Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 HAZİRAN 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 17
Amerika'da tutucu çevreleri ayağa kaldıran fotoğraf sanatçısı Andres Serrano Istanbul'daydı
Yaşamm kuytularnıda gezen bir ohjektif
AHU ANTMEN
Geçen yılki Venedik Bienali"nde. ts-
viçreli ressam Ferdinand Hodlerile Kü-
ba asıllı Amenkalı fotoğraf sanatçısı
Andres Serrano'nun yapıtları Palazzo
Grassi'de aynı odada sergilenmişti.
Hodler, ızleyiciyibırasıröncesinegö-
türerek se\diğı kadın Valentine'in ve-
remden ölümünü skeçlerleortaya koyar-
ken Andres Serrano, dünyanın en çılgın
kentlerinden Nevv York'ta bir morgda
çektiği. çesjtli nedenlerden ölen (A1DS,
cinayet, zehirlenme...) insanlann ceset-
lerini sergiliyordu.
Her iki sanatçı da aynı gerçege işaret
ederken ölümün. farklı çaglarda algıla-
nışı (öte yandan da yaygınlık kazanan
farklı ölüm nedenleri) konusunda ipuç-
lan veriyor: Aristo'nun çağlar öncesin-
de beiırttiği."ölümün çıplakgerçeği kar-
şısında buz gibi kalmamıza karşın. a\nı
durumun sanatsal tasvirierine adeta
zevkle bakabildiğimiz" gerçeğinin üzerı-
ne gıdercesine ölümün apaçık "resimle-
rini çiziyor", ızleyıcı kolay kolay yüzleş-
meye gelmeyen bir konuyla baş başa bı-
rakıyordu.
Hodler'in skeçleri. özellıkle TV ek-
ranlan ve şiddeti allajıp pullayan film-
ler sayesinde günümüz insanına o denli
korkunç gelmiyor. Serrano'nun 1992 ta-
rihli "Morg" serisi ise gözlerimizin
önünden kayarak geçen gerçek-kurma-
ca vahşet görüntülerinin "donmuş" birer
kopyası olarak etkisini sürdürüvor.
Gelecek yıl Türkiye de bir sergi açma-
sı söz konusu olan Andres Serrano. îs-
tanbul'da verdigi bir dizi konteransta
epeyce tepki çektı "Kilise", "Ku Klux
Klan","EvsizBarksızlar" gibı serilerın-
den örneklergösteren sanatçının yeni se-
nlerinden birinde, belki Türkiye"deyken
çektiği fotoğraflar da yer alacak.
Andres Serrano'nun sanatdünvasında
G
elecek yıl Türkiye'de bir sergi açması söz konusu olan Andres Serrano,
İstanbul'da verdiği bir dizi konferansta epeyce tepki çekti. "Kilise", "Ku Klux
Klan", "Evsiz Barksızlar" gibi serilerinden örnekler gösteren sanatçının yeni
serilerinden birinde. belki Türkiye'deyken çektiği fotoğraflar da yer alacak.
parlaması 1980'li yıllann sonunda. çar-
mıha gerilmiş İsa heykelini kendi idra-
nyla dolu de\ bir konteynırda sergiledi-
ği ~PissChrist"adlıyapıtıvlaoldu. Şim-
şekleri üzerine çekti; Amerika'da dini ve
tutucu çe\relerin düşmanlığını kazandı;
başına bir sürü sorunlar açtı. Anıa bun-
lar. Amerika'nın >eni "yaramaz çocu-
ğu" Serrano'nun. daha sonraki işlerınde
de aynı derecede iddialı konulara sıradı-
şıyaklaşımlarlaeğilmesiniengellemedi.
Kendi deyişiyle "kolay kolay kabulleni-
lemeyen konulann sınırlanna duyduğu
çekim"denalamıvordukendini. Bireleş-
tirmene göre Serrano'nun kendi sıradışı
jaşamından kaynaklanıyordu bu: Doğ-
duktan hemen sonra babasının terk etti-
ği. Ingilizce bilmeyen annesiyle birlikte
Brooklyn'in yoksul bir semtinde büyü-
yen. gençliğinde uyuşturucu satıcıhğina
bulasan, 15'inde oİculu terk eden Andres
Serrano. Brooklyn Müze Okulu'nda iki
yıllık sanat eğitiminin dışında tamamen
"yaşam eğhimPnden mezun olmuş bir
sanatçı.
Koyu bir Katolik olarak yetiştirilen.
ama daha gençlik yıllarında kendi ken-
disiyledini hesaplaşmalara girişen And-
res Serrano'nun sanatında, din temasının
ve dolayısıyla dinsel sembollerin önem-
li bir >eri \ar. Dini çevreleri kızdırması
da bundan kaynaklanıyor. 1980'li yıllar-
da kendi idran, kan ve süt gibi malzeme-
ler kullanarak monokrom "resim"ler
oluşturan Serrano'nun, "Piss Christ"ın
yanı sıra aynı dönemde dikkat çeken bir
işi de "Kanlı Haç"tı Kilisenin. tsa'nın
vücudunu kutsallaştınrken insanın fizik-
sel doğasıyla ilgili gerçekleri görmez-
likten gelmesi, bastırması ya da tiksin-
dirici diye gözardı etmesi yolundaki çe-
lişkili tutumunu irdeleyen Serrano, işte
bu nedenle en dehşet verici, yeri geldi-
öinde en tiksindirici, en vahşi, ama so-
nuçta en doğal gerçeklerimıze eğiliyor.
Sanat yapıtlan için "güzel" sıfatını artık
kolaylıkla kullanamadığımız günümüz-
de Seirano, tiksindirici ya da dehşet ve-
rici görüntüleri "güzel" kılmayı başara-
rak alışılagelmış anlayışlara meydan
okuyor.
"Kanlı Haç", u
Siit/Kan", "Kanlı Da-
ire" gibı yapıtlanyla görüntüde soyut,
içerikte farklı anlamlar peşinde koşan
Serrano. "Kilise" serisinde rahip ve ra-
hibeleri birer soyut sembol gibı kullanı-
yor; "Evsiz, Barksızlar" serisinde ise
Nevv York'un ve genelde büyük kentle-
rin başlıca sorunlanndan birine dikkat
çekiyor; "Ku Klux Klan" ile bu ırkçı ör-
gütün gerçekçi birportresini çiziyor. Son
yıllarda dünyanın çeşitli kentlerinde ser-
gilenen "Morg" serisiyle dikkatleri bir
kez daha üzerine çeken Serrano, kimi
çevrelerce "sah sansasyon peşinde ko-
şan" bir sanatçı olarak değerlendırılse
de yapıtlanyia girilmemiş alanlara, gö-
zardı edilen gerçeklere, kısacası ku>tu
köşelere yönelttiği objektifiyle önemli
"pencereİer" açan birasi. Fotoğraflarını
önümüzdeki yıl tstanbul'da görmek di-
leğiyle...
Rotterdam'da 25 ülkeden 70'ten fazla sanatçının katıldığı yeni bir çağdaş sanat bienali
Bienaller öldü yaşasın manifesta!
NECMİ SÖ.VMEZ
ROTTERDAM - Avrupa'nın en büyük
lıman kentlennden bın olan Rotterdam'da
25 ülkeden 70'ten fazla sanatçının değışik
tekniklerde gerçekleştırdikleri çalışmalan
içeren "Manifesta I, Çagdaş Sanat Biena-
li" 9 haziranda açıldı. lstanbul'dan sonra
uluslararası çagdaş bıenallerıne eklenen
son halka olan "Manifesta", 5 sergi yapım-
cısının ortak çalışmalan sonucugerçekleş-
tırıldigı için çoksesli aynı zamanda da tar-
tışmalı bir vapıya sahip. Rosa Martinez
(Barcelona), Vıktor Misiano (Moskova),
Katalin Neray (Budapeşte). Hans-l'lrich
Obrist (Parıs. Viyana) ve Andrew Renton
(Londra) gibi değişık kuşaklara mensup
sergi yapımcılarından oluşan organızasyon
komıtesi. kendılerinın seçtikleri sanatçıla-
rı. Rotterdam kentinin 13 degışık mekâ-
nında çahşinalarını sergilemeye davet ede-
rek "uluslararası bir külrür dhaloğumT
oluştumıavı başannış gözüküyor.
Hangi Avrupa?
Bu tür büyük boyutlu sergılerde daha
önceden belırlenen. ama sergilenen çalış-
malan kapsamaktan uzak olan "slogan"
temalar Rotterdam'da da karşımıza çıkı-
yor: Göç, iletişim, kültürel farklılık. etnik
kimligın sorgulanması gibı. Aslına bakılır-
sa "Manifesta" son derece iddialı bir ser-
gi. Hem sergi başlığında hem de sergiye ait
her türlü v av ında "A\ nıpalılık" olgusunun
ön plana çıktıgını görüyoruz. Ama lsraıl.
Kore. Türkiye. Rusya Bulgaristan ve Ro-
manya gibi genelde "Batı kültürii" (!) dı-
şında değerlendirilen ülkelerden de sanat-
çılann dav et ediimesi ne yazık kı Manifes-
ta') ı "Avrupalılık" kavramını sorgulavan
biretkinlikhalinegetiremıyor. Irklaramıl-
liyetlere. ulusallığa. köktendincilığe karşı
mücadelenin ön plana çıktığı bir zaman dı-
limindeyaşıyoruz. K.ımigericiçevrelerbu-
nun karşısında olsa bile "uluslararası diya-
tog" bovutlarını ülke sınırlarının dışına ta-
şırarak küresel bir bırlıktelığın altını çizi-
yor. Açılış günlerınde adeta bir festivale
dönen Manifesta'yı böylesi bir birlikteliği
destekleyen bir kurum (Foundatıon Euro-
pen Art Nlanifestation) gerçekleştirmekte-
dir. Her iki vılda bir, farklı şehirde tekrar-
lanacak olan Manifesta'nın bir sonraki du-
rağı 1998 de aynı zamanda "Avrupa Kül-
tür Şehri" ilan edilen Stockholm olacak.
Rotterdam'a davetli ""O'ten fazla sanatçının
tamamının ismını tek tek yazmama imkân
yok. ama gerçekleştırdiklen çalışmalanv -
la ön plana çıkanlar arasında Tadej P ^
çar. Tanıara Grcic. Catherina Yass. Renec
Kool. Didier Tnenet Joseph Grigeh. Luca
Ouartana. l'ri Tzaig, Eulâlia \alldosera\v ı
sıralamak nıümkün. Avşe Erkmen ve Ha-
le Tenger'ın de sergıde yer alması oldukça
sevindiricı. Çünkü maddi durumları Tür-
kıve'den daha kötü olan ülkeleren azından
kendi sanatçılannın işlerini destekiemele-
rine rağmen ne vazık ki Türkiye'den hiçbır
kurumun ismı. sergiyi destekleyenlerlıste-
sınde geçmivordu. KültürBakanımızın ku-
lakları çınlasın! Bu ilgisizliğe, terk edil-
mişliğe karşın iki Türk sanatçısının sergi-
de yer almalarını son derece önemli bir
olay olarak değerlendırmemiz gerekiyor.
Pusulavı denize atnıak
Cnlü müzeleriyle belirgin bir saygmlı-
ğa sahıp olan Rotterdam kemınde birbınn-
den farklı özelliklere sahip olan 13 sergi
mekânında(PolisGalerisf nden Denızcilik
Müzesi'ne dek) izleyicilere sunulan sanat
/^fanatçılann
V akla
^J gelmedik her
türlü malzeme ve
teknik donanımla
'yeni' sunuş
sistemlerini
gündeme
getirmeye çalıştığı
işler,
Manifesta'nın
temel
karakterlerinden
birini
oluşturuyordu.
'Bilinmeyeni'
keşfe çıkan her
sanatçı, ister
yerleştirme. isterse
fotoğraf tekniğiyle
olsun son derece
öznel bir bakış
açısını gündeme
getirerek "belirli
duyarhlık'
merkezleri
oluşturmaktan
yana bir tavır
çizmekteydi.
eserlerini belli paydalar altmda toplayabil-
mek amacıyla her sergi mekânına ayn bir
isım venlmiş. Örneğın Kunsthal Rotter-
dam'da "Decliningand Becoming" başlığı
seçilirken Wine de VVith Center for Con-
temporary Art'ta "Migration" (Tenger'in-
işı bu bölümde sergileniyorduj. Natural
Hıstory Museum Rotterdam'da ise "*Two
Breeding Fknvers vvill never breed the Sa-
me" ismı tercih edılnıışti. Manifesta'nın
en ilginç projelerinden birı. RikritTıra\a-
Ödüle doymak bilmeyen bir sanatçı
Kiiltür Servisi - Parliament Super-
band Jazz Festival'in bu geceki konu-
ğu, dünyanın en ünlü vokalistlerinden
biri olan Al Jarreau. Sanatçının, ken-
dine özgü şarkı söyleme teknıği ve ya-
ratıcı ıfade tarzı. onu dünyanın belli
başlı caz müzisyenleri arasında aynca-
lıklı bir konuma ulaştınyor.
5 Grammy ödüllü Jarreau, 4 yaşın-
dan bu yana şarkı söylüyor. Çocuklu-
ğunu geçirdiği Wisconsin'de, düzen-
lenen her müzik gecesine kardeşleriy-
le birlikte katılanJarraeu. müzikyaşa-
mına ilk ciddi adımını lisedeki ilk gru-
bu The Indigos ile attı.
Okulu bitirdikten sonra San Fran-
cisco'ya yerleşen Al Jarreau'nun yaşa-
mının akışının değişnıesinde San Fran-
cisco'nun büyük önemi var. Bir anda
kendisinı. George Duke'ün triosuvla
birlikte küçük birjaz kulübünde prog-
ram yaparken bulan Jarreau. o günler-
de, yaşamının geri kalan bölümünü
şarkı söyleyerek geçıreceğini tahmin
bile etmediğini itiraf ediyor.
1975 yılında Wamer Bros ile anla-
şarak kendisine uluslararası ün getire-
cek •WeGotBy' albümünü gerçekleş-
tiren sanatçı. ilk Grammy ödülüne (En
tyi Uluslararası Solist) bu albümün ba-
şarısı savesinde sahip oldu. Sanatçı.
ikinci Grammy'sini ise 'Gkw' adlı al-
bümüyle aldı.
1977'de ilk büyük turnesini aerçek-
leştiren Jarreau. aynı yıl *En îyi Caz
V'ukal Performansı' dalında bir Gram-
my daha kazandı. Ödüllere doymak
bilmeyen sanatçı. dördüncü albümü
'AU Fly Home'un piyasa\a çıkmasının
hemen ardından bu kez 'En İyi Caz\o-
kaUsti'seçildi.
19801er Al Jarraeu için çok verım-
lioldu. Sanatçı "ThisTime'vemilyon-
lar satan "Breaking Away' adlı iki
önemli albümle listelerin başına yer-
leşti. 1985 yılında \Yembley Arena'da
verdiği büvükkonser. sanatçının stüd-
yoda olduğu kadar sahnede de devleş-
tiğinin bir kanıtıydı adeta... Cnlü ya-
pımcı Nile Rodgers ile *L Is For Lover'
adlı albümünü gerçekleştiren sanatçı.
repertuvanna eklediği yeni şarkılarve
tekniklerle göz doldurdu.
"Hearts Horizon' adlı albümü ile bu
kez 'En İvi Rythm & Blues Albürnü*
dalında Grammy alan Jarreau böylece
caz. pop ve rythm & blues olmak üze-
re toplam üç dalda Grammy alan tek
sanatçı olma unvanına erişti.
Marcus Miller'ın yapımcılığını üst-
lendiği son albümü 'Tenderness'te
David Sanborn. Kathleen Battle, Joe
Sample, Ste\e Gadd gibi usta müzis-
yenlerle çalışan sanatçı, Miller ile bir-
likte yazdığı 'Dinosaur' \e unutulmaz
bir Gersh\Wn bestesi olan •Summer-
time' gibi parçaları yorumlamadaki
başarısı ile müzikseverlerden tam not
aldı. 5 gün içerisinde tamamlanan bu
albüm. Jarreau'nun kendıne has stilin-
in doruk noktalanndan biri olarak gös-
terilivor. Al Jarreau
nija ile Douglas Gordon'un gerçekleştirdi-
ği "Cinema Liberte" isimli mekândı. Kü-
çük bir mekânı. ünlü siyah-beyaz Ameri-
kan filmlerının seyredildiğı. arzu edenle-
rin de küçük bardan sanatçılann hediyesi
olan içeceklerle serinledıgi bu proje. çağ-
daş sanatla sıradan izleyicı arasındakı dı-
yaloğu sorgulayan bir özellige sahıpti.
"Normal" kavramını sorgulayan "sıradışı"
çahşmalar, Manifesta'ya medyatık bir renk
katıyordu.
Örnegin. sergi süresi boyunca çınlçıplak
halıyle Paviov'un köpekler üzenne yaptı-
ğı deneyı kendi vücudu uzennde tekrarla-
yan Moskovalı Oleg Kulik, "Zombi Tran-
sit" ısımli dev boyutlu yerleştırmesiyle Av -
rupalılann çılgınlığa varan araba sevdası-
nı "ti"yealan Zürihli Susann WaWerve 30
tane san kanaryayı büyük kafesierının ka-
pagını açarak sergi mekânında serbestçe
uçmalannı, yaşamalannı sagla>an Stock-
holmlü Carl Michaelvon HausswotTun ça-
lışmalan, uzun süre belleklerden silinme-
yecek özelliklere sahipti. Sanatçılann ak-
la gelmedik her türlü malzeme ve teknik
donanımla "yeni" sunuş sıstemlenni gün-
deme getirmeye çalıştığı ışler. Manifes-
ta'nın temel karakterlerinden bınnı oluştu-
ruyordu. "BUinmeyeni" keşfe çıkan her sa-
natçı. ister yerleştirme. isterse fotoğraf tek-
niğiyle olsun son derece öznel bir bakış
açısını gündeme getirerek "belirli duyarh-
lık" merkezleri oluşturmaktan yana bir ta-
vır çizmekteydi.
Dolayısıyla Manifesta'yı her ızleyıcınin
kendıne göre tekrar keşfedecegı bir etkin-
lik olarak değerlendırmek yanlış olmaya-
caktır. 70'ten fazla sanatçının 130'ayakın
çahşmayla adeta bir labırente çevirdıği b\r
etkinlikte, "geneleğilimlerden" sözaçmak
ya da sanatçılan "sanatlan adına" belirli
gruplara ayırmak. izleyicinin eline bir ha-
rita vermeye benzer.
Oysa çağdaş sanat. pusulasını bile bile
denize atıp rüzgârlara, yan yolda tekrar
rastlanan ilk sevgililere. anlık heyecanla-
ra, aşka göre rotasını çızenlerin ılerleyebil-
diği bıryoldur. Manifesta, böylesi yollann
çatallandığı, çıkmazlara sürüklendiği bü-
yük boyutlu bir etkinlik özelligıne sahipti.
Dolayısı>la "i>1-kötü" yenne "begendim-
beğenmedim" kavramlanyla değerlendıri-
lebilecek olan çalışmalarla karşılaşıyordu
izleyici.
Ayşe Erkmen'in Villa Museumpark 9'da
yer alan "Goldilocks" isimli çalışması, ün-
lü mimar de Nbgt'un tasarladığı bir evin dış
cephesine yerleştirilmış olan "Oh, whata
nice house! I vvonder w ho IKes there? I must
goinandsee!"yazısındanoluşuyordu. Erk-
men. son derece basit. yalın gözükmesıne
rağmen gerçekleştirdiği her çalışmasında.
sergi mekânının fiziki özelliklenni sorgu-
layarak form ve fonksıyonlar iizerindeki
mınimal anlam kaymalannı ele almakta-
dır. Erkmen'in işinin asılı durdugu "ev".
maceralı bir ev. Hem kullanıcıları hem de
sahibi tarafından farklı amaçlar için kulla-
nılan bu mekân. de Stijl tarzında tasarlan-
dığı için hemen hemen her mimarlık tarihi
kıtabında yer alıyor.
Erkmen'in ünlü bir çocuk masalından
seçtiği bu sözcükler, bir yanıyla ıronik. öte
yanıyla ise eleştirel bir özellige sahip. Ha-
le Tenger'in büyük boyutlu video ve ses
yerleştirmesi. sanatçının kendi yüzünü. se-
sini kullanarak gerçekleştirdiği bir çalış-
ma. Sanatçının sergi mekânında bir duva-
nn ön ve arka yüzüne yansınığı kendi gö-
rüntüsü. sanatçı dönen bir sandalye üzerin-
de oturduğu için sürekli olarak değişiyor.
Yüzünün göründügü tarafta sanatçının
kendisinin okuduğu Ingılizce bir metin du-
yuluyor. Ülkemizde. Istanbul'da son yıllar-
da yaşanan "iç göçü" ele alan bu "didak-
tik" çalışma. Tenger'in daha önce geliştir-
diği, "anlatım" tarzında ele alınabılecek
olan bir özellige sahip. îzleyicilere. "bize
özgü hüzünleri" (Orhan Pamuk) ve "göç"
olgusunun dramatik boyutunu aktannayı
hedefliyor.
Manifesta 19 Ağustos I996'ya dek Rot-
terdam"daki 13 sergi mekânında izlenebilır.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KL RDAKUL
Kirlenen Demokrasi
Var mıydınız, gözlerinizin içinde
Nerdeydiniz, yalnız adacıklarım benim.
Savaşın tükürdüğü Ahmet Celal,
Tükenip gıderken süngü ucunda..
Üçüncü dizede adı geçen Ahmet Celal. Yakup Kad-
ri'nin Vaöan'ından tanıdığımız roman kışisı.
Dönemınin gızınde olup bitenlerı algılayan kımi oku-
muşlar gibi hesaplaşmayı usa bağlılığın geregı sayıyor.
Kendisıyle.
Yakın ve uzak tarihıyle.
Ateş çemberınde bile düşünebıien, soran, yanıt ara-
yan bir savaşım adamı.
Onun bu dizelere yansıtmaya çalıştığım bunalıma gir-
miş insan çığlığını soluğumuzda duyduğumuz zaman-
larımız olmuyor mu bizim de..
Aslında demokratikleşme savaşımında yerini alan kaç
kuşağın ortak haykırısıdır bu.
Yüz yıl önce II. Abdülhamid'ın baskısından kurtulmak
isteyenleri ya hapıshane beklıyordu, ya Yemen..
Yetmiş beş yıl öncekiler. Sakarya'larda, Inönü'lerde,
emperyalizme göğüslennı sıper ederek kanıtladı özgür-
lük ve bağımsızlık bilinçlerıni.
Elli yıi önce birden fazla partinın katıldığı ilk seçimde,
bize özgü demokrasinin künyesine "oy hırsızlığı" işlen-
di.
1946'da partileri kapatılan sosyalistlerin. en genci bu-
gün yetmiş yaşında.
O yıl doğanların demokratikleşme savaşımından kaç-
mayanları gençliklerını 12 Mart, 12 Eylül zindanlarında
geçirdiler.
Bu sürüp giden ışkenceyi yalnızca "tarıhsel koşul-
lar"a bağlamak olası degil.
Çünkü en karamsar olanlarımızın bile yadsımayaca-
ğı bir iç dinamik var bu ülkede. Var oluşunu arama sü-
recinden çıkamadığı için yıllar yılı kafamıza çengei atan
soru değişmedi:
- Demokratikleşmenin neresındeyiz?
Dün değişik yorumlara bağlıydı yanıt arayışlan.
Bugün iki sözcük yeterli görünüyor.
- Hırsızlık dönemınde..
Toprak ağalarıyla liman burjuvazisınin ortak iktidarı
Demokrat Parti, sömürüyü yasallaştırmak istemişti. Bu
nedenle temel amacına aykırı gördüğü düşün ve edebi-
yat adamlarının önünü kesmeye çalışıyordu.
GünümüzdeTBMM'deegemen olan kimi partiler açık
soygun düzenıne ıdeolo)ik kıiıf arıyor.
Kuram seçkisinde (*) okuduğum bir konuşmasında lo-
nescu "Fransızlar, genelde Batılılar, ideolojik gerçekli-
ğin, yalın ve safgerçeklikten daha gerçek olduğunu dü-
şünüher" diyordu.
Ya Doğulular.
Ya ABD'nın savaş ekonomisi köleleri...
Çağımız, hıç değilse bilimsel bilgiye kapalı ideolojile-
rin, hangi görüntu arkasına gizlenmiş olursa olsun, ger-
çek yüzünü ortaya çıkarmadı mı?
Türkiye'ye özgü demokrasiyi kirleten de bu türden
ideolojıler kuşkusuz.
Yaşama hakkımıza bile düşmanlığın ideolojisi.
Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği,
PEN Yazarlar Derneğı'nın Ankara'da İnsan Hakları Anı-
tı önünde yaptıgı ortak basın açıklaması, "Bizler, yazıla-
n ve eylemleriyle yaşamm her alanında barışı, özgürtü-
ğü, sevgıyı ve güzelliği savunan ve yücelten, bu ülke-
nin üç yazarörgütünün üyeleri, tarihsel biryükümlülük-
le bugün buradayız. Son günlerde lyıce çığınndan çı-
kan ve ancak faşist yönetimlerde görülecek polis bas,-,
kısı ve saldınlan, insanlann en temel hak ve özgürlükle-
rini kınp geçırmektedir" tümcelenyle başlıyordu.
Öldürmeye ve öldürülmeye bu kadar alışılan bir ülke- •
de, düşün ve edebıyat adamlarının yarın nerede olacak-
larını biliyor muyuz?
C) Kuram, kıtap dızısi, ilk sayı Ocak 1993, genel ya-
yın yönetmenı: Yurdanur Salman. Başlıca yazarları:
Mehmet Rıfat, Sevinç Özer, Seçil Büker, Tahir Aba-
cı, Mustafa Öneş, Semra Atılgan, Ayşe inal, Suat
Karantay, Evren Eren, Meldan Tanrısal, Yusuf Çotuk-
söken. 11. sayı, Mayıs 1996
MU Kısa Metrajlı Film Yamşması
sonuçlandı
• ISTANBUL(MİHA)-Marmara Üniversitesi iletişim
Fakültesi tarafından düzenlenen Kısa Metrajlı Film
Yanşması sonuçlandı. Prof. Dr. Alim Şerif Onaran,
Prof. Dr. Ünsal Oksay. Prof. Dr. lşık Aydemir. Prof.
Zafer Doâan. Prof. Dr. Ahmet L. Orka'n. Yard. Doç. Dr.
Esra Biryıldız ve Yard. Doç. Şükran Esen'den oluşan
jüri, birincilik ödülünü Metin Günav'ın "Burun" adlı
yapıtına verdi. Özgür Uvanık "Bellv' ile ikincilik.
Ahmet Sönmez de 'Bir Kent Durumu'yla üçüncülük
ödülünü kazandı. >
Gülsiin Karamustafa ünlü sanat
dergisi ARTIS'de
• KültürSenisi-tsviçre'de vavımlanan ART1S. Alman
sanat eleştırmeni Jüstin Hoffman'ın Gülsün
Karamustafa ile yaptığı söyleşiye altı sayfa ayırdı.
Dergide. sanatçının 3. tstanbul Bienalinden sonra.
geçen yıl Münih Kuntvverkshalle'de 'Outburst of Signs'
adlı sergide sunduğu "Mistik Naklıye' adlı işiyle birlikte
son yıllarda gerek yurtiçinde gerekse vurtdışında yaptığı
sergilerden söz ediliyor ve yapıtlar fotoğraflarla
belgeleniyor. Söyleşi. Istanbul'un zengin sanat sahnesi,
Istanbullu bir sanatçı olmak konularının yanı sıra büyük
şehirlere ve dünyanın çeşitli bölgelerine yönelen göçler.
feminizm ve fundamentalizm ile ilgili karşılıklı görüşler
üzerinde yoğunlaşıyor.
T.C. MILLI EGITIM BAKANUGI
ÖZEL IM:K \ MÜZİK VE EL SANATLARI MERKEZI
1996-1997 ÖĞRETİM YIU
O\ KAHTLARI BAŞLAJfIŞTIR.
PROGRAMIN AMACI;
Kendi dallarınckj uzman öğretim göre^lileri efliğinde
doğru bir müzikal eğıtımı yapmak ve bu sanatın
yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmak
(EĞİTİM PROGRAMLARI;)
ŞAN, SOlfEJ, OYUNCUUJK (Hareket, doğadama, mimik, rol),
DİKSİYON (İng), STİL BİLGİSİ,
DANS (Modem Dons, ülkeler Dansı) .
Programa MÜZİKAL eğitimi yapnıck isteyen
1- En az Lise Mezunu,
2- 25 yaşmı geçmemi},
3- Tercihen ingilizce bilen,
Öğrenciler GİRİŞ SINAVI ile alınırlar.
PROGRAMIN SÖRESİ;
Haftada 3 gün 8 soal
TOPIAM SÜRE 4 yıldır
Tel: 245 44 60 - 244 52 03 - 252 30 82 Fax: 252 30 82