akbaba dergisinde başladığı karikatür hayatına 1977’de Cumhuriyet gazetesi ile devam ettiğini anımsatarak “Sergide, 35 yıllık karikatür hayatımdan kesitler bulunuyor” dedi. Bilindiği gibi Poroy, son beş yıldır Cumhuriyet Kitap’ta, edebiyat dünyasına alaycı göndermeler yaptığı “Feklavye” başlıklı tam sayfa karikatürparodi’yi çiziyor. Sergi, 31 Aralık’a kadar görülebilecek. Alman yönetmen Florian Henckel von Donnersmarck’ın iki ünlü Hollywood yıldızını bir araya getirdiği, Angelina JolieJohnny Depp filmi “Turist” haftanın yenilerinden. Turistik bir ‘oyun içinde oyun’ SUNGU ÇAPAN Umumi arzu üzerine gidip seyretmekten kaçınamadığım Angelina JolieJohnny Depp filmi “The Tourist”, Berlin duvarının yıkılmasının ardından tarih olmuş, eski Doğu Almanya’da geçen, 2006 yapımı, ilginç politik dram “Başkalarının Hayatı”yla (ve uzun adıyla) 5 yıl kadar önce dikkati çekmiş Alman yönetmen Florian Henckel von Donnersmarck’ın Hollywood sermayesiyle kotardığı, yılların kameramanı John Seale’in görüntüleyip James Newton Howard’ın müziklediği ama biter bitmez unutuluverecek cinsten, şık ama kof bir yıldız filmi. Oysa yönetmeni, yan rollerdeki Rufus Sewell, Timothy Dalton, Paul Bettany, Steven Berkoff’la İtalyan Yenigerçekçi usta Vittorio De Sica’nın hık demiş burnundan düşmüş oğlu Christian De Sica gibi oyuncuları sayesinde ilk bakışta eğlenceli bir Hollywood seyirliği gibi görünse de sonuç üfürükten teyyare! Jerome Salle’ın yazıp yönettiği, Sophie MarceauYvan Attal ikilisinin oynadığı, 2005 yapımı, Cote d’Azur’da geçen, sürükleyici Fransız gerilimi “Anthony Zimmer”in Amerikan versiyonu denebilecek “Turist”, Paris’te başlayıp Venedik’te devam eden, bayat tarafından bir aşkheyecanserüven çeşitlemesi. Konu ve karakterleri bakımından, unutulmaz Hitchcock klasiği “North By Northwest”ten “Thomas Crown Affair”e dek heyecangerilim türünün çoktan klasikleşmiş kimi filmlerini de çağrıştıran “Turist”, sözümona beylik bir entrikaya dayanan, ajanların, gangsterlerin cirit attığı, yüklü bir paranın peşinde koşturulan, Scotland Yard’la Rus mafyasının da karıştığı, turistik bir “oyun içinde oyun” kovalamacası. Bizce kimyası hiç tutmamış JolieDepp çiftinin ateşli öpüşmelerden öteye geçemeyen seks sahneleri ve zoraki romantize edilmiş yapay aşk ilişkisiyle çeşnilendirilmiş, güya şaşırtıcı bir finale bağlanan filmin lokomotifi, kuşkusuz ünlü yıldız ikili. Doğrusu hiç güzel bulmadığım ve pek hazzetmediğim (“Geceyarısı Kovboyu” babası Jon Voight’u ne çok severdik oysa!), giderek koca kafalı bir kemik torbasına dönüşmüş, hırs küpü Angelina Jolie sözümona gizemli bir meşum kadın Elise kompozisyonu çizerken Johnny Depp Avrupa’da trende tanışıp tutulduğu Elise’nin peşinde, sürekli Rus gangsterlerinden kaçarken kendini ölümcül bir kovalamacanın içinde bulan, Amerikalı sıradan matematik öğretmeni rolünde gayet iğreti. Bu dandik “Turist”, ancak seyirciye yer yer attırdığı turistik ve rengârenk Paris ve Venedik turları sayesinde meraklısının aklında yer edebilir biraz. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle