19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Sayı 21 ük üy rlık! B â ak fed [email protected] Yaprak Dökümü'nde sürpriz final! Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım, dizinin 29 Aralık’taki finalini kendilerinin kazanacağını iddia etti. Yıldırım, Cumertesi muhabirine yaptığı açıklamada, “Ali Rıza Bey'in kendine hayrı kalmamış, Fikret zaten yol ayrımında, kesin başka diziye geçer, Oğuz desen çift sarı karttan kadro dışı kalır o zamana kadar, Şevket hapiste olur, bi korkumuz Hayriye Hanım... Onu da hayırlısıyla aşıp, taraftarımıza 27 yıl sonra bir finalde galibiyet tattırmak istiyoruz.” dedi... sizin için sergiye gitti ‘Kucağınızda bir fil otururken...’ Nesnel eleştiri, benim aklımın almadığı bir şey. İki kere ikinin dört ettiği bile tartışılırken, hele bir sanat yapıtı üstüne "nesnel" eleştiri nasıl yapılır... Olsa olsa, öznel düşünceler bilimsel görünüşlü kılıflarda sunulur. Bu yüzden, "eleştirmen yanılgısı" denen şey de bana yabancı. Bir eleştirmen, dilediği yapıt üstüne dilediği yargıyı verir. Doğal bir şey bu. Katılırsınız, katılmazsınız, orası size kalmış. Bu hafta bazı sinema eleştirmenlerinin, değerleri çoğunlukça kabul edilmiş filmler üstüne "ilk gösterim sonrası" yargılarını aktaralım: Vincent Canby, "Venedik'te Ölüm" (Morte a Venezia) için: "Visconti, öyküyü yaşama geçireceği yerde, onu mumyalamış." Jonathan Rosenbaum, "Avcı" (The Deer Hunter) için: "Üç saat boyunca, kucağınızda sanki kemiksiz bir fil otururken, düşünmeye çalışıyorsunuz." Louise Corbin, "400 Darbe" (Les Quatre Cents Coups) için: "Truffaut'nun yönetimi amatörce." Dwight Macdonald, "Sapık" (Psycho) için: "En iyisi evde oturmak. Çünkü üçüncü sınıf bir Hitchcock bu." John Marks, "Asri Zamanlar" (Modern Times) için: "Zamanın on yıl gerisinde kalmış!" Robert E. Sherwood, "General" (The General) Meksika kültürüne damga vuran eserleriyle 20. yüzyılın efsane çifti Türkiye’de ilk kez Pera Müzesi’nde; “Gelman Koleksiyonu’ndan Frida Kahlo ve Diego Rivera” 23 Aralık 2010 20 Mart 2011 arası gezilebilir... için: "Biri Buster'a savaşta ölen insanlara gülünemeyeceğini söylemeliydi." Francis Hackett, "Bir Ulusun Doğuşu" (Birth of a Nation) için: "Manevi bir suikast. Sansürü ve onu yaşatan beyaz ırkı aşağılıyor." Robert Hatch, "Amarcord" için: "Federico Fellini, sinemanın en sıkıcı yönetmeni olduğunu 'Amarcord'la kanıtlıyor... Mahallede olup bitenleri kıs kıs gülerek anlatan dedikoducu kocakarılara benziyor." ‘Siz gelinceye kadar...’ Cemal (Süreya) maliyeciydi. Uzun süre Maliye Müfettişliği yapmıştı. Bir ara Darphane Müdürlüğüne atadılar onu. Sanırım 12 Eylül dönemiydi. Cemal, insanca ilişkileriyle Darphane'de çalışanların sevgisini kazandı. Hiçbirine Müdürlük taslamadı, hepsiyle arkadaş oldu. Bu da işyerinde uyumlu bir çalışmayı, başarıyı sağladı. Günün birinde Maliye Bakanı Darphane'yi teftişe geldi. Müdürün emir kulu bir bürokrat değil, bir şair olduğunu öğrenmişti. Ona haddini bildirmek gerekiyordu. Cemal'le birlikte çalışanları da peşine takıp Darphane'yi bir uçtan bir uca teftiş etti. Bir kusur bulmaya can atıyordu. Ama eleştirilecek bir yan göremedi. Canı sıkkın, ayrılırken kapıda durdu, şöyle bir duvarlara baktı. "Burası biraz kirli galiba," dedi. "Sayın Bakan," dedi Cemal, "siz gelinceye kadar tertemizdi." Ertesi gün de görevden alındı. TARİHTE HERHANGİ BİR GÜN... 4 ARALIK: 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’un başkentliği biterken televizyonda reklamı başladı. Bu reklamda “İstanbul böyle kültür ve sanat dolu bir yıl yaşamamıştı” deniyor ve reklam Haydarpaşa garının üzerinde patlayan havai fişek görüntüleriyle bitiyor. Kim düşünmüşse harika bir reklam, kutluyorum. Şimdi yüzde 42 niyetliler, “işte yangına bu havai fişekler neden oldu” bile diyebilirler. En azından bu reklam sayesinde Haydarpaşa’yı yaktıran zihniyet lafları yerle bir oldu. Birileri eğer burayı rant için yaktırsaydı, bu reklam Haydarpaşa ve havai fişek görüntüleriyle biter miydi?.. Bu halkla alay etmenin de ötesinde felaket bir davranış olurdu ki benim yalakalığını yaptığım Ak Parti böyle şeylere yüz vermez!.. 6 ARALIK: Üniversiteli gençler Cumartesi günü ileri demokrasiyle tanışmışlar. Çok şanslı çocuklar bunlar ama farkında değiller. Bizim üniversite yıllarımızda bu denli ileri bir demokrasi yoktu. O zamanın üniversite öğrencileri sadece yumurtayla gezmezdi. Yumurta topuklu ayakkabıları olan abilerimiz vardı bizim. Yanlarında sopalar, zincirler, molotofkokteylleri, her türlü kesici alet ve hatta silah filan olurdu. Şimdi bu çocuklara baktım da, pikniğe gider gibi yanlarına yumurta almış, yüceler yücesi Başbakanımızı protesto etmeye kalkışıyorlar. Piknik dedim de, sadece yumurtayla olmaz ki bu?.. Hani nerde domates, peynir, biber, börek, poğaça, kek, zeytinyağlı biber dolma? Bu çocuklar ne pikniği ne protestoyu biliyorlar. Bu çocuklarda yumurta var ama biber yok, olacak şey mi?.. Polisimiz bunu “biber gazıyla” tamamlayınca suçlu oluyor! Polis gaza geldi diye kızıyorlar. Oysa poliste kışa yetecek kadar biber gazı stoğu kalmadı bundan hiç haberleri var mı?.. 7 ARALIK: Onca biber gazı yurtdışından dünyanın parasına ithal ediliyor. Bütün biber gazlarının biriki protestoda bitmesine neden olan gençlerin ülkenin ithal gaz ekonomisine verdiği zararı hesaplayacak yandaş arkadaşlarım mutlaka olacaktır. Neyse ki artık bu biber gazları ülkemizde üretilmeye başlamış. Şükürler olsun!.. Bakın işte Ak Parti dönemine özgü gururla söylenebilecek bir güzellik daha. “Yerli üretim bitti, yerli sanayi bitti” diye 8 yıldır yırtınanlar görsün, biber gazları artık ABD’den, Brezilya’dan ithal edilmeyecek, bu ülkenin malı olarak Makine Kimya Endüstrisi tarafından üretilecek. Üretim başlamış bile. Üniversiteli gençlerimiz kısa süre sonra yerli biber gazı yiyecekler. Farkında olmadan ülkenin yerli sanayisine, kimya sanayisine bir katkıları oldu. Bundan sonra üniversitelilerin gözlerinden akacak yaşlar “YERLİ BİBER GAZI” yemenin verdiği duygusallıktan kaynaklanacak. 9 ARALIK: Bu kez Ankara’da yaşanan bir Yumurta Şenliği!. Ak Parti dönemi bize şunu gösteriyor ki, bu ülkede Ak Parti’nin yarattığı parlak ekonomi sayesinde, kişi başına düşen yumurta sayısı artmıştır! Tarım Bakanı, yılda üretilen 14 milyar yumurtayı, 18 milyara çıkaracağız diyor. İşte Ak Parti budur! Ak Partili bakan ve milletvekili başına düşen yumurta sayısının da 2011, de hızla artacağı anlaşılıyor. Şahsen yandaş bir kalem olarak ben artık sokağa çıkmadan önce pencereden dışarı bir bakıyorum, eğer hava yumurtalı gözüküyorsa, dışarı şemsiyemi almadan çıkmıyorum, bütün yandaş arkadaşlara tavsiye ederim!.. MÜMTAZ ARIKAN  hukuğun küskünlüğü...  gel gel limona gel!.. biber gazına limon...  mahşer günü mobese kameralarında...  allahım yetimhaneport olmasın!..  kapitalizm yatırımcısına güler!  ne yapayım, alt yazıma razı oldum.  bak yemin et söylemiyeceğine, gizli belgeleri söyliyecem...  kalp kalbe karşıysa, beyin beyine paralel olsun!  hayrola, yüzünden düşen bin parça botoks...  bulunamayan tek şey, ortadoğu'da ara bulmaktır!  biz iyi bir yemek takımıyız!  önemli olan bir yaşla iki kuşa ağlamaktır!..  şimdilik tek yol devinim!..  adalet yine gecikti hocam...  polis devleti bir bütündür, adamı böler!  sen gittin gideli / ben de kalmadım kendimde...  her sabah elimi ve iç yüzümü yıkarım!..  gökyüzü bu kadar açık olmasaydı, parayla baktırırlardı... CİHAN DEMİRCİ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle