14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
L Dünden Bugüne Cumhuriyet SPOR Fenerbahçe'nin şampiyonluk yarışında iddialı konuma gelmesi şansa bağlanamaz Sihir işi değil usta işi r.Bahçe'de Daum'un işini kolaylaştıran, takımın sportif başansında pay sahibi olan ısim Pierre Van Hooijdonk'tur. Hollandalı yıldız Galatasaray'da Hagi'nin yüklendiği rolü üstlenmiştir. MAHML'T SERT L igın ilk yarısı bittiğinde, lider Beşiktaş ile ikinci Fenerbahçe arasında- ki 11 puanlıkfarkın kapanması, Si- yah-Beyazlı ekibin oturmuş, iyi fut- bol oynayan kadrosu düşünüldü- ğünde, yalnızca kağıt üzerinde bir fantazi gibi geliyordu. Ama herşey bir hafta içinde değiştı: İkinci yarı- nın ilk haftasının başında Fener- bahçe, tekrar maçında ÇaykurRi- zespor'u yendi; Beşiktaş da dört gün sonra istanbul'da Samsuns- por'a yenildi. Yenilmekle de kal- madı, oyundan atılan beşoyuncu- suyla bir anlamda dağıldı. Ve Fe- nerbahçe tribün deyişıyle "aldısa- zı eline; hem çaldı, hem oynadı" hem de parsayı topladı. Lucescu'nun dile getirdiği ve futbol kamuoyundaçok konuşulan "Şaibeler" bir yana bırakılırsa, çün- kü bunlar gerçek bile olsatüm maç- larda. üstelik birkaç takımı kapsa- yacak biçimde uygulanamaz; aca- ba San-Lacivertlilerin aradaki pu- anfarkını kapatıpzirveye ortak ol- masının nedenı ne? Üstelik ortaya koyduklan futbola bakıldığında, so- nuç olarak deği! ama. oyun olarak çok inişli-çıkışlı bir grafik çizmişler. Ulusal Marşımızı ezbere söyleye- cek denli kendisıni "b/z"den hisse- den Daum'un dahiliği ya da sihir- bazlığı bu başanyı getirmiş olabi- lir mi? Yoksa Başkan Aziz Yıldı- rım'ın henüz fark edilmemiş "iyi yöneticiliği" mi ana neden? Fenerbahçe koşuyor Fenerbahçe'nin oynadığı maçlarateknik olarak bakıldığında, bu maçlann büyük bölümünde Da- um'un taktik tercihlerinin yerinde ol- madığı görülür. Buna karşın özel- likle oyuna sonradan aldığı Reb- rov, Yusuf (şimdi Gazıanteps- por'da) gibi futbolcular. sonuca etki eden katkılarıyla kötü maçları kazandırmıştır. Buna Van Hooij- donk'un vegiderek milli piyango- nun büyük ikramiyesi niteliğine dö- nüşen Nobre'nin etkinlikleri ekle- nebilir. Ama temelde Daum'un ta- kımına oynattığı futbolun ust düzey- de olduğu söylenemez. Beiki şu söylenebilir kı futbol yorumcuları- nın buluştuğu ortak noktadır; "Fe- nerbahçe eski halinden iyi, en azın- dan koşarak oynamaya çalışıyor". Ki bu da Daum'un yardımcısı kon- disyoner Roland Koch'un işi... Daum'un F.Bahçe'ye katkısı- nın teknik anlamda doğrudan de- 19 gole ulaşan Hooijdonk aynı zamanda ağabey kimliğinde. (Fotoğraf:VEYSEL BALKAYA) ğil, dolaylı yollardan olduğu söyle- nebilir. Her şeyden önce Daum, bir zamanlar Türkiye'de çalışmış ol- manın avantajlarını akıllıca kullan- mıştır. Çok iyi tanıdığı futbol med- yasını ve F.Bahçe yandaşlarını uç hedeflere yöneltmeden. beklenti- leri orta düzeyde tutarak kontrolü altına alrnıştır. Bugün bile takımı lider oldu- ğu halde. olabildiğince şampiyon- luk sözünü etmemeye çalışmakta. oyuncularını zihinsel ve ruhsal ola- rak diri tutmaya uğraşmaktadır. Bu. şunun için önemlidır Türkiye'de futbol kamuoyu konuşmayı, özel- likle de sorumluluk yüklemeyen konularda konuşmayı sever. Hiç- bir somut dayanağı olmasa da bu konuşmalar gerçekmiş gibi inanır. Sonuç istedığı biçimde çıkmazsa da hesap sorar! Böylece Daum hareket alanını, insanları kendin- den uzaklaştırmadan ve üzmeden genişletmiştir. İşi Hooijdonk kolaylaştırdı Elbette butün bunlar bir tek- nık adamın becerisi içinde göz ar- dı edilmeyecek nitelikler gerektirir. Ancak Fenerbahçe'de Daum'un işini kolaylaştıran, takımın sportif başansında pay sahibi olan isim Pi- erre Van Hooijdonk'tur. Hollanda- lı yıldız Galatasaray'da Hagi'nin yüklendiği rolü üstlenmiştir. Onun bu role soyunmasının nedeni, tıp- kı Hagi gibi futbolu sevmesi ve mesleğine duyduğu saygıdır ve kendiliğinden gelişmiştir. Bir baş- ka deyişle Van Hooıjdonk'un lider özelliği Fenerbahçe'nin aradığı kan olmuştur. Avrupa çapında bir yıl- dız olmasına karşın alçak gönül- lülükle takımını ve arkadaşlarını benimsemesi Sarı-Lacivertli ekip- teki "takım" duygusunun oluşma- sındaetken olmuştur. Hooijdonk'un alandaki her hareketi; koşuşu, pas alış-verişleri, savunmadaveatak- larda yer alışı gençlere ders olacak nitelikte. Üst düzeydeki klasına karşın maçlarda işçi an gibi çalış- kan olması ise, genç meslektaş- ları için önemli bir örnek. Ama ne tuhaftır ki bu örnekten yararlanan "yaşlı" sınrflamasına girmeye ha- zırlanan Ümit Özat olmuştur. Oy- sa Selçuk, Kemal, Tuncay, Is- mail Güldüren gibi gençler Hooij- donk'tan yararlanma yerine ken- di küçük yıldızlıklarını abartma uğ- raşı içindeler. Sözün kısası Fener- bahçe'nin ustası Pierre Van Hooij- donk'tur. Uruguaylılaral kafa ile gol' dersi veren Türk: Kelle İbrahim ..53,51... 115, 16... 289- 190...319, i20... 429, •30... ve nihayet 99. 500... Şov ıit. Alkışlar lüiya a~ıpiyonu ılacak Jnguaylılar'dan ıedi. I7MART2004 ABDÜLKADİR YÜCELMAN 1924 Paris Olımpiyatlan'na giden futbol takımımız olimpiyat köyünün bir köşesinde antrenman yapıyordu. Ant- renman sahasının hemen yanında da 1924 Olimpiyat Şampiyonu ve 1930'da da Dünya Kupası'nı kazanacak Urugu- aylı futbolcular top koşturuyorlar- dı. Bir ara dikkatler, kafasında top say- dıran bir Türk'e yöneldi. Uruguaylı fut- bolcular antrenmanı bırakıp topu kafa- sında saydıran bu Türk futbolcu- yu izlemeye başladılar. Futbolcu kendi- sine ilgi gösterildiğini görünce o sıra- da ulusal futbol takımımızın antrenö- rü olan Bill Hunter'ı da karşısına alıp karşılıklı kafatoplarını saydırmaya baş- ladı. Uruguaylıfutbolcularınyanınaolim- piyat köyündeki diğer sporcular da ka- tılmıştı. Bir şov vardı sahada... Bu Türk futbolcu Kelle Ibrahim'in şovuydu. Uru- guaylılar "bir daha" sayalım deyince başladı kafasında top sektirmeye Kelle ibrahim. 50,51.... 115,116... 289-290... 319, 320... 429, 430... ve nihayet 499, 50O... Şov bitti. Alkışlar dünya şampiyo- nu olacak Uruguaylılar'dan geldi. Kelle ibrahim bir anda Paris Olimpiyat Kö- yü'nün maskotu olmuştu. Kelle ibrahim fizik gücü yüksek bir futbolcuydu. O nedenle ona birtakım la- kaplar da takmışlardı. Yarma. Tank, Ka- da gibi... Kelle Ibrahim'in 500'lük reko- ru asla kırılmadı ve galiba dünya rekoru sayıldı. Kelle İbrahim yeterli eğitimi alma- mıştı. O nedenle de Beykoz kulübünde her ağır işi onayaptırıyorlardı. Şikâyetçi değildi, "Takımın bütün çamaşırlarını ben yıkıyorum, bütun bavulları ben ta- şıyorum, futbol ayakkabılannı ben tamir ediyorum" diye zaman zaman dertlen- se de o günün gazetecilerine gelecek hak- kındaki düşuncelerini söylemeden geçe- miyordu: Bugün Beykoz'dan Kadıköy'e kadar yürüyerek gidip geiiyorum, ama yaşım ileriedikçe bunuyapamam. Kız kar- deşimden başka kimsem yok, en lyisi zengince ve tombulca bir dul hanım bu- lursam evienmek niyetindeyim." "Uruguaylılar kafa nasıl atılırmış benden öğrendiler" diyeyaşamı boyun- ca övünç duyan Kelle İbrahim'in duala- rı kabul olmadr, evlenemedi asla, ne zen- gin ne de tombul bir dul bulabildi ve 63 yaşında, yine Beykoz'da yaşamını yıtir- di. Bugün Beykoz'da "Ke//e ibrahim Caddesı "nden geçenler, onu, yaşam öy- küsünü bılmeseler bile günde bınlerce kez anıyorlar. ibrahim, Urugaylılara kendini hayran bıraktı. Dikkat içimizde ajan var! Eski Spor Bakanı Fikret Ünlü 1978-79 yıllarında Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü yapmıştı. Bir gün % talimat verdi: "Büfün bölge ajanlart toplanacak." Ajanların il spor temsilcileri olduğundan habersiz milletvekillerinden çokça telefon almıştı Fikret Ünlü o günlerde. "Demek ki içimizde ajaniar var. Genel müdür^^ olarak sen ne yapıyorsun?" diye. Başarı Odaklı Eğitim Şiddeti Besliyor H A S A X K A S A P (Has-kag'Sjpe'online.comı Bılimsel araştırmalar, sporun ınsan yaşamın- daki eğitici önemini şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koymuştur. Spor insanın yaşayarak öğrendığı en etkili öğrenme araçlanndan bıridir. Bu değışım ortamları çocuğun ılgıyle katıldığı öğ- renme çevreleridır. Çocuk burada olumluyu da olumsuzu da kolayca öğrenir. Spor yaşam çevre- sı, yerleşik davranış ve tutumların kurgulandığı ve biçimlendiği mekanlardır. Eğitim tanımlarının ortak yanı. eğitımin bir davranış değışıkliği olması ve bir süreç gerektirmesidir. Eğitim ortamlarında ınsan- ların her toplumun değerlerine uygun olarak kül- türleşmesi ve gelişmesı beklenir. Bu. eğıtimin bek- lenen olumlu tarafıdır. Ancak eğitim ortamlarında. olumsuz davranış değışimlerinin gerçekleşmesi, olumlu davranış gelişmesi kadar olasıdır. Olumsuz davranışların gelişimini etkileyen nedenlerden bi- risi de ''saldırı"ö\r. Bız bugün spor eğitim mekan- lanndaki saldırıyı tanımlamaya çalışarak aslında. te- mellerin atıldığı aile ortamlarındakı saldırıların yo- rumunu da değerlı okurlarımıza bırakacağız. Daha önceki yazımızdaki saldın tüıiennden ba- zılarını hatırlarsak; Zihinsel Saldınlar: Sporcunun alaycı bir biçim- de değerlendirilmesi, bilgı ya da becerisi olmadı- ğı bir göreve zorlanması. tutarsız bir değerlendir- meyle karşılaşması. Duygusal Saldınlar: Utandırılması. yerilmesi, başansızlıkta geri alınan ödül sısteminden kaygı duy- ması. (gol atınca zirveye, atamayınca dibe). bek- lentilerinin anlaşılamamış olması. Kültürel-Sosyal Saldınlar: Takımdaşlarından izoleedilmesi.kendınıgösterecekbırdeğerıolma- dığını hissetmesi. yaşam kalıtesinden yararlanama- ması... şeklinde sıralamıştık. Çocuk ve gençler. gerek aıle gerekse eğitim ortanlarında bu tür saldırılarla çok sık yüz yüze gel- mektedir. Öyle ki kendısini dığerinden güçlü his- seden herkes, dığerine saldırıyı bıryaşama bıçımi- ne donuşturmüş görunüyor. Bu yaşama tercihi, "insanların eksığini görme"y\ bir tur statü. bir üs- tünlük ve bunu da büyük olmak için bir zorunluluk olarak görur. insan ılişkılerımizde bu tür tercihler- legereğinden çok karşılaşmaktayız. Ben buna "ha- ta dedektöriüğü" diyorum. Hata dedektörlüğü "insanın ne kadar çok hatasını bulur ve yüzüne vunırsanız, o kadar büyük anne-ba- ba, öğretmen, antrenör, yönetici, spor yaza- n...v.b olabilirsiniz" yaklaşımıdır. Korku ve öfke yaratan bu tür gelişmeler, öğ- renme ve ye- tişme ko- şullarının etkısınde- dir. insanın kendı yaşa- ma biçımı- ni, böylesine olumsuzluklar vebunlann getirdi- ği tedirginlıkler ustü- ne kurması ancak. kendisine ya da diğerlerıne yapılan sal- dırı ortamlarında öğrenılebılir. Öyle bir düşünme moduna gı- ren insan, herkese düşman gözü ile bakmayı öğre- nir. Kendini başkala- nna karşı sürekli ko- rumaendişesiiçine giren çocuk ve gençler çevresı ile olumlu iletişim yaşamadakı sorunlarını gıttikçe arttırırlar. Spor ortamlarında başarıları dikkate alınma- dan devamlı hataları yuzüne vurulan çocuklar ar- kadaşlarının yanında sürekli başarısızlık örneğı ha- line gelir. Boylece sürekli saldın altında kalarak sal- dın odaklı bir yaşama bıçımine yönelebilirler. Ar- kadaşlarının yanında gerçekleşen bu tür saldınlar, dığerlerinin saldırılarının da haklı gerekçesine dö- nüşebilir. Bu etkileşım bir kartopu gibi gıttikçe bü- yüyerek şiddetın de kaynağı olabilir. Jersild; "Şiddetle reddedılen çocuk, savaşa girmeden yaralanan askere benzer" diyor. Fikirle- rinden çok insanın kendisinın reddedilmesi bir tür saldın olarak algılanıyor. Saldırının karşılığı da sal- dırıyı doğuruyor. Sporun konuşulduğu. yazıldığı .görüntülen- dıği ortamlarda, sporun nasıl gerçekleştiğinden çok sporcu, antrenör, yönetici. hakem ve seyirci- nin hatasına odaklanılması, saldın temelli bir etki- leşimi oluşturuyor. Sporda güzellikler ile güzel ol- ması gerekenlerin yansıtılması yerine, gittıkçe ar- tan bir "kim daha çok hata bulursa o daha değer- lidir" gibi olumsuzluklar. yani "saldınlar" üzerine ku- rulmuş bir değerler dünyası on plana çıkıyor. Çocukların "Hata Yapma Haklan" ellerinden alınmamalıdır. Gelin UzmanlıkSembollerimizi Değiştirelim!.. Anne-Baba şüphesiz çocuğuna öğretilecek- ler konusunda kendini uzman görmektedir. Bu uz- manlığını aile içinde oluşturacağı "çocuğun ken- disıni eleştırmekyerine iyılığin güzellıklerine yöne- len birsözleşme" ile güçlendirebilir mi? Öğretmenlerimiz, antrenörlerimiz, çocukla- rın ve sporcuların "hatayapma haklarını"savunan bir sözleşmeye varız diyebilirler mi? Spor medyamızın değerli mensuplarının, bıl- gilendirme sembollerini, hataların nasıl düzeltile- bileceğini vurgulayan ve uzmanlıklarına daha bü- yük saygı getirecek "bilgi gücünden" seçmek için bir centilmenlik anlaşması yapmaları mümkün ola- bilir mi? Taraftarları yönlendiren izleyici liderleri, onlarıyaşatan kulüpyöneticileri "özendirıcislogan" sembollerini öne çıkaran sözleşmeler üreterek spordaki sanatsal güzelliği koruyabilirler mi? Yaşama biçimimizeyön veren spor, onayön verenlerin tercih ettiğı dünyadan farklı olamaz. Et- ki tepkıyi, saldın saldırıyı doğuruyor. Aynaya nasıl bakarsak öyle görünüyoruz. (Marmara İ'n. BESYO Öğretim Ü\esı. SBD ve ICHPER-SD A\nıpu Başkam) SAYI 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle