23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
itaplar Adası M. SMMKASLANKAfU T iyatro, saltık an- lamda varlığını yazarda bulan bir sanat değil, öykü- : de, romanda vb. oldu- ğu gibi... Tiyatro, ya- zarsız da kendini ger- çekleştirebiliyor. Yeter ki oyuncu olsun... 0 halde tiyatroda yazar olarak varlık göster- meyi tasarlayan biri- nin işi. oyunculuktan çok daha zor... Tiyat- roda, sahne gereksini- mlni karşılayacak me- tinleri hedefliyorsa ki- $i, görece bu kolay sa- yılabilir, ama bunu aşan oyunlar yazmayı hayal ediyorsa eğer, oyun yazarlığından çok daha önce bir ya- zar olmayı kesinlemek zomnda... Mitos-Bo- yut yayınlarınca ger- çekleştirilen oyun yaz- ma yarışmasına katı- I lan kimi genç yazarla- rın da bu yolda görün- mesi bana çok sevin- dirici geldi. Örneğin henüz öteki alanlarda- ki verimlerini okuma olanağım olmasa da şiir, öykü, senaryo vb. yazıp çeviriler yapa- rak yayımlayan genç oyun yazarlannın var- lığı, geleceğe güvenle bakma sevinci veriyor insana... Sözgelimi Meltem Yıldırım, Meh- met Eşli, Hülya Iniş, Tülin ceylan, Yelda Ka- rataş yalnız sahne ge- rekleri yönünde oyun- lar kaleme alan yazar- lardan değil; senaryo, öykü, şiir türlerinde de kalem oynatıyor her biri. Bu arada he- men bütün oyun ya- zarlannın televizyon ya da radyo metin ya- zarlığı konusunda de- neyimli olduklan gö- rülebiliyor. ötesinde Yelda Karataş'ın üç, Alperen Yesil'in bir şiir kitabı var yayımladığı. Yazariıkta yol almış görünen bu genç ya- zarların oyun yazarlı- ğında da kendilerini gösterecekleri umula- bilir bu nedenle... SAYFA 20 Tiyatroda yazar olmakL. Işte böylesi genç yazarlann ya da oyun ya- zartannın doğduğu yıllarda, yani 1970'in son- lanyla 80'in başlannda, tıpkı bugünkü genç oyun yazarlannın yaşında bir genç yazanmız da öyküyle oyun türlerinde peş peşe verimle- diği ürünlerle dönemin yazın, tiyatro çevrele- rinde haklı olarak ilgiyi üzerinde topladı: Ülkü Ayvaz... ÖYKÜCÜ ÜLKÜ AYVAZ... öykücü Ayvaz'la oyun yazan Ayvaz'ın han- gisinin önde olduğu kafa karıştırmamalı. Belli ki bunlan birlikte pekiştirip, bu türlerin birbirini tetiklemesiyle, birbirinin rehberliğinde ya da yedeğinde kendini besleyerek yola çıkmış bir yazar o. Peki bu öykücülüğün onun oyun ya- zarlığını, oyun yazarlığının öykücülüğünü dem- lemediği öne sürülebilir mi? llkin bugüne dek yayımladığı öykü kitapları- nın adlannı sıralayalım yazarın: Işlerin Yolun- da Gitmesine Engel Olan Kim (Cem, 1984), Gri Oğullar (Cem, 1985), Olaylar ve Kahra- manlar (Cem, 1991), Yatalak Kraliçe (Gürer, 2009). Bu arada ilk üç kitabının ikinci bir bası- mıda(Cem, 1999) var... 1984'ten 2009'a, yirmi beş yıl aralıksız süren bir öykü yazarlığı, verimlenmiş toplam dört öy- kü kitabı. Buna göre günümüz genç oyun ya- zarlannın ortalama yaşlan kadar bir öykü, oyun yazarlığı geçmişi bulunduğunu söyleye- biliriz Ayvaz'ın. O da, ilk verimleriyle okur önüne çıktığında gencecik bir yazardı. Sergilenen oyunlanyla da seyircinin ilgisini çekiyordu kuşkusuz... Oyun- larına az sonra geleceğiz, biz öykülerinde ge- zinelim onun önce... Işlerin Yolunda Gitmesine Engel Olan Kim'de, hemen dikkati çeken, bunlann farklı dilsel kaygıyla kaleme alındıklan... Bir iç ko- nuşma havasında, biraz da tek kişilik bir oyun- daki kahramanın ağzından söylenivermiş gibi- sine bir biçemle verimlenen bu öyküler, getir- diği şaşırtıcı öykü evrenlerinin, aykırı kahra- manlannın yanında belki bunlardan daha çok dilsel yabancılaştırma etmeniyle dikkati çeki- yor. Sonuçta birden bizi içine alıp yutuveren bur- gaç benzeri bir anlatımla karşılaşılıyor bu ilk öyküler demetinde. Ne var ki yoğun yazım yanlışlan insanın içini burkmuyor değil. örne- ğin bir öyküsünün adı "Bulmaca", ama içerde hep yanlış bir yazımla "bilmece" olarak anılıyor sözcük. Anlatılanla anlatının özne-nesne ilişkisinde dile getiriliş boyutu üzerinde özellikle durmak gerekiyor. Bu, dilsel yabancılaştırma olarak kendini koyarken anlatıcı, anlatılanı nesnel gerçekliğinden bir süreliğine koparıp kendi öz- nel gerçekliği içinde temellendirmeye yöneli- yor. Neyi vurgulamak istiyorum "dilsel yabancı- laştırma" ile? Duygu, benzeşim özdeşliğinin daha işin başında dilde kınlmasından söz edi- yorum. Yazar, anlatıcı aracılığıyla bunu uygu- larken dilin yapısını değiştirmiyor; sözdizimini bozmuyor, ancak seslemle, ses değerteriyle, alışılagelen dizilişlerle oynayarak yerleştirmeye çabalıyor bunlan. İlk öyküler demetinde dilsel yabancılaştırma, belirleyici iken ikinci, üçüncü öyküler demetin- de soyutlamalı, daha çok da gizemci yaklaşım su yüzüne çıkıyor. Son öyküler demeti Yata- lak Kraliçe'de ise dingin, durmuş oturmuş, soğukkanlı, ama incecik hüzünlerle sarmala- nan, hüznün içinleştirilip soğurulduğu öyküler çıkarıyor karşımıza yazar. Suskunluğu, çok şey söylemesine engel değil. öykü kahramanları, yer yer Kafka tedirginli- ği, Çehov aykınlığı yayan tutumlarıyla belirgin biçimde birer oyun karakteri olarak alınabilir bana göre. Nitekim genelde kendine güvensiz, çatışmalı, ayrıksı, yalnız, huzursuz, enikonu yabancılaşmış, yanı sıra bu yabancılaşmaya alışmış öykü kişileriyle karşılaşıyoruz. Kafka, Dostoyevski esinlemesi evrenlerle de birleşin- ce bu; çarpıcı bir öykü-anlatı serilmiş oluyor okurun önünde. Ancak öykü evrenlerini belirsizleştirerek ya da evrenin sınınnı bulandmp dağıtarak, öykü- lerin herhangi zamanda, uzamda geçtiği hava- sı da yaydığı oluyor yazarın. "Bekçi" bu yönde örneklenebilir sanıyorum. OYUN YAZARI ÜLKÜ AYVAZ... Ülkü Ayvaz oyunlan geniş bir dağarda yayılı- yor. Bunlar arasında kısa oyunlarla çocuk oyunları da ciddi yer tutuyor. Ben bu bölümde oyunlarıyla kısa oyunlannı dikkate aldım yal- nızca. Tümü de Mitos-Boyut tarafından ya- yımlanan bu oyunlar şunlar: Toplu Oyunlar 1 (Nihavent Longa, Vali-i Vilayet Hademei Devlet, Yeniden Yaratma; 1995), Külhanbe- yi Operası (1997), Toplu Oyunlar 2 (Geriye Bakma, Bağlanma; 1999), Toplu Oyunları 3 (Troya'yı Özlüyorum, 8 Kısa Oyun; 2009) Yukarıda sıraladığım yedi oyunda da yaza- nn, olaylara yönelik aktarmacılık yapmadığı, olaylarla örgülenmiş oyunlarda bile düzeyli so- yutlayımdan, dönüştürümden geçirdikten son- ra dramatik çatılamayı kurup mimariyi öyle ta- mamladığı görülüyor... Farklı tarihsel dönemlere, kesitlere özgüle- nebilecek Nihavent Longa, Vali-i Vilayet Ha- demei Devlet, Külhanbeyi Operası adlı oyunlarında Ülkü Ayvaz, bizi yalnız tarihsel geçmişimizle değil, hatta yalnız bugünümüzle de değil, bir açıdan geleceğimizle yüzleştiri- yor, bütün iyi oyunlann yansıtabileceği derin- likte. öteki oyunlannda derin soyutlayım eşliğinde imgelerle örülü artalan yaratırken kimileyin folklorik öğeleri dönüştürüp dramatik olanak- lan genişlettiği de gözleniyor. Ülkü Ayvaz, farklı öykü diliyle bir yandan meddah gibi usul usul öyküsünü kuruyor, öte yandan okurunu her an tetikte tutan dilsel söyleme dayalı anlatım kışkırtısıyla ortaya çı- kan uçkunlar aracılığıyla yanılsamayı kırmaya çabalıyor. Demek Ayvaz öyküdeki tutumunu kimileyin oyunlannda da sergiliyor... Ancak öykülerde yüzeydeki dalgalanmalarla okuru derinlere yö- neltirken oyunlarda imgesel artalanlar yarat- mayı önceliyor daha çok. Nitekim kimi öyküle- rinden kalkarak sonradan bunları oyun olarak da geliştirmeye yönelmesi, ömeğin "Çadır", "Gri Oğullar", "Yumuşak 'G'" vb. öykülerle Troya'yı Özlüyorum, Bağlanma, Nihavent Yonga vb. oyunlar arasındaki bağlarda görül- düğünce, elbette dikkat çekici. Öykülerle oyunlar arasında bu şekilde somut köprüler kurmak, elbette çok ilginç. öyküleyeceği anlan, farklı kesitlerle yüzleşti- rip birbirine yapıştırırken bunu oyunlannda da uyguluyor yazar. Ancak hemen ekleyeyim, Ay- vaz aynı bir izleği, hatta aynı konuyu işleyerek yapılandınrken farklı biçemlerle türlere özgülü- ğü koruyarak verimini sürdürüyor. Bu, onun öykü, oyun yazarlığında nece yol aldığını da gösteriyor kuşkusuz. Gerçekten öykülerinde olduğu denli oyunla- nnda da hep farklı yazımlann peşinde olan bir yazar Ülkü Ayvaz. Onun öykülerinde, oyunla- nnda başardığı bir durum da, oluşturduğu im- ge ormanından yola çıkarak öyküde anlamlan- dırmayla, oyunda anlamla buluşturması bizi. Gerek öykülerinde gerekse oyunlannda mi- mariyi, bezemeyi, iç dokuyu, dramatik dolantı- yı öndelerken hikâye ediverme evecenliğin- den, ille anlatma boşboğazlığından, sanatın hep reddedegeldiği olup biteni aleni kılma ya da faş ediverme sığlığından uzak duruşu yaza- rın, kuşkusuz övgüye değer bir tutum. Yine her iki tür veriminde dikkati çeken bir yan da bir yazar karakterinin dolaştınlması. Bu da il- ginç bir veri. öte yandan Ülkü Ayvaz'ın pek çok öykü- sünde, oyunlanyla kısa oyunlannda çok kar- deşli, çok çocuklu, anneli, babalı, büyükanneli, büyükbabalı, özellikle yitirilmiş bir ülke konu- mu sergileyen çocukluk zamanı, uzamı pek çok öyküyle oyunda yayılış gösteren ana izlek- ler arasında. Söz konusu karakterieri tipolojik yanlanyla öne çıkarmakla birlikte hiçbir zaman tipleştir- miyor yazar. özellikle kırsal alanda öğretmen- lik yapan kahramanlann kesinlikle çizgiselliğe kaymadığı öne sürülebilir. Bu çerçevede bu insanlara bakarken, bu bakışa yansıyan he- saplaşma, ötesinde düşünce gelgitleri de bü- yük önem taşıyor. Emekçi insanlar, yoksul yaşamlar.ülke ay- dınlanmasında ülkücü tutumlanyla öne geçen bir avuç insan, özellikle köy öğretmenleri, yanı sıra köy enstitüleri ya da enstitülü kuşak... Hepsi de küçük insanlar, ama sıradan değiller yine de; hatta öyle tutumları var ki her birini sı- ra dışı kılmaya yetiyor bu. Kimileyin annelerle babaları, büyükannelerle büyükbabalan oyunlarına klasik tragedyaların kahramanlan gibi yerleştirdiği de oluyor Ülkü Ayvaz'ın. ÜLKÜ AYVAZ YADA TİYATRODA YAZAR OLMAK... Yukarıda ayrıntılı olarak üzerinde durduğu- muz gibi Ülkü Ayvaz, tiyatroyu da öyküyü de aynı bir anlatı içinde bütünleyen tutum sergili- yor çoğu kez. Bizde öyküyle oyun yazarlığını yıllara yayıla- cak yoğunlukta eşzamanlı olarak birlikte götü- ren azımsanmayacak sayıda yazar var. örne- ğin Aziz Nesin, Orhan Kemal, Sabahattin Kud- ret Aksal, Haldun Taner, Necati Cumalı, Vüs'at O.Bener, Adalet Ağaoğlu, Kemal Bekir, Mu- zaffer Izgü, Güner Sümer, Dinçer Sezgin, Mu- rathan Mungan, Ferhan Şensoy, Ahmet Önel, Ülkü Ayvaz, özen Yula, Memet Baydur, Yeşim Eyüboğlu, Aytül Akal, Behiç Ak, Hasan öztürk vb. bunlar arasında anılabilir... Bu öykücü ya- zarlara kendimi de eklemem gerekiyor. Ancak şiirle, romanla içli dışlı oyun yazarları- mız olarak Nâzım Hikmet'i, Melih Cevdet An- day'ı, Oktay Rifat'ı, Turgut özakman'ı, Dinçer Sümer'i vb., radyo oyunları bağlamında da Behçet NecatigiPİ sıraladığım adjarla anma- manın haksızlık olacağını düşünüyorum... Şiiri, öyküyü, romanı okutmak oyuna oranla görece daha kolaymış gibi geliyor pek çok ki- şiye. Buna tamı tamına katılamasam da, sayı- sal veriler oyun okumanın öteki türlere göre çok daha ağırdan gittiği görülüyor toplumu- muzda. Sevda Şener, "Ülkü Ayvaz'ın Oyun Yazarlı- ğı" başlıklı yazısında "Okunduğu zaman da tat veren oyunlar yazmak özel bir yetişme işidir" diypr, çok önemli bir doğrunun altını çizerek... Ülkü Ayvaz, öyküleri kadar oyunlan, kısa oyunlarıyla da okunurluğu, bu çerçevede sa- natsal oyun yazan olmayı, bunlaria gelecekte de okunur kalmayı hak etmiş bir yazar... Umanm yazın, tiyatro çevremiz, üretime yö- nelmiş genç yazar adaylarımız, onu ayırt edip tanımakta geç kalmazlar..." C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1025
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle