25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 1996 CUMARTESİ HABERLER Sırdaş hesabın kaldrılması tstendi • ANKARA (UBA)- ANAP istanbul Milletvekili Emir Kul, bankalann "sırdaş hesap" adı altında açtığı hesaplann kayıt dışı ekonomiyi destekleyici, kara parayı aklayıcı, mal bildirimini zedeleyeceği ve vergi kaçağına neden olduğu gerekçesiyle kaldınlmasını içeren bir kanun teklifı verdi. Meclis Başkanlığı'na verilen kanun teİdifînde sırdaş hesabın kaldınlması isteminin yanmda, Hazine tarafından ihraç edilen devlet tahvili ve Hazine bonolartnın bankalarca satılmasında da bu menkul değerleri alanlann gerçek veya tüzelkişi olarak belirlenmesinde yarar olduğu dile getirildi. Demirel cuma namaa kıldı • İSTANBUL (AA)- Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Dolmabahçe'deki Bezm-i Âlem Valide Sultan Camii'nde cuma namazı kıldı. Cumhurbaşkanı Demirel, Etiler'deki evinden saat 12.20 sıralannda aynlarak Bezm-i Âlem Valide Sultan Camii'ne geldi. Burada İstanbul Vali Vekili Rıdvan Yenişen ve Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar ıle cuma namazı kılan Demirere, camiye girerken ve çıkarken vatandaşlar sevgi gösterisinde bulundu. Cumhurbaşkanı Demirel de şapkasıyla vatandaşlan selanıladı. Bu arada, aynı camiye cuma namazı için gelen vatandaşlar, sıkı bir aramadan geçirildi. Çiüer'den AB atağı • ANKARA (ANKA)- Başbakan Tansu Çiller, Yunanistan'm gümrûk birliği kapsamındaki mali işbirliğini engellemeye yönelik yogun girişimler üzerine salı günü öğle saatlerinde Roma'da, italya Başbakanı ile bir görüşme yapacak. Çiller' in görüşmede Yunanistan'm mali işbirlığıne ilişkin haksız tutumuna dikkat çekeceğı, AB'nin Türkiye'ye yönelik yükümlülükleri anımsatacağı ögrenildi. Baykal'a baskın • ANKARA (ANKA)- CHP'de işten atılan işçiler adına bir grup, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile Antalya'daki evinde görüştü. Baykal 'ın olayın bu boyutlara gelmesinden üzüntû duyduğunu söylediği ve Ankara'ya döndügünde taraflarla görûşerek sorunun çözümü için çalışacağı yönünde söz verdiği ögrenildi. Bayramdan önce, partiye zarar vermemek için genel merkezdeki oturma eylemine son veren işçiler, aralannda belirledikleri bir grubu temsilci olarak Antalya'ya gönderdiler. Baykal 'dan önce Antalya'ya giden ve evinin önûnde bekleyen gnıbun, başta genel sekreter Adnan Keskin olmak üzere yönetimi şikâyet ettiği ögrenildi. DYP açıklaması • ANKARA (AA) - DYP Genel Merkezi'nden yapılan açıkJamada, Genel Başkan ve Başbakan Tansu Çiller ile ilgili Yüce Divan dosyası hazırladıklan belirtilen partilere ilişkin dosyalann "asıl kendilerinin elinde olduğu" bildirildi. AçıkJamada, "Hiçbir dönem bu kadar temiz olmamıştır" denildi. DYP Genel Merkezi'nden, dûn gazetede yer alan "Çiller için Yüce Divan dosyası hazır" başlığı altında yayımlanan haberle ilgili olarak açıklama yapıldı. Açıklamada, şöyle denildi: "Bugüne kadar söz konusu haberlerde belirtilen iddıalarla ilgili olarak her türlü açıklama, inceleme ve soruşturma yapılmıştır. Buna rağmen, bazı partiler sıkıştıkça, gündemsı/ kaldıkça bu gibi konulara sığınmaktadır. Dosya hazırladıklan belirtilen partilerle ilgili dosyalar asıl bizim elimizdedir." Memurin Muhakematı Hakkında Kanun'un değiştirilmesi için baskılar yoğunlaşıyor 'Hukuk ayıbı düzeltilsin'İZMİR (Cumhurivet Ege Bürosu) -, Osmanlı döneminden kalma " Memurin Muhakematı Hakkında Kanun "un değiştirilmesi yolundakı istemler büyüyor. Yasanın değiştirilmesinin, bir hukuk ayıbını ortadan kaldıracağı vurgulanıyor. Suç işleyen ya da suçlanan devlet memurlannın yargılanma yöntemeni belirleyen 24 Şubat 1913 tarihli yasal düzenlemeye yönelik tepkiler artıyor. Yasayı değerlendiren Izmir Barosu Başkan Yardımcısı Cafer Ozkan, yasanın suç işleyen memuru koruyacak nitelikte uygvılandığını belirterek "Uygulamada yasa kapsanu. zoıiama yollarla genişletilmektedir" demiş ve ivedilikle değiştırilmesini istemişti. Muğla Cumhuriyet Başsavcısı Ertem Türker de yasanın değiştirilmesi gerektiğini vurgulayarak şunlan belirtmişti: "Bizde iyi not veren öğretmen, baba öğretmendir, memurunu korman amir. baba adamdır anlayışı vardır. Bu anlayıştan olsa gerek, ben hcp Memurin Muhakematı Kanunu'na da\anarak karar veren idarcnin karariaruıa şüphe ile bakmışımdır. Bir memur için yargjlansın ya da yargılanmasın diye verilen kararlardan şüphe du\ muşumdur. Çünkü bu kararları verenlerin hukukJa ilgikri tartışıhr. Bu kurulda >er alan bir veteriner, ne denli hukukla ilgili olabilir? Ortada bir suç var, ben cumhuriyetin savcısı olarak kamu davası açanuyorum. Böyle şey olmaz. Bu kanun kaJdınlmalıdır. Arnk cumhuriyet, cumhuriyetin savcılanna güvenmeüdir." Bu tepkilere ek olarak Muğla Barosu Başkanı avukat BirdaJ Ertuğnıl da yasanın hemen kaldınlması gerektiğini vurguladı. Ertuğrul, "Devlet çağdaşsa bu kanun, devletin a> ıbıdır. Bu kanun, anayasanın eşitlik ilkesine a> kındır. Devlet memuruna işlediği bir suçtan \atandaşa göre daha ağır vaptınm u>gulanmalıdır. Devlet memurunu korudukça, o memur suç işlemeye devam ediyor. Çağdaş bir devkt, buna izin vermez" diye konuştu. Yasayı demokrasiye \e hukuka aykın olarak niteleyen Denizlı Barosu Başkanı Tuncer Ydmaz da \argilama karan verecek olan il idare kurulunda olaya "ahbap- çavuş" ilişkisiyle yaklaşıldığını savundu. Yargılamada ayncalık olamayacağını belirten Yılmaz. "Memur olanlann yargılanmasına idare kurulu, diğer vatandaşlann \argılanmasına ise savcılık karar verecek. Bu, dünyanuı hangi ülkesinde görülmüştür? Türkiye bu utançtan kurtulmahdır. Siyasi iktidariar hfikümet olunca kendi kadrolaşmalannı sağladıklan için bu yasayı değişüfmek istemiyorlar" dedi. Yasanın devletin sırtında "kambur" olduğunu savunan Yılmaz, bu kambur kalkmadıkça adaletten, demokrasiden ve hukuktan söz etmenin doğru olmayacağını söyledi. Manisa Barosu Başkanı Av. Hüseyin Erkenci, memurun korunması biçiminde uygulanan yasanın ilkel ve çağdışı kaldığını, Türkiye'nin 2000 yılına gelirken bu ayıbı taşımaması gerektiğini bildirdi. Uşak Barosu Başkanı Abdurrahman Yılmaz ise yasanın kaldınlması yerine, günün koşullanna göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini savundu. Balıkesir Barosu Başkan Yardımcısı avukat Kemal Çeükboya da memurun yargılanıp yargılanmayacağına karar veren il-ilçe idare kurullan yetkilerinin yeniden gözden geçirilmesini istedi. Gazeteci Metin Göktepe'nin gözaltında polislerce öldürülmesi ve yargılanmalanyla ilgili gelişmelerde gündeme gelen Memurin Muhakematı Hakkında Kanun'un, kesinlikle değiştirilmesi gerektiğini savunan Çelikboya şu görüşlere yer verdi: "Bu kanun, cumhurivetin kuruluşundan sonra oluşan idari ve hukuki müesseselerie uyum sağlayamamaktadır. Bu kanunun anayasaya a\kınlığı da sık sık tarbşümaktadır. Yeni vasama döneminde yargı deneyimi ve bilgisi olmayan üyelerden oluşan, yargı bağımsızlık ve teminatına tabi buJunmayan özei idare kuruUannın yetkileri \eniden gözden geçirilerek anayasanın yargının nitcliği konusundald emredici hükümleri, memur yargılanması uygulamalannda da yaşama geçirilmelidir." Elektriğin vücut yüzeyinde iz bırakmaması, işkencecileri bu yönde bir eğilime yönlendiriyor İşkenceci elektrik seviyor• Elektrik işkencesi son yıllarda moda oldu. TlHV'nin İstanbul, Ankara ve Izmir'deki merkezlerinde özel yöntemlerle elektrik işkencesi ortaya çıkanlıyor. Vajina içine ya da penis deliğine uygulanan elektrik işkencesini saptamak çok güç. Ancak, burada işkenceciler açısından bir 'risk' var; sorgulananın ölmesi. Ölümle sonuçlanabilecek böylesi bir durumda işkenceciye, "Sorgudapencereden atladı" demek kalıyor. Ancak, işkence uygulanıp uygulanmadığı otopside ortaya çıkıyor bu kez. Yani işkenceci, köşeye sıkışıyor. SERDARKIZ1K İZMİR - "Gözterimi kapattüar. Zoria soydular. Islak battaniyenin üstûne yabrdılar. Cinsel organıma, göğüs uçlanma, dudaklanma elektrik verdiler. Şoke oldum_" tnsanlık ayıbı işkence, 16 yaşındaki liseli S.T.'nin kaleminden böyle anlatılıyor. Manisa Emniyet Müdürliiğü'nde örgût üyesi olduğu savıyla gözaltına alınan S.T.'nin bu ifadesi, Başbakanlık ve Manisa Emniyet Müdürlüğü binalannın kapısına asılan dosyalarda da yer aldı. CHP tzmir Milletvekili Sabri Ergül tarafından kapılara asılan "Bıı ülkede işkence vardır" dosyasında, S.T. ve arkadaşlannın 'insanı ürküten, utandıran' bu ifadeleri, yakında Avrupa Parlamentosu ve Avrupa lnsan Haklan Mahkemesi'ne gidecek. S.T. ve arkadaşlannın elektrikli çığlıkJan, Türkiye'yi bir kez daha insan haklan açısından tnasaya yatırtacak... Elektrikie işkence diğer yöntemlere göre son yıllarda daha öne çıkmaya başladı. Elektriğe işkencecilerin gösterdiği rağbetin gerisinde yatan neden, vücut yüzeyinde belirgin bir iz bırakmaması. Hekimin çıplak gözle yaptığı muayenede genellikle "Herhangi bir Akit gazetesi yazan Yılmaz Yalçıner, 'Müslümanlann' 20 yıldır şehit vermediğini söyledi 4 Şeriat savaşr* çağrısı• 1979yılında öldürülen Metin Yüksel için düzenlenen anma töreninde konuşan Yalçıner, "Müslümanlar 20 yıldan bu yana şehit vermiyor. Geçici dünya zevklerinin, holdinglerin peşinden koşuyor. Siz siz olun kendinize 'belediyede ya da şu bakanlıkta çahşıyor' dedirtmeyin. Din uğruna şehit oldu dedirtin" dedi. İstanbul Haber Servisi-12 Eylül öncesinde "Akıncı Gençlik Dernekteri" çatısı altında örgütlenen ve amaçlan "demokratik cumhuriyeti yıkıp yerine şeriat de\1eti kurmak oton"radikal islamcı gençlik liderlerinden Metin Yüksel, için ölümünün 17. yıldönümünde mezan başında bir anma töreni düzenlendi. Siyasi bir gösteriye dönüştürülen törende konuşan Akit Gazetesi yazan Yılmaz Yaiçıner, din uğruna cihat çağnsı yaptı. 23 şubat 1979tarihinde Fatih Camii'nin avlusunda öldürülen Metin Yüksel için dün önce Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii'nde daha sonra da Edirnekapı'daki mezan başında anma töreni düzenlendi. Yüksel için dualann okunduğu törende konuşan Akit Gazetesi yazan Yılmaz Yalçıner, tüm 1979 yılında öldürülen Yüksel için Mihrimah Sultan Camisi'nde anma töreni düzenlendi. (KEREM ILGAZ) peşinden koşuyor. Siz siz olun kendinize 'belediyede ya da şu bakanlıkta çahşıyor' dedirtmeyin. Din uğruna şehit oldu dedirtin. Ben sizden bu şekilde şehit düşenlerin düşünceterini sarvunacak bir Müslümanlan din uğruna savaşmaya çağırdı. Metin Yüksel'in Müslümanlarla gurur duymadığını belirten Yalçıner. şöyle konuştu: "Müslümanlar 20 yıldır şehit vermiyor. Geçici dünya zevklerinin, holdinglerin Şüheda Vakfi kurmanra istiyorum." Sadrettin Yüksel Efendi'nın oğlu Metin Yüksel, cuma namazından sonra Fatih Camii'nin avlusunda ülkücüler tarafından pusuya düşürülerek öldürülmüştü. Tunceli'de büyük operasyon • PKK'nin Sıvas yolunu kesmek için, Tunceli'nin Aliboğazı mevkii ve Munzur Dağlan'nda TÎKKO ve PKK militanlanna karşı başlatılan operasyona 30 bin kişilik askeri bir güç katılıyor. TUNCELİ (Cumhuriyet) - Tunceli ve yöresinde bannan PKK ve TİKKO militanlanna karşı sürdürülen operasyon genişletilerek devam ediyor. Karlar enmeden teröristlerin Sıvas bölgesine geçmesini engellemeye yönelik operasyonlara 30 bin kişilik askeri güç katılıyor. Kobra ve Sikorsky helikopterlerinin sürekli bombaladığı örgıit bannaklannın çevresinde dün başlayan çatışmalann da yoğun olarak sürdüğü bildiriliyor. Özellikle Sıvas'ta yaşanan olaylann, Tunceli'den sızan PKK'Iilerce gerçekleştirildiğı ıddialan üzerine güvenlik güçlerince bir süredir Tunceli ve çevresinde sürdürülen operasyonlar, örgüt üyelerinin yoğun olarak görüldüğü Aliboğazı ve Munzur Dağlan'na kaydınlarak sürdürülüyor. Trakya'dan gelen ve Tunceli'de konuşlanan 41. Mekanize Tugayı, Bolu'dan gelen 121. Piyade Komando Birliği ile 3. Ordu ve Tunceli Jandarma Bölge Komutanlığı'na bağlı birliklerin katıldığı operasyonda ağır silahlar, uzun menzilli toplar ve Kobra ile Sikorsky helikopterleri kullanılıyor. Güvenlik güçleri, özellikle Aliboğazı bölgesinde bannan ve sayılan 400 civannda olan PKK militanlannın, karlann erimesinden önce Sıvas bölgesine geçişlerini engellemek için çaba harcandığını söylediler. Sıvas ve yöresindekı huzursuzluğu bu bölgeden giden teröristlerin çıkardığına inanan askeri yetkililer, Tunceli kırsahnda üslenen 500 civannda PKK, 150 civannda TİKKO ve 20 kadar da DHKP-C militanına yönelik operasyonlann genişletilerek sürdürüleceğini söylediler. Bölgede özellikle dünden itibaren genişletilen operasyonlarda Hozat, Ovacık ve Çemişkezek üçgeninde karşılaşılan PKK'li gruplarla çatışmalann devam ettiği, dün bölgeye giden Kobra helikopterlerinin çatışma bölgesini yoğun olarak bombaladığı belirtiliyor. Ancak ölü ve yaralı olup olmadığına ilişkin bilgi alınamıyor. travma ve darbe trine rastlanmadı" diye raporlar yazılıyor. Ancak uygulanan bölgeden alınan biyopsiyle işkencenin varlığı kanıtlanıyor. Türkiye tnsan Haklan Vakfı İzmir Temsilcisi ve İzmir Tabip Odası Muayene ve Rapor Komısyonu Başkanı Prof. Dr. Veli Lök'ün konuyla ilgili söyledikJeri, hem bu tür işkenceye uğrayanlara hem de hekimlere yol gösteriyor. Tabii bu sözlerde işkencecilerin de 'çıkarabiiecekleri dersler' var. Prof. Lök, vücut yüzeyinde belirgin izleri olmasa da elektrikie işkencenin saptanabileceğini söylüyor. Ancak burada en önemli konu, geç kalmamak. Eğer uygulamanın üstünden 3 hafta geçmemişse, biyopsi yöntemiyle, işkencenin varlığı bilimsel olarak ortaya çıkıyor. Özel tekniklerin uygulandığı bu yönfemle ilgili Prof. Dr. Lök şunlan anlatıyon "Elektrik işkencesi, son yıllarda giderek artan bir işkence türii. Bunun da temel nedeni. işkence izierinin falaka ve kaba dayağa göre daha zor saptanabilmesi. Elektrik işkencesini, uygulamadan sonraki üç hafta içinde biyopsi yöntemiyle saptavabilivonı/. Bunun için eiekrik uvgulanan bölgeden biyopsi ahnıyor. Alınan doku, özel tekniklerie bo\ama yapüıp, incek'nrvor. Histopatoiojik olarak elektrik uygulanan yerde son derece tipik değişiklikleroluyor. Bunlan da kesin olarak saptayabiliyoruz—" Vajina içine ya da penis deliğine uygulanan elektrik işkencesini saptamak daha güç. Ancak Lök'ün vurgulamasına göre burada da işkenceciler açısından bir 'risk' var: Sorgulananın ölmesi. tşkencecinin istemediği bu durum için Lök, "Söz konusu bu bölgelere yapılan işkencede ölüm riski, çok yüksektir" diyor. Ölümle sonuçlanabilecek böylesi bir durumda işkenceciye "Sorguda pencereden atiadı" demek kalıyor. Ancak otopside işkence uygulanıp uygulanmadığı ortaya çıkıyor bu kez. Yani işkenceci köşeye sıkışıyor... Elektrik işkencesi görenler eğer 3 hafta geçmemişse ve tutuklu değillerse vakfin Ankara, Izmir ve İstanbul merkezlerine başvurabilir. Prof. Lök, hiçbir ücret almadan gerekli muayenelerin yapıldığını belirtiyor. Bu arada hekimlere de bir uyansı var Prof. Dr. Lök'ün: "Önemli olan işkencenin kalknıasL, bu insanlık suçundan ülkemizin anndınlmasL Bu açıdan hekimlere önemli sorumluluklar düşüyor. Yapılan başvuruda hekim, çıplak gözle elektrik işkencesinden kuşkulanabilir. Ancak kesin tanm koyabiunesi için, kişiyi biyopsiye sevk edebihne olanağının olması lazun. Biyopsi her yerde abnabilir. Patolog şüpheye düştüğünde bu işle uğraşan bizim uzmanlarunıza başvurabilir. Alınan biyopsi, merkeze gönderilebilir. Ama tercih ettiğûniz, kişinin gönderttmesidir." CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Cezaevinde Bayram Bir süredir cezaevlerindeki siyasi tutuklu ve mah- kûmlardan mektuplar alıyoaım. Siyasi tutuklu ve mah- kûmlar dokuz günlük bayram ve hafta sonu tatilini acaba nasıl geçiriyor? Cezaevinde yatanlar bilir; hafta sonu tatil günleri, geçmek bilmeyen, can sıkıcı günlerdir. Duruşma do- ğal olarak yoktur. O günlerde görüşme de yapılmaz. Mutlak olarak kendinizle ve hapishane yaşamıyla başbaşasınızdır... Sıkıntı cuma akşamından başlar: "Uyudum, uyandım, değişen hiçbir şey yoktu/lssız cuma, sıradandı ve soğuktu... "1982 sonDahannda Mal- tepe Askeri Cezaevi'nde yazdığım, ıssız bir cuma ak- şamının betimlenmesiyle başlayan 'Güz Başlangı- cında Bir Hafta Sonu İçin Üç Şiir'de, geçmek bilme- yen bu hafta sonu günlerinin huznü ve cansıkıntısı yan- sır... Duruşma olmayışı anlaşılır bir şey, fakat hafta so- nu günlerinde cezaevi ziyareti neden yapılmasın? Bu- nu, 70'li yıllarda bir süre Sağmalcılar Cezaevi'nde de savcılık yapan kardeşim Namık Kemal Behramoğ- lu'na sordum... Cuma akşamları sayım yapıldığı ve hafta sonunda cezaevi personeli de tatil yapacağı için, hafta sonlannda cezaevi ziyareti yapılamıyormuş. Yi- ne 70'li yıllarda Isviçre'de mesleğiyle ilgili bir semi- nere katılan kardeşim, bu ülkede cuma günleri de ce- zaevi ziyareti yapılmadığını söyledi. Başka ülkelerde- ki uygulamaları bilmiyor. Başka ülkelerde uygulama nedir, ben de bilmiyo- rum. Fakat hafta sonlannda, herkesin eğlendıği ya da dinlendiği günlerde, demir parmaklık arkasındaki in- sanlan görüşmecisiz bırakmak, bence çift katlı bir adaletsizlik... Bayramlar hafta sonlanndan farklıdır. Çünkü bay- ramlarda görüşme vardır. Üstelik de açık görüşme- dir bu... Açık görüşmede yakınlarınızı kucaklayabilir, çocuğunuzu kucağınıza alıp sevebilirsiniz... Maltepe Cezaevi'ndeki günlerde, en çok uğraş verdiğim ko- nulardan bıri, çocuklara her seferinde açık görüş uy- gulanması gerektiği; gerekçem ise, çocuklann bütün toplumun mali olduğu ve onlara, anne ya da baba- sıyla, tel örgü, demir parmaklık ya da cam bir bölme arkasından görüşme saçmalığını yaşatmaya kimse- nin hakkı olmadığı idi... Sadeceyöneticilerin değil, ba- zı arkadaşlann bileanlayışsızlığına rağmen, bu konu- da bir başan elde edecek gibi olmuştum da... O gün- lerdeki bir başka şiirim, "Görüşme Günû", o sıralar- da iki buçuk yaşındaki kızımın, tel örgüler arkasında- ki ilk görüşmemızde yaşadığı şaşkınlık ve duygu ka- nşıklığından esinlenmiştir: "Çocuğumla tel örgüler konuldu aramıza/Kalın tel örgüler, iki sıra/'Saklanma baba...' dedi çocuğum/Sitemle, çırpınan bir bakış- la..." • • • Buca Cezaevi'ndeki olaylaria ilk işaretlerini veren, Ümraniye Cezaevi'nde güvenlik güçlerinin işlediği ci- nayetler sonrasında patlayan cezaevi ayaklanmala- n, siyasi tutuklu ve mahkûmlann durumunu toplumun gündemine getirmişti... Geçen ayın ikinci haftasında tutuklu ve hükümlülerin 36 maddelik isteklerinin Ba- kanlıkça kabulü sonucunda Sağmalcılar'daki direniş sona ermiştı... Cezaevlerinde şimdilik bir sükûnet gözlemleniyor... Bu ne kadar sürebilecek? Siyasi tu- tuklu ve mahkûmlann, "Insan gibiyaşamak istiyoruz" diye özetlenebilecek istekleri yerine getirilmeye baş- landı mı? Bana SağmalcHar Cezaevi'nden yazan Ha- cer Ankan, beni kendilerini ziyarete ve olup bitenle- ri ilk elden görüp öğrenmeye çağınyor: "Cezaevinde yaşananlan kendi cephemizden anlatabilmek ger- çekten de kolay olmuyor... Istersenizyaşananlan ilk elden dinleyebilir, gelişmeleri daha yakından izleye- bilir, öğrenebilirsiniz... Yaşananlan, yaşadıklarımızı sizinle paylaşmak istiyoruz. Sizin de bildiğiniz gibi ba- zı duygulan kelimelere dökmek çok zordur, o anlar sadeceyaşanır... "Cezaevlerinden aldığım mektuplar- da, siyasi tutuklu ve hükümlülerin, hayranlık uyandı- ncı bir dayanışma ve direniş duygusu taşıdıkian göz- lemleniyor... Yöneticileri çileden çıkaran da bu olsa gerek... Oysa, insanın kendi onurunu en güç şartlar- da da korumaya çalışmasının suç ya da yasak oldu- ğu, herhangi bir kitapta yazılı değil... ••• Dün gece TV'de Uludağ'dan görüntüler vardı... Başta Sayın Başbakanımız ve Sayın eşi, yöneticile- rimiz, sonradan görme burjuvalanmız ve zenginleri- miz, çocuklar gibi eğlenıyor, dokuz günlük bayram ta- tilinin tadını çıkanyorlardı... TV kanallannda göreme- diklerimiz ise, dünyanın kimbilir hangi köşelerinde, han- gi sıcak adalarda ya da kayak merkezlerindeydiler... Bu arada, açık gönüşün yasaklanmasını cezaevi önün- de topluca kınayan siyasi tutuklu ve hükümlü yakın- lannıngörüntüleriniizledik... Dokuz günlük tatilde ço- cuklar gibi eğlenen ve bunu dünyanın gözü önünde yapmaktan çekince duymayanlar, cezaevindekilerden ve yakınlanndan insanca bir dokunuş sevincini esir- gemişlerdi... • • • Hatice Ankan'a, öteki siyasi tutuklu ve hükümlüle- re mektuplarından ötürü teşekkür ederim. "Cumhu- riyet"\n sütunlannda ve gerektiğinde başka olanak- larla da onların ve yakınlannın isteklerini, sorunlannı yansıtmak istiyorum... Ziyaretlerine de elbette gele- ceğim... Onlann orada insanca yaşama koşullanna sahip olmaları, bizım dışardaki insanlığımızın hiç kuş- kusuz ki en temel ölçülerinden biridir. Konya işkence zanlısı polislerle bir doktor yargılanıyor KONYA (Cumburiyet)- Konya'da geçen yılın kasun ayında kimliği belirsız kişi- lerce yakılan tlkezgj Kita- bevi sahibi Mustafa Poy- raz'a işkence yaptıldan ile- ri sürülen iki polis \e işken- ce izlerini raporunayazma- dığı bildirilen bir doktorun yargılanmasına pazartesi günü Konya 1. As ıye Ce- za Mahkemesi'ndt başla- nacak. llkezgi Kitabevı nin ya- kılmasıyla ilgili, da.ayı sav- saklamakla suçlan^n Cum- huriyet Savcısı Rctep Su- erhakkında Adalet Bakan- lığı'na yapılan başoırudan sonra dava açılabüü. Pazartesi günü Konya 1. Asliye Ceza M si'nde görülmeye başlana- cak davada, llkezgi Kitabe- vi'nin yakılması olayını so- ruştururken gözaltına alı- nan kitabevi sahiplerinden Mustafa Poyraz'a işkence yaptıklan belirlenen Komi- serSedat Keskin ile polis memuru Nihat Akbaş, TCK'nin 245. maddesine muhalefetten yargılanacak- lar. Ayru mahkemede sağlık ocağı doktorlanndan Mu- rat Tosun da TCK'nin gö- revi ihmali kapsayan 230. maddesinden yargı önüne çıkacak. Doktor Murat To- sun, Devlet Hastanesi'nde belirlenen işkence izlerini raporuna almamakla suçla- nıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle